Haberin Kapısı

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda’nın Tasavvufî Görüşleri

TASAVVUF

Muhammed Nurullah Seyda, tasavvuftan bahsederken, tasavvufun kişinin kendi nefsiyle olan mücadelesinde lazım olan bilgiyi, diğer insanlarla münasebetlerindeki vazgeçilmez sosyal adabı, kul ile Rabbı arasında yakınlıkta olan fayda ve zarar veren şeyleri öğretmek suretiyle İslam’ın özünü yansıttığını bildirir.

Tasavvuf kelimesi sof (yün, elbise) giymek, saf olmak, ilk safta bulunmak, suffa ashabı gibi yaşamak anlamlarına gelir. Nefse karşı girişilen ve barışı olmayan bir savaştır.[1] Tasavvuf kelimesinin kökü, yün manasına gelen “suf”tan türetildiği gibi Hz. Peygamberimizin mescidindeki Suffe ashabı’na nisbet edenler de vardır.. Bazıları süfi kelimesinin, gönül huzuru ve kalp temizliği manasına gelen “Safa”dan türetildiğini söylemişlerdir. Aslında bu sûfîler taifesi, kendilerini tanıtmak için herhangi bir kıyasa ve kelime türetilmesine ihtiyaç duymayacak kadar halleri ve yolları meşhur kimselerdir.[2] Tasavvuf nefsin ubudiyete sevki, kalbin de rububiyyete taallükudur.[3] Muhammed Nurullah Seyda; tasavvuf anlayışını şöyle özetlemektedir. “Ben tasavvufu insanın manevi yönünü ıslahta, bozulan kalpleri tedavide, iksir gibi insanı hakikatleri toplayan çok faydalı ve başlı başına müstakil bir ilim olarak görüyorum”.[4] Görüldüğü üzere müellif, tasavvufu; kişinin manevi şahsiyetinin gelişmesinde kaynağını ilimden alan önemli bir müessese olarak görmektedir. “Temeli Hadis-i Şerif üzerine bina edilmiş bulunan tasavvufu, alimler Kur’an’ın esrarından istinbat etmiş; arifler, Peygamberimiz (s.a.v)’in nurlu yolundan almışlardır.”[5] Burada bazılarının iddia ettiklerinin aksine tasavvufun temelinin Kur’an ve Sünnete dayandığını belirtmektedir.

Yine Muhammed Nurullah Seyda, tasavvuftan bahsederken, tasavvufun kişinin kendi nefsiyle olan mücadelesinde lazım olan bilgiyi,, diğer insanlarla münasebetlerindeki vazgeçilmez sosyal adabı, kul ile Rabbı arasında yakınlıkta olan fayda ve zarar veren şeyleri öğretmek süretiyle İslam’ın özünü yansıttığını bildirir.

Muhammed Nurullah Seyda’ya göre, tasavvuf aynı anda hayat düşmanlarıyla savaştır, sade bir islamiyyettir. Camilerde, sokaklarda, gizlilikte, alenilikte aydınlatıcı bir iman, yüksek bir insaniyettir. Tasavvuf insandan ve insanlıktan bahseder. Allah’ın hükümleri yani şeriattaki Fıkıh ilmine benzemektedir. Kalp hastalıklarını, ruh bozukluklarını açıklayıp lazım olan ilaçları ve tedbirleri tavsiye etmekte, masiyet, günah ve kir perdeleriyle örtülmüş hasta nefisleri tedavi etmesi bakımından da kalbi veya nefsani tıp ilmine benzemektedir. Bu ilim bunun için tasavvuf diye isimlendirilmiştir. Çünkü bu kelime tezkiye ve tasfiye anlamındadır.[6] Bu nedenle insanlık fertlerinden her birinin tasavvufi hayattan bol miktarda nasip alması gerektiğini belirtmektedir. Tasavvuf imanı kamil ile beraber amelde kemale ulaşmaktır.[7]

Muhammed Nurullah Seyda tasavvufu bilmeyenlerin bilgisizliklerinden dolayı düştükleri yanlışlıkları açık bir şekilde şöyle ortaya koymaktadır.

Evet, yakın ifade eden delilleri, kesinlik kazanan tecrübeleriyle; tasavvufi hayatın, hissen ve manen kamil bir hayat olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Zira kötü olan ahlakı ve adi olan huyları İslam’ın ışığı altında iyi ahlaka ve beşeri faziletlere dönüştürmede Tasavvuf, en iyi vesile ve en kesin tedbirdir. Fakat ne yazık ki, bu gerçeğin icaplarını yerine getirmedikleri ve tecrübelerinden istifade edemedikleri için işin iç yüzüne vakıf olamayanlar, anlamazlar. Sufi kelimesini herduyduklarında, basit bir şey tahayyül ederek, dervişlik taslayan herkese sufi deneceğini zannederler. Araştırma yapmadıklarından, tasavvuf lisanında, sufi kelimesinin insani faziletlerle donanmış kamil insanlar hakkında kullanıldığını bilmezler.

Tasavvufun konusu

İnsan hayatıyla ilgili, içini ve nefsani rezaletlerden temizleyip, fazilet ve iyi huylarla süslemektir. İnsan güzel ahlak ile ahlaklanmadıkça, kötü huylardan arınmadıkça gerçek manada insan olamaz. Hatta, insan şekline bürünmüş bir hayvan veya canavar olabilir ve ahlak yönüyle kamil bir hayvandır.

Tasavvufun gayesi

İnsanın kalbini düzeltmek, onu zikrullah ile süsleyip korumaktır ve hastalandığında tedavi etmektir. Tasavvuf, kalbi hastalıklara ve ruhi bozukluklara karşı tıpkı bir doktor gibidir.[8] İnsanın, kalbinin ve ruhunun derinliklerine Allah (c.c)’a yönelme duygusunu yerleştirmektir.[9]

Nurullah Seyda el-Cezeri, insanın kendi dış görüşünü düzenlemek için yıllarını verdiği halde, içini düzeltme yolunda birkaç ayını vermesi en büyük cehalettir diyerek içini ıslâh etmenin önemini tasavvufi açıdan açıklamaktadır. Kısa bir zamanda olsa, içini ıslah etmesi veya ıslah etme yolunu öğrenmesi için bir mutasavvıf araması mutlaka gereklidir. Bu mutasavvıf da faziletli, alim, beşeri kirlerden uzak, Resulullah (s.a.v)’in sünnetine ve edeplerine sıkı sıkıya bağlı olmalıdır. Böylece onun sohbetinde bulunur, ibadetinde, dini ve dünyevi her türlü munasebetlerinde haliyle hallenir, tüm ahlakını hayaline nakşeder. Ta ki munasebet düşer de emsaliyle karşılaşırsa, onu hatırlayıp örnek edinir.

Müellife göre, eğer ilim yalnız başına, insan derecesinin yükselmesine, Allah (c.c)’ın rızasına yaklaşmasına, özünün düzelmesine ve kemalin zirvesine erişmesine yeterli olsaydı; Sahabei Kiram’ın müslümanlar arasında, hatta tüm insanlıkta bu derece üstün mevki olmalarına imkan olmazdı. Sahabei Kiramın, kendilerinden sonra gelen alimlere nispetle fazilet ve üstünlükleri şüphe götürmez bir gerçek, münakaşa kabul etmez bir vakıadır. Her nekadar sonradan gelenler ilimde ve fazilette ileri seviyelere ulaşmış olsalar bile. Çünkü o sahabeler nefislerini; kainatın en büyük varlığı ve en mükemmel insanı olan birinin sohbetinde tükettiler. Bu üstünlük onların Resulullah (s.a.v) ile olan sohbetlerinden kaynaklanmakta ve onlara “Sahabe” denmektedir. İşte onların yüceliklerindeki büyük sır ve eşsizliklerindeki erilmezlik tılsımı budur.[10]

Midat TOKHTAROV Bursa/2012

--------------------------

[1] Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s. 512.

[2] Abdülkerim Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi, trc. Dilaver Selvi, Semerkand Yay, İstanbul 2007, s 529.

[3] İmamı Gazali, Tasavvufun Esasları, Çev Ramazan Yıldız, Şamil Yay, İstanbul 1983, s 33.

[4] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, Tasavvufun Sırları, s. 17.

[5] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 18.

[6] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 18.

[7] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 118.

[8] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 24.

[9] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., ss. 34-36.

[10] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s 37.

Yorumlar (1)

Yunus 4 Yıl Önce

Rabbim rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşAllah rabbim bizide onların hatırına Af ve mağfiretinden mahrum etmesin inşAllah

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.