h) Hataları bağışlamaya gayret eder
İnsanın hata edebileceği gerçeği herkes için geçerlidir. Sadece bizim için değil karşıdaki insanlar için de geçerlidir. Suç işleyen insan affedilmeye layık olmasa bile kişi kendisini affetmeye layık görmeli ve affetmelidir.
Af hem insanın kendisine hem de karşıdakine kazandırır. Af, suçu ve suçluyu artırmadıkça tercih edilen bir değerdir.
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Rabbiniz tarafından bir mağfirete, genişliği göklerle yer kadar olan ve muttakiler için hazırlanmış olan bir cennete doğru yarışırcasına koşuşun! O muttakîler ki bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurlarını affederler. Allah böyle iyi davrananları sever.”
(Âl-i Imrân sûresi (3), 133-134.)
“Bî şâibe insan arayan dünyada
Matlubuna ancak kavuşur rüyada”
Ferit Kam
“Her şey incelikten, yalnız insanlar kabalıktan kırılırlar.”
İbrahim Olcaytu
“Kötü insanlar, yeryüzüne serpilmiş bir avuç iyi insanı sınamaya yararlar.”
Voltaire
Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled’e, “Size kötülük ediyorlar sen iyilik ediyorsun, sana zulmediyorlar sen affediyorsun, senden alakayı kesiyorlar sen ise onlardan alakayı hiç kesmiyorsun neden böyle yapıyorsun?” diye sorduklarında onlara:
“Bizimle onlar arasında fark olmasın mı?” diye cevap veriyor.
İnsanı yanlışlığa ve kötülüğe iten, kişinin nefsidir. Kişinin nefsi, kişinin köpeğine benzer. Nasıl ki kişinin köpeğinin yaptığı yanlışlıktan dolayı o kimseye hakaret edilmeyip affedilirse biz de o kimseyi affetmeliyiz. Ancak, köpeğine sahip ol denir. Şu da bir gerçektir ki dostun köpeğinin bile hatırı vardır denir. Nasıl ki o köpeğe dostundan dolayı iyilik edilirse, sahibine daha fazla iyilik edilmelidir. O kardeşe nefsinden dolayı kızmayıp affetmeliyiz.
Kötülüğü iyilikle yok etmenin çaresi hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur. Buna (bu güzel davranışa) ancak sabredenler kavuşturulur; buna ancak (hayırdan) büyük nasibi olan kimse kavuşturulur. Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.”
(Fussılet sûresi (41), 33-36.)
Dünyada öfkesini yutana, Allah Teâlâ’nın âhirette vereceği lütfu açıklama sadedinde Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Her kim, yerine getirmeye gücü yettiği halde öfkesini yenerse kıyamet günü bütün mahlûkâtın önünde Allah onu çağıracak, nihayette onu cennet hurilerinden dilediğini almakta muhayyer kılacaktır.”
(Tirmizî, Birr, 74.)