Gayrimüslim olduğu kesin olarak bilinen bir kişiye "Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, Allah bağışlasın" gibi rahmet ve mağfiret içerikli dualar yapmak caiz değildir, haramdır. Zira bu konuda çok açık ayet ve hadisler vardır:
Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah'a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır ne de mü'minlere. Tevbe Sûresi 113.
Fakat âyetlerimizi inkar etmiş ve kafir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. Bakara Sûresi 161
Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler. Tevbe Sûresi 84
Müslümanlar tarih boyunca gayrimüslimlerle iç içe yan yana yaşamışlardır. Onların acı günlerinde onların yanında yer almak ve taziye dileklerinde bulunmakta bir sakınca yoktur. Bu konudaki ölçü ise ölen kişinin İslam'a olan tutum ve davranışıdır. İslam'a veya İslam'ı kast edip Müslümanlara söve söve ölen kişiler için taziyede bulunmak caiz değildir. Ancak kendi halinde olan, Müslümanlarla uğraşmadan ölen bir kişinin ailesine ve sevenlerine başsağlığı dilenebilir.
Bununla ilgili ayet şöyledir:
Allah sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah âdil davrananları sever. Mümtehine Sûresi 8
Ancak taziye, başsağlığı dilemenin nasıl olacağı ile ilgili açık bir söz yoktur. Bu konuda esas olan örftür. Bu itibarla küfür, şirk, fasıklık üzerine ölen ama İslam'a ve Müslümanlara sövmemiş, İslam ve Müslümanlara karışmamış olan bir kimsenin ardından şu ve benzeri sözler söylemekte bir beis yoktur:
"Başınız sağ olsun!"
"Allah verdi, Allah aldı! Her şey onun izniyle olur."
"Allah size ondan daha hayırlı bir evlat versin!"
"Baki Allah!"
Bu ve benzeri teselli edici ifadeler kullanmakta bir beis yoktur.
Fasık olan, Allah'ın haram kıldığı içki, kumar, fuhuş, zina, iffetsizlik, gayrimeşru ilişki, hırsızlık vb. günahları açıktan işleyen ve bunlara özendiren kişilere de rahmet okunması ise kişilerin durumuna kalmıştır.
Bunlar için küfrü açıkça bilinmediği için ona rahmet dinlenebilir diyen alimler vardır. Ama Müslüman adı taşısa da Müslümanlar için de yaşasa da küfrünü izhar etmiş fakat tövbesini izhar etmemişse bu kişilere merhamet, mağfiret ve rahmet dilenmez.
İslam'da ölülerin ardından esas ilke şu Hadisi Şerif'tir: "Ölülere hakaret etmeyin; dirileri incitmiş olursunuz." Buhari 1393
Bu, insani ilişkiler konusunda çok önemli bir Hadisi Şerif'tir. Ölülerin ardından olumsuz konuşmak, onlara hakaret etmek, küfretmek, sövmek, onların günah ve kusurlarını zikretmek ölüye zarar vermez, fayda da vermez. Ölü, hesabını Allaha verecektir zaten.
Ancak ölünün geride kalan ailesi bu sözlerden müteessir olur, üzülür. Ölülerin ardından konuşan kişi bundan dolayı bir sevap da elde etmez. Eğer konuştuğu şey hakikat ise, olanı söylemiş, hakikat değilse de iftira etmiş olur.
Alimler, ölülerin ardından konuşmanın caiz olması için bir faydanın olması gerektiğini söylerler. Eğer fayda vermeyip zarara neden oluyorsa bunu yapmak caiz değildir.
Nitekim Kur'an, ölmüş bazı aşırı günâhkâr, asi, zalim ve kafirin ismini açıkça vermiştir. Ama bir çoğunun ise ismini gizli tutmuştur.
Son zamanlarda ölen bazı siyasetçi, yazar, meşhur, sanatçı ve benzeri kimselerin ardından sosyal medya üzerinden çok fazla lanet, beddua, hakaret, küfür ve benzeri şeyler yapılmaktadır. Bunların çoğu gereksiz tartışmalara neden olmakta ve insanları birbirine düşürmekten öteye gitmemektedir. İslam'a fayda sağlamadığı gibi bilakis zarar vermektedir.
Azıcık dilimize sahip çıkalım. Ben zor da olsa öyle yapıyorum. Merhamet dilemiyorum ama beddua da etmiyorum. Ölen öldü; kalan sağlar bizimdir.
"Ölülere hakaret etmeyin; dirileri incitmiş olursunuz" Hadisini de unutmayalım.
Murat PADAK