Öğretmen, öğrencilerindeki değişimi yakından takip eder. Gerekli gördüğü zamanlarda müdahale eder. Nasihat eder. Yanlış bir yola giriyorsa yol gösterir. Hz. Peygamber (sav) hayatında bunu sürekli uygulamıştır. Bir gün Allah Rasûlü (sav) bize namaz kıldırdı. Sonra mübarek yüzünü bize çevirerek, gözleri yaşartan, kalpleri yerinden oynatan son derece güzel ve tesirli bir öğüt verdi. İçimizden bir adam dedi ki:"Ey Allah'ın Rasûlü! Sanki bu bize veda eden birinin öğüdü gibi geldi. Bize tavsiyen nedir?" Şöyle buyurdu: "Size Allah'tan korkmanızı, dinleyip itaat etmenizi tavsiye derim. Habeşli bir köle bile (başınıza geçse) ona itaat etmelisiniz. Çünkü benden sonra yaşayanlar birçok ihtilaflar göreceklerdir. Onun için benim sünnetime, hidayete ermiş doğru yolda olan raşit halifelerin sünnetine sarılın. Ona sımsıkı sarılın. Sonradan icat edilmiş (İslam'a aykırı) işlerden uzak durun. Çünkü sonradan icat edilmiş her şey bid'attır. Her bid'at da dalalettir."
Öğretmenler
Yeryüzünün en fedakâr insanları öğretmenlerdir. Onlar, yarınlarımızı hazırlamaktadırlar. Öğretmenleri idealist olmayan, iyi yetişmemiş toplumlar yok olmaya mahkûmdurlar. Bu nedenle, toplumların yarınlarına verdikleri önem, öğretmenlerine gösterdikleri özen ve saygıdan anlaşılmaktadır. Öğretmeni, sosyal ve ekonomik sorunlarını çözememiş toplumlarda yarınların garantisi ve sağlıklı bir neslin oluşma şansı bulunmamaktadır.
Öğretmenlerin var oluş gayesi, toplumun ve insanların fikir ve davranışlarını tanzim etmek ve toplumla barışık, sağlıklı bireyler yetiştirmektir. Bu nedenle önce öğretmenlerin sağlam olması gerekmektedir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde sorunlu, başarısız, suçlu ve problemli öğretmenler doğuya sürgüne gönderilirdi. Bu aslında doğu insanlarına vurulmuş en büyük darbeydi. Bu sorunlu öğretmenler, doğuya gelerek buradaki genç dimağları zehirlediler. Bir süre sonra doğuda terör ve sorunlar baş göstermeye başladı. Devlet, olayı polisiye tedbirlerle çözmeye çalışırken asıl hatanın nereden kaynaklandığını göz ardı etti. Hâlbuki genç zihinleri batıdaki çocuklarımızı emanet etmek istemediğimiz kişilere teslim etmekle aslında yarınlarımızı teslim etmiş olduğumuzu anlamadık.
Aslında öğretmen bir gönül pınarıdır. Hep çevresindekilere güzellikler verir. Sürekli ileri doğru akar. Ama bu pınar kirletilirse kan ve irin taşıyarak insanları zehirler. Bu nedenle pınarlarımız korunmalıdır. Öğretmenin hedefi cehaleti ortadan kaldırmak, insanlara bilgi sunmaktır. [1]
Öğretmen kelimesinin diğer karşılığı muallimdir. Yani ilim öğretendir. Çünkü o, aynı zamanda insanlara ilim öğretir. Diğer kavramlarda mürebbi, yani terbiye edendir. O, ana ve babalarının bile aciz kalmış olduğu terbiye işlevini yerine getirir. Mürebbi kelimesi Rab sözcüğünden kaynaklanmaktadır. Rab sözünün daha ziyade Allah'ın terbiye edici ve öğretici niteliği için kullanıldığı görülmektedir. Kelime olarak "besleyen, büyüten, ziyadeleştiren, yetiştiren" manalarına gelmektedir ki, bunların eğitim ve öğretimle ilgisi açıktır.2
Geç dönemde müderris, yani ders veren kişi kavramı daha bir yaygınlık kazanmıştır. Ayrıca Araplar, yaşlı bilgelere Şeyh de demişlerdir. Ülkemizde artık öğretmen yani öğreten kişi kavramı yaygınlık kazansa da lise ve üniversitelerde hoca, üstat kavramı daha çok kullanılmaktadır.
Öğretme sanatının niteliğinin artırılması için, devletin öğretmenlerin tümünü uzmanlaştırması en doğru çözümdür. Uzmanlaştırma dediğimiz olgu, tüm öğretmenlerin akademik kariyer yapmasının sağlanmasıdır. Düşünebiliyor musunuz? Matematik doktoru, tarih profesörü lise öğretmeni olarak bizlere ders verdiğinde kalite nasıl artacak. Yani tüm öğretmenler akademik kariyer yaptıklarında alan bilgileri arttığı gibi daha da verimli olacaklardır.
Öğretmenlik sanatını maalesef günümüzde insanlar bir meslek olarak görmeye eğilimlidirler. Hâlbuki bu bir sanat ve idealdir. Bir işi sanat ve idealden alıp mesleğe sıkıştırırsanız, varlık sebebi sadece para kazanma ve geçinme üzerine bina etmiş olursunuz. Bu durum, hem eğitimin niteliğini bozmakta hem de öğretmenlerin özverisini sarsmaktadır. Yapılması gereken en önemli iş, bir an önce öğretmenleri asli kimliğine kavuşturmaktır.
Öğrenciler
Eğitim iki boyutludur. Öğretmen ve öğrenci, biri olmadan diğeri de asla olmaz. Öğretmenlerin anlatıldığı yerde mutlaka öğrencinin de anlatılması gerekir. Öğrenci kavramı öğrenmekten gelmektedir. Öğrenme işine talip olan veya öğrenen demektir. Ülkemizde daha önceleri talebe sözcüğü bu anlamda kullanılıyordu. Talebe kelimesi talep etme, isteme anlamına gelmektedir ki öğrenci ilmi talep ettiği için bu kelime kullanılmıştır. Kanımca da daha orijinal ve kapsamlıdır.
Öğrenci olmayı yalnız herkes beceremez. Öncelikle gerçekten talip olmak gerekir. Fakat maalesef günümüz eğitim sisteminde gerçek anlamda bir öğrenci kitlesi (yani talip) bulunmamaktadır. Eğitim, not üzerine bina edilmiş durumdadır. Öğrenci olarak görünenlerin tek misyonu notlarını yükseltip sınıfları geçmektir. Dolayısıyla eğitim sistemimizde her şey var ama bilgi yani ilim bulunmamaktadır.
Günümüz modern eğitim sisteminin diğer bir yanılgısı da, yapılan müfredatlar bilgiyi iletmekten ziyade gençlerin zamanını çalmaya yöneliktir. Örneğin bir lise eğitimi, tamamen gereksiz ve zaman alan bir sistemdir. Yani sistem eleştirisi gerçek anlamda yapılmamış olup, gereksiz bilgilerle gençler aptallaştırmaktadır. Kitabımızın başında değindiğimiz eğitimde hedef olgusu burada iyice oturmamış, tüm vatandaşların her şeyi bildiği ama aslında hiçbir şey bilmedikleri yığınlara dönüştürülmüştür.
Hâlbuki lise eğitimi yerine ilköğretimden sonra direk uzmanlaşmaya yönel- se, yani üniversite eğitimi verilse zaman ve para israfı önlenmiş olur. Üniversite eğitiminin kalitesi artırılarak dört yıl yerine 5 veya 6 yıla çıkarılıp ilk yıl ciddi bir dil eğitimi verildiğinde kalitemiz daha da artacaktır. Böylece gençler, yirmiye merdiven dayadıklarında doktor, mühendis veya diğer alanlarda yetişmiş olacak, hayatlarının en dinamik dönemlerinde toplum hizmetine gireceklerdir.
Bizim burada anlattığımız aslında bir ütopya... Ama yine de söylemekten kendimizi alamıyoruz. Bugün ülkemizde var olan şekildeki eğitim sistemi tamamen müstemleke mantığının bir ürünüdür. Öğrenciler, birçok gereksiz derslerle veya ünitelerle boğuşturularak aptallaştırılmaktadır.
İbrahim Halil Er - Hz Muhammed (sav) Eğitim Metodu
----------------------------------
[1] Camiul Fevaid 127, Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Davut,]
[2] Akyüz, Vecdi, Asrı Saadette İslam,