2nci Dünya Savaşının başlamasından hemen önceki yıllarda, Hava Kuvvetlerinin muhtemel bir savaşta oynayabileceği rol, bilhassa Batı’da Almanya tarafından çok iyi anlaşılmıştır. Diğer Batılı Ülkeler bu alandaki yatırımlarda ve Ar-Ge’de fazla önemsenecek bir gelişme göstermedikleri halde, Hitler Almanya’sında Ar-Ge içerikli ve havacılıkla ilgili önemli yatırımlar hızlandırılmıştır. Böylece o zamana göre çok güçlü bir Alman Hava Kuvvetleri (Luftwaffe) kurulmaya başlanmıştır.
Hava Kuvvetlerinin önemi ve ezici etkisi 2nci Dünya Savaşının başlama operasyonlarında açıkça görülmüştür. Almanya’da kara kuvvetlerinde tankların ve motorlu araçların ağırlıkta olduğu birlikler (panzer tümenleri ve zırhlı birlikler) ve bunları yakından destekleyen savaş uçaklarına dayanan çok yeni ve hızlı bir savaş kavramı olarak "Blitzkrieg (Yıldırım Savaşı)" kavramı doğmuştur. 2nci Dünya Savaşının başlangıçtaki operasyonlarında, Alman Birlikleri tarafından, Polonya ve Fransa’nın işgalinde ve onu takip eden, Yugoslavya ve Yunanistan’ın birer hafta gibi çok kısa sürede savaşdışı bırakılmalarında veya savaşamaz hale getirilmelerinde "Blitzkrieg” kavramı ve teknikleri çok başarılı bir şekilde kullanılmıştır. İngiltere ise bu "Blitzkrieg” fırtınasından ve Hitler Almanyası tarafından işgalden çok az sayıda üstün "Spitfire" avcı uçaklarından oluşan hava kuvvetleri ve yeni gelişen radar teknolojisi sayesinde kurtulabilmiştir.
Bu suretle, İngiltere tek başına "Battle of Britain-Britanya Hava Savaşı”nı kazanmıştır.
Savaşın ilk yıllarında Almanya’nın aldığı bu neticeler Müttefiklerin (İngiltere, Amerika ve sonradan iştirak eden Fransa) gözünden kaçmamış ve derhal havacılık sanayiine daha fazla önem vermeye başlamışlardır. Savaşın sonlarına doğru İngiltere ve bilhassa ABD Hava Kuvvetlerini uçak ve diğer donanım bakımından en üst seviyeye çıkarmışlardır. Bu suretle Müttefikler Hava Kuvvetleri’nin üstünlüğü ile Kuzey Afrika’da Alman Kuvvetlerini mağlup ederek o bölgedeki savaşı bitirmişlerdir. Daha sonra Avrupa’da İtalya’ya ve arkasından Normandiya’ya yaptıkları deniz çıkarmalarında aynı üstünlüklerinden faydalanarak savaşı kazanmışlardır. Uzak Doğuda ve Pasifikte’de savaşın kaderini ABD Hava Kuvvetleri belirlemiştir. Japonya’nın çökertilmesinde ABD Hava Kuvvetleri bombardıman uçakları çok etkili olmuştur. Bu şekilde, ABD büyük insan kayıpları vermeden ve Japonya işgal edilmeden teslim olmak zorunda bırakılmış ve 2nci Dünya Savaşı Pasifik’de sona erdirilmiştir. Esasında savaşın sona ermesinde, müttefiklerin ezici hava üstünlüğü önemli rol oynamıştır.
Daha sonraları ortaya çıkan Güney Kore ve Vietnam gibi bölgesel savaşlarda yine ABD Hava Kuvvetleri anahtar rolü oynamıştır. Vietnam Savaşında uçaklara ilaveten ağır otomatik silahlar taşıyan helikopterlerin önemi ve değeri anlaşılmıştır. Bu şekilde yeni bir taktik olan "yukarıdan kuşatma” (vertical envelopment) ortaya çıkmıştır.
Hava Kuvvetleri’nin önemi ve vazgeçilmezliği, yakın tarihe bir göz atılarak da anlaşılabilir. Arap-İsrail savaşlarında, İsrail‘in Hava Gücünün çok üstün olması savaşın sürekli leyhlerine sonuçlanmasını sağlamıştır. Körfez Savaşı esnasında, "Koalisyon Kuvvetlerinin” mutlak hava üstünlüğü ve ileri teknolojisi zaferi getirmiştir.
Son yıllarda Kosova’daki kriz dolayısiyle NATO’nun İtalya’dan yönettiği hava harekatı kara kuvvetlerine gerek kalmadan Yugoslavya’yı süratle çökertmiş ve barış masasına gelmesini sağlamıştır.
Yukarıda anlatılan ve çok kısa özetleri verilen savaşlardan çıkarılması gereken sonuç: üstün teknolojiye dayanarak geliştirilmiş uçaklar, helikopterler ve diğer hava araçları ve bunları iyi kullanan hava kuvvetleri olmadan bir ülkenin savunması imkansızdır. Bu noktadan hareketle, Türkiye’nin Savunması ve ülkemizin kendi bölgesinde ve dünyada bir istikrar unsuru olmaya devam etmesi üstün bir hava kuvveti ve onu destekleyebilecek bir Havacılık İmalat Sanayii ile gerçekleştirilebilir. Hava Kuvvetlerinin öneminin giderek arttığı günümüzde; Türkiye’nin, Fransa veya hiç olmazsa İsrail’in eriştiği düzeyde bir Havacılık İmalat Sanayii’ne ve bunu destekleyecek yan sanayii ve Ar-Ge birimlerine ve teşkilatlanmalara sahip olması gereklidir.
Yukarıda belirtilen hususlara ilaveten, Havacılık İmalat Sanayii yüksek ve ileri teknolojilere ve bunlara dönük Ar-Ge faaliyetlerine dayanmaktadır. Bu gibi en ileri teknolojiler ağırlıklı bir havacılık sanayii, ülkemizin diğer sanayii dallarına ve kollarına da öncülük ederek, onları ileriye doğru çekecek ve bir "motor” veya "lokomotif" rolü oynayacaktır.
Ancak bu şekilde Türkiye, AB içinde veya dışında, teknolojik, ekonomik ve politik olarak "rekabet edebilir” bir konuma gelecek, bu sayede savunmada, ekonomide ve endüstride gücümüz ve pazar payımız arttırılabilecektir. Bilinen ve çok tekrarlanan bir ifadeyle "Muasır medeniyet seviyesine çıkmak” ancak bu şekilde olabilecek ve "Kendi uçağını kendin yap” söylemi, ülkemiz için sadece bir "slogan” olmaktan çıkacaktır.
Bu amaç doğrultusunda, hiç vakit kaybetmeksizin, çok hızlı kararlar alınmasına, uzun vadeli "stratejik planlar"a, yeniden yapılanmaya ve ısrarla takip edilecek uygulamalara ihtiyaç vardır. Bu hususlar, ülkemiz için hayati önem taşımaktadır.
DPT-SEKİZİNCİ BEŞ YILLIK KALKINMA PLANI RAPORU