NLP denilince aklınıza ne gelir bilemiyorum, muhtemelen bu garip ifadeyi ya hiç duymamışsınızdır ya da kişisel gelişim kitaplarını birazcık takip ediyorsanız bir kaç yerde rastlamış ancak tatmin edici bir açıklama bulamamışsınızdır.
Bu belgenin amacı da dünyada oldukça geniş ve elit çevreler tarafından özellikle de iş dünyası, insan kaynakları planlamacıları ve eğitimciler tarafından sıklıkla kullanılan bu araçlar hakkında hiç olmazsa giriş niteliğinde bilgi sunmaktır. Hayatınızın kökten değişikliklere uğradığı zamanlar vardır, özellikle istemediğimiz şeylerden kurtulmak için kesin kararlar veririz, bu kararlara uyarız belki, ancak aslında her insan bir şekilde değişimin zorluğuna hatta kimi zaman imkânsızlığına inanmaktadır. Ya her değişimin bedelinin değişimin kendisinden daha masraflı olacağını ya da her değişimin acısının değişmemekten daha zorlu olacağını düşünmektedir. Birçok insanın sigarayı bırakamamasının altında yatan da bu gerçektir. NLP değişim sanatıdır.
NLP Nedir?
1970'li yılların ortalarında biri Matematikçi diğeri dilbilimci iki genç adam yüksek lisans eğitimlerini öteden beri ilgilendikleri bir alanda, psikolojide yapmaya karar verirler. Lisans eğitimlerinde aldıkları eğitimin bu yeni alanda uygulanabilirliğini araştırmaları onları ortak bir noktada buluşturmuş ve böylece insan davranışının incelenmesine yeni bir kapı açılmıştır. Özellikle bilinçdışı davranışlara olan ilgileri sonucu hipnozu incelemişler ve 1980'de ölünceye dek dünyanın en büyük medikal hipnotisti kabul edilen Milton Erickson'un, Amerika'nın en iyi aile terapisti Virgina Satir'in ve Gestalt terapisinin kurucusu Fitz Pearl'in çalışmaları üzerindeki sistematik gözlemleri sonucu Nlp'nin temellerini atmışlardır. Bu insanları seçmelerinin sebebi;bu kişilerin nasıl olupta mesleklerinde bu denli sivrildiklerini ve insanlarla nasıl böylesine etkili iletişim kurabildiklerini çözmeye çalışmalarıdır.
Nlp kısaca insan davranışının modellenmesi üzerine kurulmuştur. Her insanın kendi potansiyelinin üst sınırına ulaşmasını hedefleyen Nlp, aslında bir iletişim metotları dizisidir. Etkili iletişimi kurmak ve sürekli geliştirmek, amacıdır. Anahtar kelimeler iletişim ve gelişimdir.
Nlp etkili iletişim kurmak için size gerekli araçları sağlayan bir takım kutusudur. Bu araçları doğru kullanırsanız işinizde, yaşantınızda, sevdiklerinizle ilişkilerinizde çok olumlu gelişmeler kaydedeceksiniz. Değiştirmek istediğiniz davranışlarınızı rahatlıkla değiştirebilecek, yeni becerileri kolaylıkla kazanabilecek ve zaten iyi yaptığınız şeyleri daha da iyi yapmayı öğreneceksiniz. Sigarayı bırakmak, uçak korkusu gibi fobilerle başa çıkmak, zayıflamak ve bunun gibi daha birçok konuda bulunduğunuz durumu olumlu bir şekilde değiştirmek ve insanları ikna etmek, onların saygısını ve sevgisini kazanmak gibi başka alanlarda yaşantınızı daha da zenginleştireceksiniz. Mesleğiniz her ne olursa olsun-idarecilik, eğitimcilik, hemşirelik, doktorluk ya da sekreterlik- bu metotları etkili bir şekilde kullanırsanız çok daha başarılı olacaksınız.
Nlp adı aslında bir anlamda ne olduğunu da ortaya koymaktadır. Neuro yani sinir sistemi insanın beynini ve bütün bedenini saran o harikulade ağı, Linguistic yani dil- aslında iletişim-, bu mükemmel yapının kendi içinde ve çevresiyle olan iletişimini, Programming yani bir plan dâhilinde işlevleri sıralama ve girdileri belirli süreçlerden geçirerek çıktılar üretme, NLP'nin kendisini özetlemektedir.
Herhangi bir şeyi yapabilme yeteneğimizle sinir sistemimizi yönlendirme becerimiz arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bir şeyi yapabilmemiz ya da başka bir şeyi yapamamamız sinir sistemimizle kurduğumuz iletişimin niteliğiyle ilgilidir.
Nlp'nin üzerinde durduğu konu insanın kişisel kaynaklarını en iyi şekilde organize ederek mümkün olan en fazla davranış alternatifini ortaya çıkarmaktır. Böylece kişi olaylar karşısında işine en fazla yarayan davranışı seçme özgürlüğüne sahip olacaktır. Zira insanların belirli durumlar karşısında tıkanıp kalmalarının nedeni, o sırada başka türlü davranabilecekleri seçeneklere sahip olmamalarıdır.
Nlp'nin alternatifleri ortaya çıkarma amacının belki de en güzel sonuçlarından biri fobilerle başa çıkmada kullanılmasıdır. Anlamsız korkuların mantıklı bir dayanağı olmadığı açıktır. Karanlıktan veya kapalı yerlerde kalma korkunuzun maden işçisi olmadığınız müddetçe önemi yoktur. İnşaat işçisi değilseniz yüksekten korkmanızın da bir zararı yoktur. Pilot değilseniz ya da sık sık uçakla seyahat etmek zorunda değilseniz uçağa binmekten korkmak size birşey kaybettirmez. Veteriner ya da evcil hayvan kuaförü olmadıktan sonra ya da köpeklerle karşılaşma olasılığınızın yüksek olduğu yerlerde bulunmadıktan sonra köpeklerden korkmanız çok önemli değildir.
Ama ya bu durumlarla karşılaşıyorsanız?
FOBİLERİMİZ
Fobilerin ne olduklarından daha çok nelere mal oldukları daha önemlidir. Aslında herkes fobilerinin anlamsızlığının farkındadır ve kimsenin bu fobilerle yaşıyor olmaktan pek de mutlu oldukları söylenemez. Bu noktada karşımıza çıkan soru fobilerin bir tedavisi olup olmadığıdır. Bu soruyu soracağınız pek çok terapistin yanıtı size bu tedavinin zorlu ve uzun bir süreç olacağı yönünde olacaktır. Ancak işin aslı fobilerden kurtulmanın o kadar da zor olmadığı, aksine bir kaç dakikada, evet abartmıyorum, bir kaç dakikada bunun gerçekleşebileceğidir.
Nlp'nin bu kadar ünlenmesin altında yatan nedenlerin başında geleni belki de böylesine hızlı, etkili ve kesin sonuçlar üretebilmeye ve bunu herkesin sistematik bir çalışmanın ardından öğrenebilmesine imkân vermesidir. Eğer siz de efor ve zaman olarak ücretini öderseniz hayatınızı istediğiniz yönde değiştirebilme kudretine sahip olmayı mutlaka öğrenirsiniz.
Fobiler insan beyninin nasıl çalıştığını kavrama yolunda çok önemli bir örnek teşkil eder. Tek seferde ve çok hızlı öğrendiğimiz bu tepkiler aslında ne kadar kusursuz ve hızla öğrenebildiğimizi ortaya koyar. Çok korktuğunuz bir şeyle ilk karşılaşmanızı hatırlayın, ne kadar da çabuk tepki verdiğinizi ve korkmayı öğrendiğinizi hatırlayın, öyleki bundan sonra hep aynı şeyle karşılaşınca hatta çoğu kez yalnızca düşününce bile aynı tepkiyi verdiğinizi, korktuğunuzu fark edeceksiniz. Okulda öğretilmeye çalışılan bilgilerin neden bu kadar çabuk öğrenilemediğini de düşünebilirsiniz.
İnsan davranışının tümünde olduğu gibi fobilerin de bir yapısı vardır ve altında pozitif bir amaç yatmaktadır. Aslında bizi tehlikeden korumaya yönelik olan bu durum çoğu zaman maksadının aksine çalışmaktadır. Çünkü genellikle bizi korumaya çalıştığı durumdan daha tehlikeli olan bir başka duruma itmekte ve neticede olumsuz bir hale düşmemize sebep olmaktadır. Arının sokmasından kaçarken uçurumdan aşağıya düşebiliriz. Biz her ne kadar böyle olmaktan hoşnut olmasak da bunu değiştirmenin elimizde olmadığını düşünürüz ve aslında bir anlamda haklıyızdır da. Çünkü bu olay isteğimiz dışında gerçekleşmektedir ve başka türlü davranma seçeneğinden yoksunuzdur. Beynimizin nasıl çalıştığı hakkında, ya da arabayı kimin kullandığı...
ARABAYI KİM KULLANIYOR?
NLP'nin temsil ettiği şeylerden biri insanın öğrenmesine bir bakış şeklidir. Her ne kadar bir çok psikolog NLP'yi 'terapi' adını verdikleri işi yapmak için kullanıyor olsalar da, NLP'yi eğitimsel bir süreç olarak tarif etmek daha uygundur. Temel olarak yapılan şey insanlara kendi beyinlerini nasıl kullanacaklarını öğretmek için metotlar geliştirmektir.
Çoğu kişi kendi beynini aktif ve bağımsız olarak kullanmamaktadır. Beyniniz kapatma düğmesi olmayan bir makine gibidir. Eğer ona yapacağı bir şey vermezseniz, sıkılıncaya dek o kendi kendine çalışır durur. Birini bütün dış deneyimlerden uzak bir duyusal mahrumiyet hapsine koyarsanız, bu kez iç deneyimler üretmeye başlayacaktır. Eğer beyniniz yapacak hiç bir işi olmadan oturup duruyorsa, bir şeyler yapmaya başlayacaktır ve bunun ne olacağı pek umurundaymış gibi görünmemektedir. Sizin umurunuzda olabilir ama onun umurunda değildir.
Örneğin kendi halinizde oturup duruyorken ya da uykunuzun ortasında beyninizin size ödünüzü koparan bir sahne gösteriverdiği hiç olmadı mı? İnsan hangi sıklıkta gecenin bir yarısı harika bir zevk yaşadığı için yatağından kalkar? Kötü bir gün geçirdiyseniz, bir süre sonra beyniniz size olanların canlı sahnelerini ardı ardına gösterecektir. Kötü bir gün geçirdiğiniz yetmezmiş gibi bütün bir akşamı, belki de bütün haftayı berbat edebilirsiniz.
Birçok kişi bu kadarla da kalmaz. Kaçınız çok uzun zaman önce olmuş tatsız hadiseler hakkında düşünüyorsunuz? Bu beyninizin "Hadi bi daha yapalım! Öğle yemeğinden önce bir saatimiz var, hadi depresif birşeyler düşünelim. Üç yıl geç de olsa belki buna tekrar sinirlenebiliriz?" demesi gibi bir şeydir. "Bitmemiş meseleleri" bilir misiniz? Aslında bitmiştir ama siz bitiş şeklini sindirememişsinizdir.
Sizin yapmanız gereken, kendi deneyiminizi nasıl değiştirebileceğinizi ve beyninizin içinde olanlar hakkında nasıl hâkimiyet sağlayacağınızı, keşfetmektir. Çoğu kişi kendi beyninin mahkûmudur. Bu başka birinin kullandığı bir arabanın arka koltuğuna zincirlenmiş olmak gibidir. Sizden istenilen kendi arabanızı kullanmayı öğrenmektir. Eğer beyninize birazcık da olsa yön vermezseniz ya o kendi kendine rastgele bir yol çizecek ya da başkaları sizin yerinize onu çalıştıracak yollar bulacaktır. Ve başkaları her zaman sizin istediklerinizi istemeyebilirler, isteseler bile beyninizi yanlış yönlendirebilirler. NLP subjektifliği kavramak için bir fırsattır... Okulda subjektifliğin ne kadar kötü bir şey olduğu ve gerçek bilimin olaylara objektif olarak baktığı öğretilir. Ancak insanlar en çok subjektif deneyimlerinin etkisi altında kalırlar ve bu nedenle de bu subjektif mekanizmanın nasıl çalıştığı ve diğer insanları nasıl etkilediği incelenmesi gereken bir konudur. Kaçımız "fotografik hafızamız olsun isteriz? Peki, kaçımız tatsız bir olayı defalarca son derece canlı bir şekilde hatırlarız? Bu elbette hayata biraz tat katar. Sinemada bir gerilim filmini seyretmeye giderseniz eve döndüğünüzde koltuğa oturup arkanıza yaslandığınızda bu sizi sinema koltuğuna geri döndürebilir. Kaçınız böyle bir deneyim yaşamışsınızdır? Bütün bunların üstüne bir de fotografik hafızanız olmadığını iddia ediyorsunuz. Oysa siz zaten böyle bir hafızaya sahipsiniz, sadece bunu yönlendirilmiş bir şekilde kullanamıyorsunuz. İş kötü anıları hatırlamaya gelince fotografik bir hafızaya sahip olabiliyorsanız, bunu iradenizle biraz daha faydalı deneyimler için koşumlamayı da öğrenebilirsiniz.
Kaçınız daha olmamış bir şeyi düşünüp bu konuda canınızı sıkarsınız? Neden bekleyesiniz ki? Pekâlâ, kendinizi kötü hissetmeye başlayabilirsiniz. Ve sonunda bu olay gerçekleşmese bile siz deneyimin hiçbir kısmını kaçırmamış olursunuz. Mesela ben muhtemelen altı ay sonra Amerika'ya gideceğim diye nişanlım şimdiden ağlayıp duruyor. Daha gitmedim diyorum, belki de hiç gitmeyeceğim, olsun diyor ben seni şimdiden özledim. Bu yetenek öbür türlü de işleyebilir. Bazılarımız bir yolculuğa daha çıkmadan önce hayalinde harika bir şekilde aynı yolculuğa çıkar, sonra da gerçekten oraya gittiğinde hayal kırıklığıyla karşılaşır. Hayal kırıklığı yeterince planlamayı gerektirir. Hayal kırıklığına uğrayabilmek için ne kadar çok zahmete katlanmanız gerektiğini hiç düşünmüş müydünüz? Bunu gerçekten adamakıllı planlamanız gerekir. Ne kadar çok planlarsanız o kadar çok hayal kırıklığına uğrarsınız. Kimileri sinemadan çıktıklarında "Film umduğum kadar güzel değildi." der. Madem bu insanlar kafalarının içinde bu kadar güzel filmler seyredebiliyorlar öyleyse neden sinemaya gidiyorlar? Neden yapışkan zeminli bir salona gidip rahatsız koltuklara sadece film seyredebilmek için saatlerce oturup sonra da "Ben kafamda bundan çok daha iyisini yapabilirim hatta senaryom bile olmadan." diyorlar.
Bu beyninizi başıboş bıraktığınız zaman olan bir şeydir. İnsanlar çamaşır makinesinin nasıl kullanılacağını öğrenmeye, kendi beyinlerini nasıl kullanacaklarını öğrenmekten daha çok zaman harcıyor. Zihninizi sizin kullandığınızdan başka bir şekilde kullanılacağı yönünde bir şey söylemiyorum. Siz sanki başka bir alternatifiniz varmış gibi, kendiniz olmaya çalışıyorsunuz. İnanın bana buna saplanmış durumdasınız. Elektroşok makinesine bağlanarak hepinizin hafızasının silinip başka insanlar haline getirildiğinizi farz edin. Yine de sonuçlar pek iç açıcı olmayacaktır. Zihin silici bir alet keşfedilinceye dek maalesef kendinize saplanmış olarak kalacaksınız. Ama üzülmeyin bu o kadar da kötü bir şey değil, çünkü zihninizi daha işlevsel şekillerde kullanmayı öğrenebilirsiniz...
BEYNİNİZİ İŞLEVSELLEŞTİRMEK
Kimileri NLP'nin, birilerinin başkalarını kontrol etmek için onların zihinlerini programlaması ve böylece onları daha az insani bir hale sokması olduğu, fikrine kapılırlar. Onlar, kasıtlı olarak birilerinin davranışını değiştirmenin bir şekilde o insanın insanlığını azaltacağı düşüncesine sahipmiş gibi görünmektedirler. Oysa çoğu kişi zaten antibiyotikler ve kozmetik maddeler kullanarak kendilerini değiştirmeye çalışmaktadır, ama iş davranışa gelince farklı gibi görünmektedir. Bir insanı değiştirerek daha mutlu bir hale getirmenin nasıl olup da onları daha az insan yaptığını hiç anlayamıyorum? Ancak kaç kişinin eşlerinin ya da çocuklarının hatta tamamen yabancı insanların bile kendilerini kötü hissettirebilmeyi ne kadar iyi becerdiklerini ve bunu sadece "kendileri olmakla" yaptıklarına dikkat etmişimdir. Bazen insanlara kıymete değer biri olmak varken neden ille de kendileri olmakta ısrar ettiklerini soruyorum. Bunları anlatmamın sebebi sizi, beyninizi kasıtlı olarak kullanmaya başladığınızda, erişebileceğiniz sonsuz sayıdaki öğrenme ve değişme ihtimallerinden bazılarıyla tanıştırmayı istememdir.
Bir zamanlar film yapımcıları bilgisayarların her şeyi hâkimiyeti altına almasını işleyen filmler yapmışlardır. İnsanlar bilgisayarları aletler olarak değil de insanların yerini alan şeyler olarak düşünmeye başlamışlardı. Ama PCleri biliyorsanız, internette olduğunuza göre, kişisel muhasebe ya da telefon defteri programları olduğunu da bilirsiniz. Telefon defterinizi elinizle tutmanız aynı işi bilgisayarla yapmanızdan altı kat daha hızlıdır. Arkadaşlarınızın telefonlarını alıp yazmakla kalmayacak bir de eve gelip bilgisayara girmekle uğraşacaksınız. İşte bu yüzden ev bilgisayarları saksılarla aynı duruma düşmektedirler. Yeni bir oyuncak bulduğumuz zaman onunla sıkılana kadar oynar, sıkılınca da bir köşeye fırlatıp atarız. Uzun zamandır görüşmediğimiz arkadaşlarımız gelince de bizin sıkıldığınız oyunlarla oynasınlar diye ortaya çıkarırız. Elbette bilgisayar yalnızca bundan ibaret değildir. Ancak insanların bilgisayarları böylesine önemsiz işlerde kullanıyor olmaları kendi zihinlerini kullanma şekillerine öylesine benzemektedir ki.
Beynimizin öğrenme kapasitesi...
BEYNİMİZİN ÖĞRENME KAPASİTESİ
Bazı psikologlar öğrenme faaliyetinin beş yaşında sona erdiğini söylemektedir, ancak bunun doğruluğunu gösteren hiçbir kanıt yoktur. Oysa beş yaşımızdan bu yana öğrendiğimiz yaralı şeyler bir yana, o kadar çok gereksiz şey öğrenmişizdir ki. İnsanoğlunun göz kamaştırıcı bir öğrenme yeteneği vardır. Öyle ya da böyle biz öğrenen bir varlığız. Bunun iyi yanı bir şeyi çok net ve hızlı bir şekilde öğrenebilmemiz, kötü yanıysa gereksiz şeyleri de işe yarar şeyler kadar kolay öğrenebilmemizdir. Kafanızdan bir düşünceyi bir türlü atamadığınız hiç olmadı mı? Ne yaparsanız yapın kurtulamadığınız bir düşünce. Keşke bunu kafamdan atabilseydim dediğiniz bir düşünce. Aslında ilginç olan şey onun kafanıza nasıl girdiğidir. Beyinle ilgili olan sorun öğrenemiyor olması değil, aksine fazlasıyla hızlı ve iyi öğrenebilmesidir. Bu sebeple lüzumsuz şeyleri de kıymetli şeyler gibi hızla öğrenebilmektedir. Örneğin fobiler böyledir. Fobisi olan insanların mesela örümcekten korkan bir kişinin her örümcek görüşünde, hatta çoğu zaman yalnızca düşündüğünde bile irkilmeyi hatırlaması çok etkileyicidir. Hatta bunu şu anda örümcekten korkan biri okuyorsa bunun kelimesini görmeye bile tahammül edemez ve hemen sayfayı geçer. Fobisi olan hiç kimse asla bir örümceği görüp dururken "Kahretsin kormayı unuttum" demez. fobiler bu açıdan bakıldığında harikulade öğrenme faaliyetleridir. Eğer fobik kişinin kişisel geçmişine giderseniz bu tepkinin tek seferde öğrenildiğini bulursunuz. Bu o kişi için bir tek anlık deneyim sonucunda öylesine bütünlükle öğrenilmiştir ki, hayatının sonuna dek her seferinde bunu yeniden hatırlamak zorunda kalmıştır.
Hiç Pavlov'un köpekleri hakkında bir şeyler okudunuz mu? Peki, şu anda ağzınız sulanıyor mu? Köpeklere bu tepkiyi öğretebilmek için izole etmişler, sonra da zili çalıp yemek vermişler. Sizin bütün yaptığınız bu konuda yalnızca bir şeyler okumak olduğu halde aynı tepkiyi verebiliyorsunuz. Ya da enfes bir ziyafet sofrasını gözünüzde canlandırdığınızda aynı tepkiyi verebilirsiniz. bu aslında büyük bir şey değildir ama beyninizin ne kadar hızlı öğrenebildiğinin bir göstergesidir. Bütün bilgisayarlardan daha hızlı öğrenebilirsiniz. Ancak şu anda hakında daha fazla bilgi edinmemiz gereken şey, subjektif öğrenme deneyimidir.
Böylece öğrenmenizi yönlendirebilir ve kendi deneyiminiz üzerinde ve öğrenmenizde daha çok kontrol sahibi olabilirsiniz. Köprüler...
KÖPRÜLER
Köprüler internette kullanılan linklerle aynı şeydir aslında. Nasıl linkler web sayfalarını birbirine bağlamakta kullanılıyorlarsa benzer şekilde deneyimleri de birbirine bağlamakta kullanılırlar. Yalnız kodlaması biraz daha farklıdır. Web'deki linkler HTML'de kodlanıyorken, davranıştaki linkler kendi dilimizde ve vucut diliyle kodlanır.
Mesela bizim şarkımız olgusu vardır. Bir dönem çok özel biriyle birlikteyken bir şarkıyı çok fazla dinlersiniz. Şimdi aynı şarkıyı duysanız ne zaman duysanız yine o kişiyi düşünür ve o güzel duyguları hissedersiniz. Bu Pavlov prensibiyle aynı şekilde çalışır. Çoğu kişinin deneyimleri bu şekilde bağlamanın ne kadar kolay olduğu ve eğer bunu sistematik olarak yaparsanız ne kadar hızlı gerçekleştirebileceğiniz konusunda hiç bir fikri yoktur.
Ne yaptığını iyi bilmeyen bir terapist bir seansta agorafobik bir insan yaratabilir. Hasta özel bir fobiyle örneğin yükseklik korkusuyla gelmiştir. Terapist gözlerini kapatmasını ve yüksek yerleri düşünmesini ister. Adam kıpkırmızı kesilip ve tiremeye başladıktan hemen sonra "Şimdi seni güvende hissettiren bir şeyi düşün." der. Adam tam rahatlamaya başladığında tekrar yüksekleri düşün ürperince de "Şimdi rahatlık içinde arabanı sürdüğünü düşün"...
Bu adam artık hayatındaki hemen herşeye karşı korku dolu duygular hisseder hale gelmiştir -buna genellikle agorafobi denir. Terapistin yaptığı, bir açıdan çok parlak bir iştir. Hastasının hislerini deneyimleri birbirine bağlayarak değiştirmiştir. Ancak genelleştirmek üzere seçtiği duygu seçilebilecek en iyi şık değildir. Adamın panik hislerini daha önce ona güven veren bütün durumlara bağlamıştır. Aynı işlemi olumlu bir duyguyu alıp genelleştirmek içinde kesinlikle kullanabilirsiniz.
Bir önceki örneğimiz aile terapisinde de karşımıza çıkabilir. Kadın kocasının yaptığı bir şeyden şikayet etmeye başlar ve terapist "Bunları söylerken kocanın yüzüne bak. Göz teması kurmalısın."der. Böylece kadın ona her baktığında, o kötü duyguları hissedecektir. Ancak Virginia Satir bunu, yönünü değiştirerek...