Osteroporoz ya da kemik erimesi özellikle ileri yaşlarda milyonlarca kadının korkulu rüyası. Meyve ve sebzelerin osteoporoz gelişiminin önlenmesinde önemli katkısı bulunduğu bilinmektedir. Bu konuda yapılan bir saha çalışmasında fenolik bileşenlerden zengin özellikle kuru erik, soya fasulyesi, keten- tohumu, çilek, elma ve likapa meyvelerinin, osteoporoz riskinin önlenmesi bakımından dikkati çektiği gözlenmiştir.
Kuru erik etkili, ama taze erik etkisiz
Fenolik bileşikler (neoklojenik asit ve klororojenik asit) bakımından zengin bir meyve olan “kurutulmuş erik'', ayrıca bor elementi bakımından da zengin olduğu biliniyor. Her gün tüketilecek 100 gram kuru eriğin, yetişkinlerin günlük bor ihtiyacını (2-3 gram) karşılayabileceği bildiriliyor. Yapılan çalışmalar bor elementinin, kemik erimesinde koruyucu rol oynadığını gösteriyor, ancak ne şekilde etki ettiği henüz bilinmiyor. Kuru eriğin, kalça ve dirsek gibi eklemlerdeki kemik yoğunluğunu artırdığı, yumurtalığı çıkarılmış sıçanlarda yürütülen deneysel çalışmalar ile de ortaya konulmuş.
Kurutulmuş erik meyvesi kemik erimesini durdurmakla kalmıyor, onarı- mını da başlatıyor.
Yeni yayımlanan bir çalışmada kurutulmuş erik meyvesinin kemik sağlığının korunması ve kemik erimesinin önlenmesi için en etkili doğal ürünlerden biri olduğu gözlenmiş. Deney hayvanlarında ve insanlarda yürütülen çalışmalarda, kemik sağlığının göstergesi olan indekslerde olumlu gelişmeler sağladığı bildiriliyor. Deney hayvanları üzerinde iki farklı kemik erimesi modeli kullanılarak yürütülen çalışmalarda, kuru erik, kemik mineral yoğunluğunu koruyarak kemik erimesini durdurmakla kalmamış, olayı tersine çevirerek kemik yapısının onarımını başlatmış.
Hiç şüphesiz, gözlemsel ve deneysel olarak elde edilen bu öngörülerin klinik olarak insanlar üzerinde de kanıtlanması daha net bir karar verilebilmesi bakımından önemlidir. İnsanlar üzerinde yürütülen klinik bir çalışmada, menopoz döneminde kadınlara 3 ay süre ile kurutulmuş erik verilmesi ile serum kemik sağlığı göstergesi değerleri, toplam ve kemiğe özgün alkali fosfataz ve insüline benzer büyüme faktörü-I değerlerinde olumlu gelişmeler sağlanmış. Kuru eriğin bu konuda etkinliğini daha net bir şekilde ortaya koyabilmek için Kaliforniya Kuru Erik Üreticileri Birliği tarafından desteklenen yeni bir klinik çalışmanın sonuçları Eylül 201 1 tarihinde yayımlandı.
Söz konusu çalışmada, bilimsel ölçütlere uygun olarak tasarlanan ve kemik kaybı teşhisi konulmuş menopoz dönemi sonrası kadınlarda, 1 yıl süre ile her gün kuru erik verilmesi ile kemik mineral yoğunluğundaki değişim izlenmiş. Çalışmaya dâhil edilme kriteri olarak, gönüllülerin son 3 ay içerisinde hormon replasman tedavisi uygulanmamış olması ve 1 ile 1 O yıl arasında bir menopoz geçmişi bulunmasına dikkat edilmiş. Ayrıca süreğen bir hastalığı olanlar, çok sigara içenler, kemik ve kalsiyum metabolizmasını etkilediği bilinen ilaç kullanan hastalar hariç tutulmuş. Çalışmaya katılmak üzere seçilen 55-57 yaşları arasında 160 kadın gelişigüzel bir şekilde gruplandırılarak, 1 yıl süresince bir gruba günde 100 gram kuru erik, diğer gruba ise 75 gram elma kurusu verilmiş. İki farklı meyve kurusu; enerji, lif içeriği, yağ oranı, karbonhidrat miktarı gibi besin değerlerinin eşitlenmesi için farklı miktarlarda uygulanmış. Her iki gruba da deney süresince günde 500 miligram kalsiyum ve 400 ünite D vitamini verilmiş.
Deney sonuçlarının izlenmesi amacıyla; deney başlangıcında, 3, 6 ve 12 ay sonra yapılan sorgulama anketleri, gıda tüketim miktarları ve kan örneklerinde biyokimyasal analiz sonuçları değerlendirilmiş. Başlangıçta ve deney sonucunda yani 12 ay sonra beden mineral içeriği (tüm vücut, kalça, dirsek eklemlerinde) tayin edilmiş. Çalışma uzun süreli olduğu için çalışmayı 100 hasta tamamlayabilmiş. Her iki grupta kullanılan günlük besin miktarının benzer olduğu, fiziksel aktivite bakımından gruplar arasında bir farklılık bulunmadığı kaydedilmiş.
Beden mineral yoğunluğunu belirgin şekilde artırıyor
Beden mineral yoğunluğu bakımından yapılan değerlendirmede her iki grupta da vücut total beden mineral yoğunluğunun yanı sıra total kalça ve belkemiği mineral yoğunluğunun başlangıç değerlerine göre daha iyi olduğu gözlenmiştir. Ancak belkemiği ve önkol kemiklerinde mineral yoğunluğunun istatistiksel olarak kuru erik verilen grupta, elma kurusu verilen gruptan daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Kemik yıkımının bir belirteci olan osteokalsin miktarının 3 ve 12 ay ölçümlerinde kuru erik verilen grupta belirgin bir şekilde azaldığı dikkati çekmektedir. Elma kurusu ise osteokalsin miktarını artırmıştır. Yine kemik kaybının bir göstergesi olarak değerlendirilen TRACP5b (tartarata dirençli asit fosfataz-5b), 3 aydan itibaren belirgin bir şekilde azalarak 12 ay süresince düşük seviyede kalmıştır. Halbuki elma kurusunun bu belirteç üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamıştır.
Bu çalışma menopoz dönemi sonrasında kadınlarda önemli bir sorun olarak bilinen kemik erimesi gelişiminin yavaşlatılması ve önlenebilmesi amacıyla uzun süreli kuru erik kullanılmasının yararlı olabileceğini ortaya koyan ilk insan çalışması olması bakımından önemli. Bir yıl süresince kuru erik yenmesi ile kadınlarda herhangi bir şişmanlama söz konusu olmadığı gibi, yüksek lif içeriği nedeniyle tok tutması ve özellikle bağırsak sağlığı bakımından yararları göz önüne alındığında son derece sağlıklı bir uygulama. Çalışmada etkinin hangi bileşenlerinden kaynaklandığı konusunda herhangi bir yaklaşım bulunmuyor, ancak zengin fenolik bileşik içeriğinin yanı sıra kuru erik içerisinde bulunan bor minerali ve K vitamininin rolü bulunabileceği öngörülüyor.
ÖNERİLER / UYARILAR
Kuru erik alırken dikkat edilecek noktalar!
Kuru erik olarak bahsedilen siyah mürdüm eriği kurusudur. Dolayısıyla isteyenler mevsiminde taze meyveleri alıp kurutabilir. Kurutulmuş erik satın alırken dikkat edilmesi gereken husus yine kallitedir. Açıkta ve dikkatsizce kurutulan tüm yaş meyvelerde (kayısı, incir, erik vb) karaciğer kanserine kadar geniş yelpazede sorunlara yol açan aflatoksin riski söz konudur. Aflatoksinler “aspergillus fla- vus” adlı bir mikromantar türünün toksinleridir. Nemli ortamlarda gelişerek toksin üretir ve çıplak gözle görülebilmesi mümkün değildir Diğer taraftan, açıkta kurutulurken haşereler (sinek, böcek) ve diğer hayvanların (kemirgenler) dışkıları ile temas riski yüksektir. Bu nedenle kurutma işleminin özel havalandırmalı ya da özel dalgaboyunda mikrodalga kurutma fırınlarında yapılması gerekir. Dolayısıyla kalitesine güvenilir firmaların ambalajlı ürünlerini kullanmaktan başka çare göremiyorum.
Hangi sıklıkta ve ne miktarda kullanılmalı?
Sağlık için yararlı bir ürün olduğundan herhangi bir sınırlama söz konusu değil.