Haberin Kapısı

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda "Buzurul-Hakaik" Eseri

TASAVVUF

Eserinde, felsefe ve mantıki metotlardan hareketle çeşitli örnekler verilmek suretiyle, bu usuller gösterilmeye çalışılmıştır. İnsan ruhunun ve manevi varlığının korunmasını hedef alınmıştır. Dolayısıyla eserinde daha çok kainata, varlık alemine dikkat çekilmiştir.

Muhammed Nurullah Seyda, bu eseri 54 sayfa arapça kaleme alınmış. Eser 1979 yılında İstanbulda Fatih Yayınevi Matbaasında basılmıştır. Türkçeye 114 sayfa tercüme eden Abdullah Yücel’dir. Türkçe dilinde ilk baskı İstanbulda 1994 yılında Zaman Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.

Müellif kitabın başında besmele, salvele ve hamdele getirerek munacaatıyla başlar. Munacaatında da aşık velilerin, büyük zatların gözyaşlarının hürmetine şefaatlerini diler.[1]

Eserinde, felsefe ve mantıki metotlardan hareketle çeşitli örnekler verilmek suretiyle, bu usuller gösterilmeye çalışılmıştır. İnsan ruhunun ve manevi varlığının korunmasını hedef alınmıştır. Dolayısıyla eserinde daha çok kainata, varlık alemine dikkat çekilmiştir. Kainattaki nizam ve intizamın incelenmesiyle, bu nizamı yürüten yüce sonsuz bir kudrete ulaşmak istenmiştir.[2]

Müellif eserinde, bu kainatın şehadet aleminde bulunan bütün canlı ve cansız maddelerin, su, toprak, soğuk, sıcak, kuru,yaş, atom ve molekullerin üzerinde Allah’ın “En-Nur” isminin tecellilerinin parlayıp durduğunu açıklamaktadır. Bu kainattaki bütün mevcüdatını parlatan ve hayat veren güneşin bir kandil olduğunu, bütün canlıların ihtiyaçlarını depolayan bir ilahi hazine olduğunu açıklamaktadır.[3]

Müellif eserinde, insanın hasta olduğu zamanlarda, en önemli tedbirleri aldığını, en uzman doktorlarla görüştüğünü, koruyucu ve iyileştirici ilaçları kullanmaya başladığını, hatta bazı şeylere karşı perhiz yaptığını söylemektedir. Dolayısıyla, manevi hastalıkların, nefsi kötülüklerin ve şeytani arzuların, ruhi manada bozulmak suretiyle hastalananların da Allahı çok zikretmesi gerektiğini söyler. Böyle bir kişinin Allahın yasaklarına karşı perhiz yapmasını önermektedir. Bu perhizi uygularken, insanlığın en iyi doktoru Hz. Peygamberin insanlığa sunduğu reçeteye göre hareket etmelidir. Eğer hasta insan bunu uygularsa, karanlıkların parçalanacağını, ortasından aydınlık fışkıracağını açıklamaktadır.[4] Kalbin gayba, manevi aleme açılan bir kapı olduğunu, aklın ise, zahire ve maddi aleme açılan bir kapı olduğunu açıklamaktadır.[5]

Müellif eserinde, kitap gibi bir dost bulamadığını ve hiçbir kitapla da tabiat kitabı kadar dost olamadığını itirafta bulunur. Kur’an’ı Kerimi tabiatın en doğru ve en güzel açıklayıcısı olarak bulmuştur.[6]

Müellif, imarın mimarsız, emirin amirsiz, tedbirin müdebbirsiz, nizamın tanzim edicisiz, mahkemenin hakimsiz, sanatın sanatkârsız, etkinin etkensiz, fiilin failsiz mümkün olmamasından hareketle, zaruri olarak bu kainatın da yaratıcısız olmayacağını da kesin olarak vurgular. Atomdan, moleküllerin ve hücreden kainata kadar ne varsa, hepsinin bir yaratıcının eseri olduğunu açıklar. Kainataki varlıkların kaynağının, bizzat kendileri olmadığını izah eder.[7]

Müellif eserinde, aklın duyu organlarının hissettiği şeyleri birbirinden ayırdığını Kalbin batıni duyularını aydınlattığı şeyleri süzgeçten geçirdiğini açıklar. Aklın bir takım duyuları olduğu gibi, kalbin de duyularının var olduğunu ve aklın duyuları üzerine nasıl vahşileşiyorsa, aynı şekilde kalbin duyularının da sönüp gidebileceğini açıklar.[8]

Müellife göre, bir zata hurmet etmek ve saygı ile sürekli tasavvur etmekle, o zatın sevgisi gönüllere iyice yerleşir, dolayısıyla o zata uyma fikri cazip gelerek bu fikrin gelişeceğini ifade eder. Fakat mürşidi kamil olmayanlara bağlanmanın ise, insanı helake sürükleyeceğini söyleyerek uyarmaktadır.[9]

Müellif son bölümünde ise, bir kardeşin vefatı üzerinde bir mektup yazmıştır. Mektubunda hastayı teselli etmektedir. Bu dünyanın fani olduğunu ve ahiret hayatının kendisini beklediğini işaret etmektedir. Bu manevi beldeden, kalbinin en değerli saydığı zatları, akrabaları, üstadları ve dostlarıyla hep oraya göç ettiklerini ifade etmektedir.[10]

Midat TOKHTAROV Bursa/2012

-------------------------------

[1] Muhamed Nurullah Seyda el-Cezerî, Çekirdekler ve Gerçekler, s. 14.

[2] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 7.

[3]Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 43.

[4] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 48.

[5] Muhamed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 22.

[6] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s.28.

[7] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s.40.

[8] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s.94.

[9] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s.100.

[10] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s.102.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.