Güzel yapmak, güzel söylemekten daha güzel.
Çok çok vardır ki, çok azdan daha az. Çok az vardır ki, çok çoktan daha çoktur.
Eyvah! Ey insafsız! Tokatın kendime kendimden geldiğini hissettim. Ama çok geç.
Kitaba ısındığım gibi hiçbir arkadaşa ısınamadım ve tabiat gibi ısınılır hiçbir kitap da bulamadım. Onu da en güzel açıklayıcı Kur’an’ı buldum. Kur’an nasıl onun önünde durur, onu açıklar, tabiat da arkasında durup “Doğru söylüyor” diye işaret edip şehadet eder.
Doğruyu bil başka bir şey bilme!
Keşke ölümden sonra düşüneceklerimi şimdi düşünseydim! Allah’ım düşündür!
Tasavvuf hayat düşmanlarıyla savaştır.
Tasavvuf; sade bir islamiyet, aydınlatıcı bir iman, yüksek bir insaniyettir.
Tekke, medreseye dayalı ve kışlaya dönük olmalıdır.
Maziyi hale getirmeden, istikbale adım atmayınız!
Gençlerin kafası, İslamın dışındaki kültür istilasından kurtulursa, istikbal kurtulmuş olur.
İnsanların düştükleri belalar, dünya işleri için gereken bütün gayretleri gösterdikleri halde, ahiret için bir tedbir almamaları sebebiyledir.
Bize kuru kalabalıklar lazım değil, arkasında insanları götürebilecek kimselere talibiz. Bize daha ziyade genç lazım!
Dünya’nın içine gir, ama sakın dünya senin içine girmesin!
Ey insan! Sen okuyucusun, kainat ise kitaptır. Allah’ın (c.c) yazarı olduğunu hissettin mi?
Bir bir ol, ama milyonlarca sıfır olma!
Ey insan! Ne olursan ol! Öleceksin!
Filozoflara bir bilmece: Hayatın en tatlı ve acı olanı nedir? Bana kalırsa, bilmektir.
Hayatta en çok sömürülen şey doğruluktur.
Siz Allah’ı arıyorsunuz, Allah’ın sizi yaratmasındaki esrar budur.
Suyun içinde olup da, suyu arayana hayret!
Gözümden bir ben bitti, beni özümden etti.
Siz doğruysanız, Allah (c.c) zaten doğrudur.
İnsanın geleceğini bilmek kadar, geçmişini de bilmek önemlidir.
En değerli ve sağlam dostluk Allah (c.c) için olanıdır.
Çok göz vardır ki, çift eğriyi düz görüyor, çünkü şaşıdır. Çok ağızlar vardır ki, acıyı tatlı, tatlıyı acı hissediyor, çünkü hastadır. Çok defa tatlıdan zehirlenme oluyor, acıdan deva alınıyor.
Her ne kadar düşündüysem gördüm ki, toplumları çökertici hastalıklar; ilgisizlik, sevgisizlik ve bilgisizlik olmuştur.
İnsanlar birbirlerine karşı olan vazife ve sorumluluklarını anladıkları kadarıyla değer kazanırlar.
Tek düzen tek düzenleyiciden olmalıdır.
Deryayı kendinde bilmek cehalet ve hekamettir. Kendini derya bilmek hikmet ve ma’rifettir.
Bilenler, bilmeyenlerin derdini çeker.
Beni epey düşündüren şey; bir yazının harfleri arasındaki bağdaşmadır. Varlıklar arasındaki birlik ahengi ustanın olmasını gerektirmez mi ?
Hatayı yapmak hata değildir. Hatayı tekrarlamak hatadır.
İnsanlara yararlı olmaktan çok, zararlı olmamaya özen gösteriyorum.
Aydınlığın karanlıkla, sıhhatin hastalıkla, aklın gafletle, ilmin cehaletle, kemalin noksanlıkla, genişliğin darlıkla, aşk ve şuurun donuklukla ve sönüklükle savaştığı gibi, tasavvuf size bu savaşta kuvvet verir.
Bil ki, kalp gayb’a ve manevi aleme açılan kapıdır. Akıl ise zahire ve maddi aleme açılan bir kapıdır. Öyle ise birinciyi ikinciyle aramak sapıklık, ikinciyi birinciyle aramak gaflet ve cehalettir.
İslam bir bütündür. Tasavvuf ise bu büütünün parçasıdır. Bedenden kesilen bütün uzuvlar ölü sayılır. İslamdan kopmuş bir tasavvuf olmayacağı gibi, tasavvufun karşısına çıkmış bir din de düşünülemez. İslam ve tasavvuf et ve kemik gibi birbirini tamamlarlar.
Muhalefet ne acı, ülfet ise ne tatlı bir şeydir.
Eğer ilim yalnız başına insanın derecesinin yükselmesine, Allah’ın rizasına yaklaşmasına, özünün düzelmesine ve kemalin zirvesine erişmesine yeterli olsaydı, Sahabeyi Kiram müslümanlar arasında, hatta tüm insanlıkta, bu derece üstün mevkide olmalarına imkan olmazdı. Bu üstünlük onların Resülüllah (s.a.v) ile olan sohbetlerinden kaynaklanmaktadır. İşte onların erişilmezlik tılsımı budur.
Tabiatın bize her şeyi göstermesi gerekir. Hepsi çınlayan seslerdir, bunları dinlememiz gerekir. Hepsi mücessem koca kelimelerdir, bunları okumamız gerekir. Hepsi tünellerdir, bunları geçmemiz gerekir. Hepsi perdelerdir, bunları kaldırmamız gerekir.
Allah ile kul ve beşeri ölçüdeki bilgi; Hangi şey olursa olsun. O’nu bilmesen sevemezsin. Sevmezsen, O’nun buyruklarına uyamazsın. Uyamazsan, karşılıklı sevgisini bekleyemezsin. Şu halde Allah’ı (c.c) bilmeden sevemezsin, sevmeden emirlerine uyamazsın. Uymadan rızasını bekleyebilirmisin ?[1]
Midat TOKHTAROV Bursa/2012
-------------------
[1] //www.youtube.com/watch?v=BwB8b7_A05g O9. 11. 2011.