Haberin Kapısı
2024-11-27 13:11:47

Öğretmenler Günü neden?

İbrahim Halil Er

27 Kasım 2024, 13:11

24 Kasım öğretmenler günü olarak kutlanır ülkemizde ve işin ilginç yanı dünyada başka bir örneği de yoktur. Çünkü gelişmiş ülkelerde öğretmenlik büyük bir ünvandır ve onu hatırlamak için bir güne ihtiyaç duyulmaz, toplumda hep saygıyla karşılanır.

Avrupa'da pasaportunuzun meslek hanesine öğretmen olarak yazılmışsa saygı görürsünüz. Japonya'da da öğretmene saygı bir kültür haline gelmiştir, çünkü öğretmen gelecek nesilleri inşa eden bir varlıktır.

Japonya'ya gitmiş olan bir öğretmenin gözlemlerini de burada zikretmeden geçemeyeceğim:

Bir gün Japon meslektaşım hocam Yamamoto’ya sordum:

– Japonya’da Öğretmenler Günü kutlandığında, siz nasıl kutlarsınız?

Soruma şaşırarak cevap verdi:

– Öğretmenler günümüz yok. Cevabını duyunca ona inansam mı inanmasam mı bilemedim. Aklımdan şöyle bir düşünce geçti: “Ekonominin, bilimin, teknolojinin gelişmiş olduğu bir ülke neden hocaya, işine bu kadar saygısızlık ediyor?”

Bir keresinde, işten sonra Yamamoto beni evine davet etti. Okuldan uzakta yaşadığı için metroya bindik. Akşam “yoğun saatlerde” metro vagonları aşırı kalabalıktı. Bir şekilde gizlice içeri girdikten sonra korkuluğu sıkıca kavrayarak ayağa kalktım.

Aniden yanımda oturan yaşlı bana yol verdi. Bir yaşlının bu kadar saygılı tavrını anlamadığım için önerilerini kabul edemedim ama ısrarcıydı, oturmak zorunda kaldım.

Metrodan indikten sonra yaşlı adamın davranışını Yamamoto’dan açıklamasını istedim.

Yamamoto gülümseyerek öğretmen rozetimi işaret etti ve şöyle dedi:

– Bu yaşlı adam senin öğretmen olduğunu gördü ve statüne duyduğu saygının bir göstergesi olarak koltuğundan

vazgeçti.

Öğretmen Yamamoto'ya ilk gidişim olduğu için elim boş gitmek utanç vericiydi, ben de bir hediye almaya karar verdim. Yamamoto ile düşüncelerimi paylaştım, bana destek oldu ve ileride indirimli fiyatlarla mal alabileceğim bir öğretmen mağazası olduğunu söyledi.

Yine duygularımı tutamadım:

Ayrıcalıklar sadece öğretmenlere mi veriliyor? Diye sordum.

Sözlerimi onaylayan Yamamoto şunları söyledi:

Japonya’da öğretmen en saygı duyulan meslek, en saygı duyulan kişidir. Japon girişimciler dükkanlarına öğretmenler geldiğinde çok mutlu oluyorlar, bunu kendileri için büyük bir onur olarak görüyorlar.

Japonya’da kaldığım süre boyunca, Japonların öğretmenlere ne kadar saygı duyduğunu defalarca gördüm.

Metroda kendilerine ayrılmış koltuklar var, onlar için ayrı dükkanlar açılıyor, öğretmenler hiçbir ulaşım türü için bilet kuyruğuna girmiyor.

Bu nedenle Japon öğretmenlerin hayatlarının her günü onların, öğretmen gününe ihtiyaçları yoktur. Ama ülkemizde hatırlanması için bir güne ihtiyaç duyulmuştur.

Biz kavramlarımızın ve değerlerimizin içini boşaltmaktan başka bir şey yapmadığımız gibi toplumda saygın hale gelmesi gereken bir mesleği de paçavraya çevirmişizdir. Tabi ki bunda önce devletin ve sonra da öğretmenlerin büyük suçu bulunmaktadır.

Devlet, daha önceki yıllarda öğretmenlere düşük ücret vererek onların yan iş yapmalarına yol açarak saygınlıklarını bitirmelerini sağladığı gibi, öğretmenlerin de gerekli olgunluk ve bilince ulaşmamış kişilerden oluşturularak toplumda öncü ve model olmasını yok etmiştir. Öyle bir hale gelinmiştir ki en kolay kazanılan bölümler öğretmenlik bölümleri olmuştur. Üniversite sınav tercihlerinde veli listenin başına popüler okulları yazarken listenin sonuna da "eğer kazanamazsa bari öğretmen olsun" diyerek öğretmen bölümleri yazmıştır. Önceleri öğretmen açığı olduğundan bu kişiler iş bulurken zamanla artan nüfus ve çok üniversitelerin açılmasıyla da fazla vermiştir.

Bugün öğretmenlik için sıra bekleyen bir milyon gencimiz bulunmaktadır ki bu hem gençlerin zamanını, ümidini yok etmekte ve hem de ülkemizin kıt kaynaklarını tüketmek adına büyük bir plansızlık olmuştur. Halbuki bu süreci devlet ihtiyaç ekseninde doğru yöneterek hem gençlerin ve ailelerin geleceğini çalmaz ve hem de vergi mükelleflerin paralarını çöpe atmazdı. Bu okulları ihtiyaç ekseninde açar veya kontejanları ona göre belirlerdi. Ya da öğretmen olmanın yollarını ağırlaştırırdı. Mesela eskiden olduğu gibi öğretmen liselerini açar ve sadece buradan mezun olanları öğretmen fakültelerine alabilirdi. Geçmişte eğitim açığını kapatmak için dört yıllık mezun herkesi öğretmen yapmazlardı.

Devletin bir an önce sırada bekleyen bir milyon öğretmen adaylarına hepsini işe alamayacağını bildirmesi ve onları başka kanallara yönlendirmesi gerektiği gibi bundan sonra da iyi bir planlama ile yığılmayı önlemesi gerekir. İşin garabet noktası devlet öğretmen olmak için sırada bekleyen kişileri kadro yok diye almamasına rağmen yaklaşık yüz bin ücretli öğretmen çalıştırarak kendisi ile çelişmekte ve bir anlamda emek sömürüsünü bizzat kendisi yapmaktadır. Bu da belki sadece bizim ülkemize özgü bir durumdur. Ücretli olarak derse giren bir öğretmen artan ekonomik sorunlara karşı nasıl ayakta duracak ve nasıl öğrenciye ders verecek? Devletin yaptığı bu sömürünün daha vahimini de özel okullar yapmaktadır. Velilerden yüzbinlerce lira ücret almalarına rağmen öğretmenlerini asgari ücret ve hatta onun da altında ücretlerle çalıştırmaktadırlar.

Bir öğretmenler gününü devirdiğimiz şu günlerde bence bunları da cesaretle konuşmamız gerekir. Birilerinin devlete ve yöneticilerine hatalarını hatırlatıp doğru yola sırat-ı mustakime iletmesi gerekir.

Öğretmenlerin saygınlığı konusundan bahsettik ama toplumun öğretmene saygısının kalmaması için de her şeyi yaptık. Öğretmenin varlığı öğrencinin ve velinin iki dudağı arasına hapsettik. Öyleki öğrencilerin dövdüğü ve hatta öldürdüğü varlıklar haline geldi öğretmenler. Öğrenci ve öğretmenlerin bir iftirası ile hayatı kararan öğretmen nasıl ders anlatabilir. Sınıf hakimiyeti için öğrenciye disiplin uyguladığında anında kendisini idarede ve hatta yargıda bulabilecekken nasıl sınıf hakimiyeti kurabilir? Sınıf hakimiyeti kurulmamış olan yerde nasıl eğitim verilebilir?

Tabi ki bizim neslimiz pedagojik eğitim almamış ve sadece öğrenciyi döven öğretmenlerin elinde yetiştiğinden öğrenci merkezli bir yapı inşa etti ama bence topuzun ucu fena kaçtı. Öğretmeni lider ve rehber hale getirmenin yolu ve metodu bu değil, birçok yollar var ama bu onlardan birisi değil. Örneğin öğretmen başarısı ve performansı profesyonel idareciler kanalıyla takip edilebilir, depresif ve sıkıntılı öğretmenler rehabilite edilebilir, terapiye alınabilir veya geçici uzaklaştırma alabilir ama bunu sadece uzmanlar yapabilir, öğrencinin eline oyuncak olarak teslim edilmez. Öğretmeni öğrenci ve velinin eline teslim etmek demek eğitimi bitirmek demektir.

Peygamberlerin de bir muallim olduğu ve Resulullah (sav)'in "Ben bir muallimim" dediği bir meslek erbabını tekrar toplumu ihya eden bir noktaya getirmeliyiz. Unutmayalım ki kimsenin gitmediği en ucra köye bile devlet adına giden öğretmen ve imamlar olmuştur. Bunlar, bulundukları bölgeyi aydınlatmalıdırlar. Bunun için iyi yetişmiş, donanımlı ve psikolojik olarak da olgun insanlar yetiştirmeliyiz. Dört yıllık bir eğitimle öğretmen yetişmez ve sadece maaş ya da iş için bu alana giren kişiden de öğretmen olunmaz. Bunun için tekrar eski öğretmen liselerini açarak öğretmenlik kariyerine girmek isteyen insanları daha erken yaşta tespit etmek ve yetiştirmek gerekir. Tıpkı hemşirelik gibi, polislik gibi, askerlik gibi küçük yaşta yetiştirmeliyiz. Bu konuyla ilgili daha detaylı bir çalışmamı daha önce yayınlamıştım.

Konuyu toparlarsak öğretmenler günü öğretmenlere iltifat ettiğimiz tek bir güne dönüşmemeli bu konuda kalıcı çözümler sunulmalıdır. Yoksa geleceğimizi inşa edecek bir kitleyi yok etmiş olur, bu işi sadece bir meslek ve maişet kaynağı gören idealizmden yoksun insanların doldurduğu alan haline getirmiş oluruz.

Yorumlar (1)

Erkan Aslan 3 Saat Önce

Değerli hocam çok doğru amma sistem başından bozuk. İlk düğme yanlış iliklenmiş olay bu

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.