Çocuklarımız elden çıktı.
Sadece çocuklarımız mı, gençlerimiz, orta yaş ve hatta ihtiyarlarımız.
Televizyonlardaki aile facialarına bakar mısınız? Ya boşanma sayısının gittikçe artmasına…
Evli çiftler dört duvar arasında neler yaşıyor çok haberdar değiliz, ancak çevreden, kulaktan kulağa gelen haberlerden anladığımız kadarı ile evlerin içlerinin çok da huzur dolu olduğu söylenemez.
Neden bu hale düştüğümüz konusunda ilgilileri tarafından elbette araştırmalar yapılıyor, raporlar hazırlanıyor. Ben, şahsen konunun öyle çok basit şekilde cevaplandırılacak bir şey olduğunu sanmıyorum.
Şimdi, onlarca pencerelerin sadece bir tanesinden bakıp önemli bulduğum cihetten, duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Heva ve hevasat aldı başını gidiyor. Nefsi emmaremiz irademiz üzerinde tüm kontrolü ele geçirdi. Zevklere bağımlılık her yanımızı sardı.
Rabbül aleminin hikmete mebni olarak lütfetmiş olduğu çeşitli zevklerimiz asli görevleri dışında, tamamen hevasat için ve gayri meşru bir şekilde kullanılır oldu.
Mesela; iştah ve damak lezzeti hayatımızı idame ettirebilmemiz maksadıyla gereken besinleri zevk ile alabilmemiz için verilmiştir. Öyle olmasaydı, benzine ihtiyacı olan araba gibi olurduk, bazen unutur, yeterli besini almayıp, benzini bittiği için yolda kalan araba gibi yığılır kalırdık, bir kenarda.
Cinsel zevk nesli idame ettirebilmemiz için verilmiştir. Öyle olmasaydı kadınlar o doğum sancısına katlanıp çocuk yapmazlardı. Ya da bebeğin geçirdiği onca bakım sürecinin sıkıntılarına aileler katlanmazdı. Bugün bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi.
Sadece bu iki zevk dahi bugün o kadar rayından çıktı ki; tarifi mümkün değil. Nasıl öyle olmasın daha beş yaşında iken çocuk eline aldığı cihaz ile bir tuşa dokunarak dünyanın her bir yerindeki envai çeşit, her türlü resme ve videoya ulaşabiliyorsa, bunu nasıl kontrol altına alabilirsiniz? İnternet ve sosyal medya dolu dizgin, dehşet bir şekilde tüm beyinleri ve kalpleri ifsat ediyor. Beyin uzmanı tabipler muzır neşriyat bağımlılığının uyuşturucu bağımlılığından farklı olmadığını söylüyor. Eroin nasıl beyinde tahribat yapıp alınmadığı takdirde insanı krize sokuyor ise, bu rezalet de aynı şekilde bağımlılık yaparak iradeyi ele geçirip peşinden sürüklüyor. En kötüsü henüz reşit olmadan bu görüntülere ulaşıp, akıl baliğ olduğunda o saf gençlerin bağımlı hale düşmelerini düşünebiliyor musunuz? Bir de bilgisayar oyunları bağımlılığı var ki çocukluğunda kendini kaptıranlarımız gençliğinde, hatta evliliklerinde dahi bu oyunlardan kendini kurtaramıyor. Öyle ki evliliklerin idamesi dahi tehlikeye giriyor.
Zevklerin serbestçe, aşırı kullanılmasının neticesini kokuşmuş Avrupa’da gördük, ama ne yazık ki cinsel sapma ve lutilik artık ülkemizde de rahat konuşulur ve reklamı yapılır hale gelmiştir.
Yani kısaca karşımızda ifsat hareketi olarak en büyük tehlike; heva, hevasat ve zevkler durmaktadır. Bunlara karşı nasıl tedbir alabilir, zevklerle nasıl mücadele edebilirsiniz?
Siz istediğiniz kadar, zevklerinizi meşru dairede kullanın diye vaazlar verin, nasihatler edin, kolay mı o kanı kaynayan gençleri bu ahtapottan çekip kurtarmak. Bırakın gençleri, her yaşta insanlar ne yazık ki bu merete paçayı kaptırmış durumda…
Ben kurtuluşu zevkin yerine daha büyük bir zevk adapte etmekte görüyorum.
Bütün zevklerin üzerinde insanı dünyadan ve dünya zevklerinden kopartacak yegâne zevk, ilahi neşvedir. Yani Allah aşkı.
Bir kalbe ilahi aşk düşmüşse, dünyevi bütün zevk ve lezzetler ancak bir hamam böceği mesabesine inerler.
“Ölümsüz aşk istiyorsan, ölümsüze âşık ol”, “Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de”, “Aşkın da âşık olduğu bir aşk vardır ilahi aşk”, diyen Mevlâna Celaleddin Rumi'nin ve “Ballar balını buldum kovanım yağma olsun” diyen Yunus Emre'nin ve nice Hak aşıklarının şiirlerinde açıkça görmekteyiz bunları.
İlahi aşka erişebilmek ise, ancak bir mürşidi kamilin irşadıyla, Allah Teâlâ’nın lütfu olarak, isimlerinin tecellisiyle gerçekleşir.
İşte günümüzde tek çıkış yolunu ben ancak bu şekilde görüyorum.
Bu nedenle diyorum ki; şimdi tarikat zamanıdır.
Günümüzde insanların her konuda kendi kendilerine yeterli olmaları temin edilerek, olabildiğince yalnızlaştırılmaları sağlanmaya çalışılmaktadır. Alışverişler dahi internetten öyle hızla yayılmaktadır ki, insanların bu rüzgâra kapılmamaları adeta mümkün değil. İste gelsin. Çok rahat ve kolay, üstelik daha az masraflı ve hiç yorulmadan. Sen evinde rahat et.
Teknolojinin, internetin getirdiği kolaylık ve rahatlıktan şikayetçi olduğumuz anlaşılmasın, sadece kötü kullanımından rahatsızız. Elbette hayırlı ve faydalı işlerde de kullanımı sağlanabilir.
Youtube’da faydasız, tamamen eğlenceye yönelik, zaman öldüren paylaşımlar yanında çocuklarımız için faydalı paylaşımlar da acilen çoğaltılmalıdır.
Ancak insanların dostları ile iletişim ve irtibatlarının iyice zayıflamış olması da bir gerçektir. Sohbetler nerede ise bitmiştir. Dolayısıyla tekrar sohbet ortamlarının sıcaklığına çok fazla ihtiyacımız vardır.
Bu da ancak sahabe hayatını taklit eden tarikat yoluyla, tasavvuf ile olur.
Tasavvuf ihtisas işi olduğu için nerede, nasıl, ne şekilde gerçekleşmesi gerektiği hususlarını ehline bırakıp sadece işaret ile yetinerek, sözü burada kapatalım.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Hasan Bekiroğlu, 28.07.2010, 15.00, Üsküdar.