Dış Görünüşüne Dikkat Etmek
Öğretmen, bilgileri sadece bir papağan gibi tekrarlayan kişi değildir. Onlar, her şeyleriyle örnek olmalıdırlar. Yani davranış ve ahlaklarıyla örnek oldukları gibi giyim ve kıyafetleriyle de örnek olmalıdırlar. Dış görünümlerine önem vermelidirler. Birçok öğrenci, ders esnasında öğretmenin anlattıklarından ziyade onun kıyafetine ve görünümüne odaklanabilir. Öğretmen, ne öğrencilerin gözüne batacak kadar düzensiz ve ne de onların dikkatini anlattıklarından çok üzerine çekecek kadar süslü giyinmelidir. Özellikle bayan öğretmenler, cinsel yönlerini ön plana çıkartan kıyafetlerden kaçınmalıdırlar. Bu durum, öğrencinin konsantrasyonunu ve dikkatini bozar.
Öğretmen, kıyafetinin yanında saçına, sakalına da gereken önemi vermelidir. Bu konuda gerekli düzen ve tertibi korumalıdır. Ayrıca, öğretmen ağız ve diş sağlığına önem verdiği gibi, ter kokmamalıdır. Yediklerine dikkat ederek, dersten önce öğrencinin rahatsız olacağı soğan, sarımsak gibi gıdalardan uzak durmalıdır. Hz. Peygamber (sav), özellikle bu yiyeceklerin çevreye yaydığı hoş olmayan kokulardan dolayı yemezdi. Rasûlullah (sav) kendi vücudu hatta teri çok güzel koktuğu halde ayrıca koku sürünmeyi ihmal etmemiştir.189 Rasûlullah (sav) bazen kulaklarına bazen omuzlarına kadar dökülen saçlara sahipti. Fakat bu saçları, düzenli ve bakımlıydı. Ayrıca sakalını hiçbir zaman dağınık halde bırakmamış, bunu bir başkası içinde hoş görmemiştir.190
Tatlı Dilli ve Sabırlı Olmak
Öğretmen, mesleği gereği yumuşak dilli ve sabırlı olmalıdır. Bu özelliklere sahip olmayan kişilerin öğretmen olmamaları gerekir.
Rasûlullah (sav) dinleyiciyi usandırmaz, nefret ettirmezdi. Kur'an bu konuyu şöyle anlatır, "Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah'tan mağfiret dile..."191 Buna göre, bir eğitimcide tatlı dilin gerekliliği Yaratıcı tarafından da onaylanmıştır.
Hitap Şekli ve Ses Tonunu Düzgün Kullanmak
Öğretmenin hitap şekli ve sesini güzel kullanması da anlattıklarına olan ilgiyi artırır. Hz. Peygamber (sav), dinleyiciye göre bir ses ayarına çok dikkat etmiştir. Geceleyin ashabı suffenin yanına geldiği zaman, uyuyanı uyandırmayacak, uyanık olanın duyacağı bir sesle selam verdiğini biliyoruz.[1]
Sonuçta, öğretmenlik bir söz sanatıdır. Sözü ne kadar ustalıkla kullanırsanız o kadar etkili olursunuz. Eğitim çalışmalarında başarılı olan öğretmenlerin hitap ve ses tonlarını güzel kullandıklarını görürüz. Günümüzde bir öğretmenin saatlerce durmadan ders anlattığını göz önüne alırsak sesimizi düzenli kullanmanın önemi daha çok ortaya çıkmaktadır. Daha ilk derste bütün enerjisini tüketen yeni yetme öğretmenin birkaç saat sonra konuşacak takati kalmaz. Fakat deneyimli öğretmen, kendisine bütün gün yetecek enerjiyi bırakır. Akşam olmasına rağmen hala konuşacak enerji bulabilir. Bu da sesi kullanmayla alakalıdır.
Öğreniciyi Gözüyle Kontrol/Göz Teması Sağlamak
Bu konuyu aslında beden dili bölümünde işleyeceğiz. Burada yeri geldiğinden kısaca değinelim. Öğretmen, ders anlatırken gözlerini öğrencilerin üzerinden ayırmamalıdır. Ayrıca, belli bir noktaya bakışlarını sabitleştirmemeli, bütün öğrencileri bir ders boyunca gözleriyle okşamasını bilmelidir.
Hz. Peygamber (sav) konuşurken bakışlarıyla cemaati sürekli kontrol altında bulundurmuş tekbir ferde veya bir noktaya bakmamıştır. Mesela Cuma hutbesinde oturan bir kişiye "Filan namazı kıldın mı?"diye sormuş, kılmadığını anlayınca "Kalknamazı kıl"demiştir.[2]
Bu tavır, öğretmenin sınıfa hâkim olmasını sağlar. Böylece öğretmenlerin en çok şikâyetçi oldukları, sınıftaki gürültü ve ders dinlememe sorunu da ortadan kalkmış olur.
Kişisel Davranışlar ve Sözsüz Bilgiyi İletmek
Ahlak abidesi olma: Hz. Ayşe, onun ahlakı için "O, Kur'an ahlakıyla ahlaklan- mıştı." demiştir. Yani, bir eğitimci olarak her türlü ahlak ve erdemlerle donatılmıştı. Öğretmenin ne dediği değil, ne yaptığı önemlidir. O, ahlaklı ve erdemli olmak zorundadır. Çünkü yeni nesil, onun eseri olacaktır.
Her işte iyiyi görme ve iyimser olması: Öğretmen yeis ve ümitsizliğe düşmez. Her işte iyiyi ve hayrı görür. Bir musibetle karşılaşsa bile "hayırdır inşallah" demesini bilir. Bir gün Hz. Peygamber (sav) ve ashabı yol üstünde bir köpek leşini görürler. Her kes burnunu tutup tiksinirken O (sav) "Ne güzel dişleri var."deyerek, her şeyde güzeli görmek gerektiğini göstermiştir. Gören gözler için her şeyde bir güzellik vardır. Eğer güzellikleri görmüyorsak bu bizim kalbimizin kararmış olmasından kaynaklanmaktadır. Burada suçu karanlığa sövmek yerine bir mum alıp yakmadığımız için kendimizde aramalıyız.
Çevreci olması: Saîd İbnu Zeyd (ra) anlatır: "Rasûlullah (sav) dedi ki: “Sahibi olmayan bir araziyi kim ihya ederse, bu araziyi herkesten ziyade o hak kazanır."[3] [4] Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: “Bir adam yolda yürürken, yol üzerinde bir diken dalına rastladı. Onu alıp dışarı attı. Cenab-ı Hakk bu davranışından memnun kalarak, ona mağfiret etti".195 Ayrıca, Hz. Peygamber (sav) bir gün mescitte kurumuş bir tükrük görerek onu kaldırdı ve insanlara etrafa tükürmemeleri konusunda uyardı. Yani öğretmen, toplum kurallarını, temizliği, doğayı ve çevreyi de korumaları konusunda öğrencilerini uyarmalıdır.
Öğrencilere örnek olması: Öğretmenlik mesleği meşakkatli bir meslektir. Söylediklerimizi uygulamalı ve örnek olmalıyız. Kur'an yaptıklarıyla söyledikleri arasında fark olanları “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?"[5] diye uyarmaktadır.
Önünde Gerçekleşen Bazı Olaylara Sessiz Kalarak Onaylaması: Bazen öğretmenin gördüğü bir şeye tepki koymaması, o işin onaylandığını göstermektedir. Onaylamak istemediğiniz bir şeye anında tepki koymak gerekmektedir. Peygamberimiz (sav) de bazen gördüğü olaylara sesini çıkarmamıştır. Hadisçiler bu tür hadislere takriri sünnet adını vermişlerdir.
Derse Kitapla Gelmek, Kullandığı Kaynakları Öğrencilerine Söylemek
Eğitimin temel taşlarından birisi de ders kitapları, kaynak eserler ve yardımcı kaynaklardır. Öğretmen, dersinde işleyeceği ders kitaplarını, yardımcı kitapları ve kaynak eserleri öğrencilere söylemeli, onların bu kitaplardan çalışmalarını sağlamalıdır.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurur: “Size iki şey bıraktım. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece, asla sapıtmazsınız: Allah'ın Kitap'ı ve Allah Rasûlü (sav)'in sünneti."[6]
Sorulan Soruya Sabırla Cevap Vermek
Öğretmenin, öğrencilerinin öğrenme azmi ile sormuş oldukları soruya cevap vermesi gerekir. Eğer öğrencinin bu bilgiyi öğrenmesinin bir aciliyeti varsa elindeki diğer işleri bırakarak bu soruyu cevaplamalıdır.
Ebu Rifa el-Adevi (ra)'den: "Hz. Peygamber (sav)'in yanına vardığımda hutbe irad ediyordu. "Ya Rasûlullah! Dini sormaya gelen, onun ne olduğunu bilmeyen yabancı bir adamım, diye seslendim" Bunun üzerine Rasûlullah (sav) hutbeyi bıraktı ve bana yöneldi. Kendilerine bir sandalye getirildi. Sanırım ayakları demirdi. Rasûlullah (sav) bu sandalyenin üzerine oturdu ve Allah'ın kendisine öğretmiş olduğu bilgilerden bana öğretmeye başladı. Sonra tekrar hutbesine döndü ve sonuna kadar tamamladı"[7]
Buna göre eğitimci acil olan bir soruyu cevaplamada öncelik verebileceği gibi, sandalyeye oturarak da ders anlatabilir.
Çalışan Öğrenciye Notunu Önceden Söylememek
Öğretmenin, öğrencilerin sınıfı geçtiklerini daha önceden söylemesi, öğrencilerin derse çalışmasını engelleyeceğinden bunu söylememesi en doğru tavırdır. Hz. Peygamber (sav) de bu sisteme uymuştur. Muaz b. Cebel'den; Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: "Ey Muaz! Kulları üzerinde Allah'ın hakkı nedir? Kulların da Allah üzerindeki hakları nedir, bilir misin?" "Allah ve O'nun elçisi en iyi bilir!" deyince, şöyle buyurdu: "Allah'ın kulları üzerindeki hakkı; O'na ibadet edip O'na hiçbir şeyi ortak koşmamak: Kulların Allah üzerindeki hakkı ise, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayanları azaplandırmamaktır." Bunu üzerine dedim ki: "Ey Allah'ın Rasûlü! Bunu insanlara müjdeleyeyim mi?" "Hayır, müjdeleme ki sonra buna güvenirler." buyurdu. Enes (r.a) dedi ki: "Ölümüne yakın Muaz, bunu (ilmi gizleyip tebliğ etmeme) günahından kurtulmak için insanlara bildirdi."[8] [9]
Öğrencilere Güçlerinin Üzerinde Yük Yüklememek
Öğrencinin derslerini yaparken gücünün yettiği kadarını yapması ve kendisini daha fazlası için zorlamaması gerekir. Çünkü eğitim bir günlük iş değildir. Süreklilik gerektirir. Yani birkaç gün boyunca ağır bir şekilde derslere çalışması ileriki günlerdeki eğitim sistemini bozduğu gibi sağlığını da bozar. Bu durumda öğrenci derslerine çalışamaz. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurur: "Şüphesiz ki bu din kolaydır. Kim güçleştirmeğe kalkışırsa ona yenik düşer."200 Bir diğer hadisinde; "Her ibadet edenin bir coşkulu dönemi, her coşkunun da bir gevşeme dönemi vardır."20’ Bir başka hadisinde "Kendinizi fazla zorlamayın! Sizden öncekiler kendilerini zorlayıp sıkıntıya sokmakla helak olmuştur. Onların kalıntılarını manastırlarda bulursunuz""[10] [11] Hz. Aişe (ra) anlatıyor: "Tüveyt'in kızı Havla, Allah Rasûlü (sav) yanımdayken bana uğradı. "Bu Tüveyt'in kızı Havla, anlattıklarına göre geceleri uyumuyormuş." dedim. Ona sordu: "Sen gece uyumuyor musun? Gücünüz yettiğince amelde bulunun. Vallahi siz usanmadıkça Allah da usanmaz."[12]
Öğrenciden Ders Çalışmasını İstemek
Öğretmenin asli görevi öğrencilere bir şeyler öğretmektir. Bu nedenle ders çalışmalarını istediği gibi, çalışıp çalışmadıklarımda kontrol edebilir.
Peygamberimiz (sav), öğretilen bilgilerin akılda kalması için onu iyi öğrenmelerini istemiştir. Ayrıca, öğretilen bu bilgilerin akılda tutulmasını da tembih- lemiştir. Hz. Peygamber (sav) kendisini ziyarete gelen bir topluluğa “İman nedir biliyor musunuz?" "Allah ve O'nun Rasûlü en iyi bilir" dediler. "Allah'tan başka bir ilah olmadığına, Muhammed'in de O'nun Rasûlü olduğuna şahadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve elde ettiğiniz ganimetlerin beşte birini vermenizdir." Ardından; "Bunları iyi belleyin ve geride bıraktıklarınıza da bildirin."[13]
Öğretmen, öğrencilerinden ders çalışmaları konusunda söz de alabilir. Böy- lece öğrencilerin derse daha iyi çalışmalarını sağlayabilir. Hz. Peygamber (sav), birçok durumda ashaptan biat almıştır. Biatleri bir anlamda verilen ödevlere çalışacakları konusunda söz almaya benzetebiliriz.
Bıkkınlık Vermemek
Öğretmenin öğrencilere ilim öğretirken bıkkınlık vermemesi gerekir. Bir şeyi çok anlatmak, bazen istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bu istenmeyen şeylerin başında öğrencinin dersten bıkması, soğumasıdır. Ayrıca, sürekli öğrenciye nasihat etmekte, öğrencinin duyarsızlaşmasına ve bıkmasına yol açabilir. Bu nedenle öğretmen, bu dengeyi iyi korumalıdır.
Hz. Peygamber (sav), öğüt ve nasihat verirken bıkkınlık yaratmamak için ashabın en uygun zamanını kollardı. O; "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin." sözünü kendisine prensip edinmişti. Hz. Peygamber (sav)'in bu eğitim metoduna ashap da uymuş, gittikleri yerdeki insanlara dersleri belli dozajda vermişlerdir. İbni Mesud dersleri her gün vermemesinin nedenini şöyle açıklar: "Size bıkkınlık vermek istemeyişim beni bundan alıkoyuyor. Rasûlullah (sav) bize bıkkınlık vereceği endişesiyle, öğüt konusunda nasıl bizim durumumuzu kolluyor idiyse, ben de öğüt için sizin durumunuza uygun zamanı kolluyorum."[14] İkrime (ra): "İbnu Abbas (ra) dedi ki: "İnsanlara haftada bir kere hadis anlat. Buna uymazsan iki kere olsun. Daha çok yapmak istersen üç olsun. Sakın halkı şu Kur'an'dan usandırma! Halk kendi meselelerini konuşurken, senin onlara gelip, sözlerini keserek, bir şeyler anlatıp onları bıktırdığını görmeyeceğim. Onlar konuşurken sus ve dinle. Onlar sana gelip: "Konuş!" diye talepte bulununca, istiyorlar demektir, o zaman konuşursun."[15]
Selmân-ı Fârisî (ra), Hz. Huzeyfe'ye şöyle demiştir: "Ey Abbas oğulları'ndan olan kardeşim! İlim çok, ömürse azdır. O halde ondan dininin gerektirdiği kadarını al, gerisini de bırak ki ondan tiksinmeyesin."
Bir keresinde Selman-ı Farisî (ra) Abbas oğulları'ndan bir kişiyle yolculuk yapıyordu. Dicle kenarında mola verdiler. Adam Dicle'den su içti. Selman (ra) ona bir daha içmesini söyledi. Adamsa
"Artık yeter, bir daha içemem." karşılığını verdi. Bunun üzerine Hz. Selman
"Acaba senin bu içişin nehirden ne eksiltmiştir dersin?" diye sordu. Adam da
"İçtiğim bir yudum su ne eksiltebilir ki?" karşılığını verdi. O zaman Selman-ı Farisî
"İşte ilim de böyledir; ne kadar almış olursan ol yine de eksilmez. Fakat sen yine de ondan ihtiyacın kadarını al" buyurdu.
Bu örnekler, ashabın Hz. Peygamber (sav)'den almış oldukları terbiyeyi nasıl da koruduklarını gösterdiği gibi, öğretmek için fırsatları da iyi değerlendirdiklerini göstermektedir.
Öğrencisine Dua Etmek
Öğretmenle öğrenci arasındaki ilişki, bir baba ile evladı arasındaki ilişki gibidir. Öğretmen, öğrencisine dua edebilir, öğrenci de hocasından dua talep edebilir.
Hz. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Bir adam Hz. Peygamber (sav)'e: "Ey Allah'ın Rasûlü, ben sefere çıkmak istiyorum bana tavsiyede bulun!" diye talepte bulundu. Efendimiz: "Sana Allah'tan korkmanı ve (yol boyu aştığın) her tepenin başında tekbir getirmeni tavsiye ediyorum!" buyurdu. Adam döneceği sırada şu duada bulundu: "Allah'ım! Ona uzaklığı yakın, yolculuğu kolay kıl."[16]
Öğrencilerinin Özel Sorunlarıyla İlgilenmek
Öğretmen, sadece ders anlatan bir makine değildir. O, öğrencilerinin sorunlarıyla da ilgilenmesini bilmelidir. Öğretmen, kendisini dinleyenlerin birer insan olduklarını, özel hayatları, sorunları olabileceğini anlamalıdır.
Cabir (ra) anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav)'le birlikte gazveye katıldım. Ben su taşımada kullandığımız devemizin üzerinde giderken Rasûlullah (sav) bana kavuştu. Devem yorgundu ve bu yüzden gerilerden yürüyordu. Durumu görünce Hz. Peygamber (sav)'de geride kalarak deveyi sürdü ve ona dua buyurdu. Bunun üzerine bütün develerin önünden gitmeye başladı."[17]
Öğrencinin Öğrenmek İstediği Konuyu Öğretmek
Öğretmen, öğrencinin öğrenmek istediği veya kafasına takılan noktaları öğretmelidir. Özellikle öğrencinin büyük bir arzu ile meraklandığı konuları anlatmalı, konsantresinin en yoğun olduğu bu anı değerlendirmelidir. Ancak, öğrenilmek istenen konu, öğrencinin seviyesine, kavrayışına ve eğitimin geldiği aşamaya uygun olmalıdır.
Câbir (ra)'dan: Allah Rasûlü (sav) buyurdu: "(Cennet ve cehennemi) gerektiren İki şey vardır." Bir adam sordu: "Onları gerektiren iki şey nedir, ey Allah Rasûlü?" Cevap verdi: "Kim Allah'a bir şeyi ortak koşarak ölürse cehenneme girer; kim de Allah'a bir şeyi ortak koşmadan ölürse, cennete girer"[18]
Öğrenciden Sözlerini Dinlemelerini İstemek
Öğrencinin öğretmenin sözlerini dinlemesi ve ona saygıda bulunması eğitim için vaz geçilmez temel unsurdur. Öğretmen, öğrencisinden bunu talep etmelidir. Onu dinlemeyen veya söz dinletemediği kişilere yardımcı olamadığı gibi, böyle bir ortamda bulunup ilmin şerefini düşürmemelidir.
Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Kim bana itaat etmişse mutlaka Allah'a itaat etmiştir. Kim de bana isyan etmiş ise, mutlaka Allah'a isyan etmiştir. Kim emîre itaat ederse mutlaka bana itaat etmiş olur. Kim de emîre isyan ederse mutlaka bana isyan etmiş olur"'[19] Kur'an'da bu konuya şöyle değinmektedir: "Kim Allah'a ve peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır"[20]
Peki, öğretmen, öğrencilerine sözünü dinletmek için şiddete başvurabilir mi? Buna biz kesinlikle olumsuz yanıt veriyoruz. Çünkü Hz. Peygamber (sav)'in hayatında bunu görmediğimiz gibi, Pedagojik açıdan da bunun uygun olmadığını biliyoruz. Öğretmen, sözünü dinletmek için başka yaptırımlar uygulayabilir. Bunu da öğretmenlerin sezgisine bırakalım.
Öğrencinin Öğretmeninden Tavsiyeler Alması
Öğretmen, aynı zamanda bir rehberdir. O, yeri geldiği zaman öğrencilerine kendi hayat deneyimlerinden yola çıkarak tavsiyelerde bulunabilir.
Hudri (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) bir gün Mescit'e girdi. Orada Ensâr'dan Ebü Ümâme (ra) denen kimse ile karşılaştı. Ona: "Ey Ebu Ümâme, niçin seni namaz vakti dışında Mescitte oturmuş görüyorum?" diye sordu. "Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah'ın Rasûlü" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav): "Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder""Evet, ey Allah'ın Rasûlü, öğret!" dedim. "Öyleyse, dedi, akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duayı oku: "Allah'ım üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Aczden ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çalmasından ve insanların kahrından sana sığınırım." (Ebü Ümâme) der ki: "Ben bu duayı yaptım, Allah benden gamımı giderdi, borcumu ödedi."212
Öğrenciyi Övmek, Teşvik Etmek
Marifet iltifata tabidir demiş atalarımız. Yani, başarılı kılmak için gerektiğinde övmemiz öğrencideki saklı yeteneklerin gün yüzüne çıkmasına yol açabilir. İltifatlarımızı kendimize saklamayalım. Sevgi ve iltifatlarımızı göstermekten çekinmeyelim. Fakat bunu yaparken de haddi aşmayalım. Yani aşırı iltifat da ters bir etki yaratır.
Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Şayet Ensar bir vadiye veya geçide sulûk etse ben de mutlaka Ensar'ın gittiği vadiye ve geçide sulûk ederim. (Eğer hicret olmasaydı ben Ensâr'dan biri olurdum.)" Enes (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Ensar dayanağımdır, sırdaşımdır. İnsanlar sayıca artarken onlar azalacaklar. Öyleyse onların iyilerine yapışın, kusurlularını da affedin."213
Öğrencilere Gerektiğinde Yasaklar Koymak
Sınıfın kesin hâkimi öğretmendir. Öğretmen, sınıfta uyulması gereken bir dizi kuralları ortaya koyabilir. Bu kurallar, dersin daha iyi işlenmesini sağladığı gibi, disiplinin de uygulanmasını ve öğrencilerin iyiliği gözetilerek yapılmalıdır.
Müslim'in bir rivayetinde şöyle denmiştir: "(Rasûlullah (sav)) hantemi yasakladı, bu (topraktan mamul her çeşit) küptür. Dübbâ'yı yasakladı. Bu su kabağıdır. Müzeffet'i yasakladı. Bu ziftlenmiş kaptır. Nakr'i yasakladı. Bu kabuğu soyulup, içi oyulmuş hurma ağacıdır. Efendimiz, şırayı tuluklarda kurmamızı emretti."[21]
Öğrenciye Karşı Güler Yüzlü Olmak
İnsanın ruhunun aynasıdır yüzü. Yüzümüzün almış olduğu şekle göre karşımızdaki insanların bize davranışları da değişir. Bir anlamda yüzümüz iç dünyamızı yansıtır. Bu nedenle öğrencilerle karşılıklı pozitif bir etki yaratmak için mütebessim olmalıyız. İnsanlar, güler yüzlü kişilerden hoşlanırlar. Bir öğretmen sevecen ve güler yüzlü olduğu gibi, gözlerinin içi de gülmelidir. Bu güzel tavırlar öğrencileri etkileyecek ve öğrenmeyi kolaylaştıracaktır.
Ebu Zerr (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Yapılan hayırdan (maruf) hiçbir şeyi küçük bulup hakir görme. Kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa (bunu ehemmiyetsiz görüp ihmal etme)"[22]
Öğrencilere Nasihat Etmek (Öğüt Vermek)
Öğretmen, yeri geldikçe öğrencilerini uyarmalı ve nasihatlerde bulunmalıdır. Bu tavsiyeler ve nasihatler de öğrenci için eğitici olmaktadır. Ebu Said el-Hudri (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) (bir gün): "Sakın yollara oturmayın!" buyurmuştu. "Ya Rasûlullah dediler, oturmadan edemeyiz, oralarda (oturup) konuşuyoruz." "Mutlaka oturacaksanız, bari yola hakkını verin!" buyurdu. Bunun üzerine: "Ey Allah'ın Rasûlü, onun hakkı nedir?" diye sordular. "Gözlerinizi kısmak, gelip geçeni) rahatsız etmemek, selama mukabele etmek, emr- bi'l-ma'ruf nehy-i anil-münker yapmaktır!" dedi.[23]
Hz. Ömer'den yapılan bir başka rivayette şu ziyade var: "Yardım isteyen mazluma yardım edersiniz, yolunu kaybedene rehber olursunuz.''
Ayrıca yeri geldiğinde Hz. Peygamber (sav), öğrencilerin ilim öğrenmelerini teşvik etmek için ilmin faziletlerinden bahsetmektedir. Böylece onların ilme olan hevesleri artmış olur. Rasûlullah (sav), öğrencilere ilim öğrenmenin önemi vurgulamıştır. Her öğretmen, aynı zamanda bir rehberdir. Yeri geldiğinde öğrencilerine rehberlik yapmalı ve onlara yol göstermelidir. Hatta ilmin ve öğrenmenin önemini belirtmelidir.
Öğrencilerin Hal ve Hatırlarını Sormak, Selam Vermek
Öğretmen, yeri geldiğinde öğrencilerin hal ve hatırlarını sormalı, onlarla dersin dışında da ilgilenmelidir. Bu davranış, hem öğrenciyi daha iyi tanımalarını sağlar ve hem de öğrencinin öğretmene daha fazla bağlanmasına yol açar. Ebû Hureyre (ra)'dan: Allah Rasûlü (sav) buyurdu: "Biriniz bir meclise girdiği zaman selâm versin. Oturmak isterse otursun. Sonra kalkarken (yine) selâm versin. Çünkü birinci selâm ikincisinden daha evlâ değildir. (yani her iki selâm da aynı değerdedir)"217 Câbir (ra)'dan: Allah Rasûlü (sav) buyurdu: "Selâm, konuşmaktan önce gelir"218
Öğrencileri Mahcup Etmemek
Öğretmenin görevi insanları yetiştirmektir. Bu kutsi görevi ifa ederken, muhataplarını rencide etmemeye, sınıf ortamında mahcup etmemeye çalışmalıdır. Bazı öğretmenler, özellikle öğrencileri sınıfta mahcup ederek daha başarılı kılacaklarını düşünmektedirler. Fakat bu tavır, öğrencilerin dersten ve öğretmenden soğuytacağı gibi okuldan da kopmalarına yol açabilir. Bu nedenle mümkün oldukça bu yola başvurmamalıdırlar. Elinde olmadan böyle bir ortam oluşmuşsa da öğrencinin gönlünü başka şekillerde almasını bilmelidirler.
Allah Rasûlü (sav) muhatabını asla mahcup etmezdi. Bazı hatalara göz yumar, beğenilmeyen hareket ve davranışta bulunan olsa bile onu mahcup etmez, hatalarını yüzüne vurup utandırmazdı. Hiç kimseyi kusurları sebebiyle -bilhassa başkalarının yanında- küçük düşürmezdi. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz muhataplarına karşı son derece yumuşak ve müsamahalı davranırdı.
Eğitimde Kolay Olan Yolu Tercih Etmek
Hepimiz, eğitim hayatımızda şu gerçeği görmüşüzdür. Bazı kolay görünen dersin farklı bir öğretmenin derse girmesi sonucu cehennem azabına döndüğü, bazı zor derslerinde öğretmeninden dolayı zevkli bir hale geldiği görülmüştür. Buradaki temel incelik öğretmenin davranışıdır. Bazı öğretmenler, öğrencilerin kendi dersine önem vermesini sağlamak ve öğrenci üzerinde otorite, saygınlık yaratmak için özellikle derslerini zorlaştırmaktadırlar. Çoğumuz, benden 100 alacak öğrenci daha doğmamıştır tavrında olan öğretmenlerle karşılaşmıştır. İşte bu davranış, istenen bir öğretmen davranışı değildir.
Hz. Peygamber (sav), İnsanlara yol gösterirken ya da onlara örnek olacak hayatını devam ettirirken devamlı surette kolay olanı tercih ederdi. Hz. Aişe validemiz bu hususta "Hz. Peygamber (sav), iki şey arasında muhayyer bırakıldığında -günah değilse- kolay olanı tercih eder, günah olduğu zaman ise insanlar içinde ondan en çok sakınanı olurdu.'' der. Ayrıca; "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın" uyarısını da kendimize düstur edinmeliyiz. [24] [25]
Öğrencinin Hatalarını Düzeltmek
Eğitimde önemli olan hata yapmamak değil, hataların düzeltilmesidir. Öğrenci, hata yaparak doğruya ulaşır. Öğretmen, öğrencilerin hatalarını anında düzeltmelidir. Böylece, öğrencinin daha dikkatli olmasını sağlar. Bu hatayı düzeltmeyi ertelemesi, yanlış öğrenilmesini sağlar. Çünkü ileride bunu düzeltme imkânı bulamayacağı gibi, böyle bir fırsatı da elde edemeyebilir.
Mutrıf İbnu Abdillah, babası (ra)'dan naklediyor: "Benî Âmir heyetiyle Rasûlullah (sav)'ın yanına gitmiştik. "Sen bizim efendimizsin!" diye hitap ettik. "Efendi, Allah'tır!" buyurdular. Biz: "Fazilette en ileride olanımız, mertlikte en başta gelenimizsin!" dedik. Bize: "Söylediğinizin hepsi bu veya buna yakın bir söz olsun. Şeytan sizi (mübalağalı metihlerde) koşturmasın!" buyurdular."[26] Ebû Zer (ra)'dan: Mescitte uyurken Hz. Peygamber (sav) gelip beni ayağıyla itti ve şöyle buyurdu: "Seni burada uyurken görmeyeyim!""Ey Allah Rasûlü! Ne yapayım uyku bastırdı" dedim.[27]
Hz. Enes (ra) anlatıyor: "Biz, (sav) ile birlikte mescitte otururken bir bedevi çıkageldi. Durup mescidin içine akıtmaya başladı. Rasûlullah (sav)'ın Ashabı kalkıp: "Dur! dur!" diyerek (üzerine yürümeye) kalktılar ki Rasûlullah (sav) müdahale etti: "Kestirmeyin, bırakın tamamlasın." Ashap müdahale etmedi, adam da ihtiyacını tamamladı. Sonra Rasûlullah (sav), adamı yanına çağırdı ve: "Bu mescitler, idrar ve pislik bırakma yeri değildir. Allah'ın zikredildiği yerlerdir. Buralarda namaz kılınır. Kur'an okunur"dedi. Sonra cemaatten birine bir kova su getirmesini emretti. Kova gelince sidiğin üzerine boşalttı."[28]
Öğrencilerle Grup Çalışması Yapmak
Öğretmen işbölümü, grup çalışması ve görev dağılımı yapabilir. Böyle bir davranış, öğrencilerin bilgilerini pekiştirmelerini sağladığı gibi, özgüvenleri de artar. Ayrıca öğretmen; öğrencilerin pratik yaparken hatalarını düzeltebilir. Hz. Peygamber (sav), sahabelere bazen yargı görevini, bazen bilirkişi görevini vererek onların yeteneklerinin ortaya çıkmasını sağladığı gibi, geleceğin devlet adamlarını da yetiştirmiş oluyordu. O, ne yaptığının farkındaydı.
Enes (ra) şöyle anlatıyor: Biz, altmış kadar kişi Hz. Peygamber (sav)'le birlikte oturuyorduk. O bize bazı hadisler söylüyor ve sonra da herhangi bir ihtiyacı için yanımızdan ayrılıyordu. Bundan sonra biz kendi aramızda onun söylediklerini müzakere ediyorduk. Bu, uzun bir süre devam ediyor ve o kadar çok tekrar ediyordu ki kalktığımızda, dinlediğimiz hadis sanki kalbimize dikilmiş gibi oluyordu.
Hadistede görüldüğü gibi öğrencilerin kendi aralarında öğretmenin anlattıklarını tekrarlamaları öğrenmeyi kalıcı hale getirmektedir. Hatta anlatılan bilgileri tartışmaları da istenen bir davranıştır. Bu yöntem, maalesef günümüzde fazla uygulanmamaktadır. Hâlbuki medreseledeki eğitim sisteminin en çok kullandığı metottur. Günümüzde bireyselliğin yaygınlık kazanması, öğrenciler arasındaki iletişimi öldürdüğü gibi, bir araya gelen öğrenciler sadece eğlenmek ve vakit öldürmek için uğraşmaktadırlar. Maalesef kitapların, okulların ve öğretmenlerin bu kadar çok olduğu günümüzde eğitim ve bilgi sığ ve dar kalmaktadır.
Öğrencilerle Eşit İlgilenmek
Öğretmen, bazı öğrencilerle az, diğerleriyle fazla ilgilenmemelidir. Bu durum, az ilgilendiğini düşünen öğrencilerin dersten kopmalarına yol açtığı gibi, adalet ve eşitlik ilkesine de uymaz. Hz. Peygamber (sav), öğrencilerden bazılarına farklı davrananları şiddetle kınamıştır. Bu kural, ancak sorunlu veya problemli öğrencilerde bozulabilir. Buradaki yaklaşım da sorunu anlama ve çözmeye yönelik olmalıdır. Öğretmenin bu konuda abartıya kaçması, diğer öğrencilerin dersten veya öğretmenden soğumalarına yol açar.
Susarak Öğrencinin Davranışını Onaylamak
Öğretmen, sadece anlatarak değil, bazen de susarak öğrencinin yapmış olduğu davranışını onayladığını göstermiş olur. Böylece, öğrenci onaylanan davranışı tekrarlayarak bir anlamda öğrenmeyi deneme/yanılma ve uygulamalı olarak gerçekleştirmiş olur. Öğretmen bazen başını sallayarak, bazen gülümseyerek, bazen de gözleriyle bu durumu onaylayabilir.
Peyamber (sav)'in bu şekildeki davranışlarına takriri sünnet denilmektedir. Bu uygulamada, öğretmenler için büyük ölçüler gizlidir.
Eğitimde Şiddet ve Dayak
Bu konuyu eğitimde ceza başlığı altında ayrıntılı bir şekilde işleyeceğimiz için burada tekrarlamıyoruz.
Gerektiğinde Kızmak, Öğrenciye Karşı Sertleşmek ve Sesini Yükseltmek
Öğretmen, sadece gülümseyen birisi değil, bazen cezalandırıcı yönünü de ortaya koyarak, olayın önemini öğrencilerine göstermesini bilmelidir. Tabi ki bu kızılması gereken noktalar, gerçekten kızmaya değer şeyler olmalıdır. Bir diğer dikkat edilecek nokta da öğretmenin sık sık kızmamasıdır. Sık sık kızan, bağıran çağıran öğretmenin bir süre sonra bu kızmasının bir caydırıcılığı kalmamış olur.
Kader konusunu tartışan Ashaba Hz. Peygamber (sav) çok kızmıştır. Hz. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Biz kader hususunda münakaşa ederken Rasûlullah (sav) çıkageldi. Öylesine kızdı ki, öfkenin hâsıl ettiği kızıllıktan, yüzünde sanki nar taneleri ortaya çıkmıştı. Bize şöyle çıkıştı: "Bununla mı emredildiniz, yoksa ben size bunun için mi gönderildim? Bilin ki, sizden öncekileri, dinî meselelerdeki münakaşaların çokluğu ve peygamberleri hakkında düştükleri ihtilafları helâk etmiştir."222
Dersi (İlim) Öğrenmenin Ciddiye Alınmasını İstemek
Eğitim, ciddi bir iştir. Öğrencilerin bu eğitimi ciddiye almaları gerekir. Çünkü bu işi ne kadar ciddiye alırlarsa o kadar başarılı olurlar. Öğretmen, sık sık öğrencilerine bu durumun ciddiyeti konusunda uyarılarda bulunmalıdır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur: “İlimde ciddi ve samimi olun! Çünkü birinizin ilminde hain olması, malında hain olmasından kötüdür. Şüphesiz Allah kıyamette size bunun hesabını soracaktır."223 Diğer bir hadiste de; "İnsanların en kötüleri, alimleri yanıltmak için kötü meseleler soranlardır."224
Yanlış Öğretmek
Öğretmen, öncelikle anlatacağı bilgileri kesinlikle iyi araştırmalıdır. Yani öğrencilere yanlış bir şey öğretmemeli veya kötü örnek olmamalıdır. Bilmeden yanlış bir bilgi öğretilmesi durumunda bunu düzeltmelidir. Fakat bilerek öğrencilere yanlış bilgi veren bir öğretmenin manevi sorumluluğu büyüktür.
Hz. Peygamber (sav) buyuruyor: "Kimeilme müstenit olmayan bir fetva verilmişse, bunun günahı ona fetva verene aittir. Kim, bir kardeşine, gerçeğin başka olduğunu bile bile, farklı bir irşatta bulunursa ona ihanet etmiş olur."225 İbn Abbâs (ra)'dan: Allah Rasûlü (sav) buyurdu: Semure (ra)'den: Allah Rasûlü (sav) buyurdu: “Kim benden, yalan olduğunu bildiği halde bir hadis naklederse kendisi de yalancılardan birisidir!'[29] [30] [31] [32] [33] [34]
Hz. Ömer bir gün minbere çıkarak “...evleneceğiniz kadınlara kırk ukiyyeden fazla mehir vermeyiniz. Kim bu söylediğimden daha fazla mehir verecek olursa onun fazlasını alıp beytülmala koyacağım" buyurdu. Bunun üzerine kadınların safından uzun boylu ve basık burunlu bir kadın ayağa kalkarak; “Ey Ömer! Sen böyle bir yetkiye sahip değilsin!" diye itiraz etti. Hz. Ömer'in; “Niçin?" demesi üzerine de şunları söyledi: “Çünkü Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'inde "Eğer bir eşi boşayıp başka bir kadınla evlenmek isterseniz, öncekine (mehir olarak) yüklerle mal ve para vermiş olsanız dahi onlardan hiç bir şey almayınız. Acaba iftira ederek ve açık günahkârlık yaparak onu geri alır mısınız?"227 buyurmaktadır. Bu ayetten mihrin sınırının olmadığı anlaşılmaktadır ve bunu sınırlamaya hiç kimsenin hakkı yoktur" Bunun üzerine Hz. Ömer “Bu kadın doğru söylüyor, bir kişi (kendisi) yanıldı" buyurdu.
Hz. Ömer'in bu durumu, öğretmenin yanlış bir bilgi öğrettiği zaman, öğrencinin bu bilgiye itiraz edebilme hakkı olduğunu göstermektedir. Çünkü eğer öğretmeni uyarmasa diğer arkadaşları yanlış öğrenebilirler. Öğretmenin ise, böyle bir durumda kızmak yerine hatasını kabul etmesi gerekir. Tabi her şey nezaket kuralları çerçevesinde olmalıdır.
Ödevler ve Ders Tekrarı
Öğretmen, öğrencilerine ödev vermeli ve işlenen dersin tekrarını istemelidir. Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi ilgili başlık altında bulabilirsiniz.
Seviyelerine Göre Anlatmak
Hz. Ali (ra) rivayet etmiştir: "İnsanlara anlayacakları şeyleri anlatın. Allah ve Resûlü'nün tekzip edilmelerini ister misiniz?"228 İbnu Mes'ud (ra) rivayet etmiştir: "Sen bir cemaate akıllarının almayacağı bir şey söylersen mutlaka bu, bir kısmına fitne olur." 229
Yukarıdaki hadislerden de anlaşıldığı gibi, öğrencinin seviyesine inilmesi gerekir. İyi bir öğretmen, hitap ettiği kitleyi tanımalı, onların seviyesini bilmeli ve ona göre ders anlatmalıdır.
Çalışmayan Kişileri Uyarmak
Abdurrahman b. Ebzâ (ra)'dan: Hz. Peygamber (sav) bir gün hitâb ederek Müslümanlardan bir taifeyi övdü. Sonra şöyle buyurdu: "Bazı kimselere ne oluyor da komşularına fıkıh Öğretmiyor, ilim öğretmiyor, vaaz etmiyor, iyiyi emretmiyor ve onları kötülükten alıkoymuyorlar? Diğer bazı kimselere de ne oluyor ki, komşularından ne fıkıh, ne de ilim öğreniyorlar. Onlardan öğüt de almıyorlar. Vallahi insanlar, ya komşularına öğretecekler, onlara öğüt verip iyiyi emredecekler, kötüden de alıkoyacaklar, diğer insanlar da komşularından fıkıh öğrenecek ve öğüt alacaklar, ya da ben onları hemen cezalandıracağım!"230
Yukarıdaki hadislerden çıkaracağımız bir diğer konuda öğretmenin çalışmayan öğrencileri uyarması ve kınamasıdır. Çünkü öğretmenin öğrencilerindeki gelişmeleri takip etmesi ve sınıftaki ahengi, gidişatı bozanları şiddetle uyarması gerekir. Bu şiddet, tabiî ki dayak değildir. Onları uyarmalı, kınamalı ve hatta dış- lamalıdır. Bu tür pozitif cezaların sayı ve çeşitleri artırılabilir.
Çalışmayan Öğrencilerle Derse Çalışmaları İçin Süre Vermek
Öğretmen, çalışmayan öğrencilere derse çalışmaları konusunda belli bir süre verebilir. Bu süre içinde belirtilen konulara çalışmadığı takdirde cezalandırılaca- [35] [36] [37] ğını bildirebilir. Yukarıdaki Eş'arilerle ilgili hadisin devamında şöyle belirtilmiştir. "...Eş'arîler bunu duyunca hemen Allah Rasûlü (sav)'in yanına geldiler ve şöyle dediler: "Ey Allah Rasûlü! Bir kavmi övdün, ama bizi kötüledin, suçumuz nedir?" "Bir kavim, komşularına, ilim Öğretecektir, fıkıh öğretecektir, onlara öğüt verecektir. Onlara İyiyi emredecek, kötüden de alıkoyacaktır. Diğer kavim de onlardan öğrenecektir, öğüt alacaklar, fıkıh öğreneceklerdir. Aksi halde onların cezasını hemen vereceğim" buyurdu. Onlar da: "Ey Allah Rasûlü! Onlara bizden başkası vaaz veriyor mu?" dediler. Hz. Peygamber (sav) onlara sözünü tekrarladı; onlar da karşı sözlerini tekrarladılar. Hz. Peygamber (sav), aynı şeyi tekrar edince, şöyle dediler:"Bize bir yıl mühlet ver." Onlara, komşularını eğitmek ve fıkıh öğretmek, öğütte bulunmak için bir yıl mühlet verdi."231
Yetenekli Öğrencileri Yeteneklerine Uygun Alanlara Sevk Etmek
Öğretmen, öğrencileri arasında farklı yeteneklere sahip olan kişileri o yeteneklerine uygun alana sevk etmeli, o yeteneklerin gelişmesini sağlamalıdır. Hz. Peygamber (sav)'in Zeyd'deki ezberleme kapasitesini görerek ona yabancı dil öğrenme görevini vermesini de bu şekilde değerlendirebiliriz.
Zeyd b. Sabit (ra)'dan: Allah Rasûlü (sav), Yahudilerin yazısını (İbranice) Öğrenmemi emretti. "Vallahi, mektuplarım konusunda Yahudilere güvenmiyorum" buyurdu. Bu nedenle onların yazısını yarım ay geçmeden tam anlamıyla öğrendim. Bu dili öğrenince Allah Rasûlü (sav)'in Yahudilere yazacağı mektubu ben yazardım. Yahudiler de O'na bir mektup gönderdikleri zaman mektubunu ben okurdum.232
Ebeveynler, öğretmen kadar eğitim işinden anlamadıklarından veya çocuklarıyla bir öğretmen kadar ilmi konularda birliktelik oluşturmadıklarından, onların yeteneklerini göremeyebilirler. Bu noktada öğretmen devreye girmektedir. Çocuktaki yetenekleri, eğilimleri ve gelişmeyi görür, onu yeteneği olan alana yönlendirir.
Öğrenmek İsteyen Öğrenciyi Teşvik Etmek
Öğretmen, öğrenme hevesine sahip olan veya öğrenmek isteyen öğrencilere bu imkânı vermelidir. Hz. Enes (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "İlim talebi için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır."233 Sahbere (ra)'dan Aleyhissalatu vesselam: "Kim ilim talep ederse, bu işi, geçmişteki günahlarına kefaret olur" buyurmuştur."[38] [39] [40] [41]
İlim öğrenmeye çalışmak, zor bir yoldur. Öğretmen, bu konuda teşvik edici olmalı, olayı güzelleştirmelidir. Unutmamalıdır ki, öğrettiği her ilimden kendisine ecir vardır.
Öğrencilere Adlarıyla Hitap Etmek
Hz. Peygamber (sav), mümkün oldukça soru soran kişiye veya sahabelere isimleriyle hitap ederdi. Bir kadın Peygamberimiz (sav)'e bir ihtiyacı olduğunu belirtti. Hz. Peygamber (sav); “ey filancanın annesi! Hangi yolu dilersen bak ta ihtiyacını göreyim" buyurdu. Bu davranış, bir öğretmenin elde etmesi gereken önemli yollardan birisidir. İsmiyle hitap edilen öğrenci, önemsendiğini düşünür ve öğretmene daha çok bağlanır. Öğretmenine bağlanan ve seven öğrenci onun dersine daha çok çalışır.
Kabîsa b. el-Muhânk (ra)dan: Hz. Peygamber (sav)'e vardım. “Neden geldin?" diye sorunca, şöyle dedim: “Yaşlandım, kemiklerim inceldi. Allah'ın beni yararlandıracağı bir şeyi öğretmen için sana geldim." Şöyle buyurdu: “Ey Kabisa! Yanından geçtiğin her taş, her ağaç ve her demir senin için Allah'tan mağfiret diler. Ey Kabîsa! Sabah namazını kıldığın zaman üç kere: «Sübhanallahi' l-Azim ve bi- hamdihi» de! Eğer bunu dersen, körlük, cüzzam ve felç hastalıklarından kurtulursun. Ey Kabîsa! Şunu da de: «Allahümme innî es'elüke mimmâ indeke, va'kdi aleyye minfadlike ve'nşur aleyye min rahmetike ve'nzul aleyye min bereketike (Allah'ım, ben senin katındakilerden dilerim! Fazlü ihsanını bana akıt, rahmetini üzerime yay, bana bereketinden indir)!»"[42] [43] [44]
Ama günümüzde maalesef birçok öğretmen bu kurala fazla dikkat etmemektedir. Hâlbuki eğitimin temel prensibi iletişim kurmak ve karşısındakine kendini kabul ettirmektir. İletişim ne kadar güçlü olursa o kadar başarılı olunur.
Öğrenciden hediye almamak
Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Rasûlullah (sav), hediyeyi kabul eder, ona karşılıkta bulunurdu."236 Ubade İbnu's-Sâmit (ra) anlatıyor: "Ben ehl-i Suffa'dan bir kısım insanlara yazı ve Kur'ân'ı öğretmiştim. Onlardan bir adam bana bir yay hediye etti. Ben de: “(Bu yay) benim için (büyük) bir mal değil, onunla Allah yolunda atış yaparım, gidip Rasûlullah (sav)'a soracağım" dedim. Gidip sordum: "Ey Allah 'ın Rasûlü! Dedim. Kendilerine yazı ve Kur'ân öğrettiğim kimselerden biri bana bir yay hediye etti. Bu benim için bir mal da değil. Ben onunla Allah yolunda atış yaparım!" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm bana: "Eğer ateşten bir takı takınmayı seversen kabul et!" diye cevap verdi""237
Yukarıdaki hadislerde birbirine tezat gibi görünse de aslında burada önemli bir ayrıntıyı göstermektedir. O da genel anlamda hediye almanın yasaklanmadığı fakat Allah rızası gözetilerek ders verildiği için hediye alınmasının hoş görülmediği anlaşılmaktadır. Çünkü burada sahabe tamamen Allah rızasını gözeterek ders veriyordu.
Peki, eğitimciler bu iş için ücret almayacaklar mı? Abbasiler dönemine kadar genelde eğitim işi ailelerin sırtındaydı. Bu işler mescitlerde, alimlerin evlerinde yapılırdı. Ya da zengin kişiler özel öğretmenler tutarlardı. Yani, bazı istisnalar, camiler ve küttaplar dışında halka açık eğitim halkası yoktu. Alimlerde eğitim işi için herhangi bir ücret almıyor, bunu sırf Allah rızası için yapıyorlardı. Fakat genelde alimlerin ekonomik durumları iyiydi veya devlet adamları onlara bol ihsanlarda bulunarak ekonomik açıdan zorluk çekmelerini engelliyor, bu yolla onların ilim tahsil etmelerini ve insanlara ilim öğretmelerini teşvik ediyorlardı.
Ayrıca asrısaadette verilen eğitim, salt bir eğitimden çok yeni bir dinin öğretilmesi amacı güdülmüştü. Bu nedenle ücret alınması hoş görülmemişti. Fakat buradan günümüze bir projeksiyon çekersek şöyle bir yorumda bulunabiliriz. Öğretmen öğrencilerinden devletin kendisine vermiş olduğu maaşın dışında bir ücret talep etmemelidir. Bu şekilde almış olduğu bir ücret caiz değildir. Kendisine verilen hediyeler paha olarak hafif, daha çok manevi değeri olan hediyeleri geçmemelidir.
Günümüzde birçok okulda öğretmenler okulun öğrencilerine dersin dışında ücretli ek dersler vermektedirler. Bu caiz olmamaktadır. Çünkü o öğretmenin görevi, o öğrencileri en iyi şekilde yetiştirmektir. Onları bu nedenle sömürmek değil. Bazı öğrencilerin ek takviyeye veya özel ilgiye ihtiyacı olabilir. Fakat öğretmen bu durumu bir kazanç kapısına dönüştürdüğü zaman mesleğine ihanet etmiş olur. Nasıl ki devlet hastanesinde çalışan bir doktorun hastahanedeki hastaları özel muayenehanesine yönlendirip orada ücretle muayene etmesi, muayenehanesine gelmeyen hastalarla fazla ilgilenmemesi caiz değilse, aynı şey öğretmen için de geçerlidir. Aldığı ek ücret kendisi için ateştendir.
Yanlış Yola Sapan Öğrenciye Kızarak Değil İkna Ederek Yardımcı Olmak
Öğretmen, bazen ebeveynlerin görmediği birçok noktaları görebilir. Hatta öğrenciler, ebeveynlerine anlatamadıklarını öğretmenlerine anlatabilirler. Öğretmen, bu şeklide yanına gelen öğrencilere kızarak değil, yaptığı yanlışı mantıklı delillerle anlatarak ikna edip, o yoldan çevirmelidir. Günümüzde, öğrenciler arasında birçok yanlış uygulamalar yaşanmakta, gençler çevrelerinin ve televizyonun etkisiyle farklı bir kişiliğe bürünmeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle öğretmenlere büyük sorumluluklar düşmektedir.
Ebû Umâme (ra)'dan: Kureyş'ten bir delikanlı dedi ki: "Ey Allah Rasûlü! Bana zina etmem için izin verir misin?" Cemaat hemen başına üşüşüp azarladılar. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Onu bana yaklaştırın!" Hemen yaklaştırdılar; Şöyle buyurdu: "Bunu annen için ister misin?""Hayır vallahi, Allah beni sana feda etsin!" dedi. "Senin gibi diğer insanlar da bunu anneleri için istemezler" buyurdu; Sonra kızı, kız kardeşi, halası ve teyzesi hakkında da aynısını söyledi. Her seferinde "Sen onlar için bunu ister misin?" diye sordu. O da her seferinde: "Hayır vallahi, Allah beni sana feda eylesin!" diye cevap verdi. Allah Rasûlü (sav) de her defasında: "İşte insanlar da bunu istemez" buyurdu. Sonra mübarek elini omzuna koyup şöyle dua etti: "Allah'ım, onun günahını bağışla, kalbini temizle, namusunu koru!" O genç bir daha böyle (çirkin) şeylere iltifat etmedi.[45]
Öğretmen, öğrencilerin yanlışlıkları konusunda geniş yürekli olmalıdır. Bu tür durumlarda hemen tepki koyma veya cezalandırma yoluna başvurmamalıdır. Çünkü bu tavırlar öğrenciyi sadece öğretmenden uzaklaştırır, yapacağı fiilden uzaklaştırmaz. Hâlbuki öğretmen, öğrenciye şefkatle yaklaşırsa onu kazanıp düşündüğü hareketin doğuracağı olumsuzlukları göstererek vazgeçirebilir.
Mantıklı Açıklama/Öğrencinin Seviyesine İnmek
Öğretmen, bütün bildiklerini bir günde öğrencilere öğretemez. Ayrıca öğrencilerin bilgi seviyesi düşük olduğundan onun her anlattığını anlamayabilirler. Bu nedenle iyi bir öğretmen öğrencilerinin seviyesine inmesini bilmeli, dersi onların anlayacağı seviyede anlatmalıdır.
İbnu Ömer (ra) anlatıyor: "Çölde yaşayan bedevilerden biri Rasûlullah (sav)'a geldi ve: "Ey Allah'ın Rasûlü! Karım, benim yatağımda siyah bir çocuk doğurdu. Biz, asla aramızda siyah bulunmayan bir aileyiz dedi. Aleyhissalatu vesselam."Se- nin develerin var mı?" diye sordu. Adam "Evet, var!" deyince: "Renkleri nedir?" diye sordu. Adam "Kızıl!" diye cevap verdi. Aleyhissalatu vesselam "Aralarında siyah da var mı?" dedi. Adam "Hayır!" deyince: "Peki boz deve var mı?" diye sordu. Adam "Evet var!" deyince: "Pekiyi bu nereden oldu?"diye sordu. Adam "Belki bir damara çekmiştir!" deyince: "Senin o oğlun da bir damara çekmiş olabilir!" buyurdu."[46]
Ders Anlatma Yeri veya Konumu (Nerede ve Nasıl Ders Anlatmalı)
Aslında öğretmenin ders anlatırken nasıl ve ne şekilde duracağına dair kesin konulmuş bir ölçüt yoktur. Hz. Peygamber (sav), bazen mescitte oturmuş, öğrenciler de etrafında halkalar şeklinde durmuşlardır. Bazen, mescitte sandalyeye oturmuştur. Bazen bir şey anlatacağı zaman ayağa kalkarak anlatmış, bazen bineğinin sırtında anlatmıştır. Bu da öğretmen için sınırları net çizilmiş bir şeklin olmadığını göstermektedir.
Fakat günümüzde bu konuda bazı sınırlar çizilmiştir. Öğretmen, yazı tahtasının önündeki masasında bulunur. Bazı öğretmenler, bir ders boyu sandalyelerinde yapışmış bir şekilde otururken, bazı öğretmenler sınıfta dolaşmaktadırlar. Bu tamamen öğretmenlerin kabiliyet ve ders anlatma tarzıyla ilgilidir. Fakat öğretmen, yeri geldiğinde sınıfta dolaşmalı, yeri geldiğinde oturmalıdır. Yani öğretmenin oturuş şeklini ve konunun önemine göre ses tonunu değiştirmesi, öğrencilerin daha da dikkatli dersi dinlemelerini sağlar. Fakat nihayetinde öğretmenin öğrencilerden daha yüksek bir yerde olması, öğretmenin tüm sınıfa hâkim olmasına ve gerekirse göz teması sağlamasına olanak verir.
Ders Notunu Ne Zaman Tutması Gerektiğini Bildirmek
Öğretmen, öğrencinin ne zaman not tutacağı ve ne zaman not tutmayacağına karışabilir. Bunu düzenleyebilir. Bazen, anlattıklarının yazılmasını istemediği gibi, bazen de yazılması konusunda ısrarcı olabilir. Çünkü dersin önemine veya konunun zorluğuna göre not tutmanın büyük faydası olur. Bazen de öğretmen, not tutma amaçlı değil, konunun anlaşılmasına dönük olarak anlatır. Bunun da yazılmasını istemeyebilir. Bu konu, öğretmenin becerisine kalmıştır. Fakat hiç not tutturmamak, öğrencinin derse olan ilgisini azaltır.
Ebû Saîd (ra)'dan: Allah Rasûlü (sav) buyurdu; "Benden bir şey yazmayın. Kim benden Kur'ân dışında bir şey yazmışsa onu he men silsin!"[47]
İbn Amr b. el-As (ra)'den: Hz. Peygamber (sav)den, duyduğum her şeyi yazardım. Ancak Kureyş beni bundan alıkoydu. Dediler ki: "Sen her söylediğini yazıyorsun, Allah Rasûlü (sav) bir insandır, kızgınlık halinde de, hoşnutluk halinde de konuşabilir." Sonra yazmaktan vazgeçtim. Bunu Allah Rasûlü (sav) 'e anlatınca, mübarek parmağıyla ağzını gösterdi ve şöyle buyurdu: "Yaz! Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bundan haktan başka hiçbir şey çıkmaz."[48]
Ebû Hureyre (ra)'dan, dedi ki; "Hz. Peygamber (sav)'in ashabı içinde, benim kadar hadis bilen kimse yoktur. İbn Amr hariç; çünkü o yazardı, ben yazmazdım."[49]
Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) (bir gün, halka) hitabetti, -(Ebu Hüreyre, hadisin vürudu ile ilgili) bir kıssa anlattı- (hadiste şu ibare de vardı:) "Ebu Şah dedi ki: "Ey Allah'ın Rasûlü! (bu hutbeyi) bana yazıverin!" Bu taleb üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Evet Ebu Şah'a yazıverin!" emir buyurdular."[50]
Model Olmak
Hz. Peygamber (sav), örnek bir insandır. Kur'an'da şöyle buyurmuştur: 'Rasûlullah (sav)'ta sizler için güzel örnek vardır"244 Hz. Peygamber (sav), sadece anlatmaz. Aynı zamanda anlattıklarını yaşar. Davranışlarıyla öğrencilerine de örnek olur. Bu da, öğretmenin aynı zamanda örnek insan olması gerektiğini göstermektedir. Çünkü talebe, sadece bilgiyi değil, örnek alacağı modelleri de araştırır. Onun için öğretmen, örnek alacak kişi hüviyetindedir. Bu nedenle öğretmenlerin iyi birer örnek olmaları gerekmektedir. Rasûlullah (sav), gerçek anlamda örnek bir insandır. Çünkü o eğitim metodunun en önemli unsurunun örnek olmada geçtiğini görmüştür. İnsanlara örnek olduğu gibi, kendisinin yaptıklarını da yapmalarını istemiştir. Örneğin, nasıl namaz kılıyorsa öyle kılmalarını istemiştir. Başkalarından bir şeyi yapmalarını istemeden önce kendisi yapıp örnek olmuştur. Bu gün bizim yaptığımız amellerin çoğu Rasûlullah (sav)'ın model oluşuyla gerçekleşmiştir. Bir anlamda biz de onu kendimize örnek almış oluyoruz.
Öğretmenlerin öğrettikleri bilgileri kendilerinin de uymalarını istemiştir. Öğretmen sadece öğrenciye örnek olmaz. O, aynı zamanda kendi söylediklerini yapmalıdır. Yani davranışlarıyla söyledikleri uyumsuz olmamalıdır. "Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?"245 ihtarı, söylediklerimizle yaptıklarımızın uyumlu olması gerektiğini bizlere anlatmaktadır.
İnsan, bildiğiyle amel etmeli veya daha modern şekilde ifade edersek öğrendiklerini uygulamalıdır. Bu şekilde davranılmadığı takdirde öğrenmenin bir amacı bulunmamaktadır. Sahabe, bir dersi öğrenmeden daha üst bir derse (veya Kur'an ayetlerinden öğrendiklerini uygulamadan diğerine) geçmiyordu.
Ebû Abdirrahman es-Sülemî (ra)'dan: Hz. Peygamber (sav)'in ashabından bize öğretenler, şunu anlattılar: Onlar Hz. Peygamber (sav)'den on âyet alıp ezberlerlermiş. Onu iyice öğrenip içindeki bilgileri ve hükümleri hayatlarına tatbik etmedikçe diğer on âyete geçmezlermiş. Dedi ki: "İşte ilim ve ameli onlardan öyle öğrendik."[51] [52] [53]
İbn Ömer (ra)'dan: "Hayatımda öyle bir dönem yaşadım ki, Kur'ân'dan Önce iman verilirdi. Bir sure, Muhammed (sav)'e iner, sonra biz onun helal ve haramını Öğrenirdik. Öğrendiğimiz noktada durmamız gerekmezdi sizin Kur'ân'ı öğrendiğiniz gibi. Görüyorum ki (sizden) birine imandan önce Kur'ân veriliyor; Fatiha suresini sonuna kadar okuyor ve içindekileri anlamıyor. Neyi emrettiğinin ve neyi yasakladığının farkında değil. Durup, hurmaları saçıp dağıttığı gibi saçıp dağıtması kişiye yakışmaz"[54] İslam, alim ve öğretmenlerden ilimleriyle amel etmelerini beklemektedir. İlmiyle amil olmayan alimleri Kur'an "Kitap yüklü merkeplere!"[55] benzetmektedir.
Öğrenciye Saygı, Sevgi ve Hürmet Etmek
Bir öğretmen, karşısındaki bireylerle daha iyi iletişim kurmak için onlara saygı ve sevgi konusunu ihmal etmemeli, hatta hürmet göstermelidir. Unutmayın ki; sevgi ve saygının olmadığı ortamlarda ilim de olmaz. Hz. Peygamber (sav) sahabelere hürmet eder, onlara servis yapar ve bundan da gocunmazdı. ‘‘Halkın efendisi, onların hizmetkârıdır"[56] diye buyurmuştur.
Dersin Sonunda Öğrencilerden Konunun Öğrenilip Öğrenilmediğini Sormak
Her dersin veya eğitim programının sonunda öğretmen, konunun anlaşılıp anlaşılmadığını sormalıdır. Yani eğitim işi hedefine ulaştı mı? Ulaşmadı mı? Bunu değerlendirmelidir. Eğer hedefine ulaşmamışsa yeniden denemeli veya yöntemini değiştirmelidir.
Hz. Peygamber (sav) veda hutbesinde bunu uygulamıştır:
"Ey Nâs!
Yarın beni sizden soracaklar, ne dersiniz? Ashabı kiram:
Allah'ın dinini teblîğ ettin, vazîfeni hakkıyla yaptın, bize nasihat ve vasiyette bulundun, diye şehadet ederiz, dediler.
Rasûlullah (sav) mübarek şahâdet parmağını göğe doğru kaldırdı, cemaat üzerine çevirip indirdikten sonra üç defa:
Şâhid ol Yâ Rab!
Şâhid ol Yâ Rab!
Şâhid ol Yâ Rab!
Buyurdu"
Öğretmenler! Bunları Yapıyor musunuz?
- Öğrencilerinize her zaman dürüst müsünüz?
- Öğrencilerinizi sayıyor musunuz?
- Öğrenciler, bir sorunun cevabında takıldıklarında veya yanlış yaptıklarında onlara ipucu vererek cesaretlendiriyor musunuz?
- Öğrencilere sık sık tartışma konusu veriyor musunuz?
- Öğrencilere düşünmeleri için zaman tanıyor musunuz?
- Öğrencilerin söylediklerine gerçekten kulak veriyor musunuz?
- Uzun sürebileceğini bildiğin halde öğrencilerin cümlelerini tamamlamalarına izin veriyor musunuz?
- Öğrencilerin oturma düzenini sizi görebilecek şekilde düzeltiyor musunuz?
- Öğrenciler arası etkileşimi cesaretlendiriyor musunuz? (destekliyor musunuz?)
- Öğrencilerin sınıfta diğerlerinden bir şeyleri öğrenmelerini sağlıyor musunuz?
- Öğrencilerin ortaya koyduklarından sorumlu olmalarını sağlıyor musunuz?
- Öğrencilerin kendi öğrenme süreçleri hakkında karar vermelerini sağlıyor musunuz?
- Bol bol pozitif geri bildirim veriyor musunuz?
- Sorunlarıyla ilgileniyor musunuz?
- Problemli öğrencilerle özel ilgileniyor musunuz?
İbrahim Halil Er - Hz. Muhemmed (Sav)'in Eğitim Metodu
--------------------------------------
[1] Müslim el eşribe 32/174/1625
[2] Buhari el Cuma
[3] Buhârî, Hars: 15; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/411.
[4] Buhârî, Mezâlim 28, Cemaat 32; Müslim, Birr 128, (1914), İmâret 163, (1914); Muvatta, Salatu’l-Cemaat 6, (1, 131); Tirmizî, Birr 38 (1958); Ebu dâvud, Edeb 172, (5245).
[5] saff, 2
[6] Tirmizî
[7] Camiul Fevaid 1894, Müslim ve Nesâî
[8] Buhari, Müslim
[9] Buhârî ve Nesâî
[10] Rezîn
[11] Taberânî
[12] Malik, Buhari, Müslim ve Nesai
[13] Rudani, Camiul Fevaid 49
[14] Buhâri, Müslim ve Tirmizî. Camul Fevaid 235
[15] Buhari, Da’avat 20. Camiul Fevaid 236
[16] Tirmizi
[17] Buhârî, Cihad 49, 113, Vekâlet 8, Mesacid 59, Büyû 34, İstikraz 1, 7, Mezâlim 26, Hibe 23, Şürût 4, Nikâh 10, 121, Nafakat 12, Daavât 53; Müslim, Müsâkat 109, (710), Salâtu’l-Müsafirin 69, (710), Rida 54, (710); Tirmizî, Nikah 13, (1100), Büyû 30, (1253); Nesâî, Büyû 77, (7, 297-300); Ebu Dâvud, Ticârât 71, (3505); İbnu Mâce, Ticârât 29, (2205).
[18] Müslim, Camiul Fevaid 16
[19] Buhârî, Ahkâm 1, Cihad 109; Müslim, İmaret 33, (1853); Nesâî, Bey’at 27, (7,154).
[20] Nisa 69
[21] Müslim, Eşribe 57,(1997).
[22] Müslim, Birr 144, (2626).
[23] Buhari, İstizân 2, Mezâlim 22 ; Müslim, Libas 114, (2121); Ebu Dâvud, Edeb 13, (4815).
[24] Ebû Dâvud ve Tirmizi
[25] Tirmizi
[26] Ebu Dâvud, Edeb 10, (4806).
[27] Dârimî
[28] Buhari, Vudü 57, 58, Edeb 35; Müslim, Taharet 99, (284); Nesai, Taharet 45, (1, 48).
[29] Tirmizî, Kader 1, (2134); İbnu Mâce, Mukaddime 10, (85)
[30] Taberânî, Rudani 250
[31] Rezîn, Rudani 275
[32] Ebu Dâvud
[33] Müslim ve Tirmizî.
[34] Nisâ: 4/20 |
[35] Buhari, İlim 49.
[36] Müslim, Mukaddime 5.
[37] Camiul Fevaid 310, Taberânî
[38] Camiul Fevaid 310, Taberânî
[39] Buhârî, Ebû Dâvud ve Timizî
[40] Tirmizi, İbnu Mace
[41] Tirmizi
[42] Ahmed, Camiul Fevaid 207
[43] Buhari, Hibe 11; Ebu Dâvud, Buyû’ 87, (3536); Tirmizî, Birr 34, (1954).
[44] Ebu Dâvud, Büyü’ 37, (3417).
[45] Ahmed ve Taberânî
[46] Kutubu Site 6583
[47] Müslim, daha uzun bir metinle.
[48] EbûDâvud
[49] Buhârî ve Tirmizî.
[50] Tirmizi, İlim 12, (2669); Buhari, İlm 39, Lukata 7, Diyat 8; Ebu Davud, İlm 3, (3649).
[51] Ahzâb 21
[52] Saf2
[53] Ahmed
[54] Taberânî
[55] “Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkar eden topluluğun hali ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. “ (Cuma, 5)
[56] Deylemi, Müsnet