Hz. Peygamber, Mekke'de güçlükle yürütebildiği İslâmî davete ek olarak Kur’an öğretimiyle de uğraşıyordu. Bu tarzda başlayan eğitim-öğretim faaliyetleri semeresini kısa sürede vermiş ve hicretten iki yıl önce Medine'ye bir Kur’an öğreticisi gönderilmişti. Hz. Peygamber, milâdî 622'de Medine'ye hicret ettiğinde, burada ilk iş olarak bir mescit bina etmiş ve bunun bir bölümünü de "Suffa" veya "Zulle" [1] denen eğitim-öğretim merkezi haline getirmişti.
Rasûlullah zaman zaman mescitte oturur ve çevresinde toplanan ashabına dirtî (Kirli) ve dünyevî konularda bilgi verirdi. [2] Mescitlerde halkaların oluşmasıyla devam eden çalışmalar, İslâm'ın dört halifesi döneminde de geçerliliğini sürdürdü. Halkaların sayısı gün geçtikçe artmış, zamanla halka1 içinde halkalar meydana gelmişti. '' [3]
Emev'iler döneminde de aynı sistemin devam ettiği bildirilmektedir. Ahmed Emin, bu konuda "Emevîlerin medrese tesis ettiklerini bilmiyoruz. O vakitler ilim evlerde ve mescitlerde öğretilirdi" [4]diyor. ;
Özellikle hicri birinci asrı takip eden dönemlerde pek çok İslam âlimi, ülkenin her tarafına yayılmış ve her türlü ilmi öğretmek üzere mescitleri mektep edinmişlerdi [5] Mescitlerde dinî tedrisatın yanı sıra lisan, edebiyat, şiir, tarih, tıp, astronomi ve kozmografya gibi ilim dallarıda öğretilmekteydi.[6]
Abbasilerin ilk dönemlerinde, mescitlerde gerçekleştirilen eğitim-öğretim faaliyetlerine ek olarak, Halife Me'mun devrinde (198-218/813-833), 217/832 yılında Bağdat'ta "Beytü'l-Hikme" kurulmuştu. Philip K. Hitti, bu kurum hakkında şöyle der: "Yükseköğretim alanında İslam’da ilk şöhretli müessese, Halife Me’mun tarafından başşehirde kurulmuştur. Bir tercüme merkezi olarak faaliyette bulunması yanında bu müessese, bir akademi, halka açık bir kütüphane olarak vazife görmüş ve buna bağlı çalışan bir de rasathane kurulmuştur." [7] Beytu 1-Hikme'yi ilk medrese olarak kabul edenler de vardır.[8]
Yine aynı dönemde Bağdat'ta açılan ve Beytü’l-Hikme gibi birer öğretim merkezi olan "Beytü'l-Ilim" ve "Dâru'hîlim" müesseseler!, medreselerin doğuşuna zemin hazırlamıştır.[9]
MEDRESELERİN KURULUŞU
"Medrese" kelimesi, Arapça "derase" kökünden gelmekte olup "ders okunacak yer ve talebenin içinde oturup ders okuduğu bina" anlamına gelir. Çoğulu "medâris"tir. [10]
Abbasîlerin ilk devirlerinde eğitim-öğretim müessesleri için "medrese" kelimesi kullanılmamıştır. Bu kelime ilk olarak III/IX. asırda kullanılmaya başlanmışsa da,[11] medreselerin resmî bir teşekkül olarak devlet eliyle kurulması IV/X. asırda Karahan’ılar zamanında gerçekleşmiştir. Arslan Gazi Tafgaç Han (ö. 426/1035), Merv'de bir medrese yaptırmıştır. Sâmânoğulları ve daha önceki dönemlerde, medreselerin devlet eliyle kurulduğuna dair bir delil bulunmamaktadır. [12]
Bununla birlikte İslâm tarihçilerinin, medresenin ilk kurucusu Nizâmülmülk (ö. 485/1092) üzerinde ittifak ettikleri ileri sürülmektedir.[13] Fakat daha önce Gazneliler tarafından Nişabur'da [14] birkaç medresenin kurulduğu bilindiğine göre,[15] ilk medresenin Nizâmülmülk tarafından kurulduğu hususundaki bilgi ve kayıtlar ihtiyatla karşılanmalıdır. Hatta İslâm tarihinde bilinen ilk medresenin 349/960 yılında, Ebu'l-Velid Hassan b. Muhammed el-Emevî tarafından Nişabur'da yapıldığı da belirtilmektedir. [16] Bütün bunlar göz önünde tutulunca, medresenin kuruluş tarihi hakkında kesin bir hükme varmak güçleşmektedir.
Medreselerin kiminle başlatılacağı konusunda Ahmed Çelebi şu sonuca varır: "En ince teferruatına kadar teknik manada medreseleri ilk kuran Mizâmü'l-Mülk'- dür. Ondan önce ortaya çıkanlara 'medrese' tâbirinin kullanılmasına gelince: Bunlar uzun ömürlü olmayan ve İslâmî hayatta kuvvetli bir iz bırakmayan mahdut ve sathı gayret mahsulü müesseselerdir"[17].
Gerçekten de Nizâmülmülk'ün kurmuş olduğu medrese, herkesin öğrenimini parasız yaptığı, muhtaç talebelere burs bağlandığı,[18] içinde okuyanların yatma, oturma vs. gibi sosyal ihtiyaçlarına cevap verdiği İslam'ın ilk gerçek üniversitesiydi.[19]
Kurucusuna izafeten "Nizâmiye Medresesi" adı verilen, Dicle kenarında 457/1065'te inşasına başlanıp [20] 459/1067'de bitirilen bu medresenin ilk müderrisi Ebu İshak Şirâzi (ö. 476/1083) idi.[21]
Nizâmülmülk zamanında Bağdat'tan sonra İsfahan, Rey, Nişabur, Merv, Belh, Herat, Basra, Amul gibi büyük merkezlerde kurulan ilk medreseler de "Nizâmiye" adını almış, [22] yine onun vezirliği zamanında Musul, Hargird, Tus,[23] Taberistan ve Ceziretü İbn Ömer (Cizre)'de [24] medreseler yapılmıştı.
Nizâmülmülk'den sonra medreseler ile en çok ilgilenen Şam Atabeyi Nured'dın Zengl'dir (ö. 577/1181). Zengi; Şam, Halep, Hama, Humus gibi şehirlerde medreseler inşa etti [25] Ondan sonra Kudüs ve Mısır'da ilk medreseleri yaptıran Selahaddin Eyyubî (ö. 589/1193) gelir. Onun Mısır'da kurduğu medreselerin en önemlisi "es-Salâhiyye”dir. Eyyubi ayrıca Kahire, İskenderiye, Kudüs vs. yerlerde medreseler tesis etti. [27]
Nizâmülmülk ile resmî olarak başlayan medrese inşa etmenin tek ve en önemli sebebi, o sıralarda oldukça kuvvetlenen Batınî propagandasına ve Mısır Fâtımîleri'nin bozgunculuklarına karşı koymaktı. Bu şekilde korunan ehl-i sünnet âlimleri ve sûfıleri,[28] İslâm’ın ve Selçuklu devletinin bünyesini güçlendirmekteydi.
Medreselerin kurulmasına tesir eden diğer bir faktör, mescitlerin eğitim-öğretim faaliyetleri için yeterli olmamasıydı. Çünkü öğrencilerin sayısının gittikçe artması, [29] ders programlarının genişlemesi, artan İslâmî ilimlerin belli bir düzen içinde verilmesi,[30] eğitim-öğretimin mescitlerden medreseye geçişini zorunlu kılmaktaydı. Özellikle kelâm vb. ilim dallarının tedrisi muhâvere, münakaşa ve karşılıklı atışma esasına dayandığından, bu tür öğretim tarzı, mescitlerde olması gereken sessizlik ve huzur prensiplerini altüst etmekteydi. [31] Bu yüzden eğitim-öğretim, mescit ve camilerden bu iş için ayrılmış özel yerlere nakledilmiştir. Buna rağmen camiler birer eğitim-öğretim merkezi olmakta devam etmiştir. Günümüzde adı sık sık duyulan "el-Ezher", bir cami-okul olarak göreve başlamış, sonraları bir üniversite olarak ün kazanmıştır.[32]
Medreselerin tesisinden önce öğretim halkaları, mescitlerin yanı sıra ulema evleri, kitapçı dükkânları vb. yerlerde de kurulurdu.[33] Yine medrese gibi öğretim yapılan kurumlar arasında hangâh, tekke ve hastahaneler [34] de sayılabilir.
Yapı itibariyle medreseler, ilim tahsil edenlerin ikamet etmelerine mahsus odaları ihtiva eden binalar olup genellikle hanlar gibi, ortada bir avluyu ve etrafında odaları içine alır. Daima camilerin civarında bulunur. Talebe burada oturur, yatar ve derslerini camide dinler. Medreselerin avluları ortasında bazen bir şadırvan, odaların önünde de çoğu zaman bir revak vardır. Bazı camilere bitişik olan medreseler de görülür. Bunlar genellikle bir katlıdır. Odaların içine bir kapı aralığı ile girilir ve her birinde bir ocak bulunur. [35]
Mefail HIZLI
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
-----------------------
[1] Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi, çev.: Salih Tuğ, c. II, İst., 1980, s. 828 vd.
[2] Bk. Buhari, İlim, 8, 30, 35, 42.
[3] Da~, M.-öymen, H.R., İslam E~itim Tarihi, Ank., 1976, s. 118.
[4]Ahmed Emin, Fecru'I·İslam, çev.: A. Serdaroğlu, Ank., 1976, s. 253.
[5] Ahmed Emin, a.g.e., aynı yer.
[6] Ahmed Çelebi, İslamda Eğitim öğretim Tarihi, çev.: Ali Yardım, İst., 1983,s. 106-107.
[7] Hitti, P.K., İslam Tarihi, çev.: Salih Tuğ, c. II, İst., 1980, s. 630.
[8] Atay, Hüseyin, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, İst., 1983, s. 30.
[9] Baltacı, Cahid, XV·XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İst., 1976, s. 5.
[10] Pakalın, M. Zeki, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II, 436; Şemseddin Sami, Kamus-i Türkı, I·IV, 1313·1314. ll Dağ·öymen, a.g.e., s. 119.
[12] Sayılı, Aydın, Higher Educatiol in Medieval Islam (Ankara üniversitesi Yıllı·ğı, 1947·48), II, 396.
[13] Zeydan, Corci, Medeniyet-i İslamiyye Tarihi, çev.: Zeki Megamiz, İst., 1329, III, 396. ı
[14] "Nişabur" ismi kaynaklarda, aynı zamanda Nişabur ve Neysabur şeklinde de geçmektedir. ·
[15] Geniş bilgi için bk. Cezar, Mustafa, Anadolu öncesi Türklerde Şehir ve Mimarlık, İst., 1977, s. 299; Baltacı, a.g.e., s. 6.
[16] Atay, a.g.e., s. 31.
[17] Ahmed Çelebi, a.g.e., s. 367.
[18] Ahmed Çelebi, a.g.e., s. 301.
[19] Hitti, a.g.e., II, 630; Mustafa Cezar, ilk Selçuklu medresesinin Tuğrul Bey'in hükümdarlığı zamanında (432-456/1040·1063), Nişabur'da kurulduğunu söyler. Bk .. Cezar, a.g.e., s. 300. .
[20] Köprülü, Fuad, Türk Edebiyatı Tarihi, İst., 1980, s. 183.
[21] Ahmed Çelebi, a.g.e., s. 114.
[22] Akyüz, Yahya, Türk Eğitim Tarihi, Ank., 1982, s. 301.
[23] Cezar, a.g.e., s. 302. ..,
[24] Atay, a.g.e., s. 32. Atay, son iki medresenin bizzat Nizamülmülk tarafından yaptırıldığını belirtir. Bk. aynı yer.
[25] Zeydan, a.g.e., III, 402; Yurdaydın, Hüseyin G., İslam Tarihi Dersleri, Ank., 1971, s. 74.
[26] Hitti, a.g.e., IV, 1065.
[27] Zeydan, a.g.e., III, 402. ·28 Köprülü, a.g.e., s. 183.
[29] Yurdaydın, a.g.e., s. 72.
[30] Tekindağ, M. Şehabettin, Medrese Dönemi, Cumhuriyetin 50. Yılında İstanbul üniversitesi, 197 3, s. 4.
[31] Ahmed Çelebi, a.g.e., s. 109.
[32] Dağ-öymen, a.g.e., s. 118.
[33] Ahmed Çelebi, a.g.e., s. 31.
[34] Bk. Pedersen, J., "Medrese" maddesi, İslam Ansiklopedisi, VIII, 58-60; Ergin Osman, Türkiye Maarif Tarihi, İst., 197 7, I, 2 29.
[35] Atuf, Nafi, Türkiye Maarif Tarihi, İst., 1930, s. 18.