Dünyanın hızla silahlanması ve sömürgecilik yarışından endişelenen Osmanlı idarecileri, orduyu güçlendirmeye ve modernize etmeye daha fazla önem vermiş, askeri alandaki gelişmeler yakından takip edilmiştir. Bu gelişmelerden biri de havacılıktaki gelişmelerdir. Birçok olay, tatbikat ve gözlemler havacılığın gerekli olduğu kanaatini güçlendirmiştir. Uçağın hızla yaygınlaşması, Paris Havacılık Konferansında alınan kararlar, 1910 yılı Pi- cardie ve Karıştıran Manevraları ile takiben İtalyanların Trablusgarp’te uçak kullanmaları bu kapsamdadır (Kural 1974: 54, 66, İlmen 1947: 18-20).
17 Aralık 1903 tarihinde Wright Kardeşlerin ilk uçuşundan kısa süre sonra uçak imalatçıları tasarımlarını satabilmek için pazarlamaya yönelik uçuş gösterileri yaptılar. Bu maksatla 1909 yılı Aralık ayında Baron de Catters Voisin tayyaresi ile Louis Bleriot da Bleriot tipi tayyaresiyle İstanbul’a gelerek uçuş gösterilerinde bulunmuşlardır. Louis Bleriot, hava gösterisi sırasında küçük bir kaza yapmış ve uçağı kaza yapmıştır (Kurter 2009: 40, 41, Kansu vd. 1971: 115, Yalçın 2009: 10). Takiben 20 Aralık 1909’da bir Osmanlı Askerî Komisyonu teşkil edilir ve Komisyon bir rapor hazırlar. Bu raporda havacı
lığın kısa zaman sonra önemli olacağı tedbirlerin alınması ifade edilmiştir (Kural 1974: 2, Yalçın 2004: 5, 6, Yalçın 2008: 295, Beyoğlu 2015: 4).
Osmanlı Askeri Komisyonu raporunda; uçakların kısa süre içerisinde harp sahasının vazgeçilmez bir unsuru olacakları öngörüsü takdire değerdir. İngiliz Generali Haig’in 1914’de, “.. .Komutan için keşif yoluyla bilgi almanın bir yolu vardır ve bu da süvarinin kullanılmasıdır.” dediği bilinir (Erdoğan 1986: 32).
Osmanlıda askeri havacılığının kuruluşunda etkili bir diğer gelişme, 1910 yılında Trakya Karıştıran taraflarında Osmanlı ordusu tarafından yapılan manevradır. Burada yeni gelişmekte olan uçakların keşif maksadıyla orduda kullanılabileceği değerlendirilmiştir (Yalçın 2008: 12, Keyüsk 1950: 7, 8). Yine bir diğer gelişme, 1910 yılında icra edilen ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Paris Sefareti’nin iştirak ettiği Uluslararası Balon Konferansı ve Hava Seferleri konferanslarıdır. Fethi Kural’ın arşiv belgelerinden derlediği çalışmasından anlaşıldığına göre havacılığın süratle gelişmekte olduğu ve buna yönelik tedbirler alınmasının gerekliliği ifade edilmiştir (Kural 1974: 60-73). Osmanlı askeri havacılığının kurulması öncesi oldukça önemli bir tespit ise 1910 yılında Paris Picardie manevralarına katılan Kur. Yzb. Mustafa Kemal’in de yer aldığı Osmanlı Heyeti ile katılan Fethi Bey’in havacılığın önemine ve Osmanlı ordusunda teşkil edilmesine dair raporudur (Kansu vd., 1971: 116; Yalçın, 2016: 14, 15).
Resim 6. Yzb.Fesa Bey
Teşkilatlanma
Askeri havacılığın kuruluş gerekçeleri ve ihtiyaçların ortaya çıkması ile bunların hayata geçirilmesi için bir havacılık teşkilatı ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Osmanlı havacılığının teşkilatlanması sürecinde öne çıkan iki isim vardır. Bunlar dönemin Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa ile Kurmay Yarbay Süreyya (İlmen) Beydir. Mahmut Şevket Paşa Harbiye Nazırı olduktan sonra Osmanlı askeri havacılığının kurulması için birtakım tedbirler almıştır. Bu tedbirler şunlardır.
Askeri Ataşe olarak Berlin’de görevli Kur. Bnb. Enver Bey ile Paris’de bulunan Kur. Bnb. Ali Fethi (OKYAR) Beyden havacılık alanında meydana gelen gelişmeleri incelemeleri istenir (Yalçın 2011: 1035, Kurter 2009: 43).
Genelkurmay 2.Şubeden, Kur. Yb. Süreyya Beyi havacılıkla ilgilenmesi için görevlendirilmiştir (Uçarol 1988: 22-24). Süreyya Bey anılarında “... İkinci Başkan Çürüksulu Mahmut Paşa beni çağırarak... bu hususta benim memur edildiğimi emretmişlerdir” (İlmen 1947: 19, Kurter 2009: 47) demektedir. Kur. Yb. Süreyya Bey, askerî ataşeler vasıtasıyla havacılık dokümanlarının alınması ve incelenmesi sonrasında havacılığın bir subay marifetiyle yürütülmeyecek kadar önemli olduğunu tespit etmiştir. Yarbay Süreyya Bey’in teklifi ile “Havacılık-Tayyare Komisyonu”nun kurulmasına karar verilmiştir. Süreyya Bey başkanlığında; İstihkâm Binbaşı Refik, İstihkâm Binbaşı Mehmet Ali ve İstihkâm Binbaşı Ahmet Zeki’den oluşan havacılık komisyonu kurulmuştur (Aydar 1948: 40, 41, Keyüsk 1950: 22, Taşdemir 2013: 929). 1960’lı yıllarda yapılan geniş bir çalışma ile kuruluş tarihi 01 Haziran 1911 olarak kabul edilmiştir. Bu tarih aynı zamanda günümüzde Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak kutlanmaktadır. Komisyon, Harbiye Nezareti “Fen Kıtaları Müstahkem Mevkiler Genel Müfettişliği 2’nci Şubesi”ne bağlı çalışacaktı (Yalçın 2004: 9). Komisyon; uçak, balon ve teçhizat, temini, okul yapılması, teşkilat oluşturulması, personelin eğitilmesi gibi önemli birçok görevi üstlenmiştir.
20 Nisan 1912’de Fransa’dan satın alınan ve gelen uçakların Plt. Yzb. Fesa ile Plt. Tğm. Yusuf Kenan’a teslimi yapılmıştır. Bu tarih, ilk hava birliğinin kuruluşu olarak kabul edilme tarihidir (Keyüsk 1950: 26). Bu tarih Kural’ın eserinde 21 Mart 1912’dir.
İlk Türk hava birliklerinin çekirdeğini oluşturan yapı ordulara birer hava bölüğünün dâhil edilmesidir. 25 Eylül 1912 tarihli Tayyare Mektebi ve Tayyare Bölükleri Teşkilatı oluşturulmuştur. Tayyare bölükleri iki takımdan, takımlar iki uçaktan meydana gelmektedir (Keyüsk 1950: 104-110, Yalçın 2008: 13, 14). Bu bölüklerin Batıdaki emsallerine göre sayı ve evsaflarının V gibi oldukça düşük olduğunu da belirtmek gerekir.
1914 yılında Kıtaatı Fenniye şubesinde bağlantı değişikliği olmuş ve (Meva- kı-ı Müstahkeme Müfettişliğinden Muhabere ve Muvasala Şubesine bağlanmış) havacılığın başına Bnb. Veli Bey getirilmiştir (Kansu vd. 1971: 159). Savaş yıllarında teşkilatta çok sık ve hızlı bir büyüme gerçekleşmiştir. Hava bölük sayısı İstanbul Tayyare Mektebi İstasyonu hariç 1915 yılı içerisinde yedi (7) adettir. Tayyare Mektebi ve Balon Müfrezesi dışında; Çanakkale, Irak, Uzun Köprü, Adana, Kafkas, Şam ve Keşan’da görev yapmaktadır (Yalçın 2004: 60, Yalçın 2008: 30, 31). 1915 sonlarına doğru Balkan yolları açıldığı için Almanya’dan bol miktarda uçak ve teçhizat gelmiştir. Plt. Yzb. Serno liderliğindeki Hava Kuvvetleri Müfettişliği, havacılık ile ilgili işleri koordine eden en üst makamdı.
16 Mayıs 1916’da kara ve deniz havacılığı, Genel Karargâh (Başkomutanlık) Havacılık İşleri Müfettişliği ve Umuru Havaiye Müfettişliği emrinde birleştirilmiştir (hvkk.tsk.tr). Türk uçuş personelinin ve uçak sayısının en üst seviyede olduğu zaman 1916 yılı sonudur. Toplamda 81 pilot, 57 rasıt ve 90 uçak mevcuttur. Türk havacılığının gelişmesinde, Birinci Dünya Savaşı yıllarında müttefiklerin, Türkiye’nin şartlarını değerlendirememeleri nedeniyle Türk havacılığını olumsuz etkilendiği, bazı aksi iddialara rağmen genel bir kabul hâline gelmiştir (ATASE. Hv. Hrkt. 1969: 68-71, Yalçın 2008: 30). Bu dönemlerde meteoroloji (Rasadat-ı Havaiye) alanında da ihtiyaç hasıl olmuş ve 1916 yılından itibaren hızla artmıştır. Rasadat-ı Havaiye kurulan merkezler; İstanbul, Vaniköy, Edirne, Gelibolu, İzmir, Eskişehir, Konya, Ankara, Zonguldak, Sinop, Adana, Beyrut, Kudüs ve Bağdat şehirleridir (Keyüsk 1950: 112-118, Yalçın 2009: 29).
1917 yılında bu bölüklerde 81 tayyare, 41 rasıt ve 61 pilot bulunmaktaydı (ATASE BDH 1441: 250, 27-5). 1918 yılı Temmuz ayı sonlarına doğru Umuru Havaiye Müfettişliği, Kuvvay-i Havaiye Müfettişliği olarak teşkilat değişikliği yapılmış ve bağımsız bir tümen seviyesi haline getirilmiştir. Yeni birimin emrine Tayyare, Balon, Rasadatı Havaiye ile Tayyare Topçu Müfettişlikleri verilmiştir. Yer olarak Galata Rıhtımında Merkez Hanının bir dairesinde faaliyet gösterirken yeni teşkilat vesilesiyle Beyoğlu Tünel civarında 34 odalı Hidivyal Oteline nakledilmiştir (Keyüsk 1952: 252, Yalçın 2004: 205).
Resim 7. Yeşilköy Hava Okulu (1914)
Personel temini
Havacılık askeri bir unsur olarak teşkilatlanmaya başladığı zaman ilk havacılar, karacı ve denizci personelden oluşmuştur. Personel seçiminde bazı kriterler göz önünde bulundurulmuştur. Bunlar; deniz ve salıncaktan başları dönmeyen, cesur ve sebatkâr, piyade, topçu ve süvari sınıfına mensup, teknik ve motor bilgisine haiz, Fransızca ve Almanca bilen teğmen ve yüzbaşı rütbesinde subaylar olması istenmiştir (Kural 1974:22-26,41-44).
Savaş yıllarında bir uygulama ile astsubayların da pilot olması kararlaştırılmıştır. Bu kapsamda personel kaynağı güçlendirilmiştir. Üsteğmen Fethi örneğinde olduğu gibi makinistler önceleri subaylardan da seçilmiştir. Daha sonra ise astsubayların makinist olması uygulaması başlatılmıştır (Kansu 2006: 127, Kurter 2009: 107). Keza Teğmen Aziz de benzer eğitime tefrik edilmiştir (Keyüsk 1950: 39).
Personel eğitimi
İlk pilotlar, pilotaj eğitimi için yurtdışına gönderilmişlerdir. 1911 yılı başlarında Avrupa’ya tayyarecilik eğitimi için subay gönderilmesi kararı kesinlik kazanmıştır. 14 Şubat 1911 tarihinde Genelkurmay tarafından 1., 2. ve 3.
Ordulara bir genelge gönderilerek Avrupa’da tayyarecilik eğitimine gönderilmek üzere genelgede belirtilen özelliklere uyan ikişer subay adayın isimlerinin bildirilmesi istenmiştir. Yapılan seçimler sonucunda pilot adaylarından Yüzbaşı Mehmet Fesa’nın Fransa'ya, Teğmen Yusuf Kenan'ın ise Almanya'ya gönderilmesi planlanmaktaydı. Ancak her ikisi de Fransa’da eğitim almıştır (Kurter 2009: 46, Kural 1974: 2, 3). Kısa süre içerisinde Fransa ve İngiltere’ye gruplar halinde subaylar gönderilmiş ve pilotaj eğitimi almışlardır. İlk grup olarak 1912 yılı başlarında Fransa’da Bleriot Uçuş Okulunda eğitimini tamamlayan, Yüzbaşı Mehmet Fesa 780, Teğmen Yusuf Kenan ise 797 numaralı uçuş brövesinin sahibi olmuştur. Yetkililerin ilgilendiği konulardan biri de pilotaj eğitiminin Türkiye’de gerçekleştirilmesi olmuştur. Bu amaca yönelik olarak 03 Temmuz 1912 tarihinde bugün Hava Harp Okulunun bulunduğu bölgeye yakın bir yerde Yeşilköy İstanbul’da pilot yetiştiren Hava Okulunun temelleri atılmıştır. Rasıt seçiminde ise ordu sevk ve idare kabiliyeti öne çıkmaktaydı. Bu nedenle kurmaylar bu alanda daha başarılı olmuşlardır. İlk dönemlerde daha ziyade kurmay subaylar rasıt olarak görev almıştır (Keyüsk 1950: 91). Enver Paşa da Yarbay rütbesinde rasıt olarak bazı görevler yapmıştır.
Uçak, balon ve teçhizat tedariki
Havacılık bugün olduğu gibi ilk zamanlarda da oldukça pahalı bir sektör olması nedeni ile devletlerin bütçesini etkilemiştir. Osmanlı mali yapısı bundan olumsuz etkilemiştir. Havacılık alanında dönemin en önemli üç problemi; mali sıkıntı, sevk ve idarede başsızlık (müstakil ve kendi konseptine göre hareket eden bir hava unsurunun henüz şekillenmemiş olmasının sonucu), Avrupa’daki gelişmelerden habersiz olunması ve bilgi eksikliği olarak belirlenmiştir (Sarp 1986: 27-43, Keyüsk 1950: 158, Yalçın 2008: 20, 21).
İlk yıllarda uçaklardaki teknolojik gelişme oldukça hızlıydı. Zaman zaman aynı yıl içerisinde envantere giren uçağın envanterden çıktığı da oluyordu. 1912-1921 yılları arasında 61 tipte uçağın Osmanlı ordu envanterine girmesi bu kapsamdadır (Uçak Albümü 1912-2009: 1-60). Tabii ki bu yıllarda her yeni uçak, emniyet açısından da güçlendirilmekte olduğundan daha güvenilir olmaktaydı. Bu ise uçakların takibini zorunlu hale getirmekteydi.
Osmanlı İmparatorluğu yöneticileri teşkilatı oluşturma, pilot yetiştirme, Batı’da yaşanan gelişmeleri yakından izleme gibi önemli tedbirleri alırken, devletin mali sorunları sebebiyle uçak temininde güçlükler yaşanmıştır. Bu sürece, bağışlar ve moral desteği ile Osmanlı bürokrasisi ve halkı büyük destek vermiştir. Bazı varlıklı Türkler, tek başlarına uçak alıp Osmanlı ordusuna bağışlamışlardır. Sultan Mehmet Reşat, Kur. Yb. Süreyya Bey’in babası eski Serasker Rıza Paşa ve Mısır Prensi Celalettin bunlardan bazılarıdır. Mahmut Şevket Paşa 30 altın bağış ile maaşının 1/4’ünü altı ay süreyle bağışlar. Subaylar, polisler ve memurlar da destek çıkarlar. 1909 yılında kurularak Osmanlı Sultanının himayesinde çalışan Donanma Cemiyetinin havacılığa önemli maddi katkıları olmuştur (Yalçın 2004: 25-27, Yalçın-Gazi Akd. 2010: 194-196).
Kur. Yb. Süreyya Bey ve Bnb. Mehmet Ali Beylerden oluşan inceleme ekibi 07 Mayıs-05 Temmuz 1912 tarihleri arasında Avrupa gezisine çıkarlar. Bu havacılık alanında ilk tetkik gezisidir. Bu kapsamda; Almanya, Avusturya, Fransa ve kısmen İngiltere’yi gezerler (İlmen 1947: 38-100, 143-160, Kansu vd. 1971: 125, Kural 1974: 190-202, Kurter 2006: 92, Keyüsk 1950: 3139, Zekeriya 2015: 37-53). Avrupa’da kurulan uçak ve balon fabrikalarının büyük bir kısmı gezilmiş ve mukayesesi yapılmış, ihtiyaç duyulan teçhizat ve uçaklar sipariş edilmiştir. (İlmen 1947: 37-100, Kurter 2009: 92-102).
Uçak fabrikası kurma çalışmaları
Balkan Savaşları sonrası Osmanlı havacılığında uçak üretmeye yönelik bir gelişme olmuştur. Bir Macar şirketi, İstanbul’da uçak fabrikası yapmak için girişimlerde bulunmuş olmasına rağmen bu gerçekleşmeyen bir teşebbüs olarak kalmıştır (Kural 1974: 5,6). 1913 yılında üzerinde çalışılan ve hazırlanan taslak mutabakat zamanına göre, dikkate değer öngörülerde bulunmuştur. Bir uçuş okulu açılması, Türklerin de istihdamı ve buluşların gizli tutulması bunlardandır (Kural 1974: 5, 326, 327, Yalçın 2008: 26-28). İmza aşamasında İmalat-ı Harbiye Müdürlüğü’nün ilave görüşleri eklenmesi için olumlu sonuç beklenirken hazırlanan protokole; kimin, niçin yazdığı bilinmeyen,“Bu teklif kabul edilmemiş ve bu iş de yapılmamıştır.” notu eklenmiş ve proje gerçekleşmemiştir (Kural 1974: 328).
Temmuz 1914 tarihinde İstanbul gazetelerinde bir başka girişim haberi yer almıştır. Hayri Bey ve Rıza Bey adlarında otomobil teknisyenliği bilgisi olan kişiler, Tophane askerî fabrikasına müracaat ederek uçak yapma arzularını dile getirmişlerdir. Bu kişilere müsaade edilmişse de işe imal edilen uçak uçurulamamış ve bu ikinci teşebbüs de yarım kalmıştır (Verel 1985: 40, Gökhan 1989: 54).
Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1916 yılında iki Alman fabrikası Türkiye’de uçak üretiminin yapılabilirliği konusunda çalışmalar yapmışlardır. Sonuç olumsuz olmuştur (Flanagan: 41, 42, Yalçın 2008: 32).
İcra edilen harekât görevleri
Havacılık, Osmanlı İmparatorluğun son zamanlarında ortaya çıkan bir gelişmedir. Osmanlı bu yeni gelişmeye ilgi göstermiştir. Henüz kurulan Türk askeri havacılığı kısa zamanda birçok savaşa katılmıştır. Bunun yanında diğer bazı harekât görevleri de yapmıştır.
Osman Yalçın
Osmanlı imparatorluğu Dönemi Türk Askeri Havacılığı