Zor Konuları Değil, Kolay ve Anlaşılır Konulardan Eğitime Başlaması
Eğitimdeki en önemli unsurlardan birisi de kolaylaştırmadır. Peygamberimiz (sav) bir sözünde "Kolaylaştırın. Zorlaştırmayın!" demiştir. Yani anlatılan derse kolaydan zora doğru bir evrim izlenmelidir. Derse başlarken önce herkesin bildiği kolay kavramlardan başlayarak, peşinden gelecek olan ağır konulara hazırlık yapılmalıdır. Ya da çocuklara eğitim verdiğimiz gibi, basit konular ve kavramlar iyice öğretildikten sonra zor konulara geçilmelidir.
Günümüz eğitim anlayışında da bu gizlidir. Okullarda birinci sınıf, ikinci sınıf kavramı bu mantık çerçevesinde uygulanmıştır. Fakat derslerin işlenişinde maalesef bu kural pek işlenmemektedir. Öğretmen, sadece müfredatı düşünmekte, müfredatı yetiştirme derdine düşmekte, öğrencinin anlayıp anlamadığını göz önünde bulundurmamaktadır. Bu nedenle öğrenciler dersten ürkmekte, korkmaktadır. Bu durumu en çok matematik ve yabancı dil eğitiminde görmekteyiz. Maalesef, matematikte gerekli kavramlar iyice öğretilmediğinden, pekiştirilme- diğinden ülkemizde öğrencilerin karabasanı haline gelmiştir. Yabancı dilde de gramer ağırlıklı bir eğitim verildiğinden, ağırlıklı olarak gramer ezberi ön plana çıktığından insanlarımız ne yabancı dil ve ne de matematik öğrenebilmektedirler.
Hz. Peygamber (sav) ashaba bir şey öğretirken, zor ve anlaşılmaz konulardan değil, daha açık, kolay ve anlaşılır konulardan öğretmeye başlardı. Bunun için şöyle demiştir. Buhari, İbn-i Abbas (ra)'dan bu kelimenin tefsiri ile ilgili; "âlim ve fakîh olan rabbânîler olun!" açıklamasını naklettikten sonra şu ifâdelere yer verir: "Rabbânî alim, insanlara büyük ilimlerden önce küçük ilimleri öğreten kimsedir"304 Kur'an-ı Kerim'de muallimlerin, insanların eğitimiyle alakalı uygulamaları gereken düsturlara da işâret edilmektedir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: "Öğretmekte ve okuyup okutmakta olduğunuz Kitap sayesinde rabbaniler olunuzZ"305
Tedrici (Aşamalı) Eğitim
Eğitimde önemli olan, muhatabın hedeflenen bilgiye, beceriye ve davranışa ulaşmasıdır. Bu nedenle eğitimci istenen bilgileri öğretmek için her yolu kullanmalıdır. Bu yollardan önemli olanlardan birisi de aşamalı olarak bilgileri vermektir. Yani öğretmesi gereken bilgileri bir anda değil alıştıra alıştıra vermelidir. Böylece ağır olan bir bilgi bile öğrenme aşamasına ulaşıldığında oldukça [1] [2] basitleşmiş olur. Bu tıpkı, ağırlık çalışmaları yapılırken azar azar ağırlığı artmaya benzer. Ayrıca, öğrenciye öğrenmesi gereken bütün bilgileri bir anda vermeye kalkışılırsa öğrenme gerçekleşmemiş olduğu gibi, harcanan zamanda boşa gider.
Kur'an'a baktığımızda da aynı yöntemin uygulandığını görmekteyiz. Öncelikle Kur'an'ın birden değil ayet ayet, sure sure inmiş olması bile eğitimde kolaydan zora ve tedrici bir aşamayı benimsediği anlaşılmaktadır. İnsanların düşünce seviyeleri yükseldikçe derinliklere inilmektedir. Cenâb-ı Hak bu konuda şöyle buyurmuştur: "Kuran'ı, insanlara ağır ağır okuman için, bölüm bölüm indirdik ve onu gerektikçe indirdik. (iyice anlayabilmeleri ve kolayca tatbik edebilmeleri için)."306
Kur'an'ın tedrici olarak inilmesinin yararlarını da şu şekilde ifade edebiliriz.
- İnen ayetleri kolaylıkla okuyup ezberleyebilmek.
- Ayetlerin anlamlarını fazla zorlanmadan anlamak.
- Eski geleneklerinden ve günahlarından fazla yorulmadan ve tepki göstermeden kurtulmak.
- Müslümanların manevi özelliklerinin gelişmesini sağlamak
- Sürekli denetim ve kontrol altında oldukları bilincini yerleştirmek.
- Kur'an'ı anlamak. Bilgi ve ahlaki olgunluğa erişmek.
Haram ve Helalin uygulanmasında bu yönteme özellikle dikkat edilmiştir. İçkinin yasaklanışında uygulanan yöntem buna en güzel örnektir. Önce içkinin zararlı olduğundan bahsedildi. "Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır""307 "Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. "İhtiyaç fazlasını" de. Allah size ayetleri böyle açıklar ki düşünesiniz""308 Ardından içkili iken bazı şeylerin yapılamayacağından bahsedilmektedir. Böylece insanları içkiden soğutmaya çalışmıştır. "Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız yahut sizden biriniz ayakyolundan gelirse yahut kadınlara dokunup da (bu durum- [3] [4] [5] larda) su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edinin: Yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır."309 Ardından yasaklama gelir. Zaten insanlar bu aşamaya gelinceye kadar olaya alışmışlardır. Böyle bir yasaklamayı da beklemektedirler. "Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?"310
Hz. Peygamber (sav) de tedrici eğitim sistemini uygulamıştır. Hz. Peygamber (sav), bir şeyi öğretirken zihinde kalması, ezberin sağlanması ve bilginin kalıcı olması için peyder pey öğretiyordu. Bu sayede kolaydan zora doğru bir geçiş sağlanmış olmaktadır. Cundeb b. Abdillah (ra) anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav) ile birlikte iken ergenlik çağında gençler idik. Kur'an'ı öğrenmeden önce imanı öğrendik. Kur'an'ı daha sonra öğrendik ve onun sayesinde imanımız arttı."[6] [7] [8] [9]
İbni Abbas (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav), Muaz'ı Yemen'e gönderdi ve şöyle buyurdu: "ehli kitaptan bir kavme gideceksin. Onları, Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma şahadet etmeye davet et. Eğer buna itaat ederlerse, Allah'ın her gün ve gecede onlara beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Buna da itaat ederlerse, zenginlerden alınıp fakirlerine verilecek bir zekâtı Allah'ın onlara farz kıldığını bildir. Buna da itaat adreslerse, sakın mallarının en kıymetlilerini alma. Mazlumun bedduasından kork. Çünkü mazlumun (be)duası ile Allah arasında perde yoktur."312 Bu hadiste de Rasûlullah (sav)'in ashaba bu metodu özellikle eğitimde kullanmalarını tavsiye ettiğini görmekteyiz.
Öğrencilerin Bir Dersi Öğrenmeden Diğer Derse Geçmemeleri
Eğitimde dikkat edilmesi gereken en önemli unsur, verilen dersin öğrenilip öğrenilmediğidir. Şu unutulmamalıdır ki derslerin amacı öğrencilerin yeni bir bilgi veya beceriyi öğrenmesidir. Dolayısıyla yeni bir bilgiye geçmeden önce öğretilen bilginin öğrenilmesi gerekmektedir. Öğretilen bilgi öğrenilmemişse onun üzerine inşa edilecek olan yeni dersin anlaşılmaması ve dolayısıyla eğitimde hedefe ulaşılmamasına neden olur. Öğrenilmeyen derslerin bir anlamı yoktur.
İbn-i Mesud (ra) şöyle der: "Bizden biri 10 ayet öğrendiğinde, içindeki manaları anlamadan ve onlarla amel etmeden diğer ayetlere geçmiyordu."Ebu Abdirrahman es-Sulemi el-Mukri şöyle demiştir: "Rasûlullah (sav)'ın ashabından bizlere Kur'an okutan bir sahabe şunu haber verdi. Rasûlullah (sav)'dan 10 ayet alıp okuyorlarmış. Bu ayetlerdeki bilgileri ve amelleri öğrenmeden diğer 10 ayete geçmiyorlarmış."3’3
Buna göre Peygamberimiz (sav), bir öğretmen gibi davranarak ödev kontrolü yapıyor, başarsız olanı bir üst seviyeye çıkarmıyordu. Bu da eğitimdeki adım adım ilerleme ilkesine uygundu. Çünkü ilk basamağı çıkmayandan ikinci basamağa ulaşmasını beklemek, sadece işi zorlaştırırdı.
Eğitim İçin Belli Bir Gün ve Zaman Ayrılması
Peygamberimiz (sav), eğitim için belli bir gün ve zaman ayırırdı. İbni Mesut şöyle buyurur: "Rasûlullah (sav) öğüt hususunda bize bıkkınlık gelmemesi için halimize uygun gün ve zamanı kollardı" Hz. Peygamber (sav), hem eğitim için belli bir gün ve zaman ayırır ve hem de, ashabın öğrenmeye en uygun olduğu zamanı kollayarak vermek istediği eğitimi verirdi. Buradan yola çıkarak, eğitimcinin sürekli öğrencilere bir şeyler vererek bıkkınlık yaratmaması gerektiğini anladığımız gibi, öğretmenin öğrencilere bir şeyler öğretmek için uygun zaman ve öğrenci psikolojisini kollamaları gerektiğini de anlıyoruz.
Eğitimde Seviye
Öğretmen, her öğrenciye aynı eğitimi vermez. Onların seviyelerine göre bir eğitim verir. Yeni başlayanlarla, uzun süredir devam eden arasında bir fark gözetir. Günümüzde bu konudaki uygulama öğretmenin işini kolaylaştırmıştır. Sınıf veya kur geçme sistemi, öğretmenin seviye konusunda fazla zorlanmamasını sağlar. Fakat böyle bir sistemin olmadığı durumda, hitap ettiği kitlenin seviyesini düşünerek hareket etmeli veya seviye farklılıkları varsa onları birbirinden ayırarak eğitmelidir. Hz. Peygamber (sav)'in Hz. Ayşe'ye söylediği şu söz de bize ışık saçmaktadır: "Eğer senin kavmin küfürden yeni çıkmış olmasalardı Kâbe'yiyıkar ve ona iki kapı yapardım. Birinden insanlar girer, diğerinden çıkarlardı" Bu da yapmak istediklerini karşısındakilerin anlayamayacaklarını düşünerek öğretmenin bazı işleri yapamayacağını da göstermektedir.
Günümüz modern eğitim sistemi, bütün bu açıkları düşünerek kur ve sınıf geçme sistemini uygulamıştır. Artık bütün dünyada bu konuda belli bir standart ortaya çıkmıştır. Fakat bu yöntemin en sakıncalı yönü, aşırı zaman kaybına yol açmasıdır. İlk, orta, lise, üniversite, yüksek lisans süreçlerini düşündüğümüzde, eğitimini tamamlayan bir öğrencinin hayatın en verimli çağını harcadığını ardından iş, evlilik ve askerlik telaşı içinde bir on yılını daha harcayarak ancak hayata atılabildiğini, bu mücadele aşamalarının da insandaki idealizmi ve dinamizmi öldürerek sistemle entegre hale getirdiği görülmektedir.
Hâlbuki yıl veya sınıf geçme yerine ders geçme sistemi uygulansa bu süreç yarı yarıya iner. Günümüz sisteminde ilk, orta ve lise eğitim hayatı birbirlerini tekrarlar niteliktedir. Hâlbuki ders veya kitap geçme sisteminde bu tekrarlar asgariye inecektir. Böylece zaten kısa olan hayatımızın önemli çağları boşuna geçmeyeceği gibi, hayata daha erken atılarak daha üretken olmuş olacağız.
Dil Öğrenmeye Teşvik
İnsanlar arasındaki iletişimin en temel unsuru dildir. Farklı toplumlar arasındaki iletişimi dil bilen insanlar sağlar. Günümüz eğitim sistemindeki en değişmeyen unsur dil eğitimidir. Okullarımızda çocuklara yoğun bir şekilde dil eğitimi verilmektedir. Bu sayede toplumlar arasındaki iletişim güçlenmektedir. Peygamberimiz (sav) de dil eğitimine önem vermiştir. Bu hareketiyle de ümmetine başka toplumlarla iletişim içinde olmaları gerektiğini göstermiş olmaktadır.
Hz. Peygamber (sav) Zeyd b. Sabit'e İbranice öğrenmesini tavsiye etmiştir. Zeyd İbnu Sabit (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) bana emretti, ben de onun için, Süryanice (veya Yahudi) yazısını öğrendim. Şöyle demişti: "Allah'a yemin olsun, ben yazı işimde Yahudi'ye emniyet edemiyorum!" (Zeyd) der ki: "Allah'a yemin olsun bir ayın yarısı geçmeden, o yazıyı öğrendim. Rasûlullah (sav)'ın onlara olan mektuplarını yazıyor, onların gönderdiklerini de ona okuyordum."[10]
Hz. Peygamber (sav)'in dil eğitiminde Zeyd'in dışında başka birisine görev verdiği bilinmemektedir. Zeyd'i tercih etmesinin nedeni ise onun yaşının genç ve öğrenmeye kabiliyetli olmasıdır. Zeyd'in dışında da Medine toplumunda çevre ulusların dilini bilen insanlar vardı. Çünkü Medine toplumunda ticaret önemli bir geçim kaynağıydı. Ticaretle uğraşan bu insanlar Rumca, Habeşçe ve Farsça biliyorlardı. Nitekim Hz. Peygamber (sav) civar hükümdarlara mektup gönderdiğinde bu toplumların dilini bilen insanları görevlendirmiştir.
Hatta Hz. Peygamber (sav)'in kendisi bile bazen konuşmalarında bu yabancı ulusların kelimelerini kullanmıştır. Çünkü o da bir tüccardı. Civar toplumlarla iletişim kurmuş onların dillerinden bazı kelimeler öğrenmişti. Halid b. Said'in kızı Ümmü Halid (ra) anlatıyor: "babamla birlikte Rasûlullah (sav)'a gitmiştim. Üzerimde sarı bir gömlek vardı. Rasûlullah (sav) "Seneh, Seneh" buyurdu. Bu kelime Habeş dilinde "ne güzel" demekti. Ben Peygamberlik mührüyle oynamaya yöneldim. Babam beni alıkoydu. Rasûlullah (sav) "çocuğu kendi haline bırak" buyurdu. Sonra bana: "Üzerinde eskisin, üzerinde eskisin, üzerinde eskisin."Buyurdu.[11]
İbrahim Halil Er
Hz. Muhemmed (Sav)'in Eğitim Metodu
-----------------------------------
[1] Buhârî, İlim, 10
[2] Âl-i İmrân 3/79
[3] İsrâ 17/106
[4] Nahl: 16/67
[5] Bakara: 2/219
[6] Nisa: 4/43
[7] Maide: 5/90-91
[8] İbn-i Mace, 1/23
[9] Buhari, 160
[10] Buhari, Ahkam 40; Ebu Davud, İlm 2, (3645); Tirmizi, İstizan 22, (2716).
[11] Buhari, Cihat ve Siyer Bölümü, 1310