Yesevîzâde Alparslan Yasa “Bilhassa son iki asırlık Türk, İslâm ve Dünyâ târihi; Siyonist Emperyalizmi ve Masonluk âmilleri dikkate alınmadan doğru îzâh edilemez.” Diyor. Bu son derece doğru bir teşhistir. Dünya tarihini sadece “ulusların, kabilelerin, devletleri, dinlerin tarihi” olarak görmemek gereklidir. “İdeolojilerin, gizli teşkilatların, paranın (finans gücü), ihtirasların” tarihi olarak da değerlendirmek gerekir. İdealist bakış açısıyla mücadelenin temelinde “hak ve batıl, adalet ve zulüm” şeklinde bir ayrım yapmakta doğrudur.
“İnsanlar içinde müminlerin en amansız düşmanlarının Yahudiler ve müşrikler olduğunu göreceksin...” “Müslümanların şedit düşmanları” karşısında tek beden gibi hareket edebilmeleri ve Aliya İzzetbegoviç’nın ifadesiyle “yeryüzünün bir köşesinde bir kötülük işlenirken kendilerinden çekinilen hayırlı ümmet” olmak hedefine kilitlenmek gereklidir. Bu hedef “çıkar kavramını, ikiyüzlülüğü ve zulmü” bertaraf edecek en temel ilkedir. Bu ilkenin harekete geçmesi için her alanda güçlü olmak gereklidir. “Barışı, adaleti, hakkı korumak için savaşa hazır olmak gerektir….” Rahmetli Yaser Arafat Arap liderlerine yaptığı bir çağrıda şunları söylüyordu: "Sizden dualarınızı değil... Kılıçlarınızı istiyorum..."
Müslümanların mutlak galip olacaklarına dair imanımız ve ümidimiz tamdır: Kur’an’da açıklanmıştır ve orada Allah şöyle buyurmaktadır: “Andolsun ki, zikirden sonra (Tevrat’tan veya levh-i mahfuzdan sonra) Zebur’da: ‘Şüphesiz yeryüzüne iyi kullarım varis olacaktır’ diye yazdık” (Enbiya: 21/105).
Arz-ı Mev’ud veya Arz-ı Mukaddes şeklinde isimlendirilen Osmanlı topraklarına yönelik Yahudi ihtirası ilk önce Sabetay Sevi’nin kendisini Mesih ilan etmesi ve Kudüs’e gitmesiyle başlamıştır.
Siyon, yurtlarından kovularak Babil’e sürgün edilen Yahudi halkının Filistin’e dönme arzu ve özlemi anlamında kullanılmaya başlanmıştır. “Kudüs eğer seni unutursam ellerim kurusun” ifadesiyle binlerce yıllık yemine dönüşmüştür. Bir Yahudi devletinin kurulması fikrinin ilk nüvesi, Boşnak bir Haham olan Yehuda Alkalay tarafından 1843’te ortaya atılmıştır. Hz. İbrahim’in soyundan geldiği kabul edilen İbraniler, kendilerini “Tanrı’nın seçilmiş kavmi” olarak görmüşlerdir.
Siyonizm kelimesi bir Rus Yahudi olan Nathan Birnbaum tarafından siyasal düşünceler literatürüne sokulmuştur. Birnbaum kendi çıkardığı Kendi Kendine Kurtuluş adlı derginin 1 Nisan 1890 tarihli sayısında “Siyonizm’i, Yahudileri Filistin’e yerleştirme amacını güden ve üyelerini Yahudilerin oluşturduğu bir siyasal parti örgütünün kurulması olarak belirtmiştir.”
1880 Rusya-Odessa doğumlu ünlü Siyonist lider Vladimir Jabotinsky bir Siyon ordusunun oluşturulması ve İngilizlerin yanında savaşa girilmesi taraftarıdır.
1894 Eylül’ünde Fransız ordusunda Almanlar lehine casusluk hadisesi meydana gelmişti. Alfred Dreyfus adlı Yahudi asıllı bir yüzbaşı hadisenin faili olarak yakalandı. Deliller yeterli olmadığı halde hapsedilip ordudan çıkarıldı. Bu olay o tarihlerde Avrupa basınına hâkim olan Yahudiler tarafından istismar edilerek, Yahudiler lehinde büyük sempati topladı.
Hıristiyan Avrupa/papalık, “Hz. İsa’nın Katilleri” dediği Yahudilere tarih boyunca düşmanca, Fransız İhtilalı’ndan sonra mesafeli davranma yoluna gitmişti.
Theodore Herzl Yahudi Devleti adlı kitabında: Biz bir devlet, hem de örnek bir devlet kuracak kadar güçlüyüz. Bu amaç için gerekli beşeri ve maddi malzemeye sahibiz… Bir ülkenin tüm lüzumlu ihtiyaçlarını tatmin edecek büyüklükte bir yer istiyoruz demiştir. Herzl, Arjantin’de, Kıbrıs’ta ve son olarak Uganda’da kurulabilecek bir Yahudi devletine sıcak bakmıştır. Radikal Siyonistler bu fikre sıcak bakmamış, illa da Filistin’i istemişlerdir.
Herzl, İstanbul’a gelmeden önce ön hazırlıklar yapar ve II. Abdülhamit’e yurtlarının sınırını, “Kuzeyde Kapadokya Dağlarından, güneyde Süveyş Kanalına kadar olan alanı Mısır’ı, Basra Körfezine kadar uzanarak Babil’i (Bağdat’ı) kapsamalıdır, Davud ve Süleyman’ın Filistin’i olmalıdır” diye beyan eder. İstekleri ölçüsüzdür.
Sultan ll. Abdülhamit’in toprak isteyen Yahudi liderlere cevabı şöyle olmuştur: {Ben bir karış bile olsa toprak satamam. Zira bu vatan bana ait değil, milletime aittir. Benim milletim bu imparatorluğu savaşta kanlarını dökerek kazanmışlar. Onu kanlarıyla verimli kılmışlar. Bu toprak bizden sökülüp alınmadan evvel, biz onu tekrar kanlarımızla sularız. “Benim Suriye ve Filistin alaylarının efradı birer birer Plevne’de şehit düşmüşlerdir. Onlardan bir tanesi dahi dönmemek üzere muharebe meydanlarında canlarını vermişlerdir.” Türk İmparatorluğu bana ait değildir. Türk milletine aittir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Yahudiler milyonlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman, onlar Filistin’i hiç karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat bizim yalnız cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir vücut üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem.}
Herzl anılarında Siyonizmin amacına ulaşması için Osmanlı’nın dağılmasını beklemeliyiz demiştir. Bundan sonraki süreçte Siyonistlerin çalışmaları Osmanlı devletini dağıtmak yönünde olmuştur.