Açığından koyusuna mavimsi ve kırmızı renkli meyvelerin temel bileşenleri olan antosiyaninler, son yıllarda oksidatif hasarı giderici etkisi bakımından dikkati çekiyor. Ancak, deneysel (in vitro) ya da deney hayvanları (in vivo) üzerinde yürütülen çalışmaların sonucunda ortaya konulan bu bulguları destekleyen klinik çalışmaların sonuçları, henüz tartışmaya açık. Antioksidanların insanlarda, görüş kapasitesini artırıcı, beyin algılama işlevlerini artırıcı, kalp ve damar hastalıkları riskini azaltıcı, kanseri önleyici, yaşlanmayı geciktirici etkileri konusundaki bulguların çelişmesi, esasında bir sürpriz değil. Kuvvetli etkiye sahip sentetik ilaçların bile ara sıra etkinliğinin tartışmaya açıldığı gö- zönüne alırsanız, çok daha hafif etkiye sahip bitkisel bileşenlerin etkisinin net bir şekilde ortaya konulmasını beklemek hayalcilik olur. Bu bakımdan daha açık şekilde etkiyi ortaya koyabilecek, kapsamlı ve uzun soluklu çalışmalara gereksinim bulunuyor.
Antosiyaninlerin görüş kapasitesi üzerinde etkisi
Koyu kırmızı renkli meyvelerin temel bileşeni antosiyaninlerin görüşü kuvvetlendirdiği konusunda hafızalarda en çok yer eden örnek sanırım, İkinci Dünya Savaşı yıllarında İngiliz savaş pilotlarının gece bombardıman uçuşlarında hedeflerini daha iyi seçebilmek için “yabanmersini” meyvesi yedikleridir. Bu anekdotun ne kadar gerçekçi olduğu tartışılabilir şüphesiz, ancak yapılan deneysel çalışmalar, antosiyaninlerin kuvvetli antioksidan etkilerinin yanı sıra kolajen stabilitesini ve kılcal damarların direncini artırdığını, dolaşımı hızlandırdığını ortaya koymaktadır. Bu bakımdan da glokom, katarakt, diyabetik retinopati ve artrit gibi durumların tedavisinde önerilmektedir. Bu konudaki etkinliğini değerlendirmek üzere, çoğunlukla 1990’lı yıllar öncesi yapılmış ufak çaplı, dar ölçekli deneyler yürütülmüştür. Tek başına yabanmersini ya da beta-karoten, E vitamini gibi antioksidan etkili vitaminlerin birlikte verilmesi ile görme yeteneği azalmış gönüllülerde (diyabetik retinopati, yaşlılık, miyopi gibi çeşitli etkenlere bağlı olarak) kesin bir yorumda bulunabilmek mümkün olamamıştır. Daha yakın bir tarihte, 2000 yılında yayınlanan bir çalışmada ise, 3 hafta süre ile yabanmersini özütü (160 mg) verilen insanların gece görüşünde belirgin bir değişim tespit edilememiş. Bu çalışmaların sonuçlarına bakılarak, hemen etkisizmiş diye karar vermek doğru olmaz sanırım. Bunun başlıca nedeni antioksidan etkili antosiyanin oligomerlerinin, aspirin gibi alındıktan kısa süre sonra etkisini göstermesini beklemek gerçekçi olamaz. Daha güvenilir sonuçlar alınabilmesi için, çok sayıda gönüllü üzerinde uzun yıllar sürdürülen (en az 10 yıl) çalışmaların yapılması, verilen antosiyanin formülasyonunun miktar ve kalitesinin de düzenli kontrol edilmesi gerekir. Kısacası bu tip bir çalışma yürütmek çok zor.
Diğer taraftan, ülkemizde birçok renkli meyve yanlışlıkla yabanmersini olarak adlandırıldığından, doğru bitki olduğundan emin olunması gerekir. Çünkü benzer görüntülerine rağmen etkileri çok farklıdır. Mesela kranberi olarak bilinen Latince bilimsel adı ile Vaccinium macrocarpon meyveleri idrar yolları enfeksiyonlarında etkili olurken, aynı bitki ailesinden olan yabanmersini (Latince adı Vaccinium myrtllus) mor meyveleri göz ve damar sağlığında yararlı olmaktadır.
Miyoplarda yararı bulunmuş
Kırmızı meyvelerden özel suretle fermentasyon ile hazırlanmış ve yüksek derişimde saflaştırılmış antosiyanozit oligomerleri (yüzde 85) taşıyan formü- lasyonun kullanıldığı 2005 tarihli bir çalışmada görüş kapasitesini belirgin bir şekilde artırdığı tespit edilmiş. Bilimsel kriterlere uygun olarak planlanan çalışmada (randomize, çift körlü, plasebo kontrollü), hafif ile orta derecelerde miyop olan ve hemen hemen aynı yaşlardaki 60 gönüllüden 30’una, 4 hafta süresince günde 2 defa 100 mg antosiyanozit tableti, kalan 30’una ise boş ilaç verilmiş. Deney sonucunda miyopinin belirgin bir şekilde düzeldiği görülmüş.
Sonuçta kafanız mı karıştı? Benim fikrimi soracak olursanız; daha güvenilir çalışmaların sonuçlarını görüp karar vermek için 10-20 yıl beklemek pek akılcı değil. Ayrıca vücutta oksidatif hasar oluştuktan sonra onu onarmak da oldukça zor. Antioksidan etkisini bildiğimiz antosiyaninlerin sadece görüş yeteneği ile ilgili değil, hastalıklara ve bilhassa yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan çeşitli kalp ve damar hastalıkları, kanserler vb oluşumundaki önleyici etkisinden yararlanmak için, abartmadan koyu kırmızı renkli meyveleri yemek ve de katıştırılmamış meyve sularını içmek akılcı bir yaklaşım olacaktır.
Glokom gelişimini önlemek için bir özel “antioksidan karışımı”
Glokom oluşumunda rol oynayan etkenler tam olarak bilinmemekle beraber, göziçi basıncının (göz tansiyonu) yükselmesi önemli bir risk oluşturmaktadır. Göz tansiyonunun yüksek olmasına bağlı olarak, kan göz retinası hücrelerini yeterince besleyememekte ve hücrelerin yavaş yavaş ölmesine yol açmaktadır. Özellikle en yaygın şekli olan “birincil açık açılı glokom”, tedavi edilmemesi durumunda körlüğe neden olabilmektedir.
Bireysel beslenme şekline bağlı olarak katarakt, diyabetik retinopati ve yaşa bağlı makular dejenerasyon gibi göz hastalıklarının önemli ölçüde geciktirilmesi ve hatta önlenmesi mümkün olabilmesine karşılık, glokomu önleyecek bir beslenme şekli henüz bilinmemektedir.
Glokom gelişiminin önlenmesine yönelik başlıca öneriler arasında, gözlerdeki kan akımının düzenlenmesine, dolayısıyla göz hücrelerinin canlılığının korunmasına yönelik “antioksidan’’ uygulamaları dikkati çekmektedir. Lutein gibi antioksidan karotenoitler bu amaçla en yaygın tercih edilen doğal bileşiklerdir. Diğer önerilen antioksidan seçenekleri arasında antosiyanin taşıyan bazı meyveler de önemli yer tutmaktadır. “Yabanmersini” ya da İngilizce popüler adı ile “bilberry” meyveleri.
Yeni yayınlanan bir çalışmada standart “yabanmersini özütünün” etkinliğini artırmak için bir başka antioksidan etkili bitki özütü olan “sahil çamı kabuğu özütü” (piknogenol) ile hazırlanan karışımının, insanlar üzerindeki etkisi incelenmiş. Göz tansiyonu yüksek (22-26 mmHg),s ancak glokom belirtisi görülmeyen 45 yaş üzerindeki 38 kişiye, hazırlanan ürün (mirtogenol) 6 ay süre ile verilmiş. Süre sonunda deneklerin göz tansiyonları ölçüldüğünde mirtogenol verilen gruptaki 20 denekten 19’unda göz tansiyonunun belirgin bir şekilde düşmesine karşılık, ilaç verilmeyen gruptaki 18 denekten sadece birinde düşme tespit edilmiş. Göz tansiyonunun glokom riskini artırıcı önemli bir etken olduğunu göz önüne alırsak, çalışmanın sonuçları dikkat çekici. Şüphesiz daha fazla denek üzerinde ve daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç var.
Prof. Dr. Erdem Yeşilada