Kitap, size istediğiniz zaman ders vermeye hazır bir öğretmendir. Onu yanınızda taşıyabilir, dilediğiniz zaman bilgi alabilirsiniz. Para, yiyecek, giyecek istemez. Tek istediği sizin dikkatiniz ve alâkanızdır. Sert konuşmaz, kalbinizi kırmaz, sizi notla korkutmaz. Canınızın istemediği zamanlarda bile ders vermeye kalkışıp sizi üzmez. Soru sorabilir, onunla tartışabilir, fikirlerini kabul etmediğinizi söyleyebilirsiniz. Üstelik, beğenmediğiniz öğretmeni değiştirmek elinizdedir.
Büyük insanlarla konuşmayı herkes arzu eder. Bunun bir yolu da okumaktır. Bir kitabı dikkatle okumak, yazarıyla saatlerce sohbet etmek demektir. Eserleri vasıtasıyla onların dünya, insan ve hayat hakkındaki fikirlerini öğrenebilirsiniz.
Kitaplar, insanlar ve asırlar arasında bilgi alışverişini sağlayan vasıtalardır. Kezâ, değişik bölgelerde ve ülkelerde yaşayan insanlar arasında bilgi alışverişini de büyük çapta kitaplar temin eder.
Kitap, dergi ve gazeteler, yazar için zengin birer konu ve malzeme kaynağıdır. Fikrini destekleyecek malzemeler arayan makaleci, olay bulmakta güçlük çeken hikâyeci bunları okuyarak elde edebilir. Bazan bir hâdise yazara ilhâm verir, bir cümle yeni ufuklar açar.
Kıymetli eserler, insana düşünmeyi de öğretir. Doğru fikirlerin mantıkî bir düzenle sıralandığı eserleri okuyan kişi, zamanla daha iyi düşünmeye başladığını farkeder. Anlama kabiliyeti gelişir. Duyguları keskinleşir, sezgi gücü artar. Olayları ve insanları anlamakta, meseleleri çözümlemekte ustalık kazanır.
Okumak, kelime hazinesini zenginleştirir ve dili öğretir. imlâ kaidelerinin nerede ve nasıl uygulanacağına dair pratik bilgiler verir. Cümlenin nasıl kurulduğunu, paragrafın nasıl teşkil edildiğini, bir yazıyı tesirli kılan faktörlerin neler olduğunu okuyarak sezmek mümkündür. “Sezmek” diyorum, çünkü bu çoğu zaman farkına varılmadan elde edilen bir özelliktir. Mütemadiyen iyi eserler okuyanlar, bir süre sonra, güzel konuşmak ve doğru yazmakta önemli mesafeler katettiklerini görürler.
Mesleğinde yükselmek ve başarılı olmak isteyenlerin de yapması gereken önemli bir iştir okumak. En çok fayda sağlayacak kitapları ve dergileri tekrar tekrar okuyan ve öğrendiklerini uygulayanlar için başarı yolları açıktır.
Bir edebî eserin hergün bir miktarını yüksek sesle okumak da çok faydalı bir usûldür. Böylece kelimeleri doğru telâffuz etmeyi öğrenir ve seri konuşma alışkanlığı kazanırsınız. Nihayet, güzel konuşan ve çevresindeki kimseler tarafından zevkle dinlenen bir insan olursunuz.
insanda bir kitabı okuduktan sonra bazı değişmeler olmalıdır. Bir eseri dikkatle okuyan ve anlayanlar, eğer öğrendiklerini uygulamıyorlarsa, istifadeleri noksan oluyor demektir. Diyelim ki, başarılı olmanın şartlarını anlatan bir kitap okudunuz ve nice mühim bilgiler kazandınız. Bunu hayatınıza uygulamıyorsanız, öğrendiğiniz bilgiler önemli ölçüde boşa gitmiş olmaz mı?
NELER OKUMALIYIZ?
Bu hususta söylenebilecek ilk söz şudur: Sistemli okuyunuz; rastgele, her elinize geçen kitabı okumayınız. Sizin için en faydalı kitapları güvenilir bir rehberin de yardımıyla seçiniz ve bunları bir sıra dahilinde okuyunuz.
Bazı önemli yazarlarla uzun sürecek bir arkadaşlık kurmak, yani bunların eserlerin tekrar tekrar okumak, birçok yazarın eserini rastgele okumaktan iyidir. Uzun zaman devam eden yazar-okuyucu münasebeti sonunda, kişi, yazarı bütün cepheleriyle tanıyacak hale gelir. Bu arada kendi şahsiyetini de kazanır. Büyük insanlarla oturup kalkmanın faydası malumdur. Yazar-okuyucu arkadaşlığı da buna benzer. insan bu yolla bazan da farkına varmadan çok şey öğrenir.
Kaliteli bir kaç dergiyi takip ediniz. Bu nevi yayın organları vasıtasıyla yazarların ve fikir adamlarının, çevremizde olup biten hâdiseleri nasıl değerlendirdiklerini ve ne gibi çözüm yolları gösterdiklerini anlayabilirsiniz.
Günlük gazete okumanın ise hem faydası vardır, hem de zararı. Faydalıdır, çünkü insan bunlar vasıtasıyla toplumdan haberdar olur ve eseri için malzeme toplar. Zararlıdır, zira gazeteler olayları son derece sığ bir değerlendirmeye tabi tutarak okuyucuyu yanıltabilir. Problemi bir cephesiyle ele aldıkları için tahlillerine güvenmek zordur.
Gazete, bir ideolojinin, yahut bir siyasi kanaatin borazanlığını üstlenmişse, hükümler, bilgiler ve yorumlar daha da sathîleşir. Her hadiseye aynı mercekten, aynı açıdan bakıldığı için gerçekler gösterilemez, yahut çarpıtılır.
Mütemadiyen aynı gazeteyi okuyanlar, zamanla kendi şahsiyetlerini gazetenin şahsiyeti içinde eritebilirler. Kendi başlarına mesele çözemez, değerlendirme yapamaz hâle gelirler. Akılları gazete muharririnin kölesi olur. Bunlar, âşıkı oldukları gazetenin gösterdiklerinden başka şey göremezler. Kanaatlerini değiştirmek son derece zordur. Böyle bir halin hiç de normal olmadığı açıktır.
Kitap seçerken dikkat edilmesi gereken birçok nokta vardır. insan, nelere ihtiyacı olduğunu tesbit etmeli, ilgili kitapları ele geçirmeli ve bunları bir program dahilinde okumalıdır. Okudukça eksiklerini farkedecek ve neler okuması gerektiğini daha iyi anlayacaktır.
Eser doğruyu, iyiyi, güzeli göstermeli, okuyucuya bilmediği dünyaları tanıtmalı, önünde yeni ufuklar açmalıdır. Bunların başında da, insanın niçin yaratıldığı, bu dünyadaki hakiki vazifesinin ne olduğu, nereye gideceği konusundaki sorulara ikna edici cevaplar veren kitaplar gelir. Allah, âhiret, ibadet, zaman, insan, hayat ve toplum konularında rehberlik edecek eserler kütüphanelerin vazgeçilmez unsurlardır. Güzel ahlâkı, saadetin yollarını, iyi bir insanın vasıflarını anlatan eserler de kıymet ifade ederler. Tarih kitapları tecrübe kazandırır. Fikrî eserler düşünmeyi öğretir. Hikâye ve roman, hayatı farklı cepheleriyle görmemizi sağlar. Şiir, dili ve duyguları terbiye eder. Biyografik eserler, çalışma şevki verir.
NASIL OKUMALIYIZ?
Bir insanı tanımak için tek görüşme yetmez. ilk karşılaşmalarda edinilen intiba sathidir. Muhatap hakkında sıhhatli ve derin bilgi edinmenin yolu, onunla sık sık görüşmektir. Kitaplar da insanlar gibidir. ilk okuyuşta çok az şey verirler. Okuyucu, daha sonraki okuyuşlarında ilkinde göremediği hususların farkına varır. Bu sebeple, bir kitabı muhtelif zamanlarda tekrar tekrar okumak çok faydalıdır.
Bazı kitapları okuyup anlamak için uygun zaman ve yer gerekir. Bilhassa fikrî eserler bu türdendir. Zihin ve beden dinç olmalıdır. Gazeteleri ve bazı dergileri ise, hemen her yerde okumak mümkündür.
Kimi insanlar da vardır ki, kitap alma hastasıdırlar. Her çıkan kitabı kütüphanelerine dahil ederler, ama okumazlar. Uzaktan seyretmek onların en büyük zevkidir. Misafirlerine gösterir, kitaplarıyla övünürler. Kütüphanedeki eserleri okumuşçasına bilgiç tavırlar takınmazlarsa, bunlara müsamahâkar bir gözle bakmak mümkündür.
Fakat bazıları, her şeyi biliyormuş gibi davranırlar ki, bunlara tahammül etmek zordur. Her meselede yalan yanlış fikir yürütür, büyük insanları küçümser ve her fırsatta tenkit ederler. Onları eleştirmekle ve küçümsemekle kendilerini yükselttiklerini sanırlar. Ne büyük aldanış!
Hızlı okumak mı lâzım, yavaş okumak mı? Kanaatimizce bu konuda kesin bir ölçü koymak doğru değildir. Önemli olan, yazıda söylenenleri anlamaktır. Süratli okuyan kişi, buna rağmen okuduğunu anlıyorsa mesele yoktur. Ağır okuyanlar ise, hızlı okuma egzersizleri yaparak okumasını geliştiriyorsa ne âlâ, değilse kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur.
Elinde kitap olduğu halde uyuklayan, ya da tatlı hayallere dalan veya birinin konuşmasına kulak kabartan kişilere sık sık rastlamışsınızdır. Böyle bir okumanın, gerçek mânâda okumayla ilgisi yoktur. O kişi, herkesten önce kendini kandırmaktadır.
OKURKEN NASIL BiR TAVIR ALMALIYIZ?
Dikkat ve itinâ şarttır. Çevresine dikkat etmeden sokakları arşınlayan kişi nasıl çok az şey görürse, dikkatsiz okuyucu da çok az şeyin farkına varır. Anlamak ve bilgileri hafızaya kaydetmek için dikkat gerekir.
Okuyucu, kitap karşısında pasif kalmamalıdır. Yazarın her söylediğine baş sallayan okuyucular pasiftir ve çok az fayda görürler. Aktif okuyucu, yazarın her söylediğini hemen kabul etmez, onunla tartışır. Yazarın da bir insan olduğunu, yanılabileceğini aklından çıkarmaz. Bu karşılıklı fikir müzakereleri son derece faydalıdır, yeni fikirlerin doğmasına sebep olur.
Okuyucu, yazarın söyledikleriyle, daha önceki bilgileri ve kanaatleri arasında bir mukayese yapar. ikisi uygunsa mesele yoktur, fikri kabul eder, kendi fikrinin doğruluğuna olan inancı kuvvetlenir. Yazarın fikrini çürütürse, bilgisini geliştirmiş olur. Hem kendi bilgisinin, hem de yazarınkinin hatalı olduğunu anlarsa, bundan da yepyeni bir fikir doğar. Eser karşısında mütemadiyen susan ve evet diyen okuyucu, bütün bu faydalardan mahrum kalır.
Aktif okuyucunun bir özelliği de, anafikirleri tesbitte kendini gösterir. Yazının maksadını anlayan ve temel fikirlerin hangileri olduğunu farkeden okuyucu, esere muhatap olabiliyor demektir. Bazı eserlerde maksat ve anafikir açıkça ifade edilir. Bazan da bunu anlamak zorlaşır. Çünkü yazar, maksadını ve temel fikirlerini eserin bütünü içinde eritmiştir.
iyi bir okuyucu okurken notlar alır, bazan da özetler çıkarır. Her ikisini birden yapmak da mümkündür. Eser hakkındaki kanaatlerini de yazan okuyucu, daha iyi bir iş yapıyor demektir. Bu usûlün mahzuru yok mudur? Vardır elbette. Not alırken veya özet çıkarırken kitapla olan alâka kopabilir ve dikkat dağılabilir.
En az zarar, fakat en fazla fayda sağlayan usûl şudur: Elinizde bir kurşunkalem bulundurun ve önemli kısımların yanına sonradan silinebilecek işaretler koyun. Kitabı okuyup bitirdikten sonra işaretli kısımları özetlemek veya fişe geçirmek mümkündür. işaretler de silinirse, kitap tertemiz kalır. Daha sonra bu notları konularına göre zarflara veya kutulara koyun. Bilgisayar kullanıyorsanız bu işlem daha da kolay olur. Bir yazı yazmak gerekince, topladığınız malzeme emrinizdedir.
Verilen ölçüler ve teknikler doğrultusunda devamlı okuyan kişiler, kısa zamanda nekadar çok mesafe aldıklarına hayret edeceklerdir. Anlama, düşünme, konuşma ve yazma gibi fiilleri çok daha iyi yaptıklarını farkederler. Özellikle bir yazar adayının devamlı okuması, diğer insanlara oranla çok daha fazla mütalâalar yapması gerekir.