Haberin Kapısı

Cinler ve İspirtizmacılık İlmi

İSLAM VE KÜLTÜR

Gaybî mahlûkatın mühim bir kısmını da cinler teşkil eder. Baş gözüyle görülemeyen şuurlu yaratıklardır. Bir "mâriç ateş"ten yaratıldıkları âyetlerle sabittir. Cinlerle temasın tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Mazide bu tür kimselere "kâhin" veya "cinci" denirdi. Kâhinler ve cinciler, cinlerle irtibat kurar, onlardan haberler alır, öğrendiklerini diğer insanlara anlatırlardı.

Kuranı Kerimde birçok âyetler cinlerden bahseder. Bilhassa Cin sûresi onlara tahsis edilmiştir. İrade ve zekâ ile birlikte insanlarınkine benzer bazı başka hususiyetleri de vardır. Yeryüzünün insanlardan sonra en mühim sakinleridirler.

Kâinatta insanlardan evvel cinlerin bulunduğu, imtihana tâbi oldukları, isyanları sebebiyle bir kısmının helâk edildiği âyetten istifadeyle müfessirlerce izah edilmiştir. Şimdi de geriye kalanlar imtihana tâbidir. Kuranı Kerim onların da kitabı olup, Peygamber Efendimiz hem insanlara, hem de cinlere tebliğ ile görevlendirilmiştir.

Cin Sûresinde, bir grup cinin Peygamber Efendimize gelerek nasıl müslüman oldukları anlatılır. Bunların "Nusaybin cinleri" olduğu hadîs kitaplarında rivayet edilmektedir. Keza "Hâme" isimli bir cinin, ihtiyar bir adam suretinde Efendimizin yanına gelerek sahabelerin huzurunda iman ettiğini Hazreti Ömer radıyallahuanh rivayet etmiştir.

Cinlerin de kendi aralarında muhtelif kısımları vardır. Hayvanlar gibi, bunlar da çeşit çeşittirler. Azgınlarına "ifrit" namı verilir. Bunlar, yer altındaki meskenlerinde yaşarlar. Cinlerin bir kısmı insanlara benzer. İnsanlara benzemeyen özellikleri de vardır. Maddî bedenleri yoktur, uzun ömürlüdürler, muhtelif şekillere girebilirler, taklit kabiliyetleri mükemmeldir...

Ancak, umumî bir mukayese yapılırsa, cinlerin insanlardan daha üstün olduğu söylenemez, aksine insanlar daha mükemmel yaratılmışlardır. Cinler, daha ziyade, insanlardan aldıklarını yine insanlara satarlar.

Bazı âlimler, cinlerin erkek ve dişi olmak üzere iki ayrı cins olduklarını söylüyorlar. Bir kısım âlimler ise, bunların zatında cinsiyet sahibi olmadıklarını, ancak erkek ve dişi suretinde görünebildiklerini beyan ediyorlar.

Dünyanın muhtelif yerlerinde topluluklar hâlinde yaşarlar. Müslüman cinler, ibadet ve taat üzere hayatlarını sürdürürler. Kâfir olanların, başka bir ifadeyle "şeytanlaşmış cinler"in ise, işleri isyan ve tuğyandır. İnsanları aldatır, fitne çıkarır, bozgunculuk yaparlar.

Cinlerden istifade etmek mümkün mü?

Evet, cinler bazı faydalı işlerde çalıştırılabilirler. Kuranı Kerimde, Hazreti Süleyman aleyhisselâmın cinleri çalıştırdığı, onlara saraylar ve mescitler yaptırdığı anlatılmaktadır. Bu âyetlerde îmalı bir teşvik de vardır. Ayet, müslümanlara, cinlerle irtibatın mümkün olduğunu ifade ediyor, onlarla temasın son hududunu gösteriyor, en faydalı şeklini ders veriyor. Bu işin ancak iman, ibadet ve takva ile mümkün olacağını da bildiriyor.

Bu temas, ispirtizmada olduğu gibi yalana, hileye ve aldatmaya müsait bir usûlle yapılmamalı. Kuranı Kerimin gösterdiği ve açtığı yol ile olmalı. Aksi takdirde, cinleri kullanmak hevesiyle yola çıkan insanlar, şeytanların oyuncağı olur da farkına bile varmazlar.

İslâmiyet dairesinde meşru usullerle cinleri kendine hizmetkâr eden nice evliya ve asfiyalar vardır.

İSPİRTİZMA

İspirtizma, bir nevi gizli ilim. Bu garibe ile uğraşanlar ölmüş insanların ruhlarıyla irtibat kurduklarına, "celse"ye çağırdıkları ruhun geldiğine, sorulan suallere cevap verdiğine inanırlar.

Bu celselere gelen "misafir," ruh olamaz. Çünkü, o artık başka bir âlemdedir. Kâfir veya günahkâr bir insanın ruhuysa kabirde hapis hayatı yaşamakta, dünyadaki hâlinden dolayı azap çekmektedir. Hür değildir ki istediği yere gidebilsin. Kâinatta hiçbir varlık başıboş olmadığı gibi, ruhlar da başıboş bırakılmamıştır. "Berzah nezarethanesi"nde kıyameti ve hesap gününü bekleyen, Münker ve Nekir adlı meleklerin tasarrufunda olan bir ruhun dilediği yere gitmesi mümkün mü?

İspirtizma masasına davet edilen ruh, dünyada hayırlı ameller işleyip de, hem Allahın rızasını, hem de "ebedî saadet"i kazanmış bir kimseyse ve Melekût âleminde cennetteki hayata benzer bir hayat yaşıyorsa yine gelmez. Cazibeli dünya hayatında bile şeytanın oyuncağı olmayan bu ruhlar, saadetlere nail olduktan sonra ispirtizmacıların elinde oyuncak olmaktan münezzehtirler. Allah, Rahman ve Rahîmdir. Merhameti sebebiyle böyle bir fecaate asla müsaade etmez.

Celsede kendini "beklenen ruh" diye tanıtanlar "şeytanlaşmış cinler"dir. Kâfir cinler, ölüleri taklit ediyorlar. Bu yolla insanları aldatıp, saptırıyorlar. Zekâları, kuvvetli hafızaları, zaman ve mekân sınırlamasından bir derece azâde olmaları, üstün taklit kabiliyetleri ve benzeri hususiyetleri de, bu işde onlara yardım eder.

İspirtizma celselerinde davet edilen "ruh"un konuştuğu, medyumun ağzından fışkıran buhar misali bir maddenin şekillenip bir silüet şeklinde göründüğü, bazen cesetlendiği, medyumun yerden bir kaç metre yükseldiği, bazı eşyaların havalandığı, kapıların açılıp kapandığı ispirtizmacılar tarafından anlatılmakta, konuyla ilgili fotoğraflar neşredilmektedir.

Bunlar mümkün mü?

Evet, ancak her mümkünün vaki olduğu da söylenemez. Nitekim, bu alanda incelemeler yapan bazı ilim adamları, anlatılanların büyük bir yalan olduğunu söylüyorlar. Celseler karanlık bir ortamda düzenlendiği için, olaya "tanıklık" edenler ustaca aldatılabiliyor.

Söylenenler gerçekse bile, müsebbibi yine cinlerdir. İdrak, irade ve kudret sahibi olan cinlerin bu nevi işleri yapmaları mümkündür.

Bu nevi hâdiselere, dinde "istidraç" ismi verilir. Dıştan bakıldığında keramete benzer, ama değildir. Keramet, Allahın veli kullarına bir ikramıdır. İmanî ve nuranî bir hâdisedir. İstidraç ise, küfrî ve zulmanîdir. İlâhî kaynaktan nur almadığı için, ancak sahibinin küfrünü ve isyanını artırır. İnsanları anlamada en doğru ölçü, gösterdikleri harikalar değildir, ilâhî emirlere uymaları ve yasaklardan kaçınmalarıdır.

Ancak, ruhlarla temas mümkündür ve vakidir. İman ve ibadet yoluyla maneviyat mertebelerinde yükselen velîler, kudsî ruhlarla görüşür, konuşur, ders alırlar. Bu tarz, ispirtizmacıların edebe muhalif davetlerine asla benzemez.

Onlar, mübarek ruhları ayağına çağırmak cinayetinden uzaktırlar. Bilakis, manen yükselerek onlarla muhatap olmaya liyakat kazanırlar.

Peygamberlere, evliyalara ve müttakilere ait ruhlar kâinatı gezer, istedikleri yerde "temessül" eder, görünür, feyiz dağıtırlar. Bunlar, hep Allahın izniyle olur.

Velî olmayan insanlar ise, rüyalarda ölülerin ruhlarıyla görüşebilirler. Ruhlar, rüya âlemine temessül ederek girer. Görülen, ruhun kendisi değil misalidir.

Mübarek insanların ruhlarını ispirtizma masalarına çağırmak ne kadar edebe muhaliftir, düşünmek lâzım!

İspirtizmacılık da bize Batıdan geldi. Onları hemen taklit etmek dururken derin derin düşünmeye ne gerek var? Batıda olan, bizde de olmalı! İspirtizma, özellikle dindar olmayanlar arasında moda.

Batılı insanları ispirtizma masalarına celbeden bazı sebepler var. Birincisi, maddeci felsefelerin iflâsı. Materyalizmin kucağında "ifrat"ı yaşayan Batı insanı, ümitle bel bağladığı felsefesinin devrildiğini görmüş, bir süre boşlukta sallandıktan sonra, öbür uca koşmuş, fakat bu defa da "tefrit"in tuzağına düşmüştür.

Maddecilikle medyumluk, hakikat köprüsünün iki yanındaki iki dehşetli uçurumdur. Aslî mihverinden çıkartılan dinlerine dönemeyenler, İslâmiyetten de mahrum olunca böyle garip bir hâle düştüler. Kısacası, bu yolda gidenler, maddenin dolduramadığı boşluğu maneviyatla doldurmak isterlerken çare diye batılın kucağına düşen talihsizler!

İkinci sebep ise, insan evlâdında kadimden beri var olan "meçhûle duyulan merak hissi"dir. Görünmez varlıklarla temas işi de, fal ve sihir gibi bir cazibe noktası.

Nurdan mahrum yaşayan Batı insanına bir derece müsamaha ile bakılabilir, fakat hak dinin havasını soluyan bizim insanımıza asla!.. Şuurlu bir müslümanın İslâmiyet hakikatlarından başka ölçüsü yoktur ve olmamalı. Kuranı Kerim, Hadîsi Şerifler ve bunların kudsî tefsirleri varken başka yerde hakikat aramak abestir, insanı saptırır.

Göz kamaştırıcı parıltılarıyla anlam dünyasını aydınlatan nurlu âyetler, hadîsler ve bunların kudsî tefsirleri dururken, şeytanın telkinlerine kulak asmak nice iştir!

CİNLERLE TEMAS

Cinlerle temasın tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Mazide bu tür kimselere "kâhin" veya "cinci" denirdi. Kâhinler ve cinciler, cinlerle irtibat kurar, onlardan haberler alır, öğrendiklerini diğer insanlara anlatırlardı.

Cinler, maziye dair haberler getirmekle kalmaz, bazen semaya çıkar, meleklerden istikbale ait bilgiler için kulak hırsızlığı yapar, münasebet kurduğu kâhin vasıtasıyla insanlara aktarırlardı.

Peygamber Efemdimizin risaleti döneminde bu yol kapatıldı. Böylece, vahiy hakikatına zarar gelmesi önlendi. Semâya çıkmak isteyen cinnî şeytanlara, vazifeli meleklerce "şihâplar" fırlatıldığı Kuranı Kerimde bildirilmektedir.

Şimdi ispirtizmacıların yaptığı da kâhinlerinkinden farklı değildir. Yalnız, ekser kâhinler irtibat kurdukları varlığın cin olduğunu bilirlerdi, ispirtizmacılar bunun da farkında değiller. Bu eksiklik, hâllerinin vehametini daha da artırmaktadır. Ruhlardan istifade ediyorum diye, şeytanın batıl safsatalarına dellâllık eden bu "çağdaş cinci"lerin hâli komik olduğu kadar hazindir de.

Cinnî şeytanlar, ispirtizmacıları kolaylıkla aldatabilirler.

Nasıl mı?

Yalan söyleyerek!

Şeytan, rüyalarda Peygamber Efendimizin suretine bürünemez, fakat ispirtizma celselerinde Onun adını kullanabilir. Peygamber olduğunu söyleyebilir. Bir masa etrafında halka olup "mesaj" bekleyen safdillere ne büyük zararlar verebileceğini tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek.

Bazen de kendini "yeni bir peygamber" olarak tanıtır. Hazreti Muhammed aleyhissalatüvesselâmın son peygamber olduğundan, hem insanların, hem de cinlerin Ona tâbi olması gerektiğinden, yeni bir peygamber gelmeyeceğinden gafil ispirtizma kurbanlarını dalalete sürükler.

Şu veya bu isimle gelen menfi cinin verdiği haberlerde maziye ait bazı doğrular bulunabilir, fakat istikbale dair, asla! Çünkü istikbal "gayb"dir. Gaybı ise, ancak Allah Tealâ ve Onun izniyle, mümtaz İslâm büyükleri bilebilir. Artık, eskiden olduğu gibi, semaya çıkıp "kulak hırsızlığı" yapmaları da mümkün değildir.

Şeytan, bir doğru mazi heberinin yanında dokuz yalanı da yutturur, maksadına ulaşır.

Ömer Sevinçgül

Yorumlar (1)

Musa görmez 4 Yıl Önce

Allah razı olsun

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.