Verilen hükümler şahsidir, kesinlik arzetmez. Yazar, fıkralarda kendi görüşlerini açıklar, bunları ispatlamaya, okuyucuyu inandırmak için uzun uzun araştırmalar yapmaya çalışmaz. Başka fikirleri, değişik ihtimalleri çürütmek gayesiyle deliller toplamaz.
iyi bir fıkra yazarı, hayatın içinde insanlarla beraber yaşar. Gelişmeleri yakından takip eder. Başarılı fıkralar yazabilmesi için geniş bir kültüre, keskin bir zekâya ve ince dikkate ihtiyacı vardır. Yeni bir durum veya olayla karşılaştığı zaman, elindeki ölçüleri uygulayabilmeli, değerlendirme yapabilmelidir. Bu da sağlam bir muhakeme, yani tahlil ve mukayese yoluyla neticeye giderek isabetli hükümler verebilme kabiliyetine bağlıdır.
Fıkra yazılarıyla ferdî ve sosyal konulardaki zaaflar gözler önüne serilir, çareler aranır. Yazar, bu görevi yaparken tarafsız kalabilmeli, en azından bu izlenimi uyandırabilmelidir.
Konular genellikle günlük hayattan alınır. Yazar, okuyucusunun da takip ettiği bir gelişmeyi, aktüel bir olayı, ayrıntılara girmeden işler, kanaatlerini belirtir. Maksadı, okuyucuyu aydınlatmak ve onun, kendi düşüncesi doğrultusunda bir kanaat sahibi olmasını sağlamaktır.
Bazan da, hemen herkesin hayatta karşı karşıya kalabileceği genel konular işlenir. Eskiden beri sık sık işlenmiş bir konu, günün değişen şartları hesaba katılarak yeniden ele alınır, çağdaş bir değerlendirmeye tabi tutulur. Meselâ, “ölüm” kavramı hakkında çok şeyler söylenmiştir, fakat yazar, bu mefhumu yeniden ele alıp işleyebilir.
Fırkralardaki plân, makaleninkine benzer. Yani, önce konunun ne olduğu söylenir, kanaatler belirtilir. ikinci safhada destekleyici fikirler, yazıya kuvvet verecek ayrıntılar sıralanır. Yazı, nükteli ve çarpıcı bir sonuçla bitirilir.
Dil yalın ve sadedir. Fıkraların dilini anlamakta okuyucu hiç zorluk çekmez. Üslûp samimidir. Yazar, makalede olduğu gibi, fikrini delillerle, kesinleşmiş verilerle destekleyemeyeceğini bildiği için üslûbuna güvenir. Okuyucuyu inandırmak, ancak samimi, kıvrak, sarıcı bir üslûpla mümkün olacaktır. Yazar, okuyucunun ruh halini devamlı olarak nazara alır, ona uygun bir tarz izler, muhatabıyla çatışmamaya, zıtlaşmamaya dikkat eder.
Gazetelerde okuduğumuz çoğu köşe yazıları birer fıkradır, fakat bunlar yanlış olarak “makale” diye takdim edilir veya aradaki farkı anlayamayan okuyucular makale zannederler. Fazla derine inilmediği, anlaşılması kolay olduğu için, bu tür yazılar gazete camiasında daha çok rağbet görmektedir. Şahsî görüşlerle yazıldığı, fazla araştırma gerektirmediği için, zamanı kısıtlı olan yazara büyük kolaylık sağlar. Gazete okuyucularının çok çeşitli yaş, tahsil, kültür ve anlayışta oldukları düşünülürse, gazetelerde bu türe niçin çok yer verildiği daha iyi anlaşılır.
Bir de güldürücü fıkralar vardır. Bunları, birer fikir yazısı olan fıkralarla karıştırmamak gerekir. Güldürücü fıkralar mizâh, hiciv ve nükte gibi elemanları içine alan kısa hikâyeciklerdir. Toplantılarda sık sık anlatılır. Gaye eğlendirerek düşündürmektedir. Bir yazı veya konuşma bünyesinde yardımcı unsur olarak da yer alabilir. Konuları genellikle günlük hayattan çıkartılır. insanların tuhaflıklarını, zaaflarını, gülünç yönlerini göstermek gayesi güdülür. Hemen her fıkranın bir tezi, bir mesajı vardır.