Rabbimizin bizden istediği güzellikleri yaşayarak geçirdiğimiz Ramazan saatlerinin sonuna doğru iftar heyecanı dolar içimize. Annelerimiz mutfakta, en güzel yemekleri yaparken, etrafa güzel kokular yayılır. Yemek kokuları yayıldıkça daha bir acıktığımızı fark ederiz. Annemize yardım ederken, açlığımızı unutuveririz. Biraz sonra elinde sıcak Ramazan pidesiyle babamız çıkagelir. Derken bütün hazırlıklar tamamlanır ve o tatlı telaş sona erer. Ezanın okunmasına az bir zaman kala sofranın başına geçeriz, ailemiz ve misafirlerimizle. Peygamber Efendimiz (sav) ‘’Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun ecri gibi, oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeden ecir alır’’ buyurmuştur. Bu müjdeyi duyan sahabenin fakirleri Peygamber Efendimiz’e (sav) gelerek kendilerinin zenginler gibi oruçluyu doyuracak derecede iftar yemeği vermeye güçlerinin yetmediğini üzülerek söyler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) ‘’ Kim bir oruçluyu bir hurma ile iftar ettirirse veya bir içecek su ile veya tadımlık bir süt ile iftar ettirirse Cenab-ı Hakk ona aynı sevabı verir’’ buyurmuştur. Bu demek oluyor ki arkadaşlar, iftar vakti geldiğinde evdekilere, etrafımızdakilere, ailemize ve misafirlerimize hurma veya su ikram ederek oruçlarını açmalarına yardım edince onların sevabı gibi biz de sevap kazanırız ve cennetteki köşklere, muhteşem sofralara biraz daha yaklaşırız.
Dakikalar dakikaları, saniyeler saniyeleri kovalar. Bizdeki heyecanın, içimizdeki sevincin aksine zaman ağır ağır ilerler. İftar topunun patlayıp, minarelerden ezanların şehre dalga dalga yayılmasıyla evin, sofranın, içimizin havası değişir birden bire ve hiçbir sofrada olmayan büyük bir huzur dolar soframıza, gönlümüze.
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: ‘’Oruçlunun iki sevinci vardır. Biri iftar ettiği zaman, iftar etmesiyle sevinir. İkincisi Rabbine kavuştuğu zaman da orucunun karşılığını görerek sevinir.’’
Zaferimizi ilan etme zamanı şimdi:
‘’Açlığı yendik şükürler olsun! Allah’ın bizden istediğini yerine getirdik şükürler olsun! Oruç tuttuk şükürler olsun!’’
Peygamber Efendimiz (sav) oruç tutanların Rabbimiz katında çok özel bir yeri olduğunu şöyle anlatmıştır. ‘’Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır ki kıyamet gününde bu kapıdan yalnız oruç tutanlar girerler.’’
Ve yine orucun, mükafatını ancak Cenab-ı Hakk’ın karşılayabileceği kadar büyük olduğunu Peygamber Efendimiz (sav) şöyle anlatmıştır. ‘’Oruçta riya yoktur. Cenab-ı Hakk buyurur ki ‘Oruç benim içindir, onun mükafatını ben vereceğim, oruçlu yiyecek ve içeceğini benim için bıraktı’’. Oruç tutarken sadece Allah rızası için tutarız, başkası için değil. Böylece orucumuza riya, yani ikiyüzlülük karıştırmamış oluruz. Mesela anne-babamız isteseydi böyle aç kalmamızı, onların görmediği bir yerde yemek yiyebilirdik. Cenab-ı Hakk bizi her yerde gördüğü için her an oruçlu olduğumuzu bilerek aç kalıyoruz. Böylece sadece Cenab-ı Hakk’ın mükafatını verebileceği bir amel işlemiş oluyoruz.
Teravih Namazı
İftarı müjdeleyen akşam ezanları ile birlikte zaman hızlanır ve çok geçmeden yatsı ezanları okunmaya başlar. Ailemizle beraber gittiğimiz camilerde kıldığımız teravih namazı ile milyonlarca müslümanı birbirine bağlayan o mübarek halkanın içine girdiğimizi hissederiz. Peygamber Efendimiz (sav) teravih namazının önemini bize sözleriyle anlatır. Nasıl Ramazan’da Cenab-ı Hakk istedi ise, Peygamber Efendimiz de (sav) bizden teravih namazını kılmamızı istemiştir.
Tertemiz, günahlarımızdan arınmış bir şekilde çıkarız camiden. Uzun bir namaz kılmak midemizdekileri hazmetmemize de yardımcı olmuştur üstelik. Bir sonraki akşam teravihi hangi camide kılacağımızı hayal ederek evin yolunu tutarız. Zaman hızla ilerlerken yeni bir oruca başlamak için uykuya dalarız…