Haberin Kapısı

Nizamda Eşitlik ve Adalet

TASAVVUF

Yaratılış nizamında, kuvvetli ile zayıf, aynı eşitlik esasına bağlanmıştır.

Meselâ, çak zayıf ve cılız bir sivri sinek, büyük bir fili harekete geçirir. Ama fil, kocaman vücuduyla sivrisineğe karşı kendisini savunamaz. Yine küçü­cük bir an, en modem cihazlarla donatılmış alan, en kabiliyetli mühendisleri bile, yaptığı işlerle hayrete düşürmektedir.

Kuşların pençesinden sineklerin iğnesine ve sütçocuğunun yeryüzü beşiğinde isteklerini bildi­ren ağlamasına kadar küçük, büyük hiç bir şey unu­tulmamış, ihmal edilmemiştir. Bunlann “hepsi de, kendi niyaz ve teşbihlerini bilirler.”(l) Bunlann herbiri, kendi mizacına, karakterine, gücüne, ağız ve midesinin ölçüsüne göre hareket ederler. Yine bun­lann her biri, kendilerine mahsus güzel düsturlara, latif ve sağlam kaidelere, mükemmel ve muntazam kanunlara bağanmış, güçlü bir tertibin, adaletli ve (1) Nur: 41

hikmetli bir terbiyenin ipine dizilmiştir.

İşte bütün bunlar, Cenab-ı Hakkın birliğini, kudretini, yaptığı işlerde tekliğini ve her şeyin ken­disine muhtaç olduğunu gösteren bir dizidir. Bü­yük saltanatının tuğrası, hükümranlığının imzası ve ilahlığındaki rahmetin örnekleridir. Bütün bunlar, bu muazzam tedbir ve idarenin ancak en büyük mü­debbir ve idareci tarafından yapılabileceğini açık­ça ifade etmektedir. Bu hikmetli ve geniş kapsamlı adaletin ve şefkatli terbiyenin ancak en büyük ha­kim ve en büyük mürebbi tarafından gerçekleştirile­bileceği de ortadadır.

Evet, zavallı bir sineğin yatağının ağaç yap­raklan arasında hazırlanışı, bu zayıf misafirler için orada ana rahmi gibi bütün gıdalarım ve yaşamaları için gerekli herşeyin bulunuşu hikmet dolu bir ter­biyenin, adil bir merhametin, küçük-büyük herşeyi kuşatan bir ilmin eseri değilmidir? Sanki orası, bu yavmlar için hazırlanmış tabii bir okuldur ki, bu okul, onlann güçlerini sınırlayan, iyilik ve kötülü­ğü kendilerine ilham eden bir yönetim ve idare ile kuşatılmıştır.

Bütün bunlar ise, açıkça gösteriyor ki, bu ge­niş ve güçlü idare, ancak bu canlıların üzerindeki hakim bir kuvveden kaynaklanmaktadır. Çünkü, bu güçlü idare, yeryüzü yıldızımızın tüm bölgelerinde­ki vadilerin içinde, dağların tepelerinde ve çöllerde

bulunan bütün ülkeleri egemenliği altına almıştır.

Yukarıda sözü edilen tabii okulun talebeleri durumundaki bu canlılar, meydana gelmekte alan işleri yapmaktan aciz olup omuzlama güçleri olma­dığından, bu işleri başka bir güce havale etmek ge­rekiyor. işte o güç, bütün işlerin inceliklerini, haya­tın gizliliklerini, çeşitli canlıların sırlarını yaratılış kanunlarıyla birlikte bilip görmektedir. Yine O’nun ilmi, yeryüzünün her yanındaki bütün canlı cinsleri­nin fertlerini teker teker kuşatmakta, onların kendi­leriyle, yerleriyle, gıda ve istekleriyle ilgili herşeyi bilmektedir.

Aklı başında bir insan, nasıl olur da sırf ve­himlere dayanan meçhul ve kabulü çok güç olan tesadüfü caiz görebilir? Bu ağaçlar, bu hayvanların isteklerini nasıl anlıyor? Onların söylediklerini nasıl işitiyor da bu misafirleri adalarına davet ediyorlar? Yahut o hayvancıklar ağaçların komma kabiliyetle­rini nasıl anlıyorlar da onların dallarındaki otellere gidip konaklıyorlar? Bir kısmı ana rahmini andıran yuvalarım en güvenilir biçimde yükseklere yapıyor­lar. Sanki o yuvalar yükseklerde esen rüzgar dadısı­nın elinde bir beşik gibi sallanıyor.

Evet bu kainattaki varlıklar arasında görülen kucaklaşma, yaklaşma ve yardımlaşma sanki par­maklarım kaldırmış, kainatta bulunan herşeyin bir tek efendiye hizmet ettiğine, yalmz bir tek idare ve idareci tarafından yönetildiğine, her dilediğini ya pabilen bu idarecinin bütün alemi kuşatmış olduğu na şahitlik etmektedir.

Şeyh Muhammed Nurullah El-Cezeri/Gerçekler ve Çekirdekler

Tercüme: Abdullah Yücel

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.