Gelecek ile ilgili ve geçmişte halledilmesi gereken bir sürü işlerimiz varken bir kaza, ani ölüm, mutad ölüm gibi bir nedenle öleceğiz. İlk iki saat içinde dost, akraba, hısımlarımız ve hasımlarımız öldüğümüzü duyacak. İlk bir kaç saat en yakınlarımız, arkadaşlarımız ve çocuklarımız şok geçirecek ve ağlayacaklar. Cenazemizin olduğu yere, eve, hastaneye toplanacak; herkes birbirine baş sağlığı dileyecek; ani ölümdü, çok iyi biriydi diye konuşacak, erken öldüğümüzü düşünerek bize acıyacaklar. Cenazemizin techiz, tekfin işlemleri yapılacak ve aile büyükleri cenaze namazımızın kılınacağı camiyi ve mezarlığı kararlaştıracak. Mesaj ile herkes, kendi yakınlarına bunu duyuracak. Sevdiğimiz dostumuz, kardeşimiz, arkadaşımız hakkın rahmetine kavuşmuştur. Başımız sağ olsun. Cenazesi yarın öğle namazı sonrası falan camiden kaldırılacak ve filan mezarlığa defnedilecektir. Oturduğumuz mahalle imamına bizim için bir sela okunması rica edilecek ve hoca, mahalleye bizim öldüğümüzü duyuracaktır. Cenaze namazımız kılınırken kadınlar uzak bir yerde duracak, derinden gelen ağlama sesleri ön tarafta bulunan cemaati de etkileyecek. Onlar da kısa göz yaşları ile sessizce buna eşlik edecek. Hoca cenaze namazımız için safları sık tutalım diyecek. Artık bizim adımızı ilk olarak o kullanmayıp bizden "Merhum" diye bahsedecek. Herkes son bir kez ellerini bizim için kaldırıp cenaze namazımızı kılacak ve hoca cemaate dönerek: Merhumu nasıl bilirdiniz, hakkınızı helal ediyor musunuz? Diye soracak. Herkes; hakkını helal eden de etmek istemeyip de cemaatin huzurunu kaçırmak istemeyen de "Helal olsun" diye cevap verecek. Cenaze namazı bitince cemaatin bir kısmı evine ve işine gidecek. Bir kısmı da dünyadaki son anımıza kadar bize eşlik edecek. Cenazemiz omuzlara alınıp cenaze arabasına götürülürken annelerimizin, eşlerimizin, çocuklarımızın hıçkırıklara boğan ağlama sesleri herkesi derinden üzecek. Erkekler olmasa, kadınlar cenazenin götürülmesine izin vermeyecek. Kadınların büyük çoğunluğu cenaze namazının kılındığı camiden cenaze evine geçecek. Bir kaç yakınımız da mezarımızı görmek için mezarlığa kadar gelecek. Cenaze konvoyu mezarlığa sessizce gidecek. Düğün konvoyu gibi ortalığı velveleye vermese de herkesin sözü boğazında düğümlenecek, içerden içeriye kıyametler kopacak. Mezarlığa gelince arabadan omuzlara taşınan cenazemiz, ağır ağır mezarımıza götürülecek ve mezarın içi son bir kontrolle temizlenecek. Cemaatin tamamı gelince de tedfin işlemleri de başlayacak. Hoca bir taraftan Yasin Sûresini okurken diğer taraftan sevdiğimiz en yakınlarımız tabuttan bedenimizi çıkaracak ve kefenli bedenimizi iki metre karelik toprağa sakince yerleştirecek. Yasin biterken, cenazemizin üzeri taşlar ile kapatılacak ve herkes bizim için son vazifesini yapacak, birer ikişer kürek toprak atacak. En yakınlarımız bu toprağı atarken, kirlenmekten kaçınmayacak ve mezara konulmamız da bitmiş olacak. Hoca son bir kez ayağa kalkacak ve adımızı anne adımız ile söyleyerek bize kabir hayatı ile ilgili birkaç hatırlatmada bulunacak. Hoca telkini bitirince, "el fatiha" deyip bizimle vedalaşmanın sonunun geldiğini duyuracak. Kabrimizin üzerine bir ibrik su dökülecek ve sevenlerimiz başta olmak üzere, herkes ordan ayrılacak. Bazıları son bir umutla mezarımıza bakacak ve onlar da ayrılacak. Öldüğümüz gibi malımız ile irtibatımız koptu. Burada da sevdiklerimiz ile irtibatımız tamamen kopacak. Artık kabirde ben, kefenim ve amellerim ile kalıverdik. Kabir melekleri gelecek ve bize dünyada yapıp ettiklerimizi bir bir soracak. Rabbimizi soracak, dinimizi soracak, peygamberimizi soracak. Bu kısa sorulardan sonra namazımızın durumunu soracak, kimseyle kan davası, kin davası olup olmadığını soracak. Artık bir başımıza kaldık. Kabir melekleri gelinceye kadar bu olayların hepsi bize rüya gibi gelecek. Rüyada olduğumuzu zannedeceğiz. Uyanınca rüyamızda olanları anlatacağız deriz. Ama kabir meleklerini görünce bunun rüya olmadığını o zaman anlayacağız. Cenaze evinde taziyeler yapılacak, fatihalar okunacak, dualar edilecek, hatimler okunacak. İlk gün acımız onlara büyük gelse de ikinci üçüncü gün sıradan bir hale gelecek. Üçüncü gün son bir oturum ile mevlit okunarak ya da dua edilerek herkes dağılacak ve cenaze evi işi de son bulacak. Bir hafta içinde nüfus müdürlüğüne gidilip adımız kayıtlardan düşülecek, "öldü" denilecek. Öldüğümüzü duymayanlar, bilmeden telefonlarımızı arayacak. Ya ulaşamayacak ya da telefonu açan kişi, bizim öldüğümüzü söyleyecek. Böylece bir kaç hafta içinde herkes ölmüş olduğumuzu duyacak. Nüfusta ölü yazıldığı gibi arkadaş ve akrabalarımızın telefonlarından da silineceğiz. Herkes numaramızı gördüğü gibi silecek ve telefonlardan da silineceğiz. Rabbim hepimize hayırlı sonlar nasip etsin. Ani ölümden muhafaza eylesin. Kul hakkıyla ölmekten, Allah hakkıyla gömülmekten muhafaza buyursun.
Murat PADAK Şanlıurfa Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi