Şeytan, görünmez bir düşman. Önce kimlik kartını ve hayat tarihini okuyalım. Adı Azazil, İblis de diyorlar. Aslen cin taifesinden. Ateşten yaratılmış. Cinler arasında fevkalâde ibadetiyle tanınmış. Bu seçkin özelliğinden dolayı cennete alınmış, meleklerle beraber yaşarmış.
İnsanlardan önce cinler vardı. O "ağır imtihan" ve "büyük yarış" onlar içindi. Azdılar, saptılar, azaba uğradılar. Sonra Allah, ilk insanı yarattı. Cennettekilere emretti: "Ademe secde edin!" Melekler baş eğdiler, İblis başkaldırdı. "Ben ateştenim, Adem topraktan," dedi, buyruğu dinlemedi. Büyüklük belâsına müptelâ oldu. Yanlış bir kıyas! Ateş, ilâhî emirden de üstün değildi ya!
Sonrası küfür ve isyan. Rabbi, hem kalb, hem de dil ile inkâr. Rahmetten kopuş, cennetten kovuluş. Adem nesline duyduğu korkunç düşmanlık... Kötülük, bütün varlığını kapladı, iyiliğe yer kalmadı.
Hedefini belirlemişti: İnsanları Allahtan uzaklaştırmak! İbadeti zor, günahı kolay göstermek. Hile, desise, aldatma, fitne, bozgun...
Böylece insanlar için bir "ağır imtihan" başladı. Şeytan, ilk kadın ve ilk erkeğe "yasak meyve"yi yedirdi. Adem ile Havva dünya gurbetine sürgün edildi. Şeytanlar da çoğaldı, insanlar da. Allah, şeytana uyanlara azap, söz dinleyip güzel ameller işleyenlere cennet vaadetti. Bu hakikatı, nebiler ve kitaplarla kullarına duyurdu.
Şeytan konusunda bütün semavî dinler birleşmektedir. Görünmemeleri, olmamalarına delil değildir. Göz görmese de, vicdan hisseder. İnsandaki iki cihaz şeytandan haber verir. Biri "şeytanî lümme," diğeri "vehim kuvveti." Lümme, kulak gibidir, vehim ise dile benzer. Birincisi şeytanın ilettiği manayı alır, ikincisi kalbe atar. Nefsi heyecana getiren, bu çirkin manalardır. Çünkü nefis, şeytanın sadık bir öğrencisidir.
Çevremizde insan suretinde nice şeytanlar dolaşmaktadır. İşleri sürekli kötüye teşviktir. Cinnî şeytanların varlığı konusunda kanaat uyandırırlar. Eğer görünen şeytanlar varsa, elbette görülemeyen, fakat aynı görevi yapan bazı varlıklar da olacaktır. Bunları reddedenlerin ise hiçbir ciddî dayanağı yoktur.
mühim bir desisesi vardır. Tesiri altına aldığı talebelerine, kendini inkâr ettirir. Sorsanız, "Şeytan yoktur, ne yapıyorsak kendiliğimizden yapıyoruz," derler.
Halbuki, bütün şer toplumlarının önderi şeytandır. Gariptir, "kendini inkâr ettirme" özelliği şeytanın talebelerinde de görülür. "Örgüt" ve "Kulüp" üyelerine baksanıza, gerçek yüzlerini nasıl da gizliyorlar! Çünkü bu durum, onların daha rahat çalışmaları için uygun bir vasat oluşturur.
Öyle ya, varlığına inanılmayan bir tehlikeye karşı tedbirler almak kimin aklına gelir?!
Niçin Şeytan?
Şeytan kötüdür, ama nice iyiliklere basamak olmuştur. İblise her itaat alçalış, her isyan yükseliştir. Ondan kaçan, Rabbe koşmaktadır.
Varlıkların yaratılmasındaki esas gaye "hayır"dır. Onu, kendine şer yapan insandır. Meselâ, güneş nice faydalar için yaratılmıştır. Fakat ışığı, deri kanserinin sebepleri arasındadır. Sıcakta uzun zaman çıplak yatıp hastalanan adam, "güneş kötüdür" diyemez. Yine, dikkatsizliği sebebiyle ceryana çarpılan kimse, "elektrik şerdir" hükmünü veremez. Şer ve kötülük, onların davranışlarından kaynaklanmaktadır.
Aynı şekilde, şeytanın yeryüzüne gönderilmesi iyiliğimiz içindir. Nebilerin ikazına rağmen ona aldanıp, kıblesini şaşıran ve azaba uğrayan şaşkının başkasını suçlamaya hakkı yoktur.
Şeytanın varlığından kaynaklanan şerler varsa da azdır. Büyük hayırların yanında sözü bile edilemez. Havuz dolusu iyiliğin hatırı için, ibrik dolusu kötülüğe katlanmak gerek. Küçük şerler sebebiyle büyük hayırlar terkedilirse, büyük şerler meydana gelir. Meselâ insan, gözüm yoruluyor diye Kuran okumayı terketmemeli. Gerçi gözün yorulması şerdir, ama Kuran okuma sevabının yanında nazara alınmaz.
Ahmak bir insî şeytan, kitabında diyor ki: "Allah, emrini dinlemeyen şeytanı yok etseydi ya. Niçin insanlara musallat etti?" İlâhî hikmeti, insanın yaratılış gayesini, imtihan sırrını, hürriyet hakikatını, rekabet arzusunu hiç anlamadığı nasıl da belli.
Şeytanlar yaratılmasa ne olurdu?
O zaman insanın kabiliyetleri gelişmezdi. Makamı aynı seviyede kalırdı. İnsaniyet seması yıldızlarla parlamazdı. Manevî savaş başlamaz, imtihan meydanı açılmaz, cennet sahiplerini beklemezdi. İnsanın varlığına bile gerek kalmazdı. Çünkü, makamı sabit varlıklar çoktur.
Şeytanlar sebebiyle çoğu insanlar cehenneme gidiyorlar, buna ne demeli?
söz çoktur. Biz esasa dokunup geçelim. Bu meselede önemli olan sayı değil, kıymettir. Şeytanîlerle rahmaniler aynı kefeye konamaz. Çünkü, ilâhî kitapların irşadına rağmen yoldan çıkanlar, insaniyet kıymetini kaybetmişlerdir.
Sayısız nimetlerle çepe çevre kuşatılan bu insanların, nimet vereni tanımayıp, dessas şeytana uymaları, insanlık şereflerini yerle bir etmiştir. Bunlar bir türlü "akıllı hayvanlar" hükmündedirler. Hayır, bu söz mübarek hayvanlara haksızlık olur, şeytanın üyeleri daha da aşağı düşerler.
Onların milyon tanesi bir müminle teraziye konsa, inanmışın kefesi ağır basar. Bu sebeple, şeytana uyanlar sayıca çok da olsalar, az hükmündedirler.
Ömer Sevinçgül
Editör 4 Yıl Önce
yazarın ismi unutulmuştu ekledik özür dileriz. Tşk ederiz...
Erkan Aslan 4 Yıl Önce
Yazı kime ait hocam. Ama çok güzel iHtlar ve teşekkürler