Ey bebek, biz seni uzaktan seviyoruz.
Sana uzaktan acıyoruz.
Gelme buralara...
Gelirsen, sana savaştan kaçmış muamelesi yapacağız.
Biz, "Allah yardım etsin" diyerek sana yardım ediyorduk. Buralara gelince yardım etme işi bize kaldı...
Ey bacı, sen de gelme!
Niye gelip çöplerimizi karıştıracaksın ki?
Niye buralara gelip mağdur olacaksın ki?
Kal orada...
Enkaz altında kalırsan, biz senin "bombaları tesettürü ile bekleyen bacımız" diye resimlerini paylaşıp paylaşım rekorları kıracaktık...
Sen baba, hiç gelme...
Buraya aileni alıp gelirsen, sana iş vermeyiz. İş versek paranı vermeyiz. Paranı versek eksik veririz. Verdiğimizde de gözümüz olur...
Hem gelirseniz tatil etmenize izin vermeyiz. Gezmeye izin vermeyiz. Hep verdiklerimiz ile yetinmek zorunda kalırsınız.
Hep acınır halde olmalısınız.
Dükkan açarsanız, şımardı deriz.
Para kazanırsanız, biz işsiz kaldık sizin yüzünüzden deriz..
Bence kalın orada...
Bombalar altında, soğukta, sıcakta...
Her gelen örgüt vursun sizi...
Konvansiyonel silahların deneyi olarak kalın orada...
Gelen vursun giden vursun...
Hem siz yığınlar altında kalınca acıyoruz, ağlıyoruz size...
Un göndeririz, eski ayakkabı, eski iç çamaşırı, eski elbise, halı, kilim göndeririz...
Biz uzaktakilere acımayı öğrendik. Bağrımıza basmayı değil...
Eğer hep acınacak halde geleceksiniz gelin...
Sadece çöpleri karıştırıp ruzkınızı temin edeceksiniz gelin...
Ama din kardeşi olduğumuz halde ekmeğimize, suyumuza, toprağımıza, okulumuza, sahilimize ortak olacaksınız gelmeyin...
Biz size acırız merak etmeyin...
Allah teâlâ hiçbir milleti savaşla ve mültecilikle imtihan etmesin.
Murat PADAK