Haberin Kapısı

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda El Cezeri’nin aramızdan ayrılışının 39. yıldönümünde dualarla anıldı

GÜNDEM

İlim ve Tasavvuf dünyasını genç yaşta vefatıyla (36) yasa boğan, Şeyh Muhammed Nurullah Seyda El Cezeri’nin (12.05.1985) aramızdan ayrılışının 39. yıldönümünde Türkiye’nin farklı illerinden gelen yüzlerce kişi ile birlikte dualar ile anıldı. Programda Kardeşi Şeyh Ömer Faruk Seyda Arapça uzun bir münacat okudu. İslam tarihi boyunca icazet veren alimlerin hepsinin isimlerini zikrederek Hz. Ali’ye kadar anlattı.

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda El Cezeri’nin (12.05.1985) vefatının 39. sene-i devriyesi münasebetiyle İcazet töreni ile birlikte anma program düzenlendi.

Şırnak İlimizin Cizre ilçesine bağlı Bağlarbaşı Köyünde (Serdehli) bulunan Şeyh Seyda El Cezeri medreselerinde yapılan anma töreninde Türkiye’nin birçok şehirlerinden Üç Bin den fazla Erkek ve Kadınlardan oluşan mensup ve sevenleri tarafından yoğun bir katılım sağlandı.

Şeyh Seyda El Cezeri medreselerinde ilim sıra kitaplarını tamamlayıp icazet almayı hak kazanan 5 adet talebenin, okunan Kur'an-ı Kerim, mevlid, salavat, zikir ve dualarla cübbeleri giyrilerek sarık bağlanarak icazet belgeleri verildi.

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda El Cezeri’nin anma programda konuşan kardeşi Şeyh Ömer Faruk El Cezeri hem Türkçe hem Kürtçe günün anlam ı ve önemi ile ilgili bir konuşma yaptı:

"Uzaktan yakından gelerek bizim bu mevlidimize iştirak ettiniz. Hoş sefa geldiniz." Sünnet-i Seniyye’ye vurgu yaparak; "Kur’an ve sünnetin bir bütün olduğunu, birbirinden asla ayrılmaz olduğunu lakin ne gariptir ki bazı şahısların güya kendilerine alim dedikleri bu kişiler Kur’an bize yeter deyip sünnete ihtiyaç olmadığını dile getirmeleri bir zavallılıktır, bir basiretsizliktir. Bunun asla kabul edilemeyeceğini..." belirtti. Devamında: "Uzun zamandan beri ilim tahsil edip icazet alacak güzide hocalarımıza icazetlerini vermeyi bana teklif ettiler. Çok mahcup oldum. Ben kendimi bu göreve layık göremiyorum. Hatta benim icazet almaya ihtiyacım var. Ama onları kıramadım ve bu görevi kabul ettim" dedi.

Cizre Müftüsü Süleyman Baran ilmin önemine vurgu yaptı.

Seyda Ahmet Varol kısaca hayatını anlatırken;

"36 yaşında vefat eden Şeyh Muhammed Nurullah için hem Mahzunuz hem sevinçliyiz. Mahzunuz çünkü genç yaşta bir ilim kutbu olan Şeyh Muhammed Nurullah’ı kaybettik. Sevinçliyiz çünkü Şeyh Seyda medreselerinde ilim tahsil etmiş hocalara icazetleri verilecek. Şeyh Muhammed Nurullah ilk ilmini babası Şeyh Seyda (k.s.)’dan almış. Risaleler şeklinde 14 eser yazmıştır. 1985 Mayıs ayında Mardin Nusaybin arasındaki yolda bir kazada vefat etmiştir. Halk arasında vefatının oluş şekline şüpheyle bakıldığını..." dile getirdi.

Serdahlé Medresesi İmamı ve müderrisi Molla Abdurrahim konuşmasında:

"Köyümüze, medresemize hoş geldiniz... Şeyh Seyda zamanındaki Serdahlé medresesinde vuku bulan bir hikayeyi- hadiseyi Seyda Molla Mahmudé Babile’den nakil ile size anlatayım: ‘ Fakalar dersten sonra akşam ratıblerini hep beraber yedikten sonra canları bir çay içmek ister. Lakin yokluk yıllarıdır. Medresede hiç çay yoktur. Yaptıkları araştırmada bir sofide çay deminin olduğu ihbarını alan fakalar sofinin evinin yanına giderek kapısını çalarlar ve sofiden bir çaydanlığa yetecek miktarda çay isterler. Lakin sofide çay olduğu halde vermek istemez. Fakalar ısrar edince sofi onları kovmaya çalışır. Sinirlenen fakalar sofiyi döverler. Tabi ki sofi Şeyh Seyda’nın sofilerinden. Bunu fakalar zihinlerinde tasarlayınca eyvah biz ne yaptık diyerek o gece kara kara düşünürler. Gece boyu uykuları kaçar. Fakalarda şöyle bir kanaat oluşur. Yarın olayı Şeyh Seyda (ks) Hazretleri işitir ve tereddütsüz bizi medreseden kovar. Şeyh Seyda bizi kovmadan en iyisi özel eşyalarımızı toplayalım ve yarın Serdahlé medresesini terk edelim derler. Sabah olur gitmek için hazırlanan fakalar daha hücrelerinden çıkmadan Şeyh Seyda Hazretlerini karşılarında görürler. Eyvah yakalandık! diye mırıldanırlar kendi kendilerine. Tabi ki Şeyh Hazretleri olayı duymuş. Bu ilim ehli olan güzide gençlere bir çayı reva gören sofinin yaptığı duruma üzülmüş. Fakaların gönlünü almak için sabah erkenden hücrelerinde ziyaret etmeyi uygun görmüş. Fakaların hepsinin karşışında ayakta durduklarını gören Şeyhleri Şeyh Seyda: ‘ Fakalrım. İçinizde en küçük olanın ayakkabısını bana göstere bilirmisiniz der? Tabi ki o zamanda ayakkabıların hepsi kara lastik. Murakıp faka Ezbeni işte budur diye Şeyhine en küçük fakanın kara lastik ayakkabıyı gösterir. Şeyh Seyda eğilir ve o çift kara lastik ayakkabıyı alır hasretle öper! ‘En küçüğünüzün ayakkabısı böyle kıymetli olduktan sonra artık kıymetinizi ölçebilirsiniz.’ Dedikten sonra fakalar bir soluk alır ve Serdahé’de tedrisatlarına kaldıkları yerden devam ederler.’

Program Şeyh Ömer Faruk Hazretlerinin, Arapça uzun bir münacat okumasıyla devam eder. İslam tarihi boyunca İcazet veren alimlerin hepsinin isimlerini zikrederek Hz. Ali’ye kadar anlatır. Daha sonra Hatip icazet alacak olanların adlarını ve medresesini zikrederek arbane ve kasideler eşliğinde icazetlerini Şeyh ömer Faruk hazretlerinin elinden alırlar. Tedrisatını İstanbul Şeyh Seyda medresesinde tamamlayan Nusaybinli Yusuf İslam Yalı, Mehmet Baki Yalı, İdilli Eyüp Büyükkaya, Cizreli Abdullah Beylen, tedrisatını Gaziantep Şeyh Seyda medresesinde tamamlayan Muhammed Taha Varol. sırasıyla cübbelerini giyer ve sarıklarını bağlayarak ilim ivazet belgelerini almaya hak kazanırlar.

İcazet töreni bittikten sonra mevlid yemeği ve ikramlarına geçilerek program bitirilir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.