Şeyh Seydâ, uzun boylu ve heybetli bir görünüşe sahip olmakla beraber çok yumuşak, nurlu ve mütebessim bir çehreye sahiptir. Yüzünün parlak ve nurlu olmasından dolayı “ay yüzlü” diye adlandırılmıştır.[1] Heybet ve celâl sahibi Şeyh Seydâ’nın yüzüne uzun süreli bakılamadığı da ifade edilmiştir. Cehrî namazlarda Fâtiha ve zamm-ı sûreyi de sahip olduğu Dâvûdî bir sesle okuduğu bildirilmiştir. Oturuşu hep teverrük hâlinde olmuştur.[2]
Şeyh Seydâ, kaba ve sert davranışlardan kaçınmış, herkese karşı yumuşak ve naif davranmaya çalışmıştır. Ziyaretine gelen insanlara çoğu zaman yemek ikramında bulunmuştur. Kendisi de yemeği gayet az yer ve yemek seçmezmiş.[3] Âdeti üzere gelen misafirlerini kapıya kadar uğurlamıştır. Yine, gelen ziyaretçilerinden “gereken yapılmamış” diyerek özür dilemesi de bir başka âdeti olmuştur.[4] Maddi farklılık gözetmeksizin zengin, fakir herkese eşit davranıp, eşit ilgi göstermiştir. Kendisine eziyet edilse bile kimseye kin besleyip, eziyet etmemiştir.[5] Talebeleri ve sevenleri tarafından kahramanlık, tevâzu ve affedicilikte üst mertebede bir ahlâka sahip olduğu bildirilmiştir. Kendi ihtiyacı olsa bile kimseye minnet etmeden ve başa kakmadan diğergam ile hareket etmiştir. Çoğu zaman hediye kabul etmeyip hediye veren kişiye “en güzel hediyenin kendileri olduğunu’” söyleyerek gönüllerini almıştır. Aşiret liderlerinden gelen hediyeleri ise almadığı hatta şüpheli olarak gördüğü için yemeklerini de yemediği bildirilmiştir. Ancak gönlünden koparak hediye getirenlerin Allah ve kul hakkı şüphesi olmadıkça hediyelerini reddetmemiştir. Hediye ile ilgili halifesi Şeyh Abdüssamed’e yazmış olduğu mektupta en özet ifadeyle şunları bildirmiştir; “Biz istemeyiz, reddetmeyiz, hapsetmeyiz.” Günümüzde birtakım tarikat şeyhlerinin müridlerin ellerine bakarcasına aylık ya da yıllık aidata bağlar gibi gelir sağlamalarının tam zıttı bir anlayışa sahip olmuştur. Hatta Şeyh Seydâ bu görüşünü şu sözlerle açıklamıştır: “Eğer bir şeyh, milletin elindekine tamah ederse, o şeyhte hayır yoktur, ondan istifâde de edilmez.” Kimseden bir şey istememesi ve elinde olanı biriktirmemesi de yine Şeyh Seydâ’nın âdetlerinden biri olmuştur.[6]
İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak istediğinde bunu yumuşak ve tatlı bir şekilde uygulamış, zorbalıktan kaçınmıştır. Diğer Müslümanlara da böyle davranmayı öğütlemiştir. Makam ve mevki sahibi kişilerin yapmış olduğu hatalardan dolayı onları uyarmaktan çekinmemiştir. Olağanüstü bir hâl olmadıkça uyarılarında da sert olmamıştır.[7] Sohbetlerinde yapıcı ve yumuşak bir dil kullanarak gönülleri kazanmaya çalışmıştır.[8]
Fatih Musa ELMALI ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ 2019
----------------------------------
[1] 01/07/2018 tarihinde Samandıra İlim ve Sanat Vakfında Ömer Faruk Seyda ile yapılan mülâkat.
[2]Farkınî, Mektubat, ss. 210, 214.
[3]Baz, Şeyh Seydâ ve Seydâî Kolu, s. 78.
[4] Farkınî, a.g.e. ss. 97, 217.
[5] Seyda el-Cezerî, Rabıtada Usul, ss. 30, 31.
[6] Farkınî,Mektubat, ss. 205, 212,
[7] Farkınî, a.g.e. ss. 206, 208.
[8] Farkınî, a.g.e. ss. 215, 93.