Haberin Kapısı

Şeyh Fahrettin El-Arnasi'nin Fetvaları ve Yöntemi

BİLİM TEKNOLOJİ

Şeyh Fahreddin’in fıkhî yönüne etki eden şüphesiz onun içinde yaşadığı toplum olmuştur. Halk, aralarında bir anlaşmazlık çıktığında çoğu defa mahkemelere değil, çevrede bulunan ehil bir âlime gidiyor, onun vereceği hükme göre hareket ediyor ve problemlerini bu şekilde çözüyorlardı.

Şeyh Fahreddin’in fıkhî yönüne etki eden şüphesiz onun içinde yaşadığı toplum olmuştur. Şöyle ki; Doğu ve Güneydoğu halkı, İslam dinini özümsemiş, bu dini hayatlarının her alanına yansıtmışlardır. Halkın doğum günlerinde, düğünlerinde, sünnetlerinde, mevlitlerinde, yas günlerinde kısacası hayatının her safhasında dinin izlerini ve etkilerini görmemiz mümkündür.

Bu halk, aralarında bir anlaşmazlık çıktığında çoğu defa mahkemelere değil, çevrede bulunan ehil bir âlime gidiyor, onun vereceği hükme göre hareket ediyor ve problemlerini bu şekilde çözüyorlardı. Bu çözüm şekli, hem kolay hem de pratik oluyordu. Eskisi gibi değilse de, bugün aynı durum devam etmektedir. Âlimlere başvuran halk, çoğu zaman sordukları soruya sözlü cevap alırken, bazen de ikna olmayanlara göstermek üzere bu âlimlerden yazılı bir belge de alıyorlardı.

Bu bölgede yaşayan halk, mezhep bakımından genelde Şâfiî’dir. Dolayısıyla verilen fetvalar da Şafiî mezhebine göre veriliyordu. Âlimler, Şâfiî mezhebinde çözüm bulamadıklarında, diğer mezheplere başvuruyorlardı.

Şeyh Fahreddin, özetle anlattığımız böyle bir toplumda yaşıyordu. Günden güne itibarı artan Molla Fahreddin, görev yaptığı camide tedrisat yapıyor, halkın hem dinî hem de dünyevî sorunlarını dinliyor ve çözüme kavuşturuyordu. Öyle ki, bulunduğu cami, halkın sorunlarını çözen bir merkez haline gelmişti.

ŞEYH FAHREDDİN’İN FETVA YÖNTEMİ

Fetva sözlükte “bir olayın hükmünü açıklayan veya hükmünü koyan, güçlükleri çözen kuvvetli cevap” anlamlarına gelir. Istılahta ise, fıkhî bir meselenin dinî hukukî hükmünü açıklama, fâkih bir kimsenin, sorulan fıkhî bir meseleye yazılı veya sözlü olarak verdiği cevap, ortaya koyduğu hüküm demektir.[1] Fetvâ ve içtihadın anlamları birbirine yakın olmakla beraber, fetvânın anlamı içtihadın anlamına göre daha dar kapsamlıdır. İçtihat işiyle uğraşan kişiye müçtehit, fetva verme işiyle uğraşan kişiye ise, müftî (fetva veren) denilmektedir. Müçtehitte bulunması gereken şartlar olduğu gibi, müftîde de bazı şartlar gereklidir. İmamü’l-Haremeyn diye tanınan Cüveynî, Verekât isimli kitabında şu şartları saymıştır: “Fıkhın usul ve furuʻunu, mezheplerin görüşlerini, hükümlerin ıstınbât hususunu, hüküm ayetlerini ve bunlarla ilgili hadisleri bilmek.”[2] Ayrıca, müftî fetva verirken müsteftiden (fetva isteyen) gelen soruyu iyi anlamalı, vereceği cevabı da anlaşılır bir şekilde vermelidir. Müftî, stres, hasta ve kızgın durumlarda fetva vermemelidir. Aksi takdirde müftî, verdiği fetvayı yanlış verir, maddi sorumluluk ve manevi vebâl altına girmiş olur.

İslam hukuku literatüründe verilmiş olan fetvalardan oluşan kitaplar pek çoktur. Bu kitaplar, yazıldığı dönemin sosyal, siyasal, ekonomik ve dini problemlerini yansıtmaktadır. Osmanlı Devleti’nin Şeyhü’l-İslamlık makamında görev yapan birçok ilim adamının kendi fetvalarını içeren kitapları bulunmaktadır. Mesela, Fetâvây-ı Abdurrahim, Fetâvây-ı Ali Efendi, Fetâvây-ı Ankaravî gibi. Günümüzde de güncel birçok fıkhî probleme çözüm niteliğinde fetva kitapları mevcuttur. Örneğin, Yusuf Karadavî’nin el-Fetâvâ’l-Muâsıra, Vehbe Zuhaylî’nin Fetâva’l-ʻAsr, Muhammed Said Ramazan Butî’nin (v. 1434/2013) Menşürâtün İctimâʻiyye, Halil Gönenç’in Günümüz Meselelerine Fetvâlar ve Abdülaziz Beki’nin da Güncel Ticârî Meseleler gibi fetva kitapları mevcuttur.

Şeyh Fahreddin’in fetvalarını ihtiva eden bir kitabı olmasa da, verdiği fetvaların yazılı olmasını gerektiren bazı durumlar olmuştur. Mesela, O’na gelen mektuplarda fıkhî bir soru varsa, soruyu soran kişinin, cevabını yazılı isterse, bu durumlarda Şeyh

Fahreddin, verdiği cevabı yazılı olarak vermiştir. Molla Fahreddin, kendisine müçtehit gözüyle bakmadığı için, verdiği bütün fetvaları klasik İslam hukuku kitaplarından alıntı yaparak vermiştir. Fetva vermeden önce fetvayı bulunduğu yerdeki âlimlere arz etmiş, onların da bu fetvayı tasdik etmelerini istemiştir. Bunun sebebini de şu şekilde açıklamıştır, “ben, sizin de benimle birlikte fetva verme sevabına ortak olmanızı istiyorum.” Buna ilaveten bazı fetvalarında, fetvasına katʻiyet kazandırmak için diğer ilimlerden faydalanmıştır. Bu ilimlerin başında da mantık ilmi gelmektedir. Medresede okuttuğu bu ilim kendisinde meleke haline gelmiş, fetva verirken, bu ilmi kolaylıkla kullanmıştır. Molla Fahreddin’in fetva verirken İzlediği yöntemi, şu şekilde sıralamamız mümkündür.

Sorulan soruyu en ince ayrıntısına kadar tahlil etmek.[3]

Mezhebin kaynaklarını göz önünde bulundurmak.[4]

Söz konusu mezhebe mensup imamların görüşlerini en muʻtemet olanından en zayıfına göre sıralamak.[5]

Bir sorunun fetvası, soranın mezhebinde bulunmuyor ise, dört mezhep kaynaklarını araştırıp uygun olana göre fetva vermek.[6]

Dört mezhebin en kuvvetli görüşlerine göre fetva yoksa bu dört mezhebin zayıf görüşlerine göre fetva vermek.[7]

Dört mezhepte de zayıf görüşler dâhil fetva bulunmazsa, dört mezhebin dışındaki görüşleri taklit etmeyi caiz görmemek.[8]

Şeyh Fahreddin’in yaşadığı çevrenin çoğu Şâfiî olduğu için, sorulan sorular ve istenen fetvalar genellikle Şâfiî mezhebinde göre olmuştur. Hanefî mezhebine göre de fetva veren Molla Fahreddin, genellikle Şafiî mezhebine göre fetva vermiştir. Molla Fahreddin’in, Şâfiî fıkhında en fazla istifade ettiği klasik kaynaklar İbn Hacer elHeytemi’nin[9] (v. 974/1567) Tuhfetu’l-Muhtâc’ı ve Remli’nin[10] (v. 1004/1556)

Nihâyetü’l-Muhtâc ilâ Şerhi’l-Minhâc’ı olmuştur. Hanefî mezhebi kaynaklarından ise, İbn Abidîn’in (v. 1252/1836) Reddü’l-Muhtâr’ını çok kullanmıştır.

ŞeyhFahreddin, verdiği fetvaları güvenilir kaynaklara dayandırıyordu. Onun fetvaları çok güvenilir olduğu için, birçok yerden kendisine soru soruluyordu. Verdiği fetvaların doğruluğundan emin olduğu için, verdiği bu fetvaların arkasında durmuştur. Örneğin, daha sonra fetvalar bölümünde değineceğimiz “Hıristiyanların Metruk Arazileriyle İlgili Fetva” sına bazı âlimlerden gelen itirazlara verdiği yazılı cevabı gösterebiliriz. Bu fetvaya itiraz edenlerden biri de, hocası olan Molla Hasan Tilmizî’nin oğlu Molla Süleyman’dır. Bu fetvayı kabul edenler olduğu gibi, kabul etmeyenlerde olmuştur. Nihayetinde bu fetvaya karşı çıkan ile bu fetvayı destekleyen iki âlim, görüşlerini destekleyen birer mektup günün müdakkik âlimi olan Molla Abdülvahhap Dêrizbînî’ye (v.1971) göndermişler ve O’nun bu konuda aralarında hakem olmasını talep etmişlerdir. O da kabul etmiş ve onlara aşağıda fotoğrafını verdiğimiz mektubu göndermiştir. Bu mektupta Molla Fahreddin’in delilleri az olmakla beraber, verdiği fetvanın doğru olduğunu belirtmiş ve Molla Fahreddin’i te’yid etmiştir.

Muhammed Latif ALTUN

Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı

--------------------------

[1] Komisyon, Dinî Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2010, Fetvâ Mad. s. 181.

[2] Cüveynî, Ebu’l-Meâlî, Abdülmelik b. Abdullah b. Yusuf b. Muhammed el-Cüveynî, İmâmü’lHaremeyn (v. 478/1028), el-Verekât, s. 29.

[3] Bu yöntemi, talak fetvalarında görmemiz mümkündür. Örneğin, (طلاق - Talak) kelimesi, titizlikle incelendikten sonra fetva verilmiştir. (Bkz. Boşama-1).

[4] Molla Fahreddin fetva verirken, birçok kaynaktan nakillerde bulunmuştur. Bu nakilleri yaparken, mezhebin klasik kitaplarından faydalanmıştır. Örneğin, Şafiî mezhebine göre fetva verdiği zaman, genellikle Tuhfetü’l-Muhtâc, Nihâyetü’l-Muhtâc ve İʻâne’den faydalanmıştır. Hanefiye göre fetva verdiği zaman, genellikle Reddü’l-Muhtâr’dan faydalanmıştır.(Bkz. “Evlenecek Erkeğin Ekonomik Bakımdan Kıza Denk Olması, Hamile Kadının Zinadan Sonra ki İddeti” başlıklı fetvalar).

[5] Molla Fahreddin, fetva verilirken, mezhep içindeki en kuvvetli görüşten başlayıp en zayıyıfa göre fetva verilmesi gerektiğini savunmuştur. (Bkz. Üçüncü Fasıl: Hüküm Ve Fetva Vermede Şafiî Mezhebi Âlimlerinin Muʻtemed Görüşleri). Molla Fahreddin, müsteftinin (vetva isteyen) mezhebinde fetva bulamadığı takdirde, başka bir mezhebi taklit etmekten çekinmemiştir. (Bkz. Evlenecek Erkeğin Soy Bakımından Kıza Denk Olması Hakkındaki Fetva).

[7] Duruma göre fetva fermek zaruri ise, Molla Fahreddin mezhebin zayıf görüşüne göre dahi fetva vermiştir. (Bkz. Evlenecek Erkeğin Soy Bakımından Kıza Denk Olması Hakkındaki Fetva).

[8] Molla Fahreddin, dört mezhep bilinip, karar kıldıktan sonra, bunların dışındakilerle fetva vermeyi kabul etmemiştir. (Bkz. Üçüncü Fasıl: Hüküm Ve Fetva Vermede Şafiî Mezhebi Âlimlerinin Muʻtemed Görüşleri). Örenğin, Molla Fahreddin, demir mermilerle avlanmanın caiz olmadığını, Şevkânî ve arkadaşlarını taklit edip, buna cevaz vermenin mümkün olmadığı görüşündedir. (Bkz. “Üçüncü Fasıl: Hüküm Ve Fetva Vermede Şafiî Mezhebi Âlimlerinin Muʻtemed Görüşleri” başlığından hemen önce).

[9] Heytemî, Ebu’l-Abbâs Şihâbuddin Ahmed b. Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Hacer (elHeysemi) el-Mekkî (v. 974/1567). Tahsil ve eğitimini babasının şeyhi meşhur sufi İbn Ebi’l-Hamâil ve Muhammed es-Senâvî’den aldı. Tahsilini Ezher’de sürdürdü. Zekeriyya el-Ensari Abdülhak es-Sinbî, er-Remlî, Ebu’l-Hasan el-Bekrî, eş-Şihabul Bulkînî ve Tablavî gibi âlimlerden ders aldı.(Özel, Ahmed, Hanefi Fıkıh Âlimleri, s. 201)

[10] Remlî, Şihâbuddin Muhammed b. Ebi’l-Abbas Ahmed b. Hamza b. Şihabuddin (v. 1004/1556). Küçük Şâfiî olarak meşhurdur.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.