Haberin Kapısı

17. Yüzyılda Osmanlı'da İlim, Kültür ve Sanat Hayatı

TARİH

Osmanlı Medreselerinin düşünce sisteminin temelinde Fahreddin Râzî mektebi vardır. Bu mektebin temel özelliği aklî ve nakli ilimlerin beraber okutulmasıdır. Ne var ki bu anlayış zamanla yerini aklî ve felsefî ilimlere karşı skolastik ve tepkici bir zihniyete bırakmış, sonunda medrese sistemi gerilemeye başlamıştır.

Osmanlı Devletimin en yüksek İlmî müessesesi olan medrese ile ilmiye mesleği, kuruluşundan Kanunî devrine kadar devamlı gelişme kaydetmiştir. Medrese tahsilini tamamlayan ve kendisine ulemâ denilen ilim erbabı, icazet aldıktan sonra, hukuk, eğitim, başlıca dinî hizmetler ve zaman zaman da bürokraside sorumluluk üstlenmekte ya da kendisini tamamen toplumun hizmetine vermekteydi.[1]

XV-XVI. yüzyıllar, Osmanlı medreselerinin ikbâl devri, XVI. yüzyılın sonları inhitat devrinin başlangıcı olmuştur. [2] İlk devir Osmanlı Medreselerinin düşünce sisteminin temelinde Fahreddin Râzî mektebi vardır. [3] Bu mektebin temel özelliği aklî ve nakli ilimlerin beraber okutulmasıdır. Ne var ki bu anlayış zamanla yerini aklî ve felsefî ilimlere karşı skolastik ve tepkici bir zihniyete bırakmış, sonunda medrese sistemi gerilemeye başlamıştır.[4] Osmanlı çözülüşünün Kâtip Çelebi ve [5] Koçi Bey gibi gelenekçi yorumcuları medreselerin bozulmasını tamamen ilmiye içinde olup biten meselelere bağlamışlarsa da siyâsî, iktisâdı ve sair çözülmelerin de bu hususta rol oynadığı muhakkaktır. 

Bütün bunlara ilâve olarak bu yüzyılda baş gösteren hoşgörüsüzlük ve bağnazlık da İlmî performansın gerilemesine sebep olmuştur. Kendilerine Kadızâdeliler ya da Fakılar denilen bir grup vaiz, Birgivî Mehmed Efendi (v.981/1573)’nin [6] açmış olduğu çığırdan gittiklerini iddia ederek şerîatı koruma iddiası ile ortalığı huzursuz etmişlerdir. Zamanlarında, felsefî ve tecrübî ilimlerle meşgul olup meşhur olan bulunmadığından karşılarına hücum edecek sadece sûfıyye mensuplarını bulmuşlardır. [7]

Bir önceki asra kıyasla müdekkik, muhakkik olmasalar bile, bu dönemde kalem sahibi münşi âlimler de yetişmiştir. Bunlar arasında Bergamalı İbrahim (v.1014/1605), Taşköprîzâde Mehmed Kenıâleddin Efendi (v. 1030/1621), Altıparmak Mehmed Efendi (v. 1033/1627), Ayşî Mehmed Efendi (v. 1080/1669), Kefeli Ebulbekâ Eyüp (v. 1094/1683) gibi âlimler vardır.[8] Bunlara ilâveten Kâtip Çelebi ve Hezirfen Hüseyin Efendi (v. 1102/1691) de zikredilmelidir.[9] 

XVII. yüzyılda, Osmanlı Devleni’nde buhran hemen hemen her alanda görülmekte iken genişleme ve ilerleme bâzı alanlarda devam etmektedir. Edebiyat, mûsikî ve hat sanatı bunlardandır. XVII. yüzyıl her ne kadar karışıklık ve isyan devri olsa da XVI. yüzyıldan devralınan siyâsî, İktisadî ve İçtimaî hayatın olgunluk semerelerinin devşirildiği bir dönemdir. Bu devreye, her şeyin ölçü ve esasa kavuştuğu bir denge hali ve olgunlaşmayı temsil eden bir zaman dilimi olarak bakabiliriz. Bu yüzyılda, bir Mimar Sinan yetişmese de, aynı zamanda bir mûsikîşinas ve sedefkâr olan Mehmed Ağa ortaya çıkmış ve klasik Osmanlı mimari üslubun XVII. yüzyıl başında büyük ve gösterişli bir çıkışı olan, Sultan Ahmed Câmii’ni yaparak adetâ son sözünü söylemiştir.[10] Ayrıca bu yüzyılda yapılan, Yenicami [11] ile Bağdat, Revan ve İncili Köşkü gibi mimari eserlerini de bu bâbda zikredebiliriz.

Bu yüzyılda büyük gelişme gösteren ve yükselen sanat alanı musiki olmuştur. Gerek cami musikisinde gerekse tekke musikisinde önemli hususiyetler gösteren şahsiyetler yetişmiştir. En büyük şansımız da bu eserlerin çoğunun zamanımıza kadar gelebilmiş olmasıdır. Zira dinî Türk mûsikîsi eserlerinin sözlerini (güftelerini) veren yazmaların en eskileri XVII. yüzyıldan kalmadır. Bu yüzden XVI. yüzyılın son yansına kadar yetişen mûsikîşinaslann ortaya koydukları eserler tespit edilememektedir. [12] * Bu yüzyıldan kalma kırk iki parçanın notası Ali Ufkî tarafından, yüzden fazla parçanın sözleri de Sâdeddin Nüzhet Ergun tarafından aktarılmıştır.[13]

Bu dönemde bir çok sahada olduğu gibi mûsikîde de merkez İstanbul'dur. Başkent başta olmak üzere Anadolu'daki yüzlerce tekke, mûsikîyi yayma husüsunda en büyük âmildir.[14] 

Dönemin en büyük mûsikî üstadı, sahasında önemli eserler vermiş olan Hafız Post'tur. Edirneli Köçek Derviş Mustafa, Bczcizâdc Muhiddin, Koğacızâde Şeyh Mehmed, Zâkirî Hasan, Derviş Ali Esved, Hafız Kumral, Şaban Dede, Abdülkerim, İmam Yusuf, Antepli Bedri Mehmed, Nasuh Paşazade Ömer, Derviş Sadâyî, Bursalı Hafız Ubeyd, Bursalı Osman, Yakubzâde Şeyh Mehmed, Bursalı Ebûbekir, Mevlevî Yusuf Dede, Küçük İmam Mehmed, Ümmî Sinanzâde Haşan, Nane Ahmed Çelebi, Kefeli Derviş Abdı, Fethullah Çelebi,Şeyh Mehmed Nazmî, Tablızâdc Aklî bu dönemin diğer mutasavvıf mûsikîşinaslanndandır.'[15]

XVII. yüzyılda inkişâf eden bir alan da âşık edebiyatıdır. Bu asırda mühim eserler ortaya koyan saz şâirleri arasında Gevheri, Âşık Ömer, Karaca Oğlan, Kâmil, Kul Oğlu, İbrahim Türabî, Edlıemî, Afife Sultan, Kul Deveci, Kul Süleyman, Temeşvarlı Gazî Âşık Haşan, Âşık Mustafa, Kayıkçı Kul Mustafa, Kâtibî, Za'îfî, Âşık, Er Oğlu, Benli Ali gibi simalar vardır.[16]  

XVI. yüzyılda ulaşılan edebî seviye XVII. yüzyılda da muhafaza edilmiş, yüzyılın ilk yansında edebî türlerin hemen tamâmında mükemmel eserler yazılmıştır. Kasidede Nefî, gazelde Yahya, Neşatı, Nailî, gibi sonraki devirlere de tesir edecek üstatlar yetişmiştir. Ancak yüzyılın ikinci yansında durgunluk başlar. Bu dönemin zirve ismi Nâbi'dir. Genel olarak şiir bu dönemde daha yerli bir özellik arzeden. İran edebiyatı ile ilişki devam etmekle birlikte, kasidede ve gazelde İran şiirini geçmiştir.

Bu dönemin dîvân şâirleri arasında. Nefî (v. 1045/1635), Sabri (v. 1055/1645). Âlî (v. 1058/1648), Riyazî (v. 1055/1645). Şehrî (v. 1070/1660) kasideleri ile, Şeyhülislâm Yahya (v. 1053/1643), Şeyhülislâm Bahâyî (v. 1063/1653), Ncdîm-i Kadîm (v. 1081/1670), Neşâtî (v. 1085/1674), Nailî (v. 1077/1666), Nâbî (v. 1124/1712)-ve Sâbit (v. 1124/1712) gazelleri, Hâletî (v. 1040/1630) nihâîleri, Atâyî (v. 1044/1634), Nâdiri (v. 1035/1626), Fasih (v. 1106/1695), Nâbî mesnevileri ile (anınmış ancak diğer edebi türlerde verdikleri eserlerle de edebî gelişmeye katkı sağlamışlardır.[17] 

Dönemin hükümdarlarından I. Ahmed, II. Osman, IV. Murad, IV. Mehmed, 11. Abmed ve 11. Muştala da şiirde yetenekli pâdişâhlardır.* Yine bu yüzyılda mevlid, mi’raciye, hilye, hadis-i erbain gibi dinî konularda yazılmış eserlerin, dîvânlarda tevhid, münacaat ve na'tlann arttığı dikkat çekmektedir. [18]

XVII. yüzyılda kaleme alman mensur edebi eserler arasında ilk sırayı tezkireler almaktadır. Tezkire yazarlan arasında Kafzâde Fâizî (v. 1031/1621), Seyyid Mehmed Rıza (v. 1082/1671), Yümnî Mehmed Salih (v. 1072/1662), Seyrekzâde Mehmed Âsim (v. 1087/1676) ve Mustafa Mûcib vardır. Bu yüzyılda edebî alanda sanallı ve süslü nesir üslûbunun tanınmış iki temsilcisi Veysî (v. 1038/1628) ile Nergisi (v. 1044/1634)’dir. Evliya Çelebi, bu dönemin nesri açısından en dikkate değer yazarlarındandır. Dil, tarih, coğrafya, sosyoloji, folklor ve edebiyat bakımından zengin malzemeyi içeren on ciltlik Seyahatname'si kültür târihinin âbidelerindendir. Yine Kâtip Çelebi (v. 1066/1656)’nin tarih, coğrafya, bibliyografya, sosyoloji, ahlâk gibi alanlarda yazdığı eserler ilim târihi açısından oldukça önem arzetmektedir. Peçevî ve Naîmâ sâde ve akıcı üslûbuyla dönemin hadiselerini bize ulaştırmış tarihçilerdir. Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi (v. 1067/1657), Taşköprîzâde Kemâleddin Efendi (v. 1030/1620), Sarı Abdullah Efendi (v. 1070/1660), Ankaralı İsmail Rusûhî Dede (v. 1041/1631), Baldır/âde Şeyh Mehmed Selîsî (v.1060/1650), Hulvî Mahmud Efendi (v. 1063/1653), Sunullah Gaybîfv. 1071/1661), Abdurrahman Abdi Paşa (v. 1102/1691) da bu yüzyılın nesir yazarlarındandır.[19]

Dr. Necdet Yılmaz

Osmanlı Devletinde Tasavvuf

------------------------------

  [1] Mehmet İpşirli, “Osmanlı Uleması". Osmanlı, cd. Güler Eren. e. VIII, s. 71.

  [2] Cahid Baltacı. XV-XV!. Asırlarda Osmanlı Medreseleri. İstanbul 1976, s. 19. Aynca bk. Fahri Unan, "Osmanlı Medreselerinde ilmi Verimi w ilim Anlayışını Etkileyen Amiller". Türkiye Günlüğü, sy.: 58 (Kasım-Aralık 1999). ss. 95-105.

  [3] BK. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Dev letinin İlmiye Teşkilatı. Ankara 1988, s. 75, 76; Bekir Karlığa, “Osmanlı Düşüncesinin Oluşumu* Osmanlı, ed.: Güler Eren, e. VII, ss. 28-37.

  4] Bk. Kâtip Çelebi. Mizânu*t-Hak f i İhtiyâri'l-Ehak. haz.: Süleyman Uludağ-Musiafa Kara. ss. 38-47; M. Çağatay Uluçay. XVII. Asırda Samban 'da Eşkıyalık ve Halk Harekede• ri. CHP Manisa Halkevi Yay., İstanbul 1944, ss. 23-58; Adnan Adıvar. Osmanlı Türklerinde İtim. İstanbul 1982, ss. 126-158; Ömer özyılmaz, Medreselerin Bozulma Sebepleri w Bunların Islahı Yönünde Yapılan Çalışmalara Kısa Bir Bakış". UÛİED. e. V, sy.: 5 (1993), ss.133-150; Mehmet İpşirli, '*Osmanlı İlmiye Mesleği Hakkında Göslemler (XVt-XVU. Asırlar)". Osmanlı Araştırmaları. e. VJI-VIll, İstanbul 1988, ss. 373-285.

  [5] Bk. Ahmet Turan Arslan, İmam Birgivî Hayatı, Eserleri ve Arapça Tedrisatındaki Yeri. İstanbul 1992.
  [6] Hüseyin Atay, OsmanlIlarda Yüksek Din Eğitimi. İstanbul 1983. s. 166.}

  [7] Uzunçarşılı. a.g.e.% s. 236. Altıparmak Mehmed Efendi için bk. Nazif lioca. "Altıparmak Mehmet Efendr. Süleyman Demire! Üniversitesi İlâhiyak Fakültesi Dergisi, yıl: 1995, sy.: 2 (1996). ss. 31-38.

  [8] XVII. Asır osmanlı ulemâsının genel bir tahlili için bk. Ali Uğur, The Onaman Ulemâ in The Med-17 th Century an Ana/ysıs o f The Vakâ'i’ü ’l-Fuzulâ o f Mehmed Şeyhî Efendi. Berlin 1986.

  [9] Selçuk Mülayim, “Osmanlı Mimarisi", Osmanlı Ansiklopedisi, e. 111, s. 63. Aynca bk. Zeynep Nayır, Osmanlı Mimarlığında Suttan Ahmet Külliyesi ve Sonrası (1609-1690), İstanbul 1975; Tahsin öz, "Sullan Ahmed Camii", VD, sy.: I, ss. 25-29.

[10] Bk. Şehabeddin Tekindağ. “A'W. Yüzyıl Türk Sanal Eserlerinden Bir Abide Yenicâmi KüUiyesF, İÜEF Tarih Dergisi, sy.: 28-29 (1974-1975), ss. 167-179.

[11] Sâdeddin Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, e. I, İstanbul 1942, s. 6.

[12] Gültekin Onınsay. "Dini Türk. Musikisinde XVIL Yüzyılda Kullanılmış Makamlar AÜİFl>,e. XIX (Ankara 1973), s. 75.

[13] Ergun. a.g.e.. e. I, s. 27.

[14] Bk. Ergun, a.g.e., e. I, ss. 27-55.

[15] M. Fuad Köprülü, XVII. Asır Sazşâirfcri, Ankara 1962. Halk şairleri ve onlara tasavvufun etkisi için bk. Bilge Seyidoğlu, "Halk Şâirlerinde Tasavvuf*% Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi. Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi (Harun Tolasa Özel Sayısı), e. II (İzmir 1983), ss. 134-147,

[16] Hasibe Mazıoğlu, "Türk Edebiyatı. Eski”, MEBTA, e. XXXII. ss. 124-128. Ayrıca bk. Abdülbâki Gölpmarlı, Divân Şiiri XVII. Yüzyıl, İstanbul 1954.

[17] Şiirlerinden örnekler için bk. Mustafa İsen. Ali Fuat Rilkan, Sultan Şairler. Ankara 1997, ss. 50-209.

[18] Mazıoğlu, a.g.m., s. 128.

[19] Mazıoğlu. a.g.m.. s. 129-130.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.