Haberin Kapısı

Cennet’üL- Baki (Mualla) Kabristanlığında 75 Kubbe Bulunmaktaydı

TARİH

Evliya Çelebi’nin bildirdiğine göre Cennetü’l-muallâ’da yetmiş beş adet kubbeli mezar bulunmaktaydı. Bunların arasında Hz. Peygamber’in dedesiyle amcasının kubbeli kabirleri vardı.1925 yılında Mekke Suûdîler’in eline geçtikten sonra Abdülazîz b. Suûd’un emriyle 1926’da Cennetü’l-muallâ’daki bütün türbeler yıktırıldı.

İslam tarrihinde câhiliye devrinden bugüne kadar Mekke Mezarlığı olarak kullanılan bu alan Harem-i şerif’in yaklaşık 2 km. kuzeyinde bulunmaktadır. Ayni mahalde "Mescid-i Cin" diye anılan bir yer de bulunmaktadır. İlk devir İslâm tarihlerinde Hacûn diye geçmektedir. Hz. Peygamber’in dedelerinden Kusay ile Abdülmuttalib’in ve amcası Ebû Tâlib ile hanımı Hz. Hatice’nin Hacûn Mezarlığı’na defnedilmiş oldukları bilinmektedir. Rivayete göre Kusay Hacûn’a gömüldükten sonra burası mezarlık olarak kullanılmıştır. (İbn Hacer, III, 722).

İslâm’dan önce Mekke Ma‘lât ve Mesfele adıyla iki kısma ayrılmıştı. Şehrin ileri gelenleri, mezarlığın bulunduğu Ma‘lât adlı yukarı mahallede otururlardı. Yâkūt, Hacûn’un Mekke’nin yukarı tarafında bir dağ olduğunu, yanında şehir mezarlığının bulunduğunu söylemektedir (Muʿcemü’l-büldân, II, 225).

Mekke fethinde Resûlullah çadırını Hacûn’a kurdurmuştu. Hacûn zamanla Ma‘lât (المعلاة) olarak anılmaya başlanmıştır. Mezarlık da Makberetü’l-ma‘lât diye meşhur olmuştur.

Hz. Peygamber’in Mekke kabristanını göstererek, “Bu kabristan ne güzeldir!” demesi (Müsned, I, 367; Fâkihî, IV, 50), Hz. Hatice’nin burada medfun bulunması, ayrıca Medine’deki Bakī‘ Mezarlığı’nın Türkler arasında “Cennetü’l-baki” olarak anılmasından dolayı Mekke’deki bu mezarlığa “Cennetü’l-muallâ” denilmiştir.

Sahabe-i kiram, tabiin ve salihinden birçok kimselerin kabirleri vardır. Abdullah İbn-i Zübeyr (r.abhüma), Hz. Ebu Bekr’in büyük kızları Esmâ (r.anhâ), yine Hz. Ebu Bekr’in oğlu Abdurrahman (r.a.), Abdullah İbn-i Ömer (r.a.), Osman bin Talhâ (r.a.) hazretleri gibi sahabeyi kiramın büyüklerinden birçok zatların kabirleri de buradadır. Ayrıca Hz. Peygamber’in oğulları Kâsım ile Abdullah’ın kabirleri de buradadır. Hz. Hatice (r.anhâ), hicretten üç yıl kadar önce vefat etmiş. Kabrine bizzat Peygamberimiz indirmiş ve vefatına çok üzülmüştür. Zira Hz. Hatice Validemiz, Peygamberimiz’e ilk ima etmiş, en büyük maddi ve manevi destekçisi olmuş, peygamberimizin yedi çocuğunun altısı Hz. Hatice’den doğmuştur. Hz. Hatice validemizin açık kerameti olarak rivayet edilir ki; her hangi bir kadın, bir şeyde aciz kalıp da onun türbesine gidip, O’nu vesile kılarak Allah’tan yardım talep etse, her halde maksadına ulaşarak döner. Hz. Hatice’nin Cennetü’l-muallâ’daki kabrinin yeri 729 (1328-29) yılına kadar bilinmiyordu. Bu tarihte görülen bir rüya üzerine kabir yerinin tesbit edildiği ve üzerine bir türbe yapıldığı rivayet edilir. Kânûnî Sultan Süleyman 950 (1543-1544) yılında Hatice Validemiz’in kabrinin üstüne yüksek kubbeli bir türbe yaptırmış ve bir de türbedâr görevlendirmiştir.

Hz. Hatice’nin türbesinin 1296 (1879) yılında tamir edildiğini haber veren Eyüp Sabri Paşa, Mekke halkının her ay Cennetü’l-muallâ’ya giderek hatim ve mevlid okuduğunu söyler (Mir’âtü’l-Haremeyn, I/2, s. 1074-1075).

Evliya Çelebi’nin bildirdiğine göre Cennetü’l-muallâ’da yetmiş beş adet kubbeli mezar bulunmaktaydı. Hz. Peygamber’in dedesiyle amcasının kabirlerinde de kubbeli türbeler vardı. Ancak bunlar diğer türbeler gibi süslü değildi ve türbedarları da yoktu. Acem hacıları, Hz. Ali’nin babası Ebû Tâlib’in kabrini ziyaret ederlerdi. (Seyahatnâme, IX, 785-792). 

Mescid-i Haram tarafındaki girişte hemen sağ tarafta belli belirsiz iki mezardan birisi Hz. Fatımat‘üz Zehra validemize aitken, solundaki ise Efendimizin amcası Hz. Abbas‘a ait. Hemen doğusunda ise Hz. Ali‘nin oğlu, Hz. Hüseyin, Hz. Hüseyin‘in oğlu Zeynel Abidin Zeynel Abidin‘in oğlu Muhammed Bakır (ra) ve onun oğlu Caferi Sadık‘ın kabirleri var. Efendimizin kızları Zeynep Rukiye ve Ümmü Gülsüm‘ün kabirleri ise Hz. Abbas‘ın kabirinin sonunda yer alıyor.

Peygamber Efendimizin kızlarına ait mezarların sol kısmında yani kuzeyinde ise Hz. Aişe, Sıddıka, Hafsa, Sevde, Zeynep binti Cahş, Ümmü Habibe Ümmü Seleme, Cuveyriye ve Safiye validemiz medfun bulunuyorlar.

Peygamberimizin SAV hanımları

Bunların solundaki iki dikdörtgeni andıran bölümde ise Efendimizin süt kardeşi Süfyan Bin Harise ve Hz. Ali‘nin kardeşi Akil (ra) yatıyor. Giriş kapısının önündeki patikayı takip edip mezarlığın ortasına vardığımızda diğer mezarlara göre çevrilmiş ve biriketlerle dikdörtgen bir mezarı gösteren yapı ise, Hz. Osman Bin Affan Efendimize ait. Solundaki yani kuzeyindeki yolun solunda yer alan yerde ise Peygamber Efendimizin süt annesi Halime-i Sadiyye validemiz medfun.

Giriş kapısının solunda ise Abdulmuttalib‘in kızları yani Efendimizin halaları Safiye, Atika ve Ümmü Benun yer almakta, az ilerisinde iki yol ayırımında ise Şeyhül Kurra Nafi ve Maliki mezhebinin kurucusu İmam Malik medfun. Daha ilerisinde (doğusunda) 18 aylıkken vefat eden Efendimizin oğlu İbrahim yatmakta. Ve daha nice şehidler gaziler sahabiler, veliler bu baki cennet kentinin sakinleri olarak.

Peygamberimizin SAV kızları

Mescid-i Nebevi‘nin hemen yanı başında yüksek ve kalın demir korkuluklarla koruma altına alınan binlerce sahabenin medfun olduğu Cennetül Baki kabristanı sabah namazından sonra ve ikindi ve akşam arası kerhen ziyarete açılıyor. Kerhen; çünkü koruma görevlileri ziyaretten fazlaca memnun değiller.

İnsanın buram buram Asr-ı Saadet‘i solukladığı bu alanda bütün mezarlar âdeta düzlenmiş, sadece baş tarafını gösteren yassı bir taş konmuş, onların çoğu da yerinde değil. Mezhepleri gereği hiçbir mezarı ülkemizdekine benzer yapmayan Suudiler, hiçbir mezara isim, numara, kroki vb. belirti koymamaya özen gösteriyorlar.

1926’da Cennetü’l-Muallâ’daki bütün türbeler yıktırılarak mezar taşları kaldırılmıştır. Bugün de Mekke’nin Mezarlığı olan Cennetü’l-Muallâ’da hiçbir türbe ve mezar taşı bulunmamaktadır. Buradan alınan mezar taşları Riyad’a götürülerek müzeye konulmuş ve 2004 yılında Talim ve Terbiye Bakanlığı’nın çıkarmış olduğu bir kitapta 591 mezar taşı metin ve resimleriyle beraber neşredilmiştir.

Bugün de hiçbir türbe ve mezar taşının bulunmadığı Cennetü’l-muallâ yine mezarlık olarak kullanılmaktadır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.