Medrese, eğitim-öğretim faaliyetlerine tahsis edilen ve bu amaçla gerekli unsurların sağlandığı belirli mekanlara verilen özel bir anlamı ifade etmektedir. İslam Eğitim Tarihinde ilk medresenin nerede, ne zaman ve hangi şartlarda ortaya çıktığına dair kesin bir bilgiye ulaşılmış olduğunu söylemek oldukça iyimser bir tahmin olur[1]. Fakat medreselerin esas ortaya çıkış yerinin miladi dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru Horasan ve Türkistan bölgelerinin olduğu bilinmektedir. Açıkçası şu ana kadar yapılan araştırmalar İslam dünyasındaki medreselerin her İslam ülkesinde farklı zamanlarda ve farklı şartlar altında doğduklarını da ortaya koymuştur. [2]
Ders Programları
Kur’an, Hadis ve Arapça öğretimi ilk zamanlardan itibaren camilerde yapılmaktaydı. Kuruluşundan itibaren camilerde ders halkaları teşekkül etmeye başlamıştır. Bu manada camilere ilk eğitim müesseseleri de denilebilir. Müslümanların fethettikleri yerlerde inşa ettikleri camiler gerek ibadet merkezi gerekse eğitim kurumları olarak büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. [3] Zamanla Fıkıh ve İlahiyat alanlarındaki gelişmeler neticesinde bu konularla ilgili dersler de camilerde okutulmaya başlanmıştır. Bu ilgi dallarının hepsinin bir arada okutulduğu camiler olduğu gibi birinin veya birkaçının bir arada okutulduğu camiler de vardı. Camilerde islamî ve lisanî bilimler dışında aklî bilimler de okutulurdu. Meselâ El-Ezher camisinde tıp okutulduğundan bahsedilmektedir. Fakat Felsefe camilere girememiştir. Ancak İspanya’da okutulduğu ve yakalananların şiddetle cezalandırıldıkları bilinmektedir. [4]
Medreseler, Türklerin İslam kültürüne kazandırmış oldukları genel öğretim müesseseleridir. Fıkıh okutmak için kurulmuşlardır. Şii mezhebine mensup olanlar Darü’l İlimleri kurarlarken sünniler de medreseleri kurmuşlardır. Dolayısı ile şii mezhebi mensupları sünnilerin kurdukları medreselere girememişlerdir. Bu nedenle Farsça da belirli bir döneme kadar medrese programlarında yer alamamıştır. Sünni- ler, her dört sünni mezhebi için ayrı ayrı medreseler kurdukları gibi, bunlardan bir kaçının bir arada olduğu medreseler de kurmuşlardır. [5] Ayrıca medreselerin dışında Hadis okutan Dârü’l-Hadisler de kurulmuştur ki, bu tür medreseler bir tür ihtisas medresesi niteliğindeydir.[6] Medreselerde Fıkıh’tan başka Kur’an, Hadis, Tefsir, Kelam, Ferâiz gibi islami; Nahiv, Sarf, Lûgat, Maânî , Badi, Beyan, Adap gibi lisanî; Hesap, Hendese, Mantık, Hikmet, Tıp, Heyet, Felsefe gibi aklî ilimlere ait olan dersler okutulmaktaydı. Bu bilimlerin birçoğunu bir arada okutan medreseler olduğu gibi, birisi veya bir kaçını okutan medreseler de bulunmaktaydı. Meselâ Selçuklularda Konya’daki Sırçalı Medrese’de Fıkıh, İnce Minareli Medrese’de Hadis, Çankırı, Kayseri, Sivas medreselerinde Tıp, Kütahya ve Kırşehir medreselerinde Heyet ve Nücum okutulmaktaydı. Yine Osmanlılar döneminde Bursa’da Dârü’t-Tıp, Edirne’de Dârü’l-Hadis adlarıyla ihtisas medreselerinin kurulduğu bilinmektedir.
İslam dünyasında medreselerde okutulan derslerin ekseriyetini islamî bilimler teşkil etmekteydi. Bunun en güzel delili ise medreselerin kuruluş amacında gizlidir. Müspet ilimler, islamî bilimlerin yanında daima ikinci planda kalmıştır. Müspet ilimlerin öğretimi genellikle özel kişiler, rasathaneler ve hastaneler aracılığıyla yapılmaktaydı.[7] Fakat Timur’dan sonra tahta geçen Şahruh Mirza (13771447), Şahruh Mirza’nın oğlu Uluğ Bey, Timur’un torunu Şeyh Ömer’in oğlu Hüseyin Mirza Baykara, Şahruh Mirza’nın oğlu Baysungur (1397-1433), Sultan Babür (1483-1530) dönemlerinde gerek lisanî gerekse aklî ve naklî ilimlerin gelişimi son derece hızlı olmuş, bunların içersinde özellikle müspet ilimler diye nitelendirdiğimiz aklî ilimler önemli gelişme göstermiştir. Bu dönemde Selahattin Musa (Kadızade Rûmî), Gıyasettin Cemşit, Ali Kuşçu, Ali Şir Nevâi, Fethullah Şirvani gibi aklî ve lisanî ilimlerde ün yapmış alimler yetişmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda medreseler birer genel öğretim kurumlan oldukları için medreselere sıbyan mekteplerini bitirenler ile Dârü’l-Hüffâzlarda veya evlerde özel bir şekilde okuma-yazma öğrenmiş ve ergenlik çağına gelmiş gençler kabul edilirdi. Kız çocukları medreselere devam edemezlerdi. Aynı zaman hiç o- kuma-yazma bilmeyen erkekler de medreselere devam edebilirlerdi. Öğrenciler medresede barınır, medreselerin imarethanelerinde yer içerlerdi. Aynı zamanda medreseler yatılı olup öğrencilere burs da verilirdi. Tüm bu hizmetler meccani (parasız) olarak yürütülürdü. Fatih Sultan Mehmet devrine kadar medreselerdeki derslerin nasıl bir sırayla verildiği, bu derslerde sınıf ve devre sistemlerinin bulunup bulunmadığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Fatih İstanbul’un fethinden sonra burada Sahn-ı Seman medreselerini kurdurmuş, [8] bu medresede islamî ilimlerin yanı sıra müspet ilimlerin de tahsilini yaptırmıştır. Özellikle Uluğ Bey’in (13941449) ölümünden sonra XV. yüzyılın ikinci yarısından sonra Semerkant ve çevresindeki bilim adamlarının gelmeleriyle Fatih medreselerinde müspet bilimlerin öğretimi daha da önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Ali Kuşçu, Fatih medreselerinde müspet ilimlerin öğretiminde önemli bir rol oynadığı gibi, Fethullah Şirvani de Anadolu’da halka ve öğrencilere verdiği dersler ile büyük hizmette bulunmuştur. Fatih devrinde hazırlandığı tahmin edilen Kânûn-ı talebe-i ulûm adı verilen tâlimâtnâme gereğince müderrislerin derecelerine göre okutacakları derslerle ilgili şu esaslar getirilmiştir:
En alt seviyede bulunan müderrisler; şerh-i metâlî, şerh-i tavâlî, mutavvel, hâşiye-i tecrid, bir üst kademedeki müderrisler; miftâh, bir derece daha üst kademede bulunan müderrisler; miftâh, yine bir derece üste yer alan müderrisler; telvîh, en üst seviyede bulunan müderrisler ise şerh-i adûd, hidâye, keşşâf, kadı, beydavî ve kendi seçtikleri kitapları okutacaklardır.[9] Diğer bir ifade ile, Fatih medreselerinde okutulan derslerin isimlerini şu şekilde belirtmemiz de mümkündür:
Fatih medreselerinde okutulan derslerin isimleri
Dini bilimler:
İlm-i Kur’an, İlm-i Hâdis, İlm-i Fıkıh, Akaid ve Tefsir Dersleri
Fen ve Beşeri Bilimler:
Kelâm, Mantık, Belâgât, Lûgât, Hahiv, Hendese, Hesap, Heyet, İlm-i Hikmet, Tarih ve Coğrafya. [10]
Kanuni Sultan Süleyman İstanbul’da Mimar Sinan’a Süleymaniye Camii ve Külliyesini yaptırmıştır. Süleymaniye Medreseleri adıyla anılan bu medreselerde de verilen eğitimin temelinde aklî ve naklî ilimler yer almakla birlikte, müspet ilimlerin önemi daha da artmıştır. Kanuni, ordusunun tabip, cerrah ve mühendis ihtiyacını karşılamak üzere bir Tıp medresesi ve Darüşşifa, Riyaziyat öğretimine mahsus dört tane medrese ayrıca Hadis alanında lisansüstü düzeyde öğretim yapan bir ihtisas medresesi kurmuştur. Böylece müspet ilimlerin öğretimi Fatih medreselerinde verilen eğitime paralel olarak Süleymaniye medreseleri ile takviye edilerek artmış ve önemini XVI. yüzyılda da korumuştur. Mesela Fatih devrinde kabul edilen esaslara göre İptida-i Hariç medreselerinde icap ediyorsa alfabeden başlayarak okuma-yazma öğretildikten sonra İlmihal, Kur’an, Yazı, Dört Temel İşlem öğretilirdi. Sonra hariç ve dahil medreselerinde “mukaddemât-ı ulûm” denilen Sarf (Gramer), Nahiv (Sentax), Va’z, İstikâk-i Tesis ve Şerhi (Geometri), Hesap, Münâ- zara, Mantık... gibi dersler; Sahn-ı Seman’da ise Kelâm, Ferâiz, Fıkıh, Usûl-i Fıkıh, Tefsir, Edebiyat... gibi dersler; Süleymaniye Medreselerinde Tıp, Tabiat, Riyaziyât, Heyet...gibi dersler okutulurdu. Bu dersler, her biri için esas tutulmuş bir veya birkaç kitap üzerinden takrir yoluyla yapılırdı. Dersler, bu kitapların adıyla anılırdı. Bu kitapların izahları için Türkçe veya Arapça haşiye ve şerhleri vardı. Derslerin muhtasar hali medreselerin alt basamaklarında, mufassalları da üst basamaklarında okutulurdu.
15. yüzyılın ortalarından itibaren o döneme kadar taassup ve ilim düşmanlığının zulmü altında ezilen Avrupa’da Rönesans denen dünyaya bakışta, sanat, edebiyat ve bilimde çok güçlü bir uyanışın başladığı görülür. Bu hareket 16. ve 17. yüzyıllarda daha da gelişir.[11] İslam dünyasında ise XVI. asrın ikinci yarısından sonra düşünceye dayalı aklî ilimlere karşı bir soğukluk ve düşmanlık ortaya çıkmış, müspet ilimler naklî ilimlerin arkasına atılır hale gelmiştir. Yine bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı’da ilmî gelişmelerin hız kazanması ve sonuçların bariz olarak görülmesi Osmanlı ilim adamlarında bir takım tereddütler yaratmış, bu tereddüt de onların islamî ilimlere (naklî ilimler) doğru yönelmelerine ve aklî ilimleri ikinci plana atmalarına neden olmuştur. Bu durumun ortaya çıkmasında Ortaçağ İslam dünyasındaki ilmî çalışma temposunun tedrici olarak gerilemeye başlamasının etkisi büyük olmuştur.[12] İlim, din telifinin başarıyla sonuçlandırılamaması sonucu ilk dönemlerdeki hızlı gelişme yerini önce duraklama daha sonra da gerilemeye bırakmıştır.
İslam dünyasında aklî ilimlerin gerilemesinde ve programlardan kısmî ölçüde çıkarılmasında yapılan ilim tasniflerinin de önemli tesirinin olduğu ileri sürülebilir. Örneğin XVII yüzyıldan itibaren Gazali, ilimleri dinî ve dinî olmayan ilimler olarak ikiye ayırmış, Matematik, Mantık, Kelam ve Tabiiyat’tan oluşan Felse- fe’yi müstakil bir ilim olarak ele almamıştır. Öğretimde önceliği dinî ilimlere vermiştir. Genel olarak aklî ve felsefî ilimlere karşı soğukluk ve ihtiyatlı tutum olarak nitelendirilebilecek bu anlayış, daha sonraları Osmanlılar devrinde yetişen ulemanın üzerinde önemli tesirler meydana getirmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, Gazali’nin Felsefeye karşı takındığı bu ihtiyatlı tutum, sonraki yıllarda bu ilimlere karşı, belki de yanlış anlama ve yorumlamadan kaynaklanan soğukluğun ve tepkinin başlangıcı olmuştur.[13]
Medrese programlarındaki yetersizlik ve gerilemeyi sadece Felsefe, Fen ve Matematik bilimleri ile sınırlamamak gerekir. Zira aynı dönemden sonra medreselerde Kelam gibi din bilimleri de ihmal edilmiş,[14] meseleler naslara ve otoriteler dayanılarak izah edilir hale gelmiştir. 1869’da devrin Şeyhülislamının isteği üzerine hazırlanan ve İstanbul medreseleri hakkında bilgi veren belgede, medreselerde okutulmakta olan dersler arasında Matematik ve Fen Bilimlerinin yanı sıra Tefsir ve Hadis ilimlerine de yer verilmemiştir.[15] Dolayısıyla medreseler sadece Fıkıh ve Arapça öğretimine münhasır kalarak yetersiz ve verimsiz hale getirilmişlerdir. Öğretim faaliyetlerinde belirli kitapların ele alınıp bunların Aristo mantığına göre şerh ve tefsir edilerek anlamdan çok lafza önem verilmesi,[16] düşünce, muhakeme ve tecrübeye dayalı ilimlerin programdan çıkarılması, düşünen ve araştıran insan yetiştirmekten uzaklaşıp sadece belirli bilgilerin öğretilmesine neden olmuş, bu durumdan şikayetçi olan Katip Çelebi bu konuda şu sözleri söylemiştir.[17]
“Lakin nice boş kafalı kimseler İslamlığın başlangıcında bir maslahat için ortaya konan rivayetleri görüp cansız taş gibi akıllarını kullanmadan salt taklit ile donup kaldılar. Aslını sorup düşünmeden red ve inkar eylediler. Felsefi ilimleri kötüleyip yeri-göğü bilmez cahil iken bilgin geçindiler. Onlar Allah’ın göklerdeki ve yerdeki o muazzam mülk-i saltanatına, Allah’ın yarattığı herhangi bir şeye belki ecellerinin yaklaşmış olduğuna da bakmadılar. Yere ve göğe bakmayı öküz gibi göz ile bakmak sandılar.”
Katip Çelebi’nin yukarıda belirttiği donukluk, medreselerde talebelerin asıl kaynaklar yerine bunların şerh ve haşiyelerinin çok fazla miktarda okutulmasına, talebelerin belirli konular içersinde sıkışıp kalmalarına, zihinlerinin gereğinden fazla yorulmasına, dolayısıyla ilmî verimin düşmesine yol açmıştıri[18] Önceki dönemlerde dersler ana kaynaklardan okutulurken daha sonraki yıllarda bunların yerini şerh ve haşiyeler almış, bunların sayısı giderek artınca öğrencilerin yükü de buna mukabil olarak artış göstermiştir. Neticede kimi ilimlerin öğretiminden vazgeçilmiş, kitapların da yarısı veya üçte biri okutulur hale gelmiştir. Bunların yanı sıra öğretimde basitten zora doğru yani tedricilik usûlünün terk edilmesi, ilmî verimin düşmesi sürecinde etkili bir rol oynamıştır. Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere medrese ders programlarında görülen olumsuzluklar, medreselerin gerilemesine yol açmış ve medreselerde yapılan tartışmaların, nelerin insanı dinden çıkaracağına nelerin ise çıkarmayacağına dönüşmesine neden olmuştur. Oysa aynı yüzyılda Batı’da G. Galilei ve R. Descartes “dinsel otorite zihniyetini” yıkmakta, Thomas Hobbes ve Leibniz bilginin kaynağının deney ve akıl olduğunu savunmaktaydılar. Özgür düşünme ve bilimsel metot sayesinde yeni bilimler ve gerçekler, analitik geometri, genel çekim kanunu, kan dolaşımı bulunmuş, kimya ve tıp alanında da büyük ilerlemeler sağlanmıştı.
Osmanlı İmparatorluğu’nda medreselerin ders programları açısından gerilemesinde bazı devlet adamlarının da etkisi olmuştur. Onlar, medreselerde ders programlarından aklî fenlerin çıkarılmasına göz yummuşlar hatta aklî fenlerin oku- tulmamasını hoş görmüşlerdir. Bu dersleri okutan müderrisleri hor gördükleri gibi, onları medreselere müderris olarak atamayarak bu olumsuz hareketi teşvik de etmişlerdir. Dolayısıyla devletin askeri ve yönetim alanında ihtiyaç duyduğu memurları yetiştirmek üzere yeni okullar kurulmuş, devlet, bu okulları destekleyip geliştirmiş, medreseleri ise yüz üstü bırakmıştır.[19] Özellikle bu durum II. Mahmut (1808-1839) ve Tanzimat döneminde kendisini göstermiştir. Bu dönemlerde modern tarzda mekteplerin açılması ve Osmanlı İmparatorluğu’nun batılılaşma süreci içerisine girmesi sonucu, hukuk ve eğitim alanlarında yapılan yenilikler karşısında medreseler ikinci planda kalmış, kendi başına bırakılmıştır. Bu uygulama mektep- medrese kavgasını yaratmış, eğitim sisteminin düalist bir yapı arz etmesine neden olmuştur.
II. Meşrutiyet döneminde medreselerin programlarının yeniden düzenlenmesiyle ilgili devrin yönetici, idareci ve aydınları arasında çeşitli tartışmalar yapılmış ve görüşler açıklanmıştır. Bunların en önemlisi devlet eliyle resmi kanaldan yayınlanan “Medâris-i İlmiye Nizâmnâmesi”dir. 26 Şubat 1910 yılında yayınlanmıştır.[20]
Medâris-i İlmiye Nizâmnâmesi ile medreselerde okutulması kararlaştırılan dersler
1. Yıl: Sarf (Emsile, Bina, Maksud, Nüzhet et-Taraf fi İlmu’s Sarf), Talimu’l-Müteallim, Talim-i Kur’an ve Tecvîd, Hat, İmlâ, Sarf-i Osmanî ve Kavaid-i Farisî, Muhtasar Hesap.
2. Yıl: İlm-i Nahv (Avamil İzhar), Fıkıh (Merakiyi’l-Felah), Şuzuru’z-Zeheb, Talim-i Kur’an, Kavaidü’l-Arabî, Gülistan (Farsça), Hesap, İmlâ, Kavaid-i Osmanî
3. Yıl: Nahiv (Molla Câmi, Mugni’l-Lebib), Fıkıh (Mülteka), Şafiye, Vaz’, İnşa, Mebadi-i Hendese, Hesab.
4. Yıl: Nahv-i İkmal, Şâfiye, Mültekâ, Alâka, İsagoci, Muhtasar Coğrafya, Hendese, İnşa, Cezerî..
5. Yıl: Fenan, Ma’ani, İlm-i-Aruz ve’l-Kavâfi, İlm-i Ferâiz, Coğrafya-i Umumî Cebr ve’l-Kitabet.
6. Yıl: İlm-i Mantık (Şemsiye ve el-Kutb), Meani (Muhtasar ve Siyalkuti’nin başlarından), Kaside-i Bürde, Muallakat, İlmi-i Krae, Hikmet, Kitabet-i Arabiye, Usûl-i Tercüme.
7. Yıl: Kutb, Şerh-i Akaid, Usûl-i Fıkıh, Şerhü’l-Menar, Şerhu’l-Veciz, Adab-ı Münazara, Makamat-ı Harirî, Hikmet-i Cedide, Hey’et, Kimya, Mevâlid.
8. Yıl: Şerh-i Akâid (Hayalî ile beraber yarısı), Meşarık’ûl- Envar, Şerhu’l-Menar, Şerhu’l-Veciz, Usûl-i Hadis, Makamat-ı Harirî, Usûl-i Sak, Tarih-i İslam, Kozmoğrafya (Hey’et), Mevâlid,
9. Yıl: Hikmet-i Sa’diye, Meşarıku’l-Envar, Tefsir-i Beydâvi, Divân-ı Hamâse, Usûl-i Hadis, Siyer, Tarih ve Coğrafya-i Umûmî
10. Yıl: Celâl ma’ Gelenbevî, Milel ve Nihel, Muhtasar Fasıl, Tefsir-i Beyzâvî, Mufassal Tarih-i Osmanî, Mufassal Coğraf- ya-i Osmanî, Coğrafya-i Umumî.
11-12. Yıllar: Hidâye, Sahih-i Buharî veya Sahih-i Müslim, Tefsir-i Beyzâvî, Mufassal Tarih-i Osmanî, Mufassal Coğrafya- i Osmanî, Coğrafya-i Umumî.
Yukarıdaki tabloda da görüleceği üzere Medâris-i İlmiye Nizâmnâmesi’nin getirdiği en önemli yeniliklerin başında medrese ders programlarına fen, matematik ve sosyal bilimler derslerinin ilave edilmesi gelmiştir.
1 Ekim 1914 yılında yayınlanan ”Islah-ı Medâris Nizâmnâmesi ile bütün medreseler Darü’l-Hilafetü’l-Aliye Medresesi adı altında birleştirilerek medreseler her birinin öğretim süresi dörder yıl olan Tâli Kısm-ı Evvel, Tâli Kısm-ı Sâni, Kısm-ı Âli olarak üç kısma ayrılmıştı.[21] Nizâmnamenin medreseler için öngördüğü ders programı şu şekildeydi.[22]
Tâli Kısm-ı Evvel:
1. Sınıf: Kur’an-ı Kerim, Lisan-ı Arabî (Sarf, Nahiv, Mukâleme), Elsine-i Ecnebiye (Almanca, Fransızca, Rusça), Tarih-i İslam, Coğrafya-i Umumî, Hesap, Hüsn-i Hat, Terbiye-i Bedeniye.
2.Sınıf: Kur’an-ı Kerim, Lisan-ı Farisî, İslam Tarihi, Coğrafya- i Umumî, Hesap, Hendese, Hüsn-i Hat, Resm-i Hattî, Terbiye-i Bedeniye, Elsine-i Ecnebiye.
3. Sınıf: Kur’an-ı Kerim, Fıkıh, Lisan-ı Arabî, Türkçe, Lisan-ı Farisî, İslam Tarihi, Coğrafya-i Osmanî ve İslamî, Hendese, Cebir, Müsellesat, Fizik, Kimya, Terbiye-i Bedeniye, Elsine-i Ecnebiye.
4. Sınıf: Kur’an-ı Kerim, Fıkıh, Lisan-i Arabî, Türkçe (İnşâ ve Edebiyat), İslam Tarih-i Umumî, Cebir, Müsellesat, Fizik, Kimya, Hayvanat, Nebatat, Terbiye-i Bedeniye, Elsine-i Ecnebiye
Tâli Kısm-ı Sâni:
5. Sınıf: Kur’an-ı Kerim, Fıkıh, Lisan-i Arabî, Türkçe, İslam Tarihi, Tarih-i Umumî ve Türk Tarihi, Mihanik, Fizik, Kimya, Hayvanat, Maadin ve Tabakat, Terbiye-i Bedeniye, Elsine-i Ecnebiye.
6. Sınıf: Kur’an-ı Kerim,, Maâni-i Kur’an-ı Kerim, Fıkıh, ilm-i Tevhit, Felsefe, Lisan-i Arabî, Türkçe, Osmanlı Tarihi, Heyet, Hıfzısıhha ve Tedavi-yi İptidâî, Terbiye-i Bedeniyye, Elsine-i Ecnebiye.
7. Sınıf: Kur’an-ı Kerim,, Maani-i Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif, Fıkıh, Usûl-i Fıkıh, İlm-i Tevhit, Felsefe, Lisan-i Arabî, Türkçe, Osmanlı Tarihi, Malûmât-ı İktisâdiyye ve Maliye, Terbiye-i Bedeniye, Elsine-i Ecnebiye.
8. Sınıf: Kur’an-ı Kerim,, Maani-i Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif, Fıkıh, Usûl-i Fıkıh, İlm-i Tevhit, Felsefe, Lisan-i Arabî, Türkçe, İlm-i Terbiye, Malûmât-ı İktisadiye, Elsine-i Ecnebiye
Kısm-ı Âlî
1. Sınıf: Hadis, Usûl-i Hadis. Fıkıh, Usûl-i Fıkıh, İlm-i Kelam, Felsefe, İlm-i Terbiye, Edebiyat-ı Arabiyye, Elsine-i Ecnebiye.
2. Sınıf: Tefsir, Hadis. Fıkıh, Usûl-i Fıkıh, İlm-i Kelam, Felsefe, İlm-i Ferâiz, Hukuk ve Kavanin, Edebiyat-ı Arabiye, Elsine- i Ecnebiye.
3. Sınıf: Tefsir, Hadis. Fıkıh, Usûl-i Fıkıh, İlm-i Kelam, Felsefe, İlm-i Feraiz, Hukuk ve Kavânin, Edebiyat-ı Arabiyye, El- sine-i Ecnebiye.
4. Sınıf: Tefsir, Hadis. Fıkıh, Usûl-i Fıkıh, İlm-i Kelam, Felsefe, İlm-i Feraiz, Hukuk ve Kavanin, Edebiyat-ı Arabiye, Elsi- ne-i Ecnebiye.
Medreseler bu şekli aldıktan sonra Darülfünûn’daki “Ulûm-ı Aliye-i Diniye Şubesi” kapatılmıştır. [23] Bu programın daha önceki programlardan ayrılan en önemli yanları; Türk Dili, Tarihi ve Coğrafyası ile fen bilimlerinin öğretimine daha geniş yer vermesi ve ilk defa olmak üzere medreseye gayr-i müslim dilleri (Almanca, İngilizce, Fransızca, Rusça) ile Beden Eğitimi dersinin girmesini sağlamasıdır.[24] Yine bu programda dersler kitap adları ile değil bizzat ihtiva ettiği bilimlerin adları ile verilmiştir. Islâh-ı Medâris Nizâmnâmesi bu özellikleri ile geleneksel medrese kuruluş yapısı ve ders programları konusunda köklü ve düzenli yenilikler getirmiştir. Nitekim yeni getirilen bu usûl, bazı küçük değişikliklerle medreselerin kaldırılmasına kadar devam etmiş, hatta Cumhuriyet döneminde kurulan İmam Hatip okulları ve İlahiyat fakültelerinin programlarına da örnek teşkil etmiştir. [25]
Yrd. Doç. Dr. Mustafa ŞANAL
Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi
İlköğretim Bölümü Öğretim Üyesi, KAYSERİ
e-mail: sanalm@erciyes.edu.tr
---------------------------------------------------
[1] Mustafa Şanal, Kuruluşundan Ortadan Kaldırılışlarına Kadar Olan Süre İçersinde Medreseler, Milli Eğitim, Sayı: 143, Ankara 1999, s.123.
[2] Ersoy Taşdemirci, Medreselerin Doğuş Kaynakları ve İlk Zamanları, Erciyes Üniversi-tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:2. Kayseri 1989, s.78.
[3] Ziya Kazıcı, İslam Müesseseleri Tarihi, İstanbul 1995, s.225.
[4] Ersoy Taşdemirci, Cumhuriyet Dönemi Türk Milli Eğitim Politikasının Ana Devreleri Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma (Yayınlanmamış Doktora Tezi), A.Ü. Sos. Bil. Ens-titüsü Ankara 1984, s.225.
[5] Ahmet Çelebi, İslam’da Eğitim-Öğretim Tarihi, Damla Yayınevi İstanbul 1983, s.111-120.
[6] Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1993’e), Kültür Koleji Yayınları İstanbul 1994, s.64.
[7] Saffet Bilhan, Eğitim-Bilim-Sanat, Diyanet Yayınları, İstanbul 1989, s.33-50.
[8] Fahri Unan, Kuruluşundan Günümüze Fâtih Külliyesi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2003, s.61-68.
[9] Kenan Yakupoğlu, Osmanlı Medrese Eğitimi ve Felsefesi (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1997, s.81-82.
[10] Fahri Unan, Kuruluşundan Günümüze Fâtih Külliyesi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2003, s.337-356; Mehmet Saray, İstanbul Üniversitesi Tarihi (1453-1993), E-debiyat Fakültesi Basımevi İstanbul 1996, s.22.
[11] Aydın Sayılı, Ortaçağ İslam Dünyasındaki İlmi Çalışma Temposundaki Ağırlaşmanın Bazı Temel Sebepleri(Avrupa ile Mukayese), D.T.C.F. Felsefe Araştırmaları Dergisi, Cilt:I, Ankara 1963, s.5-69.
[12] Zeki Salih Zengin, Osmanlı Medreselerindeki Gerilemenin Sebep ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme, Vakıflar Dergisi, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, XXVI. Sayıdan Ayrı Basım, Ankara 1997, s.401.
[13] Zengin, a.g.m., s.402.
[14] M. Sait Yazıcıoğlu, XV .- XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreselerinde Kelam Eğitiminin Tenkidi, İslami İlimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:IV. Ankara 1980, s.291-292.
[15] Mübahat Kütükoğlu, 1865’de Faal İstanbul Medreseleri, Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı:7-8’den Ayrı Basım, Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul 1977, s.1-13.
[16] Faik Reşit Unat, Türkiye Eğitim Siteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, , M.E.B. Ya-yını, Ankara 1964, s.6.
[17] Zengin, a.g.m., s.404.
[18] Şevketî, Medâris-i İslamiye Islahat Programı, Harbet Matbaası, İstanbul 1329, s.25.
[19] Mustafa Ergün, II. Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri (1908-1914), Ocak Yayın-ları Ankara 1996, s.328.
[20] Mustafa Ergün, II. Meşrutiyet Döneminde Medreselerin Durumu ve Islah Çalışmaları, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt:30, Sayı:1-2. Ankara 1982, s.79-80.
[21] Islah-ı Medâris Nizâmnâmesi, Düstur VI, s.1325-1330.
[22] Ersoy Taşdemirci, Osmanlı İmparatorluğu’nda Medreselerin Bozulmaları, Medresele-ri Islah Etme Teşebbüsleri ve Kapatılmaları, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-titüsü Dergisi, Sayı: 4, Kayseri 1990, s.537-538.
[23] Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, Cilt:I-II, Eser Matbaası, İstanbul 1977, s.129.
[24] Ergin, a.g.e., s.121-129.
[25] Hasan Cicioğlu, Türkiye Cumhuriyetinde İlk ve Orta Öğretim, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Ankara 1985, s.297-299.
-----------------------
KAYNAKLAR
Adıvar, A. (1991), Osmanlı Türklerinde İlim, İstanbul, Remzi Kitabevi.
Akgündüz, H. (1997), Klasik Dönem Osmanlı Medrese Sistemi, İstanbul, Ulusal Yayınları.
Akyüz, Y. (1994), Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1993 ’e), İstanbul, Kültür Koleji Yayınları.
Atay, H. (1983), Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, İstanbul Dergah Yayınları.
Baltacı,C. (1976), XV-XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul İrfan Matbaası.
Bilhan, S. (1989), Eğitim-Bilim-Sanat, İstanbul , Diyanet Yayınları.
Cicioğlu, H. (1985), Türkiye Cumhuriyetinde İlk ve Orta Öğretim, Ankara , Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları,
Çelebi, A. (1983), İslam’da Eğitim-Öğretim Tarihi, İstanbul Damla Yayınevi.
Ergin, O. (1977), Türk Maarif Tarihi, Cilt:I-II, İstanbul , Eser Matbaası.
Ergün, M. (1981). “Örgün Eğitimin Kurulmasında Medreselerin Rolü”, Ankara, Türkiye I. Din Eğitimi Semineri, s.54-58.
Ergün, M. (1982), “II. Meşrutiyet Döneminde Medreselerin Durumu ve Islah Çalışmaları”, Ankara, A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt:30, Sayı:1-2, s.59-89.
Ergün, M. (1996), II. Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri (1908-1914), Ankara, Ocak Yayınları.
Islah-ı Medâris Nizâmnâmesi, Düstur VI, s.1325-1330.
Kazıcı, Z. (1995), İslam Müesseseleri Tarihi, İstanbul , Kayıhan Yayınları.
Kütükoğlu, M. (1977), 1865 ’de Faal İstanbul Medreseleri, Tarih Enstitüsü Dergi-
si, Sayı:7-8’den Ayrı Basım, İstanbul, Edebiyat Fakültesi Matbaası.
Medâris- i İlmiye Nizâmnâmesi, Düstür-II, Tertib-i Sani, Cilt.II, s.127-138.
Muallim Cevdet(Çeviren:Erdoğan Erüz) (1978), Mektep-Medrese, İstanbul, Çınar Yayınları.
Saray, M. (1996), İstanbul Üniversitesi Tarihi (1453-1993), İstanbul , Edebiyat Fakültesi Basımevi.
Sayılı, A. (1963), “Ortaçağ İslam Dünyasındaki İlmi Çalışma Temposundaki Ağırlaşmanın Bazı Temel Sebepleri(Avrupa ile Mukayese)”, Ankara, D.T.C.F. Felsefe Araştırmaları Dergisi, Cilt:I, s.5-69.
Şanal, M. (1999), “Kuruluşundan Ortadan Kaldırılışlarına Kadar Olan Süre İçersinde Medreseler”, Ankara, Milli Eğitim, Sayı:143, s.123-128.
Şanal, M. (2002), “Osmanlı İmparatorluğu’nda Medreselere Kuruluş Sistemi, Organizasyon, Yönetim ve Program Açısından Genel Bir Bakış”, Türkiye Günlüğü, Sayı:69, Ankara. s.78-93.
Şanal,M. (1998), Eşrefzâde Mehmet Şevketî’nin Eğitim Anlayışı ve Görüş le- ri,(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri, Sosyal Bilimler Enstitüsü. s.1-130.
Şevketî, (1329), Medâris-i İslamiye Islahat Programı, Harbet Matbaası, İstanbul.
Taşdemirci, E. (1984), Cumhuriyet Dönemi Türk Milli Eğitim Politikasının Ana Devreleri Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara, A.Ü. Sos. Bil. Enstitüsü.
Taşdemirci, E. (1989), “Medreselerin Doğuş Kaynakları ve İlk Zamanları”, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:2.
Taşdemirci, E. (1990), “Osmanlı İmparatorluğu’nda Medreselerin Bozulmaları, Medreseleri Islah Etme Teşebbüsleri ve Kapatılmaları”, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 4.
Unan F. (2003), Kuruluşundan Günümüze Fâtih Külliyesi, Ankara , Türk Tarih Kurumu Yayını.
Unat, F.R. (1964), Türkiye Eğitim Siteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Ankara, M.E.B. Yayını.
Uzunçarşılı, İ.H.(1988), Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Yakupoğlu, K. (1997), Osmanlı Medrese Eğitimi ve Felsefesi, İstanbul , Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Doktora Tezi).
Yazıcıoğlu, M.S. (1980), “XV .- XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreselerinde Kelam Eğitiminin Tenkidi”, Ankara, İslami İlimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:IV.
Zengin, Z.S. (1993), II. Meşrutiyet Döneminde Medreselerin Islahı ve Din Eğitim (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri, Erciyes Üniversitesi Sos. Bil. Enstitüsü.
Zengin, Z.S. (1997), “Osmanlı Medreselerindeki Gerilemenin Sebep ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme”, Vakıflar Dergisi, Ankara , Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, XXVI. Sayıdan Ayrı Basım, s.401-407.