Edebiyat bilgini roman yazabilir mi?
Güreşin kurallarını iyi bilen iyi mi güreşir?
iyi düşünen ve iyi bilen, iyi de yapar, diyebilir miyiz?
Nazariye ile tatbikatı birbirine karıştırma hatası...
Bilmekle yapmak, düşünmekle uygulamak ayrı şeyler. iyi fikir üretmek başka, onları uygulamak başka mesele. Liderle mütefekkir iki ayrı tiptir, bu iki özellik nadiren aynı kişide bulunur, bir istisnadır bu, istisna ise genel kuralı bozmaz.
Ekonomi uzmanı bir dostumun şu sözünü hep hatırlarım: "iş yerinizi iflasa sürüklemek mi istiyorsunuz, bir ekonomi profesörüne teslim edin, yeter. Biz nazariyeciler bakkal dükkanı bile işletemeyiz."
Edebiyat alanında bir şairler vardır, bir de münekkidler. Münekkid, tenkid eder, takdir eder, hükümler verir, medheder, zemmeder, ama hayatında sanat değeri olan tek şiir bile yazmamış olabilir. Dışarıdan güzel tesbitler yapan bu adama, nazari bilgilerinin şâşaasına aldanıp, "Madem şiir sanatını iyi biliyorsun sen iyi de şiir yazarsın, hadi yaz," demenin abesiyeti ortada.
Biri güzel saz çalıp, iyi türkü mü söylüyor, hemen davet ediyorlar onu, "Gel" diyorlar, "siyasete gir, devlet adamı ol, insanları idare et."
Yazar, oturduğu gazete köşesinde iş başındakilere fikir verip, yol mu gösteriyor, "Buyur, katıl aramıza, söylediklerini kendin yap!" diyorlar.
icra adamı, sanat adamı, fikir adamı... Bunlar birbirine karıştırılıyor. Bu konuda hem nazariyecileri uzmanlık alanlarından koparıp icranın başına getirenler, hem de bu davetin cazibesine kapılarak konumunu terkeden fikir adamları hata edebiliyorlar, zararı da idare edilenler görüyor. Başarılı olduğu düşünce üretim alanını terkedip uygulama alanına geçen kimse, hem yeni görevinde başarılı olamıyor, hem de kendi işini aksatıyor.
Siyaset de bir sanattır. Hem de ne sanat! Kurallarını bilmek, tenkidini yapmak, meseleleriyle ilgili fikirler üretmekle, o sanatı icra etmek apayrı şeylerdir.
Bu farkı bir de biz farkedebilsek!