Ey irşad talebinde bulunan kardeşim, Cenab-ı Hakk, seni de bizleri de hakka ve doğruya kavuştursun. Anıin!. Bilesin ki; tevbe, ilim, hal ve fiil denilen üç şeyin bir araya gelmesinden oluşan bir manadan ibarettir.
İlim; günahların zararını ve o günahların kul ile Rabb’ı ve tüm düşünme ve hakikati idrak etme sevgisi arasında, insanlık ruhunun basiretini örten bir perde gibi olduğunu bilmektir. Bunu kesin olarak bilir ve inanırsa, sevdiğine erişememe üzüntüsünden kalbde bir elem hasıl olur. Zira kalp, sevdiğine erişemediğini ne kadar hissederse o kadar üzülür. Sevdiğine erişememe eğer kendi kusurundan ise, daha çok teessüf eder ki, bu üzüntü ve eleme NEDAMET deniyor. Eğer bu elem kalbe galib gelirse buradan diğer bir hal husule gelir ki, buna da geçmişi, geleceği ve şu anı ilgilendiren fiillerine yönelmiş İRADE ve KASIT denir.
İçinde bulunduğu anı ilgilendiren husus, işlemekte olduğu fiili terketmekledir. Gelecekte olan ilgisi, ömrünün sonuna kadar sevdiğine erişmeye mani olan günahı terketmeye azmetmektir. Geçmişle olan ilgisine gelince, eğer o hayırlı bir iş ise, yine hayır ve kaza ile geçmişi telafi etmektir.
Birinci kısım olan ilim; gerçek iman ve sadık yakındır. Burada ise günahların ruh saflığını gideren bir zehir, insanlığın manasını yok eden bir tehlike olduğunu kesin olarak bilmektir. Öyle ki, günahları işlemekte ısrar etmek, kişiyi gerek insanı sıfatlardan çıkarıp, hayvani sıfatlara götürür. Aynı şekilde melekiyyet unsuru, adi hayvanlık unsurunun karanlıklarında yok olur. Böylece ilahi hakikatler kendisine kapanır. Öyleyse, bu gerçek iman nuru kalbde parladıkça nedamet ateşini doğurur. Bundan da elem duyulur. Çünkü iman nurunun parlamasıyla sevdiği ve ülfet ettiği sevgilisinden (ne derece) uzaklaştığını görür. Tıpkı karanlıkta olup da helak olmak üzere olan kişinin çekilen bulutlar ve aralanan hicablar vasıtasıyla, güneş nuruna kavuşup sevgilisini görmesi, aşk ateşinin gönlünü kuşatması ve kurtuluş için bu ateşi körüklemesi gibi...
Tevbe ise, günahların zararını kesin olarak bilmek, geçmişe pişman olmak, geleceği ıslaha azmetmek günahlara bir daha dönmemektir.
Ey doğru yolu arayan kişi, Allah (c.c.) seni de bizleri de hidayete kavuştursun. Amin!.. Bilesin ki insanın tabi olduğu her şehvetten kalbe bir kara leke, ruha bir kir bulaşır. İnsanın nefesinden çıkan buğunun parlak aynaya bulaştığı gibi... Şayet şehvet lekeleri birikirse pas halinde kalbe galebe çalar; Nefeste çıkan buharın aynanın üzerinde biriktiği zaman parlaklığı örtüp, kirlettiği gibi... Nitekim Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’inde:
“Hayır, belki de onların kazanmış oldukları günahlar, kalbleri üzerine galib geldi, günah kiriyle örttü..” (1) buyurmaktadır. Kir ve pas birike birike tabiat haline gelir. Tıpkı buğunun, ayna üzerinde birike birike uzun müddet kaldığı zaman o şeffaf cismin içine nüfuz edip bozduğu ve cila kabul etmez hale getirdiği gibi..
Geçmişte tabi olduğu şehvetleri gelecekte terketmek, günahları telafi için yeterli değildir. Mutlaka kalbe ve ruha işleyen o kirleri mahvetmelidir. Tıpkı buğu ve buharla manzarası siyahlaşmış aynanın parlaması için gerçekte buğu ve buharı kesmenin yetmediği gibi... Şehvet ve masiyetlerin lekeleri kalbi kapladığı gibi, yasakları terk ve emirlere itaatın nuru da kalbi parlatır. Böylece masiyetin kiri itaatın nuruyla yok olur. Nitekim Peygamber Efendimiz (sa.v.) :
“Kötülüğün hemen ardından bir iyilik yap ki onu mahvetsin.” (2) sözüyle buna işaret etmiştir. Öyleyse kul, günahların kötü tesirlerini, onlara tezat ameli terketmeli.
İşte bu hususları iyice kavramak gerekir.
Tasavvufa yönelmenin, ilk anda eski günahlara tevbe etmekle başlayacağı bilinmeli.
teşkil eden hasenelerle mahvetmekten hiçbir zaman müstağni olamaz. İslam’da tevbe, kişinin sıfatlarını değiştirmesine vesiledir. Büyük bir ahlak silahıdır, Onda pişmanlık ve kötü hallerini iyiye tebdil vardır.
TEVBENİN ŞARTLARI:
1- Tevbe eden kimse ilk anda masiyet ehlinden uzaklaşmalı.
2- Allah-u Tealaya isyan eden nefsine, zaruri ihtiyaçlarından başka birşey vermemeli,
3- Hiçbir masiyete dönmemek üzere azmetmeli,4- Kendisini günah işlemeye sevkedecek her türlü
4- Kendisini günah işlemeye sevkedecek her türlü ameli terketmeli.
İşte bu hususları iyice kavramak gerekir. Tasavvufa yönelmenin, ilk anda eski günahlara tevbe etmekle başlayacağı bilinmeli.
Eğer üzerinde kul hakkı var ise, önce onları ödemeye çalışmalı. Bu hususta hak sahiplerinin müsamahasını istemelidir. Zira onların haklarından kurtulmadıkça hayat boyu uğraşıp didinse dahi Allah (c,c.)’a kavuşamaz. (Allah c.c.’ın rızasına nail olamaz.)
Şeyh Muhammed Nurullah El-Cezeri/Tasavvufun Sırları
Tercüme: İbrahim Öztürk
----------------------------------
(59) El-Mutaffifin: 14
(60) Keşfü’l Hafa, c. 1, s. 43, Camiul-ulum, s. 147.