Haberin Kapısı

Temizlik Adabı

İSLAM VE KÜLTÜR

Hz. Peygember’in sünnetinde manevi temizliğe dikkat çeken öğretiler de bulunmaktadır.

Dinimizin temizliğin önemi ve gerekliliği üzerinde israrla durduğu malumdur. Mesela “Allah Teâla temizlik konusunda titizlik gösterenleri çok sevdiğini” bildirmekte,[1] Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de örnek tavırları yanında, “Temizlik imanın yarısıdır[2]Allah temizdir, temizliği sever[3] “Namazın anahtarı temizliktir[4] gibi tavsiye ve emirleriyle müminleri tedib etmektedir.

Tabi bu tür emir ve tavsiyeler daha ziyade maddi temizliği ifade etmektedirler. Ayrıca gerek Kur’an-ı Kerîm’de gerekse Hz. Peygember’in sünnetinde manevi temizliğe dikkat çeken öğretiler de bulunmaktadır. Yani maddi temizlik, görünen veya hükmî pisliklerden kurtulmak anlamına gelirken, manevi temizlik, haram yemek, gıybet etmek, yalan söylemek, haset, kibir, gösteriş, hırs ve benzeri kötü huy ve hastalıklardan uzak kalmak hatta kalbi Allah’ın gayrısından (masiva) arındırmak demektir. Esasen maddi temizlikle de, manevi temizliğin sağlanması hedeflenmektedir. Zira yarın ahirette insanı “selîm (temiz) kalbten” başkası kurtarmayacaktır.[5]

Manevi temizlikle ilgili hususları çalışmamızın kalp eğitimi kısmına havele ederek doğrudan maddi temizlikten bahsedecek olursak, gerek detay bakımından gerekse anlatım kolaylığı açısından meseleyi, “hadesten temizlik”, “necasetten temizlik” “bazı ifrazattan temizlik” diye üç başlık altında inceleyebiliriz.

1. Hadesten temizlik

Hadesten temizlik gözle görülmeyen ancak bedende hükmen var olduğuna inanılan pisliklerden kurtulmak demektir.

Hadesten temizliği dinimiz, boy abdesti veya normal abdest ile sağlamaktadır. Bu çeşit temizlik, maddi kirleri giderme, beden sağlığını korumak gibi bir çok faydayı içerse de, esas itibariyle muhtelif hikmetlere mebni ibadet muhtevalı bir anlam taşımaktadır. Allah Teâlâ hangi durumlarda müslümanların abdest ve boy abdesti almaları gerektiğini şöyle beyan etmiştir:

Ey İman edenler! Namaz kılmak istediğinizde yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız. Başlarınızı meshederek, topuklara kadar da ayaklarınızı yıkayınız. Eğer cünüp olursanız gusül abdesti alınız. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunur veya helâdan gelir veya kadınlara dokunur (cinsî münasebette bulunur) da su bulamazsanız, temiz toprağa teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve size olan nimetini tamamlamak istiyor. Umulur ki şükredersiniz.[6]

Görüldüğü gibi âyet-i kerîmede namaza kalkıldığında abdest almaktan, gerektiğinde gusletmekten ayrıca su bulunmadığı takdirde teyemmüm edilmesinin zarûri olduğundan bahsedilmektedir. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de Allah’ın tahâretsiz hiçbir namazı kabul etmeyeceğini beyan buyurmuştur.[7] Namaz için olan bu temizliğe, tuhûr (temizlik) ve vüdû‘ (abdest) adı verilir. Gusul veya boy abdesti ise cünüplük halinden veya kadınlara mahsus özel hallerde temizlenmek için alınan abdestin adıdır.

Ayrıca yukarıdaki ayeti kerîme, su bulunmadığı takdirde veya kullanılmasının sakıncalı olduğu durumlarda hem abdest hem de gusül yerine geçmek üzere temiz bir toprakla teyemmüm yapılacağını beyan etmektedir.

Bu gibi hususular, bir İslâm cemiyetinde yaşayan her müslümanın öğrenmesi gereken, bilinmemesi ise Allah katında mazeret sayılmayan meselelerdir. İşte Allah Teâlâ âyetin sonunda bunları bir külfet, bir zahmet olsun diye emretmediğini, fakat inananları temizlemek, maddî ve mânevî, görünen ve görünmeyen pisliklerden ve günahlardan arındırmak için farz kıldığını beyân etmektedir.

2. Necasetten temizlik

Necasetten temizlik bedenin, giyilen elbisenin veya ibadet edilecek mekanın necis olan şeylerden arındırılmasıyla sağlanır. Bu hususta öncelikle dikkate edilmesi gereken husus helâ (tuvalet) âdâbına riayettir. Hz. Peygamber’in sünnetinden bize intikal eden söz konusu bazı edeb kaidelerini şöyle sıralayabiliriz:

1) Helaya girmeden önce kişinin üzerinde bulunan Allah veya Peygamber ismi gibi kutsal ifadeler taşıyan rozet veya yüzük türü şeyler çıkarılmalıdır. Nitekim Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem helaya gireceği zaman kelimeyi tevhid ibaresi nakşedilmiş olan yüzüğünü çıkarırdı.[8]

2) Yine helaya girmeden önce “Allahumme inni auzu bike mine’l-hubsi ve’l-habâis” (Hubs ve habâisten Allah’a sığınırım),[9] çıktıktan sonra da “Elhamdulillahillezî anni’-ezâ ve âfânî” (Benden sıkıntıyı gideren ve bana afiyet bahşeden Allah’a hamd olsun) şeklindeki Hz. Peygamber’in yapmış olduğu dualar okunmalıdır.[10]

3) Büyük veya küçük abdest bozarken kıbleye doğru dönülmemelidir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hususta şu uyarıda bulunmuştur: “Sizden biriniz helaya gittiğinizde önünüzü veya arkanızı sakın kıbleye doğru dönmeyiniz!..[11]

4) Ayakta bevledilmemelidir. Zira bu şekilde küçük abdest bozmak kişinin bedenini ve elbisesini idrardan koruyamamasına sebep olur. Nitekim Hz. Aişe annemiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in daima çömelerek küçük abdestin bozduğunu haber vermektedir.[12] Ayrıca Hz. Peygamber ziyarette bulunduğu bir kabirde yatan kimse hakkında bevlinden sakınmadığı için azaba düçar olduğunu belirtmiştir.[13]

5) Abdest bozarken sağ el ile tenasul uzvu tutulmamalı, taharetlenirken sol el kullanılmalıdır: Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "Hiç biriniz küçük abdest bozarken erkeklik uzvunu kesinlikle sağ eliyle tutmasın, sağ eliyle taharetlenmesin,…[14]

6) Taharetlenme elden geldiği kadar su ile yapılmalıdır. Gerçi hadislerde taşla temizlenmenin mümkün olduğu ifade edilmiştir. Ancak bazı rivayetlerden anlaşıldığına göre Hz. Peygamber imkan nisbetinde su ile taharetlenmeyi tercih etmiştir.[15] Yine Kubalılar’ın bu temizliği su ile yapmaları sebebiyle Allah Teâla tarafından övüldüğünü görmekteyiz. Rivâyete göre, “Orada temizlenmeyi sevenler vardır. Allah çok çok temizlenenleri sever”[16] ayeti nazil olunca Nebî sallallahu aleyhi ve sellem,

-“Ey Ensar topluluğu Allâh Teâla sizin temizlenmenizi övüyor, sizler nasıl temizleniyor sunuz?” buyurmuş, Onlar da,

-Namaz için abdest alıyor, cünüplük sebebiyle gusl ediyoruz ve su ile taharetleniyoruz diye mukabele etmişler,

Bunun üzerine Hz. Peygamber:

-“Bu böyledir. Yapmaya devam ediniz” buyurmuştur.[17]

Ayet-i kerîmede su ile temizlenmeleri sebebiyle Allah Teâla’nın Kubalılar’ı övmesi, Resûlullah’ın da bu ancak böyle yapılabilir şeklindeki takdir ve teşvik edici sözleri hangi asırda ve nerede olursa olsun, mümükünse su ile taharetlenmenin mutlak surette islam âdâbından olduğu, yalnızca taş kağıt ve benzeri şeylerin yeteri kadar temizleyici olmadığı kanaatini vermektedir. Ayrıca günümüzde de bilhassa şehir hayatında helada temizlenmek için taş kullanmak mümkün ve uygun değildir. Ancak bu maksatla hazırlanmış kağıtlar onun yerinde kullanılabilir.

7) Kazai hacet esnasında konuşmamak veya avret mahallini başkalarına göstermekten sakınmak da hela âdâbındandır. Hz. Peygamber bu tür âdâba dikkat etmeyenlere Allah Teâlâ’nın gazap edeceğini bildirmiştir.[18]

8) Küçük abdest sonrası erkeklerin, hemen değil de mümkünse bir müddet yürüdükten, hareket ettikten veya bekledikten sonra abdest alması adaptandır. Zira kişi bu sayede mesanede kalması muhtemel olan idrardan tamamen kurtulur. Dolayısıyla da abdestine bir halel gelmez. Hz. Peygamber de bu meseleyle ilgili olarak bevilden sonra erkeğin tenasül uzvunun arkadan öne doğru üç kere çekmesini tavsiye etmiştir.[19]

10) Açık arazide iken ihtiyacını gideren kimseler, yollara, mesire yerlerine, gölgeliklere ve durgun sulara yahut yer yüzündeki hayvan ve haşarat deliklerine abdest bozmaktan sakınılmalıdırlar. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Lâneti gerektirecek iki şeyden sakınınız" buyurdu. Sahâbe-i kirâm:

– Lâneti gerektirecek iki şey nedir? diye sordular. Peygamber Efendimiz:

"İnsanların gelip geçtikleri yollara ve gölgelendikleri yerlere abdest bozmaktır" buyurdu.[20]

Câbir radıyallahu anh da diyor ki, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem durgun sulara idrar yapmayı yasakladı.[21]

Abdullah b. Sercis radiyallahu anh ise Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yer yüzündeki hayvan ve haşarat deliklerine bevledilmesini yasakladığını söylemektedir.[22]

3. Bedeni çeşitli ifrazattan temizlemek

Yukarıda zikredilen hades veya necaset hali dışında vucudda oluşan bir takım kir pis, koku ve bunlara sebep olan ifrazattan da temizlenmek Hz. Peygamber’in sünnetindendir. Mesela her müslümanın en azından haftada bir kez özellikle cuma günleri yıkanması Efendimiz tarafından bilhassa tavsiye edilmektedir ki bu hususla ilgili rivayetlerden bir kısmı şöyledir:

“Biriniz cuma namazına gideceği zaman boy abdesti alsın.[23].

“Her bâliğ olan kimseye cuma günü boy abdesti almak gereklidir.[24]

“Her kim cuma günü abdest alırsa ne iyi eder; hele boy abdesti alırsa, o daha iyidir.[25]

“Bir kimse cuma günü cünüplükten temizleniyormuş gibi boy abdesti aldıktan sonra erkenden cuma namazına giderse bir deve kurban etmiş gibi sevap kazanır…[26]

Cuma namazına gitmeden önce gusletmek konusundaki hadisler gözden geçirildiğinde, cuma namazı için boy abdesti almanın farz olmadığı anlaşılmakla birlikte, boy abdesti alarak cumaya gitmenin ve böylece huzurlu bir gönülle namaz kılmanın insana büyük sevap kazandıracağı ortaya çıkmaktadır. Cuma namazına yakın bir saatte gusletmek, câmiye daha da hazırlıklı gitmeyi sağlasa bile, daha önce yıkanmakta da bir sakınca yoktur.

Yine günde beş vakit namaz için alınan abdestten başka, her yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması da temizlik âdâbındandır.[27] Diğer taraftan fıtrat gereği tırnakların kesilmesi, sakal ve bıyıkların kısaltılması, dişlerin fırçalanması gibi daha bir çok haslet sünnetin getirdiği öğretilerdendir. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Peygamberlerin sünneti (fıtrat) beştir - yahut beş şey fıtrat gereğidir-: Sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altını temizlemek, bıyıkları kırpmak[28]

Fıtrat kelimesi, “peygamberlerin âdeti veya sünneti”, “bütün din ve şeriatların ortaklaşa benimsedikleri sünnet” gibi anlamlara gelir. İnsan olarak yaratılmanın tabii gerekleri diye de anlaşılması mümkün olan bu beş hususun bir başka rivayette on kadar olarak zikredildiği görülür.[29] Her iki rivayeti göz önünde bulundurmak suretiyle fıtrattan olduğu belirtilen bir kısım fiileri şu şekilde sıralayarak izah edebiliriz:

1) Sünnet olmak (hitân): Müslümanlığın alâmetlerinden (şeâirinden) biridir. Sünnet olmanın vakti, doğumu takib eden yedinci günden başlamak üzere bulûğ çağına kadardır. Ancak en uygunu çocuğu, sünnet olmanın bilincine vardığı yaşta bu işi yapmaktır.

Sünnet olmak, tabiî ve fıtrî gereğin yanında, sağlık açısından ve dengeli cinsî duygulara sahip olmak  bakımından da faydalıdır. Sünnetin faydası bugün çok daha iyi bilinmekte ve hıristiyan ülkelerde de sağlık gerekçesiyle giderek sünnet olanların sayısının arttığı görülmektedir.

2) Tırnak kesmek: Tırnakları parmaklara zarar vermeyecek şekilde dipten kesmelidir. Tırnak kesmek için belli bir süre tayin edilmediği için tırnak uzadıkça kesilir. Tırnak kesmenin câiz olmadığı herhangi bir gün yoktur. Bunun yanında Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in cuma günleri tırnak kesmeyi sevdiği de nakledilir.[30]

Tırnak kesiminde dikkatli davranıp, etrafa sıçratmamaya ve kesilen tırnak parçalarını ortalıkta bırakmamaya dikkat etmelidir.

Günümüzde özellikle büyük şehirlerde yaşayan birçok hanımın modadır diye ve süs zannederek tırnaklarını uzattıkları bilinmektedir. Bunun İslâm âdâbıyla bağdaşmadığı ortadadır. Ayrıca tırnak altlarında oluşacak birtakım birikintilerin insan sağlığı açısından tehlikeli olabileceği düşünülmelidir. Özellikle mutfakta yemek yapan hanımların uzun tırnaklarla bu işleri yapması hiç hoş değildir. Unutulmamalıdır ki İslâm, her şeyin en güzelini ve tabii olanını tavsiye eder.

3) Koltuk altı kıllarını temizlemek: Bu kılların temizliği, yolmak veya tıraş etmek yahut ilâç kullanmak suretiyle yapılabilir. Temizlik işine de sağ koltuk altından başlamak uygundur.

4) Etek tıraşı olmak (istihdad): Apış aralarını yani kasıkları, ud yerlerini tıraş etmek demektir. Halkımız buna “etek temizliği” der.

İslâm'ın, insanın temizliğine ve sağlığına verdiği önemin tabii bir sonucu olan etek ve koltuk altı temizliği ve tırnakların kesilmesi gibi âdetleri kasten ihmal etmek, sünneti terke sebep olacağı için haramdır.

5) Bıyıkları kısaltmak: Erkeklerin bıyıklarını, üst dudaklarının kırmızısı ortaya çıkacak şekilde kesmeleri demektir. Bunu da sağdan başlayarak yapmak güzel görülmüştür. Bıyıkların ağzı kapatacak ve üst dudak kenarlarından taşacak  şekilde uzatılması asla güzel görülmemiştir. Yenilen veya içilen şeylerin bıyıklara bulaşmaması önemlidir.

6) Sakalları uzatmak: Müslüman erkeklerin sakallarını tamamen kesmeleri, Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerince "haram" olarak değerlendirilmiştir. Şâfiî mezhebinde ise, mekruh kabul edilmiştir. Sakalların fazla uzayıp çirkin bir manzara arzetmesi halinde boyundan ve eninden kesilebileceğinde görüş birliği bulunmaktadır. Sünnete uygun olan, sakalın boyunun bir tutam olması, ondan fazlasının kesilmesidir. 

7) Misvak kullanmak: Misvak, diş ve ağız temizliğinde kullanılan yumuşak lifli erâk ağacının çubuklarına denir. Hadislerde geçtiği şekliyle sivâk kelimesi de aynı anlama gelmektedir. Sivâk ayrıca fiil olarak dişleri fırçalamak mânasında da kullanılır. Hz. Peygamber’in gerek misvak kullanması gerekse bu husustaki tavisyeleri oldukça manidardır: Konuyla ilgili dikkat çeken bazı rivayetler şöyledir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  buyuruyor ki,

"Ümmetimi zora sokmaktan endişe etmeseydim, onlara her namaz vaktinde misvakla dişlerini temizlemelerini emrederdim."[31]

Hüzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem uykudan uyanınca misvakla dişlerini temizlerdi.[32]

Âişe  radıyallahu anhâ diyor ki,

Biz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in misvakını ve abdest suyunu akşamdan hazırlardık. Allah onu, gecenin dilediği saatinde uyandırırdı. Hz. Peygamber uyanınca hemen misvakla dişlerini temizler, abdest alır ve namaz kılardı.[33]

Şüreyh b. Hânî diyor ki, Hz. Âişe'ye;

- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem evine girdiği zaman ilk önce ne yapardı? diye sordum.

- "Dişlerini misvaklardı" dedi.[34]

Âişe radıyallahu anhâ'dan rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Misvak kullanmak ağzın temiz kalmasına ve Rabbın razı olmasına sebeptir."[35]

İlgili rivayetler tetkik edilince Rasûlullah’ın hayatında misvak kullanmanın büyük bir önemi olduğu görülür. Tabi Hz. Peygamber'den nakledilen söz konusu rivayetleri ağız ve diş temizliği tavsiyesi olarak değerlendirmek lazımdır. Yani bu iş için kesinlikle misvak bulmak gerekir gibi bir zorlama yoruma gitmek doğru değildir. Bulabilenler misvak kullanırlar, bulamayanlar da uygun diş fırçası ve macunu kullanmak suretiyle gerekli temizliği yaparlar. Misvak veya fırça bulunmadığı zamanlarda geçici de olsa parmaklarla diş temizliği yapılmalıdır.

8) Burna su çekmek: Burun deliklerinin su çekmek suretiyle temizlenmesi sünnettir. Burun içini temizlemek gusül abdestinin farzlarından olduğu için gusul anında kesinlikle ihmal edilmemelidir.

9) Parmak boğumlarını yıkamak: Parmakların eklem yerlerini, kulakların kıvrıntıları gibi kir birikmesi ihtimali bulunan yerleri temizlemek sünnettir.

10) Mazamaza yapmak: dişleri fırçalamak yanında, ağız su ile iyice çalkalamak da sünnete ait öğretilerdendir.

Bütün bunlarla birlikte Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in mekan ve çevre temizliğine vurgu yapan bir kısım sünnetleri de vardır. Ancak söz konusu sünnetler III. bölümde “Hz. Peygamber’de çevre bilinci” başlığı altında ele alındığından temizlik adabına ait tetkikimizi burada noktalıyoruz.

 

[1]     Bakara (2), 222; Tevbe (9), 108.

[2]     Müslim, Tahâret, 1.

[3]     Tirmizi, Edeb, 41.

[4]     Ebû Dâvûd, Salat, 73; Tirmizî, Tahâret, 3.

[5]     Şuarâ (26), 89.

[6]     Mâide sûresi (5), 6.

[7]     Müslim, Tahâret 1.

[8]     Ebû Dâvûd, Tahâret, 10; Tirmizî, Libâs, 16.

[9]     Müslim, Hayz, 122, 123; Ebû Dâvûd, Tahâret, 3.

[10]   İbn Mâce, Tahâret, 10; Benzer rivayet için bk. İbn Ebî Şeybe, Musannef, I, 12.

[11]   Buhârî, Vudu, 11; Müslim, Tahâret, 59.

[12]   Tirmizî, Tahâret, 8; Nesâî, Tahâret, 25.

[13]   Bk. Müslim, Tahâret, 111.

[14]   Buhârî, Vudû, 19; Müslim, Tahâret, 63.

[15]   Bk. Buhârî, Vudû, 15, 16, 17.

[16]   Tevbe (9), 108.

[17]   İbn Mâce, Tahâret, 28.

[18]   Bk. Ebû Dâvûd, Tahâret, 7.

[19]   İbn Mâce, Tahâret, 19; Ahmed b. Hanbel, IV, 347.

[20]   Müslim, Tahâret, 68; Ebû Dâvûd, Tahâret, 14.

[21]   Müslim, Tahâret, 94; Tirmizî, Tahâret, 51.

[22]   Ebû Dâvûd, Tahâret, 16; Nesâî, Tahâret, 30.

[23]   Buhârî, Cum`a, 2, 5, 12; Müslim, Cum`a, 1, 2, 4.

[24]   Buhârî, Ezan, 161, Cum`a, 2, 3, 12; Müslim, Cum`a, 5, 7.

[25]   Ebû Dâvûd, Tahâret, 128; Tirmizî, Cum`a, 5. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a, 9.

[26]   Buhârî, Cum`a, 4; Müslim, Cum`a, 10.

[27]   Tirmizî, Eti‘me, 39; Ebû Dâvûd, Eti‘me, 11.

[28]   Buhârî, Libâs, 51, 62, 64; Müslim, Tahâret, 49, 50.

[29]   Bk. Müslim, Tahâret, 56; Ebû Dâvûd, Tahâret, 29.

[30]   Beyhakî, ?

[31]   Buhârî, Cum'a, 8, Temennî 9, Savm, 27; Müslim, Tahâret, 42..

[32]   Buhârî, Vudû', 73, Teheccüd, 9; Müslim, Tahâret 46, 47.

[33]   Müslim, Müsâfirîn, 139; İbn Mâce, İkâmet 123.

[34]   Müslim, Tahâret 43, 44; Nesâî, Tahâret 8.

[35]   İbn Mâce, Tahâret, 7; Nesâî, Tahâret 5.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.