Haberin Kapısı

Sanatta, Sanatkârı Görmek

TASAVVUF

İnsanlar, yaratıcıyı tanıma isteklerinde merkebine binip onu aramaya çıkan ve darb-ı me­sel olan bir şaşkın gibidir. Açık ve zahir olan şeyler, matlup olunca, anlaşılmaları zorlaşır.

Basireti kuvvetli, duyguları keskin olan kim­seler, orta yolu tutmuş olup Allah’tan başka hiç bir şey görmezler. Fiillerinin Allah’ın kudretinin eseri olduğunu, Allah’ın kudretiyle meydana geldiğini, Allah’ın kudreti olmadan hiç bir değer ifade etme­diklerini bilirler. Onlar, hangi şeye baksalar onda mutlaka doğmdan doğmya etkili olan faili görürler. Yer, gök, hayvan, ağaç ve dağ gibi şeyleri görmez­ler, onlardan uzaktırlar. Gördükleri şeylere ancak hak ve bir olan Allah’ın sanatı, vitrini, fabrikası, ilahlığınm müzesi, Rab oluşunun görüntüsü, tecel­lilerinin aynası olarak bakarlar. Böyle olunca da on­ların bakışı, Cenab-ı Hak’tan başkasına yönelmez.

Bu, tıpkı bir insanın şiirine, yazısına, kitabına veya yaptığı binaya ve sanatına bakıp da bir ayna gibi onlarda şairi, yazan, katibi, yapan mühendi­si ve mimari görmeye benzer. Bu eserlere bakan, bunlan yapanın eseri olarak görür. Yoksa beyaz bir sayfa üzerine dökülen mürekkep veya birbirine bağ­lanmış taş ve çamur olarak değil. Böyle olunca bu insan, yazardan, katip’ten, inşaatçıdan, mimardan ve mühendisten başkasına bakmış sayılmaz.

Evet, evet, bütün kainat ve bütün varlıklar, Allah-ü Teala’nın kitabı, haritası, sanatı ve yapısı­dır. Öyle ise her kim, bunlara yaratıcının fiili olarak bakar, onu tanır, sevmeye ve ululamaya müstehak olan Allah’ın eseri olarak severse, yalnız Allah’a bakmış, yalnız O’nu tammış ve yalnız O’nu sev­miş olur. Aynı zamanda bu insan, gerçekten düşün­ce sahibi ve gerçekten Allah’ın birliğine inanmış bir mü’min olur. Hatta bu insan, nefsine bile kendi nefsi olduğu için değil, yaratıcının bir dokuması ve yazması olduğu için bakar. Allah’ın varlığına gark olan bu mütefekkirin tevhid inancında fani olduğu söylenebilir.

Anlayış ve vicdan, bu his ve düşünceden aciz­dir. Alimler de fıtrat ve vicdan içinde bulunan bu ince duyguyu açıklayamamışlar, daha aşağı sevi­yedeki şeylerle meşgul olmuşlardır. Bu da akıl ve idrakin, Allah’ın apaçık bilinen marifetini anlamada gecikmeleri için bir engel teşkil etmiştir.

Evet, insanlar, yaratıcıyı tanıma isteklerinde merkebine binip onu aramaya çıkan ve darb-ı me­sel olan bir şaşkın gibidir. Açık ve zahir olan şeyler, matlup olunca, anlaşılmaları zorlaşır. Şair, bu ma­nada şöyle der:

“Şüphesiz ki, sen, kendisiyle açıkta bulunduğun şeyle perdelenmişsin. Tanımanın ve şöhretin perdesi altında örtünüp gizlenmişsin. Yemin ederim ki, âmâ bir kimsenin görmeyişi, ayın kıymetini düşürmez.”

Şeyh Muhammed Nurullah El-Cezeri/Gerçekler ve Çekirdekler

Tercüme: Abdullah Yücel

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.