Bir milletin değeri, değerlerinin niteliği ve değerlerine değer vermeleriyle ölçülür. O milletin yüksekliği, yüksek değerlerine değer vermesi ile ortaya çıkar. Değerlere değer vermek; onlara sahip çıkmak, onlardan istifade etmek ve onları korumakla olur.
DiNÎ DEĞERLERİMİZ
Dinî değerlerimiz; Kur'ân-ı Kerîm, Hadîs-i Şerîfler, İcmâ-i Ümmet, Kıyas-ı Fukahâ, dinin şiarı yani İslâm’ın alâmet ve simgesi olan Kâbe, ezan, namaz, hac, kurban, Ramazan, oruç, tesettür gibi dinî ibadetler ve emirler, camiler, minareler, hattâ türbeler ve mezarlıklar... Bütün bunlar, o milletin Müslüman olduğunu ispat eden birer mühür gibidir.
Bu değerler ne için varsa ve bu değerlerin maksadı yerine geliyorsa bunlara değer veriliyor demektir.
DÎNÎ DEĞERLERİMİZİN KORUNMASI
Kur'ân-ı Kerîm’i Korumak
Kur’ân’ın manasının anlaşılmasını, iman edilmesini, bütün hayata hâkim olmasını, helal ve haramı belirlemesini yani bütün Müslümanların hayatında uygulanmasını sağlamakla gerçekleşir.
Kur’ân-ı Kerîm’in korunması, dünya ve âhiret huzurunun korunması demektir. Kur’ân’ı bu manada koruyan millet, korunur, yükselir, yücelir, ulvîleşir ve diğer milletlere de öncülük eder.
Kur’ân-ı Kerîm bu manada korunmuyorsa, o Müslüman milleti Allah korumaz; o millet alçalır, süflîleşir, öncü olacağına başka düşüncelerin yolcusu olur.
İşte bu manada Hz. Ömer’in (r.a.) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Allah bu Kur’ân ile bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.”
(Müslim, Müsâfirîn, 269; İbn Mâce, Mukaddime, 16.)
Hz. Osman (r.a.)’ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Sizin en hayırlınız, Kur’ân ilimlerini öğrenen ve öğretenlerinizdir.”
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 21; Ebû Dâvud, Salât, 349; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, 15; İbn Mâce, Mukaddime, 16.)
Abdullah b. Abbâs (r.anhümâ)’dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Kalbinde Kur’ân’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir”
(Tirmizî, Fazâilü’l-Kur’ân, 18; Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 1; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 223.)
Şu hadîs-i şerîf de çok manidardır:
“Kim Kur’ân’ı okur ve onu güzelce ezberler, helalini helal, haramını haram kabul ederse, Allah bu sayede o kimseyi cennetine sokar. O kişi de kendi ailesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat eder.”
(Tirmizî, Fazâilü’l-Kur’ân, 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 148.)
Hadîs-i Şerîfler’in Korunması
Muhaddisler yetiştirerek hadislerin bilinmesi, öğretilmesi, inanılması ve uygulanması ile olur.
Hadîs-i şerîflerin korunması demek, Kur'ân-ı Kerîm’in korunması, anlaşılması ve yaşanması demektir. Zira Kur’ân’ın kavlî ve fiilî beyanını/açıklanmasını yapmak için Hz. Peygamber’i görevlendirdiğini belirleyen ve emreden yine Kur’ân-ı Kerîm’dir:
“(Biz o peygamberleri) apaçık mucizeler ve kitaplarla (gönderdik). İnsanlara, kendilerine ne indirildiğini açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler diye sana da bu Zikri (Kur’ân'ı) indirdik.”
(Nahl sûresi 16/44.)