İnsan derisi, iç organları fiziksel, kimyasal ve çevresel etkenlere karşı koruyan vücudun en büyük organı (1,5-2 metrekare). Güneş ışınları, bilhassa vücudumuzda D vitamini dönüşümünün (etkin D3 vitamini) sağlanması bakımından son derece önemli. Bu vitamin, kalsiyum ve fosforun bağırsaklardan emilimi ve vücutta kullanımı, bilhassa kalsiyumun kemiklere yerleşmesini için gereklidir. Yani gerek çocuklarda ve gerekse yetişkinlerde kemik sağlığı bakımından son derece önemli. Dolayısıyla vücudumuzun güneş ışınları ile temas etmesi zorunludur.
Ancak cildin güneş ışınlarına maruz kalması, süreye bağlı olarak, cilt kuruması, hızlı cilt yaşlanmasına bağlı artan kırışıklıklar, hipo veya hiperpigmen- tasyon gibi değişik derecelerde olumsuz etkiler yapabilmektedir. Bu değişiklikler içerisinde şüphesiz en tehlikelisi, cilt kanseri gelişimi riskinde belirgin ölçüde artış. Çevre kirliliği, toksik gazlar vb etkenler nedeniyle atmosferdeki ozon tabakasının giderek inceldiği, güneşin zararlı ışınlarını yeterince süze- mediği bildiriliyor. Dolayısıyla özellikle ölümcül deri kanseri vakalarındaki artış oranının ürkütücü boyutlarda olduğu görülüyor. Burada yapılan ilginç bir çalışmanın sonucundan da bahsetmek istiyorum. Kolesterol bazlı safra taşı oluşumu riskinin, güneşlenmeyi seven beyaz tenli kişilerde iki misli arttığı, uzun süre güneş altında yatarak güneşlenen kişilerde ise bu riskin, güneş altında yatmayanlara göre 25,6 defa daha az olduğu gözlenmiş. O halde güneş ışınlarından yararlanılırken akılcı uygulamalar yapılması gerekiyor. Güneşin en kızgın olduğu saatlerde güneşlenmemek, 15-20 dakikadan uzun süre güneş altında kalmamak alınabilecek en basit önlemler. Koruma faktörlü güneşlenme ürünlerinin seçiminde ise yüksek koruma faktörünün, güneşin yararlı ışınlarını da engelleyebileceğini unutmamak gerekir.
Cildimizi güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korumak için, giderek daha yüksek koruma faktörlü ürünler pazarlanıyor. Ancak yüksek koruma faktörlü ürünlerin kullanılması, soruna bir çözüm getirmiyor. Hatta aksine vücudumuzun güneşten yararlanmasını engellediği için zararlı! Çünkü bizim güneş ışınlarına ihtiyacımız var.
Güneş altında uzun süre kalınması ile UV ışınlarına aşırı maruz kalınması sonucu, güneş yanıkları meydana gelir. Başlıca iki tip ultraviyole ışığı bulunmaktadır. UV-A ışınları derinin alt katmanlarına etki ederken, UV-B cildin dış tabakasını etkiler. Şüphesiz, hassasiyet kişiden kişiye, coğrafık bölgeye, günün zaman dilimine ve atmosferik koşullara göre değişiklik gösterecektir. Açık ten rengine sahip kişiler daha hassas olmasına karşılık, koyu ten rengi olan kişilerde de aşırı güneş ışınları aynı tahribatı yapacaktır.
Güneş yanıklarının çoğunluğu, birinci derecede yanıklar olarak kabul edilmekte, cilt kızararak sıcak bir hal almakta, kişinin cilt tipine bağlı olarak ten rengi bronzlaşıp bazen üst tabaka soyulmaktadır. Daha ciddi durum ise ikinci derece yanıklardır. Cildin aşırı kızarması, şişmesi, ağrı ve bazen su toplaması ile karakterize olur. Bu yanığın, cildin derinlerinde hasar oluşturduğu, hücre suyunun sızdığının işaretidir. Bu durumda ciltte meydana gelen hasarlı bölgelerden enfeksiyon kapma riski ortaya çıkar. Daha ciddi durumlarda yanıkla birlikte titreme, ateş, bulantı ve hatta hayal görme, sayıklama görülebilir. Belirtiler güneşlendikten 1 ya da 24 saat sonra ortaya çıkabilir.
Güneş yanıklarına karşı alınabilecek genel önlemler
Hiç unutmam, bundan 30 yıl kadar önce bir gazete haberi ilgimi çekmişti. Sahil kasabalarımızda o sıralarda sürmekte olan yoğun yapılaşma faaliyetleri nedeniyle, inşaatlarda çalışmak üzere bu sahil kasabalarından birine gelen iki genç, bir haftalık çalışmanın yorgunluğunu gidermek için bir Pazar günü deniz kenarındaki kumun üzerine yatmışlar, yanmak için de annelerinden hatırladıkları şekilde ceviz yaprağını kaynatarak vücutlarına sürmüşler. Tabii yorgun bedenleri güneşin altında öylesine gevşemiş ki, akşama kadar uyuya kalmışlar. Akşam vakti kalkmak istemişler ama nafile, bedenleri cayır cayır yanıyor. Ağır yanık nedeniyle hastanenin aciline kaldırılmışlar. Ceviz, taşıdığı kumarin tipi bileşikler nedeniyle güneş ışınlarına olan hassasiyeti artırmaktadır. 10 yıl kadar önce piyasaya çıkarılan ve hızlı bronzlaşma sağlayan güneşlenme ürünlerinin bileşiminde de bergamot esansı yer alıyordu. Bu yağın bileşiminde bulunan furanokumarin tipi madde bergapten, cilde sürüldüğüne cildin güneş ışınlarına karşı hassasiyetini artırıp 15-20 dakika içerisinde ten rengini koyulaştırıyordu. Ancak deri kanseri riskini büyük ölçüde artıracağı için, haklı olarak, daha sonraki yıllar piyasaya sürülmesine izin verilmedi.
Güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için alınabilecek önlemler
Güneş ışınlarının etkisi ile ortaya çıkan zararlı oksijen radikallerinin etkilerini hafifletebilmek için, antioksidanlar bakımından zengin bir diyet ve gerekirse besin desteklerin kullanılması önerilmektedir. Bu bakımdan bitkilerde bulunan fenolik/polifenolik yapıda bileşiklerin, bilimsel çalışmalar ile ortaya konulan yangı giderici, bağışıklık sistemini düzenleyici ve serbest oksijen radikallerinin vücuda verdiği hasarı önleyici etkileri nedeniyle başta cilt kanserleri olmak üzere birçok kanser tipinin önlenmesinde koruyucu olarak kullanılması yararlı olabilmektedir. Cilt hasarını azaltmak için tatile gitmeden 1 -2 hafta öncesinden başlayarak koenzim QlO, piknogenol, E vitamini gibi kuvvetli antioksidan etkili besin desteklerinden birinin dâhilen alınması önerilebilir. Bilimsel çalışmalar ile yeşil çay (polifenolleri), üzüm çekirdeği (proantosiyani- dinleri), mübarek diken (silimarin) ve retinoitlerin, cildi güneş ışınlarının yol açtığı kanser etkenlerinden koruduğu, oksidatifbaskıyı, yangıyı ve hücre DNA hasarını önlediği ortaya konulmuştur.
Deney hayvanlarında yürütülen çeşitli deneysel çalışmalarda yeşil çay ürünlerinin (yeşil çay polifenoller veya etkili bileşeni epigallokateşingallat) ağız yoluyla (içme suyuna karıştırılarak) ya da deriye (merhem şeklinde) uygulanması suretiyle cilt kanserlerinin (non-melanoma) oluşumunu engelleyebileceği sonucuna varılmıştır. Bu çalışmalarda deri üzerine uygulamanın daha etkili bulunmasına karşılık, hazırlanacak formülasyonlarda yeşil çay polifenollerinin ciltten emilimini artırabilecek düzenlemelerinin yapılması gerekmektedir.
Ancak güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için yeşil çayın sadece güneş kremi halinde sürülmesi gerekli değil. Düzenli olarak günde 5-6 bardak yeşil çay tüketilmesinin de insanların cildinde aynı derecede koruma sağlayabileceği bildiriliyor. Bu şekilde tüketilmesi suretiyle sadece güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı değil, yeşil çay polifenollerinin etkili olduğu diğer kanser türleri üzerinde de koruyucu bir etki sağlanması ve bağışıklık sisteminin desteklenmesi mümkün olabilir.
Aşırı terleyen kişilerde, vücutta potasyum seviyesini desteklemek için potasyum desteği alınabilir (günde 99 miligram). Güneşlenme sırasında sık sık terle atılan suyun yerine konması için bol bol su içilmesi gerekir.
Güneş yanığı tedavisinde etkili bitkisel ürünler
Korunmak için yeterli önlemleri alamadınız ve güneş yanıkları oluştu. Bu durumda bitkisel ürünler, atalarımızdan kalma reçeteler yardımımıza koşacaktır.
Tropik bir bitki olan Aloe vera, bir ara her derde deva bir ilaç olarak ülkemizde bidonlar içerisinde pazarlanıyordu. Pazarlama stratejilerinde kullanılan abartılı iddialar nedeniyle daha sonra yasaklandı. Bu üründen farklı olarak, bitkinin etli yapraklarının orta kısmından çıkarılan jelimsi kıvamdaki “Aloe vera jel” taşıyan formüllerin cilt hasarlarının tedavisinde başarı ile kullanıldığı bilinmektedir. Bu formüllerin haricen uygulanması ile cildi rahatlattığı, nemlendirerek iyileşme süresini kısalttığı ve hatta radyasyon yanıklarını bile iyileştirebildiği ortaya konulmuştur. Zaten Aloe jeli çok sayıda dermokozmetik ürününün bileşiminde de yer almaktadır.
Öküzgözü (Calendula sp.) çiçeklerini ve sarı kantaron (Hypericum perfo- ratum) çiçekli topraküstü kısımlarını taşıyan merhemler, yanık ve yaralarda etkili olmaktadır. Bu iki bitkiyi birlikte ya da ayrı ayrı taşıyan formüller, hem ağrıyı giderici, hem de antiseptik özellikte olup iyileşme süresini kısaltır. Sarı kantaron çiçeklerinin saf zeytinyağı içerisinde bekletilmesi ile hazırlanan yağlı özüt, tüm dünyada etkili bir yara ve yanık ilacı olarak yüzlerce yıldır kullanılmaktadır. Bu bitkinin yaralar üzerindeki etkinliğini ortaya koyan kapsamlı bir bilimsel çalışmanın sonuçlarını uluslararası bir bilimsel dergide 2010 yılında yayınladık. Yapılan bir çalışmada sarı kantaronun etkinliğinin, kullanılan zeytinyağının kalitesi ile paralel olarak arttığını, saf zeytinyağı ile en yüksek etki gözlenirken, ayçiçek yağı gibi ince yağlarla etkinin belirgin bir şekilde azaldığı gözlenmiştir. Sarı kantaron yağının güneş yanıkları tedavisinde kullanılması durumunda, uygulamanın sadece geceleri yapılması ve gündüz ciltten silinerek uzaklaştırılmasını öneririm. Çünkü içerisinde etkili olan madde hiperisin, güneş ışınlarına hassasiyeti artırmaktadır. Bu hususa dikkat edilmesi gerekir.
Yanık kısımdaki ödemin ve kaşıntının giderilmesi için önerilebilecek bir başka bitki ise “papatya”. Güvenili bir marka papatya çayı (Matricaria recutita) olması önemli. İki poşet papatya çayı bir bardak taze kaynatılmış su içerisinde üzeri kapatılarak 5-10 dakika demlenir. Ilıyan çay ile vücut silinir ya da bu çay küvetin içerisine dökülerek içerisinde banyo alınır.
Yanıkların telvisinde lavantayağı da etkili olmaktadır. Tabii Lavandula angustifolia’dan elde edilen gerçek lavantayağı olması önemli. Doğrudan yanık üzerine pansuman yapılır. Ayrıca yüzde 5’lik “tea tree oil” taşıyan kremi sürülebilir. Atkuyruğu, silisyum bakımından zengindir, dolayısıyla doku ona- rımında yararlı olur.
Bahsettiğimiz bu ürünlerin yanı sıra, yanığın derecesine göre basit bazı uygulamalar da yararlı olabilmektedir. Yanık kısım üzerine soğuk kompres uygulanması, yanık kısmın eşit hacim su ile seyreltilmiş elma sirkesi ile pansuman yapılması gibi. Bu bitkisel ürünler güneş yanıklarının tedavisinde, şikâyetlerin giderilmesinde yararlı olabilecektir, ancak siz yine de dikkatli olun, bu tedavilere gerek kalmasın.
ÖNERİLER / UYARILAR
Yukarıda adı geçen destekleri satın alırken nelere dikkat edilmeli? Hangileri birlikte kullanılabilir? Hangi sıklıkta ve ne miktarda kullanılmalı?
Vücudun güneş ışınlarının olumsuz etkilerinden korunması için etkili bir anti- oksidan ürünün kullanılmasına, güneşlenme döneminden 1 -2 hafta öncesinden başlayarak kür şeklinde uygulanması önerilebilir. Bu amaçla Koenzim 01 O (günde 60 miligram), piknogenol (100 miligram), resveratrol (400-500 miligram), alfa- tokoferol (E vitamini, 200 ünite) gibi kuwetli antioksidan etkili besin desteklerinden birinin ya da karışım formülünün dâhilen alınması önerilebilir. Ayrıca yeşil çay içilebilir, mübarek diken (standart silimarin) ürünlerinden yardımcı olarak yararlanılabilir. Bu ürünlerin seçiminde her zaman olduğu gibi firma güvenilirliği ön plana alınmalıdır. Özellikle piknogenol pahalı bir ürün olduğundan, internettte çok sayıda sahte ürün piknogenol adı ile pazarlanıyor.