Haberin Kapısı

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda "Mürşidi Kamilin Temel Özellikleri"

TASAVVUF

Öyle bir mürşid olmalı ki; manevi hastalıkları bilen, tedavi yollarını, ilim, zevk ve tecrübesiyle kavrayan olmalıdır. Hatta bu hastalıklara müptela olan kimse, onlarla ilgili ciltlerle kitap ezberlese de nefs-i emmaresinin ahmaklıklarından ve gizli hilelerinden kurtulabilmek için böyle bir mürşidin terbiyesinden uzak kalmamalı.

Muhammed Nurullah Seyda, Peygamberimiz (s.a.v)’e halife olacak şeyhin alim olması gerektiği, fakat her alim halife olamayacağını kaydeder. Müellife göre mürşid dünya ve makam sevgisinden yüz çeviren, silsilesi Resulullah (s.a.v)’e kadar ulaşan basiretli bir mürşide tabi olmalıdır. Mürşid az yemek, az konuşmak, az uyumak, çok namaz kılmak, çok sadaka vermek ve çok oruç tutmak suretiyle nefsini eğitmede maharetli olmalıdır. Güzel ahlakı kendisine huy edinmiş olmak, sabır, namaz, şükür, tevekkül, yakîn, kanaat kalp huzuru, tevazu, hilm, ilim, doğruluk, haya, vefakarlık, vakar, itinalı ve tedbirli davranış gibi hasletlere de sahip olması gerekir.[1] Müellif, mürşidin tavrı Hz. Peygamberin (s.a.v)’in ashabına tavrı ne idiyse, onun da müritlerine karşı böyle olmasının gerekli olduğunu açıklar. Mürşid-i Kâmilin dini açıdan bilinmesi gerekli olan ilimlere vakıf olmasını, inançta, amelde ve ahlakta İslam prensiplerine sadık olmasını belirtir. Peygamberimiz (s.a.v)’in sünnetine sımsıkı bağlı olmasını, dünyaya ve dünya malına kalbini kaptırmamasını ifade eder. Bir de nefsinin kemal derecesine ulaştığı inancına varmayacak, çünkü o da dünya sevgisinden bir parçadır. Bunun için kâmil bir mürşidin sohbetinde belli bir müddet geçirmiş ve bir arifin terbiyesi altında eğitilmiş olması icab eder ve maddi ve nanevî sahada doymuş olması gerekir. Kendisiyle muassır olan insaflı şeyh ve alimler hakkında hüsnü zan etmesi dikkat çeker. Avamdan çok, akıllı ve dindar, tahsilli eğitimli kimseler kendisine rağbet ederler. Müridleri eğitirken, onlara karşı şefkatli davranırve onlarda gördüğü eksikleri kendi haline bırakmaz. Müridlerinin halini anlamak için uyanık ve güçlü bir feraset sahibidir. Meclisinde oturanlar kalplerinde dünya sevgisinin azaldığını ve Allah (c.c) sevgisinin çoğaldığını hissetmelerini dile getirir. Kâmil mürşid müridlerine kendi nefslerinde tatbik etmediği emir, sünnet ve mekruhları emretmelerini tavsiye eder. Mürşidin sözleri heva ve hevesten , şaka ve malâyani işlerden uzaktır. Bıkkınlık verecek derecede amel yüklemez ve müridlerle beraber oturduğu zaman sükunet ve vakarla oturmasını ve onlara aşırı iltifat göstermez. Mürid müridlerinden birisi hasta ise yardım elini uzatmalı, ziyaretine gitmeli, ihtiyacını gidermeye çalışılmalı veya cemaatle beraber ona dua etmelidir.[2]

Mürşid manevi necasetlerden temizlenmeye, ibadetleri Allah (c.c)’ın huzurunda imiş gibi yapmaya, hadisi şerifte geçtiği üzere ihsan demek adet olmuştur. İhsan makamında da mürşid-i kamil olmadıkça, erişilmesi genellikle kolay olmaz. Öyle bir mürşid olmalı ki; manevi hastalıkları bilen, tedavi yollarını da ilim, zevk ve tecrübesiyle kavrayan olmalıdır. Hatta bu hastalıklara müptela olan kimse, onlarla ilgili ciltlerle kitap ezberlese de nefs-i emmaresinin ahmaklıklarından ve gizli hilelerinden kurtulabilmek için böyle bir mürşidin terbiyesinden uzak kalmamalı.[3]

Nurullah Seyda, kendine kibir, kendini beğenme, riya, kin, hased veya nifak gibi, gizli ve ruhi hastalıklarından birisi galip gelen kimsenin arif bir üstad, hakim bir mürşid araması üzerine vacip olur. Böylece o, tehlikeli aldanıştan kurtulabilir. Eğer böyle bir mürşidi memleketinde bulamazsa bulunan yere sefer tertip edip gitmesi vacip olur.[4]

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda şöyle demektedir. Ey irşad talebinde bulunan akıllı kardeşim. Allah (c.c) seni de bizleri de mes’ud eylesin. Bilesin ki, muhlikat, munciyat, sülük ve muamelatın edeplerini öğrenmek farz-ı ayndır. Ancak ilahi cezbe, ilmi ledun fıtrattan mukaddes ve temiz nefis vasıtasıyla kalb-i selime sahip olanlar müstesnadır. Manevi necasetlerden temizlenmeye, ibadetleri Allah (c.c)’ın huzurunda imiş gibi yapmaya hadisi şerifte geçtiği üzere ihsan demek adet olmuştur. İhsan makamına da mürşid-i kamil olmadıkça, erişilmesi genellikle kolay olmaz. Öyle bir mürşid olmalı ki; manevi hastalıkları bilir, tedavi yollarını da ilim, zevk ve tecrübesiyle kavrar olmalıdır.. Hatta bu hastalıklara müptela olan kimse, onlarla ilgili ciltlerle kitap ezberlese de nefsi emmaresinin ahmaklıklarından ve gizli hilelerinden kurtulabilmek için böyle bir mürşidin terbiyesinden mustağni kalamaz. Nitekim bu hastalığa müptela olanların çoğunda bu durum müşahede edilmektedir.[5]

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda dikkat edilmesi gereken çok mühim bir not ekleyerek şoyle demektedir:

Müslümanların üstadı şeyh Muhyiddin-i Arabi (r.a) der ki: “Bir şeyh, eğer kendisinden üstün bir şeyh görürse, nefsine nasihat etmesi suretiyle o şeyhe talebeleriyle birlikte intisab etmesi ve hizmetinde bulunması vaciptir. Bu hareket kendisi ve arkadaşları için salah alametidir. Bunu yapmazsa insaflı hareket etmiş olmayacağı gibi, nefsine nasihat edici de olamaz. Himmet sahibi de addedilemez. Bilakis hizmeti düşük ve zayıf sayılır. Belki de riyaseti ve önderliği seviyordur. Bu ise büyük bir noksanlıktır.[6]

Midat TOKHTAROV Bursa/2012

----------------------------

[1] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 50

[2] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 47.

[3] Muhammed Nurullah Seyda, el-Cezerî, a.g.e., s. 45.

[4] Muhammed Nurullah Seyda, el-Cezerî, a.g.e., s. 59.

[5] Muhammed Nurullah Seyda, el-Cezerî, a.g.e., s. 45.

[6] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 59.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.