Haberin Kapısı

Mirac Kandili

EĞİTİM

Allah-ü Teala vahiy meleği Cebrail (as)’a ‘’Habibim çok üzgün, kalbi kırık, bedeni yaralı. O halde bile tek düşündüğü benim rızam. Git Habibimi bana getir.

Peygamber Efendimiz (sav) gönderilen peygamberler içinde en üstün olanıdır. Bundan dolayı da diğer peygamberlerin çektiği sıkıntılardan daha fazlasını çekmiştir. Ancak O hiçbir sıkıntı karşısında isyan etmemiş, daima sabır ile Allah’a sığınmıştır. Bu sıkıntıların başında da Taif seferi gelir. Peygamber Efendimiz (sav) Taif’e İslam’ı tebliğ için gittiğinde taşlanarak karşılanmıştı. Öyle ki ayakkabıları kanla dolacak kadar taşlanmış, yürüyecek mecali bile kalmamıştı. Peygamber Efendimiz (sav) bu hadise karşısında bile metanetini yitirmeden, kendisini taşlayanların hidayeti için dua etmişti. İşte bu Taif seferinden kısa bir zaman sonra, Recep ayının 27. gecesi, Allah-ü Teala ‘’Habibim’’ diye hitap ettiği Peygamber Efendimiz (sav)’i çok büyük bir nimetle ikramlamıştı. Neden mi? Dayanılmaz meşakkatlere, sıkıntılara sabredip Allah’a yöneldiği için. Peki, ne idi bu çok büyük ikram? Tabi ki hiçbir peygambere nasip olmayan MİRAC!

Allah-ü Teala vahiy meleği Cebrail (as)’a ‘’Habibim çok üzgün, kalbi kırık, bedeni yaralı. O halde bile tek düşündüğü benim rızam. Git Habibimi bana getir. O’na yolundan gidenler için hazırladığım cennet nimetlerini ve kendisine düşmanlık edenlerin gireceği cehennemi göstereyim. O’nu bizzat ben teselli edeceğim’’ buyurdu. Cebrail (as) kanatlarını cennet takıları ile süsledi, melekler semaları nur ile doldurdu. Cebrail (as) Peygamberimizin (sav) binmesi için cennetten ‘’Burak’’ isimli bineği seçti. Burak beyaz renkteydi ve alnında ‘’La ilahe illallah’’ yazılı idi. Cebrail (as), Burak ile beraber hemen Peygamber Efendimiz’i almaya gitti. Peygamber Efendimiz o gece yüreği mahzun bir halde amcasının kızı Ümmü Hani’nin evinde uyuyordu. Cebrail (as) Peygamber Efendimiz’in (sav) yanına gelince usulca ayaklarını öptü, sonra mübarek yüzünü o ayaklara sürdü. Peygamber Efendimiz (sav) uyandı ve gelenin Cebrail (as) olduğunu anladı. Ancak o saatte Cebrail (as)’ı görünce endişelendirdi. Cebrail (as), Peygamber Efendimiz’e (sav) ‘’Hak Teala’nın selamı var. Seni davet ediyor. Bu öyle bir nimet ki daha evvel hiçbir peygambere nasip olmadı. Kalk gidelim’’ dedi.

Sevgili Peygamberimiz (sav) kalkıp abdest aldı. Cebrail (as) Peygamber Efendimiz’e (sav) nurdan bir elbise giydirip nurdan bir sarık sardı. Sonra birlikte Kâbe’ye gittiler. Herkes uykudaydı, yıldızlar ise oyun için koşturan çocuklar gibi cıvıl cıvıldı. Ay ise güleç yüzüyle uzaktan olacakları seyrediyordu. Efendimiz (sav) Kâbe’yi yedi defa dolanarak tavaf yaptı.

Sonra bir müddet dinlendikten sonra Cebrail (as) Peygamber Efendimiz’i (sav) ameliyata aldı. Efendimiz’in (sav) göğsünü yarıp kalbini çıkardı. Zemzem suyu ile kalbini yıkayıp ak-pak etti. Sonra altın bir leğen içindeki hikmet ve marifeti o kalbe boşalttı. Bu arada Rıdvan isimli cennet meleği Mikail, İsrafil ve diğer melekler de Cebrail (as)’a yardım ettiler. Sonra Efendimiz’in (sav) yarılan göğsü tekrar kapatıldı. Peygamberimiz (sav) bu ameliyattan hiç acı çekmedi. Hemen ayağa kalktı. Bu hadiseye ‘’şakk-ı sadr’’ dendi.

Cebrail (as), Burak’ı getirdi ve Peygamber Efendimiz (sav) Burak’a bindi. Böylece gece yürüyüşü yani ‘isra’ başlamış oldu. Burak o kadar hızlı gidiyordu ki bir adımda ufuklar geride kalıyordu. Burk ilk olarak Medine’de durdu. Burada namaz kıldılar, sonra yollarına devam ettiler. Musa (as)’ın Allah-ü Teala ile konuştuğu Tur-i Sina’da da durdular. Burada da namaz kılıp İsa (as)’ın doğduğu beldeye geldiler. Orada da namaz kılarak asıl varacakları yere yani Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya geldiler. Bütün peygamberler burada hazır bir şekilde Efendimiz’i (sav) karşıladılar. Efendimiz (sav) onlara imamlık yaptı ve iki rekat namaz kıldılar.

Namazdan sonra Cebrail (as) Efendimiz’e (sav) bir bardak cennet şarabı ve bir bardak süt ikram etti. Efendimiz (sav) sütü tercih etti. Cebrail (as) ‘’İki cihan saadetini seçtin’’ buyurdu.

Daha sonra Peygamber Efendimiz (sav) diğer peygamberlere veda ederek yolculuğuna devam etti. Artık isra, yani gece yürüyüşü bitmiş, Mirac yani göğe yükseliş başlamıştı. Manevi bir asansörle yükselmeye başladılar. Pek çok melek Efendimiz’e (sav) eşlik ediyorlardı. Nihayet birinci kat semaya geldiler. Efendimiz orada ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem (as) ile karşılaştı. Selamlaştılar. Ayrıca bazı meleklerin sürekli ayakta durarak Allah’ı tesbih ettiğini gördüler. Efendimiz (sav) bu ibadeti ümmeti için de istedi. İşte namazda ayakta duruşumuz buradan gelmektedir. Bir de Efendimiz (sav) bu katta azab çekmekte olan insanları gördü. Onların kim olduğunu sordu. Cebrail (as) da ‘’Namazsa rüku ve secdeleri tam yapmayanlar, zekat vermeyenler, fakirlere acımayanlar, haram yiyenler, gıybet edenler, içki içenler, faiz yiyenler, zina yapanlar, babasına karşı gelenler…’’ dedi.

Yolculuklarına devam edip ikinci kat semaya geldiler. Orada da Yahya (as) ile İsa (as)’ı gördüler ve selamlaştılar. Burada da bir grup meleği rüku halinde gördüler. Efendimiz (sav) bu ibadeti ümmeti için de istedi. Namazlardaki rüku da böyle ortaya çıktı.

Üçüncü kat semaya gelince Yusuf (as)’ı gördüler. Musafaha yaparak görüştüler. Orada secdeye kapanmış melekleri görünce, Peygamber Efendimiz (sav) ümmeti için de bu ibadeti istedi ve namazdaki secde böyle ortaya çıktı.

Dördüncü kat semaya geldiklerinde kağıda ‘’la ilahe illallah Muhammedün Rasulullah’’ yazısını gördüler. Burada İdris (as) kendilerini dua ile karşıladı. Efendimiz (sav) burada kürsi üzerinde duran bir melek gördü. Cebrail ‘İşte Azrail budur’ dedi. Efendimiz (sav) Azrail’e (as) ‘’Ümmetim zayıftı, kendilerine güler yüzle görünmeni ve ruhlarını incitmeden yumuşaklıkla kabzetmeni istiyorum’’ dedi. Azrail (as) ‘’Cenab-ı Hakk gece-gündüz 70 kere nida buyurarak bana şöyle emretmektedir: Ümmet-i Muhammed’in ruhlarını bedenlerinden kolay ve yumuşak bir şekilde al, kendilerine nazik davran’’ İşte bundan dolayı ümmetine ana babalarından bile şefkatle muamele ederim’’ dedi.

Beşinci kat semada Harun (as) ile görüşüp altıncı kat semaya yükseldiler. Efendimiz (sav) burada Musa (as)’ı selamladı. Meleklerin büyüklerinden Mikail(as) da buradaydı. Onunla da selamlaştıktan sonra yedinci kat göğe yükseldiler. İkinci büyük Peygamber olan İbrahim (as) buradaydı. Efendimiz’e (sav) şu tavsiyede bulundu: ‘’Ümmetine söyle temiz ve latif topraklı cennette bol miktarda ağaç diksinler’’ Efendimiz sordu: ‘’Cennete ağaç nasıl dikilir?’’. İbrahim (as) cevap verdi: ‘’Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber’’ desinler. Efendimiz (sav), İbrahim (as) ile vedalaştı ve Cebrail (as) O’nu Sidretü’l Münteha’ya götürdü. Buradan sonra Efendimiz’in (sav) yalnız yolculuk yapacağını bildirdi. Buradan öteye bir adım atarsam yanar kül olurum dedi, Cebrail (as). Peygamber Efendimiz (sav) bütün insanlardan üstün olduğu gibi bütün meleklerden de üstün bir seviyededir. Cebrail (as) bir melek olduğu ve hiç günahı olmadığı halde Rasulullah Efendimiz’in (sav) yükseldiği kadar yükselememiştir. Eğer insanlar çok gayret edip ibadetlerini artırır ve Allah’a daha çok yaklaşırlarsa meleklerden bile üstün olabilirler.

Peygamber Efendimiz (sav) ilerledikçe ‘’Yaklaş! Korkma’’ sözlerini işitiyordu. En son Cenab-ı Hakk’a öyle bir yakınlık oluştu ki iki yay arası bir mesafede Efendimiz (sav) Allah-ü Teala ile konuştu ve O’nun cemalini gördü.

Peygamber Efendimiz (sav) Rabbinin huzuruna kavuşunca O’nu şu şekilde selamladı:

‘’Ettehıyyatü lillahi vesselevatü vattayyibat’’

Allahü Teala şu şekilde karşılık verdi:

‘’Esselamü aleyna ve ala ıbadillahissalihin’’

Yedi kat gökte bulunan melekler bir ağızdan:

‘’Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve Rasulüh’’

Allahü Teala Habibine sordu. Burada ‘’Sen ve benden başkası yok. Neden (aleyna) bize selam olsun dedin?’’

Efendimiz. Ya İlahi! Ümmetim bedenen yanımda değil ama ruhları benimle cevabını verdi.

Allahü Teala Efendimiz’e ‘’Bu gece benim misafirimsin. Benden dilediğini iste’’ dedi.

Efendimiz ‘’Ya Rabbi! Ümmetimin günahının affını ve şu Mirac nimetinden onların da istifade etmelerini istiyorum’’ dedi.

Allahü Teala ümmetinin günahlarının 1/3’ünü senin hürmetine affediyorum. 13’ünü senin ahirette şefaatine bırakıyorum. 1/3’ünü de rahmetimle affedeceğim buyurdu. Ve ümmeti için de ‘’Namaza devam etsinler’’ buyurdu ve ilave etti: ‘’Habibim! Sen ümmetinden önce de hiçbir ümmet cennete giremez.’’

Ve daha sonra Bakara suresinin son iki ayeti vasıtasız olarak yani Cebrail (as) olmadan vahyedildi.

Böylece Allahü Teala Efendimiz’in (sav) yaralı gönlünü bizzat tedavi etmiş ve hiçbir peygambere nasip olmayan nimetlerle ikramlamıştır.

Daha sonra Peygamber Efendimiz geldiği şekillerle geri dönmüştür. Ümmü Hani’nin evine geldiğinde yatağının hala soğumadığını ve abdest aldığı suyun hala çalkalanmakta olduğunu gördü. İşte İsra ve Mirac bir anlık zamanda vuku bulmuş, idrak ötesi bir olaydan ibarettir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.