4. Kardeşler arası huzuru bozan şeylerden uzak durmak
e) Nemime yapmak
Nemime, laf götürüp getirmek, söz taşımak demektir. Bu kötü sıfat, fıtratı bozulmuş kimselerde, fıtratı bozmak isteyenlerde bulunmaktadır. Şu ilâhî yasaklara çok dikkatle bakalım da gereğine uyalım:
“O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme! Onlar (sana indirilen âyetlerden beğenmediklerini bırakman suretiyle senin) kendilerine yumuşak davranmanı isterler; böyle yapsan, onlar da seni över, yumuşak davranırlar. Yemin edip duran, aşağılık, (herkesi) kötüleyen, durmadan söz götürüp getiren, daima hayra engel olan, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye sakın boyun eğme!”
(Kalem sûresi (68), 8-14.)
Âyet-i kerîme, sakınılması gereken sıfat ve bu sıfatların sahiplerinden bahsetmekte ve bunlardan daima sakınmayı ve onlara uyulmamayı emretmektedir. Nemime kişiyi hem bu dünyada rezil etmekte hem de âhirette ebedî cennetten mahrum etmektedir. İşte bu konuda Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz:
“Laf götürüp getiren/koğuculuk yapan cennete giremez” buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb, 49, 50; Müslim, Îmân, 168, 169, 170; Tirmiziî, Birr, 79.)
Bu hadîs-i şerîfin iki tevili vardır:
a) Cennete giremez demek doğrudan giremez demektir. Mü’min olarak ölen kimse cehenneme girse bile ebedî kalmaz sonra cennete girer.
b) Koğuculuk yapa yapa, laf götürüp getirme işini yapa yapa helal görmeye başlamış ve bu inanç üzere de ölmüştür ki cennete giremez yani cehennemden çıkamaz demektir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) kendisine ashâbıyla ilgili hiçbir kimsenin laf götürüp getirmeyi uygun görmemiş ve şöyle buyurmuştur:
“Ashâbımdan hiçbir kimse, ashâbımdan hiçbir kimseden bana (sevmeyeceğim) bir sözü duyurmasın, ben sizin yanınıza gönlüm (kinden ve kırgınlıklardan) temiz olarak çıkmayı severim.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 33; Tirmizî, Menâkıb, 85, h. No: 3893.)
Hz. Peygamber (s.a.s), koğuculuğun kabir azabı sebebi olduğunu da haber vermiştir:
Hz. Peygamber (s.a.s) Medine bahçelerinden bir bahçenin yanından geçmişti. Derken kabirlerinde azap olunan iki insanın sesini işitti. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurdu:
“Bu ikisi, kendilerince büyük olmayan bir günahtan dolayı azap görüyorlar. Tam aksine (günahları) aslında büyüktür. Birisi idrarından sakınmazdı diğeri ise, koğuculuk yapardı.” Daha sonra hurma dalı istedi. Dalı iki parça yaptı, her birinin kabri üzerine bir parça koydu. Yâ Rasûlallâh! Bunu niçin yaptın? denildi. “Bunlar kurumadıkları müddetçe yahut kuruyuncaya kadar onlardan azap hafifletilir” buyurdu.
(Buhârî, 58, Cenâiz, 82, Edeb, 49; Ebû Dâvûd, Tahâret, 11; Tirmizî, Tahâret, 53; Nesâî, Tahâret, 26; İbn Mâce, Tahâret, 26. )
İyi insanlar kendilerini tanıyan; noksanlıklarını ve Allah’ın kendilerine verdiği lütfu bilen kimselerdir. Noksanları olduğu halde noksanlarını görmeyen insafı az olan, noksanlarının olduğunu kabul etmeyen ise insafı hiç olmayan kimselerdir. Bu gibi kimseler, şeytanın yanlış amelini kendilerine süslediği ahmak kimselerdir. Amelini gözünde büyüten, az yaptığını çok gören ve günahını unutan kimseler nefsinin oyununa gelmiş, şeytanının iğvâsına kapılmış kimselerdir.