Bir ülkede İslam'ın ilk vahiy dönemi olan gizli davet dönemi yaşanıyor. Burada Müslümanlar gizlilik içerisinde İslam'a davet ediyor ve aynı gizlilikle dinlerini yaşıyor.
Başka bir ülkede İslam'ın ikinci dönemi olan işkence dönemi yaşanıyor. Burada Müslümanlar sürekli işkence görüyor. Kimisi Bilal gibi kimisi de Sümeyye gibi işkenceler altında dinlerinden taviz vermeden yaşıyor.
Başka bir ülkede Müslümanlar, adil kral Ashama'nın (Necaşî) yurdunda yaşar gibi rahat yaşıyor. Bunlar tam anlamıyla bir İslam ülkesinde olmasalar da dinlerini eman altında rahat bir şekilde yaşıyorlar.
Başka bir ülkede Müslümanlar, hicret eden sahabeler gibi dinlerini yaşayacak bir şehir arayışındalar. Ancak bir çoğu Medinesine varamadan yolda ya ölüyor ya da yoldan alıkonuyor.
Başka bir ülkede Müslümanlar Medine'de yaşıyor. Ama ticaret ellerinde değil, çarşı pazar yerleri yahudilerin ellerinde, onların bahçelerinde, tarlalarında ücretli işçi olarak yaşıyor.
Başka bir ülkede Müslümanlar Ebu Cendel gibi arkadaşlarıyla birlikte yurtsuz bir şekilde dağlarda yaşıyor.
Başka bir ülkede Müslümanlar, Yahudiler ile savaşıyor ve onların şerrinden korunmak için onlara fırsat vermemeye çalışıyor.
Başka bir ülkede Müslümanlar Tebük seferine çıkacak kadar azimli ve güçlü.
Başka bir ülkede ise Müslümanlar yanı başlarındaki münafıklarla birlikte yaşamaya mecbur.
Başka bir ülkede Müslümanlar, düşmanla işbirliği içinde olan hainlerle birlikte yaşamak zorunda.
Başka bir ülkede Müslümanlar, davet mektupları taşıyor.
Tam anlamıyla İslam'ın kusursuz yaşandığı bir yer yok yani! İnşallah öyle bir yer ve zaman gelecek. Ümitvar olunuz. Zira ümitsizlik hiçbir sonuç getirmez ama ümit seni bir gün daha yaşatır.
Murat Padak