Mü’min daima imtihandadır. İmtihanda olduğumuzu Allah Teâlâ bildirmiştir. Bu kesindir. Hastalıkla da sağlıkla da fakirlikle de zenginlikle de sevinilecek bir şeyde de bir bela geldiğinde de hep imtihandayız.
Daima imtihanda olduğumuzu bildiren âyet-i kerîme şudur:
“Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz, sizi şerle de hayırla da imtihan etmeye devam etmekteyiz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.”
(Enbiyâ sûresi 21/35)
Âyetteki şerden kasıt; hastalık, fakirlik, meşakkat, sıkıntı, bela, musibet, darlık gibi şeyler; hayırdan kasıt; sağlık, zenginlik, rahatlık, bolluk, sevinç hali, genişlik gibi şeylerdir.
Şer gibi olanlarda imtihanı kazanmak sabırladır; hayır olanlarda imtihanı kazanmak şükürledir. İşte böylece her şeyi lehimize ve bizim için hayra çevirmiş oluruz.
Bela, sabredilince bala dönüşür; Allah’a yakınlık sebebi olur, derecenin artmasına sebep olur, günahların silinmesine sebep olur. Bu konuda imtihanı kazanmak, sabır yani Allah’ın hükmüne ve takdirine rıza göstermekle hâsıl olur.
İşte bu konularda sabredenlere şöyle müjde verilmektedir:
“Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.”
(Zümer sûresi 39/10)
İmtihan edildiğimizi ve imtihanın devam edeceği şu âyetle bildirilmektedir:
“Andolsun ki sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz eksiltmekle elbette deneriz. Sabredenleri müjdele!”
(Bakara sûresi 2/155)
Sabrın kısımları:
1) Allah’ın emirlerini yerine getirmede sabır, sebat manasındadır.
2) Yasaklarından sakınmada ve dünyanın aldatıcı zevklerine dalmamakta sabır, iffet manasındadır.
3) Bela ve musibetlerde sabır, rıza manasındadır.
Buna göre yukarıdaki âyette geçen “sabredenler”den maksat, Allah’ın imtihan hükmüne rıza gösterenlerdir.
Enbiya sûresindeki (21/35) hayırdan kasıt; sağlık, zenginlik, rahatlık, bolluk, sevinç hali, genişlik gibi şeylerdir ve bunlarda imtihanı kazanmak şükürledir. Şöyle ki,
1) Kalbin şükrü, bütün nimetlerin Allah’ın olduğuna itikad etmektir.
2) Dilin şükrü, bütün nimetlerin Allah’ın olduğunu “elhamdülillâh” diyerek itiraf etmektir.
3) Bedenin şükrü, Allah’a ibadet ve itâat üzere olmaktır.
İmtihan için yaratıldığımızı bildiren âyet-i kerîme şudur:
“O (Allah), hanginizin daha güzel amelde bulunacağını imtihan etmek üzere ölümü ve hayatı yaratandır. O, Azîzdir, Gafûrdur.”
(Mülk sûresi 67/2)
Âyetteki “güzel amel”den maksat, Allah’ın rızasına uygun olan ameldir. Allah’ın rızasına uygun olan amel ise kalpte ihlasın bulunduğu, amelde Sünnet’e uygun olarak yapılan, sabır ve şükürle imtihan kazanılan ameldir.
Mü’min, Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber (s.a.s.) gözlüğüyle baktığı ve Allah ve Rasûlünün hükmüyle amel ettiği zaman bir eli yağda bir eli balda olur. İşte bunu bildiren hikmetli hadîs-i şerîf şudur:
“Mü’minin işi/durumu acaiptir (gıbta ve hayranlığa değer). Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”
(Müslim, Zühd, 64; Dârimî, Rikâk, 61; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V. 24.)
Mü’min, belaya sabredince bala dönüşür; nimet cinsinden olanlara şükredince en büyük değer olan Allah’ın rızası hâsıl olur.
İşte böyle olunca mü’minin nârı da hoş nûru da hoş olur. Elbette belalar, musibetler, fakirlik, hastalık gibi şeyler nefse nâr/ateş gibi gelir. Hâlbuki nâr gibi olanlara sabredilince ruha, kalbe nûr olur.
Elbette sabır zordur ama Allah yardım edince kolaydır. Çünkü Hz. Peygamber’e hitaben onun şahsında bizlere şöyle buyurmuştur:
“Sabret! Senin sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlar için üzülme! Kurmakta oldukları tuzaklardan dolayı da sıkıntıya düşme! Çünkü Allah, muttakîlerle ve muhsinlerle beraberdir.”
(Nahl sûresi 16/127-128)
Sabırda başarı için Hakk’a ve halka karşı hassasiyet olan takvaya dikkat etmek, ihsan derecesinde kulluk etmeye Allah’tan yardım isteyerek çalışmak gerekir.
Allah Teâlâ bizi böyle sabreden ve şükreden kullarından eylesin, lütfuyla...