Son yapılan toplantıda Filistin’e barış gücü gönderilsin diye bir laf ortaya atıldı. Barış gücü mü gönderilecek, savunma gücü mü? Kim gönderecek? Nasıl bir karar çıkacak? Böyle bir karar BM bünyesinde çıkmazsa ne olacak? Böyle bir karar çıkarsa savunma gücünün görevi, büyüklüğü ne olacak? Hangi ülkeler katılacak? Pozisyonu ne olacak? İsrail’e söz dinletebilecek mi? Geçmişte yaşanan menfi olaylar tekrar yaşanacak mı?
Bu tartışmalara girmeden önce meselenin evveliyatına bakmak gerekiyor:
2000 li yıllara kadar Filistin’de BM barış gücü vardır. İsrail barış gücünü bombaladığı için BM bu gücü çekti.
Batı Şeria’nın El Halil şehrinde: çoğunluğunu Filistinlilerin oluşturduğu ve yalnızca küçük bir İsrailli azınlığın oturduğu bilinmektedir. Ancak: elbette bu guruplar arasındaki çatışmalar hiç bitmez. Özellikle: 1994 yılında: “İbrahim Camiinde, bir İsrailli teröristin 29 Filistinliyi öldürmesi üzerine, El Halil şehrinde: silahsız olarak” “Geçici Uluslar arası Mevcudiyet Gücü(TIPH) “ oluşturulmuştur. Güç içinde: 12 Türk askeri bulunmaktadır.
1997 yılında El Halil şehrinin Filistin yönetimine devredilmesi sonucu, BM barış gücünün görevine devam etmesine karar verilmiştir.
26 Mart 2002 tarihinde, Filistin yönetiminde bulunan “El Halil” şehrindeki geçici uluslar güce (TIPH) bağlı, askeri gözlemcilerin bulunduğu otomobile, akşamüzeri şehrin biraz dışındaki “Halhoul” köprüsü yakınlarında, bir silahlı saldırıya uğrar. Saldırı sonucunda otomobilde bulunan ve 6 aydır bölgede görev yapan Hava Piyade Binbaşı Cengiz Toytunç ve İsviçreli bir kadın asker (Catherine Berruex) ölür. Saldırıda Yüzbaşı Hüseyin Özarslan hafif yaralanır.
Yaralanan Jandarma Yüzbaşı Hüseyin Özarslan: ifadesinde: “ El Halil şehri dışında; karargâhtan hareketin ardından 5 dakika sonra, araçlarıyla ilerlerken, önce uzaktan ateş açıldığını ve daha sonra farların aydınlattığı bir bölgede, eli silahlı ve Filistin polisi üniforması giymiş kişi veya kişiler gördüğünü; ”saldırganın elindeki silahın bütün şarjörünü, araç içinde bulunanlara boşalttığını, araçta bulunan 3 kişinin de öldüğünü düşünerek, olay yerinden uzaklaştığını ” belirtmiştir. Acil yardım için telefonla ilgililere haber verdiğinde, olay yerine önce İsrail askerlerinin geldiğini, İsrail askerlerinin kendisine ve ağır yaralı İsviçreli bayan askere ilk müdahaleyi yaptıklarını, İsviçreli askerin bu sırada öldüğünü, İsrailli askerlerin bir kısmının ise, bu kişilerle silahlı çatışmaya girdiklerini” beyan etmiştir.
Bu anlatım: Filistinli yetkililer tarafından yapılan araştırmalar ile tutarsız hale gelmiştir. Filistinli El Halil Belediye Başkanı Mustafa Netçe: ölenlerin üzerinden çıkan mermilerin, yalnızca İsrail askerleri tarafından kullanıldığını ispat etmiştir. Çünkü: şehit cenazesi üzerinde yapılan otopside: çıkan kurşunların 5.56 mm.lik M-16 makineli tabanca kurşunları olduğu tespit edilmiştir. Bu tabanca ve mermiler: bölgede yalnızca “ABD, NATO ve üye ülkeleri” silahlı kuvvetlerince ve bir de “İsrail Savunma Gücü (İDF)” tarafından kullanılmaktadır. Filistin silahlı güçlerin silahı ise A- 47 Kaleşinkofdur.
İngiliz BBC televizyonu, "Bu tür suikastlar" diyor, "Ya İsrail ordusu ya da İsrailliler'in 'Şabak' diye andıkları istihbarat örgütü Shin Bet tarafından düzenlenir..."
Bunun üzerine İsrailli yetkililer; "İsrail silâhı, ama başkalarının eline geçmiş olması mümkün" diye duyurdu
İsrail'in Ankara büyükelçiliği müsteşarı Moşe Kamhi, katıldığı 'Kırmızı Işık' programında, suikastla ilgili soruya, "Kim yapmış olursa olsun, benim kanaatim, cipte Türk subayı olduğunu bilmiyordu" dedi. (Bunun ne anlama geldiğini düşünün!)
Arafat'a, "Teröristleri tespit edip eylemlerini durdurmuyorsun" deyip bunu savaş sebebi haline getiren İsrail, BBC'ye göre, Filistinli işbirlikçi-ajanları sayesinde, Batı Şeria'da kimin ne yaptığını pekiyi biliyor. Hem olayları provoke ediyor hem de suçluyor. İngiliz televizyonu, İsrail istihbaratının hedefleri yok etme yöntemlerini bir bir ele almış 1 Ağustos 2001 tarihli haberinde. Shin Bet tanklardan veya makineli tüfek taşıyan helikopterlerden açılan ateşle takip ettikleri hedefleri yok ettiği anlatılıyor; BBC’nin yayınına göre; "Şu yakınlarda, ikisi çocuk olmak üzere sekiz Filistinli bu yöntemle öldürüldü". Bir başka yöntem Arap kıyafetleriyle Arapların arasına karışarak eylem gerçekleştirmek... BBC'nin bu yönteme verdiği misal Beytüllahim'den: Beytüllahim'de, yaşanan olayda görgü tanıklarının ifadesine göre, bir İslâmî Cihad komutanının az kalsın hayatını kaybedeceğini anlatmışlar. Dört kişi Arap kıyafetlerini üzerlerinden atıp Uzi silâhlarıyla adamın üzerine ateş açmışlar. BBC, "Dördü de büyük ihtimalle Shin Bet ajanıydı" diyor... Değişik bir yöntem de şu: Batı Şeria'da, bir militan, otomobil koltuğunun baş koyma yerinin patlamasıyla öldürülmüş. Patlayıcıları, Shin Bet'e çalışan bir Filistin ajanının oraya yerleştirdiği sanılıyormuş... 'Kırmızı Işık' programında, Ankara'daki Filistin Büyükelçiliği maslahatgüzarı Zayed Halid, "İsraillilerin mükemmel Arapça konuşan ajanları var; bunlara 'Mustagribun' deniyor" demiştir. BBC ‘de bu bilgileri doğrulayan yayınlar yapmıştır.
İsrail istihbarat uzmanları, "Shabak'’ın mükemmel Arapça konuşan çok sayıda ajanı var; bunlar Filistinli gibi giyinip Batı Şeria'da serbestçe dolaşıyorlar" demiştir. BBC'ye verdikleri demeçlerde “Örgüte alınmak için, çarşı pazara çıkıp şüphe uyandırmadan Arap müşterilerle sohbet etmeleri gerekiyormuş”... İngiliz televizyoncular, sadece İsrail tarafıyla konuşmamış, Filistin tarafıyla da konuşmuştur. İsrail istihbaratçı ve özel tim mensuplarının işledikleri terör saldırıları ve cinayetlerin metodunu dinlemişlerdir.
İsrail istihbarat birimleri, 2002’de "Yaser Arafat'ın işi bitirilmeli" diye özetlenebilecek bir rapor sunmuşlar hükümete. İsrailli Maariv Gazetesi, Shin Bet raporundan şu satırları aktarıyor: "Arafat, İsrail'in güvenliğine karşı en ciddi tehdidi oluşturuyor. Varlığının devamındansa ortadan kaldırılmasının getireceği zarara katlanabiliriz." Deniyor. Habere göre, Şaron, "Lüzum yok, bekleyin! Biz bu işi savaşsız halledeceğiz" demiştir… Yaser Arafat’ın akıbetinin nasıl olduğunu biliyoruz.
İngilizler, bölgenin tarihî derinliğini, halkların kültürel özelliklerini Yahudilerden daha iyi biliyorlar. Kimin ne yaptığını, hangi terör örgütlerinin nasıl işletildiğini çok iyi takip ediyorlar.
Varsayalım ki BM’den 377 Sayılı Karara uygun olarak bir barış gücünün kurulması tasarısı geçirildi. Barış Gücü gönderildi. Sonuç ne olacak? İsrail BM barış misyonlarını da vuracak! Nitekim 2009’da Gazze’ye karışı gerçekleştirilen “Dökme Kurşun Operasyonunda” BM yardım misyonlarını ve BM okullarını da vurdu. Sonuç ne oldu? İsrail hakkında soruşturma açılmasını ABD engelledi. Tekrar tekrar engelleyecektir. Bizce bu tür kararların alınması uluslararası meşruiyet açısından yararlıdır ancak çözüm getirici çare değildir.
Filistin için tek çözüm: İİT’nin kendi aralarında birlik oluşturarak bir ani müdahale gücü kurmaları ve bu birlikleri bölgede görevlendirme kararını vermeleridir.