Bu kişiler toplumsal sorunların çözümünde ve anlaşmazlıklarda sözü dinlenen birer arabuluculuk görevi üstlenmişlerdir. Bu durum onların sadece dini değil aynı zamanda sosyal ve politik etkilerinin de olduğunu göstermektedir. Şeyh Seydâ, adından da anlaşılacağı gibi tarikat liderliğinin gereği olan “Şeyh” sıfatını, medrese ilimlerini tahsil edip âlimlik sıfatını kazandığı “Seydâ” ismi gereği Şeyh Seydâ olarak anılmaktadır. Bu iki sıfat hem medrese çevresini hem de tarikat çevresini Şeyh Seydâ’ nın etrafında toplamıştır. Bundan dolayı da etki alanı daha geniş ve kuşatıcı olmuştur. Gerek kendi zamanında gerekse günümüzde bu etkinin izleri görülmeye devam etmektedir.
Güneydoğu Bölgesi’nin yaygın âdetlerinden biri de; sevilen ve saygı gösterilen kimseler adına yemin etme geleneğidir. Günümüzde de hâlâ Şeyh Seydâ’nın adıyla yemin edildiğini görmekteyiz. Toplumun Şeyh Seydâ’ya verdiği önemi bilmek açısından bu âdetin hâlâ devam etmesi önemli bir işarettir. Sevdiği kişileri şahit göstermek adına yapılan bu yemin; Şeyh Seydâ’nın başına yemin olsun ki anlamına gelen “Ser e Şeyh Seydâ” olarak söylenir.[1]
Şeyh Seydâ’nın medrese ve dergâhı, nikâhların kıyıldığı, aile ve aşiretler arasında çıkan kavga ve ihtilafların giderildiği, mahkemelik bazı sorunların bile çözümlendiği, sosyal hayatı da kapsayan dinî bir kurum olarak hizmet vermiştir.[2]
Tanıyanlar onu âlim, ârif, mütevazı, diğergam ve misafirperver kişiliğiyle anlatmış ve toplumun büyük kesimini etkilemiş bir kişilik olarak tanımıştır.[3] Daha çok Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde var olan kan davalarında da Şeyh Seydâ’nın barışı sağlayan ve birleştirici rolünü görmekteyiz. Onun bir kan davasını sona erdirmesinin ardından taraflardan birinin; “Ben onları Allah ’ın emri ve Şeyh’in hatırı için affettim.”[4] demesi Şeyh Seydâ’nın toplumsal barışa etkisini net bir şekilde göstermektedir.
Şeyh Seydâ el-Cezerî’nin Hizmetlerinden Bazıları
Şeyh Seydâ, bazı miskînlere, felçlilere, âmâlara ve ihtiyaç sahiplerine maaş bağlamıştır. Uzaktan gelip parası biten kimseler için de bir fon ayırıp onların memleketlerine dönmelerini sağlamıştır.[5] Akıl hastası, kimsesiz, bakıma muhtaç kimseler onun dergâhına gelmiş, karınları doyrulmuş ve ihtiyaçları giderilmiştir. Hasta ve bakıma muhtaç birçok kimseye Şeyh Seydâ bizzat yemek yedirmiş ve ilgilenmiştir.[6] Tekke ve dergâh hizmetlerinin yanında çeşitli yerlerde özellikle cami yapımına da destek olmuştur. Idil’de inşa edilen ilk cami onun öncülüğünde yapılmıştır. Serdahl köyünde, Cizre merkezde, Beşiri köyünde, Kerboran’ın İzar köyünde medrese, cami yapımı ve onarımında destek ve öncü olmuştur.[7] Yine o; “Hangi hayır camilerin hayrından daha büyüktür/” diyerek şu ayet-i kerimeleri [1-2-3-4-5-6-7] örnek vermiştir:[8] “Allah'ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe îmân edenler imâr eder.”[9] ve “Mescidler şüphesiz Allah’ındır.”[10]
Şeyh Seydâ el- Cezerî’nin Vefatı
Şeyh Seydâ el-Cezerî 8 Şevval 1388/ 7 Ocak 1968 Pazartesi günü Cizre’de vefat etmiştir. Cenazesini yıkama ve kefenleme suretiyle teçhiz işlemleri, ilk ilim mücâzlarından Mele Süleyman-i Hoserî tarafından yapılmıştır.[11] Cenazesi, Cizre’de aile mezarlığına defnedilmiş ve kabrinin üzerine bir kubbe inşâ edilmiştir.[12]
Şeyh Seydâ, çocuklarına şu vasiyette bulunmuştur: "Benden sonra şeyhiniz Nurullah'tır. Çünkü onu hem zâhir hem de bâtında imtihan ettim. İmtihanı başarıyla kazandı." Bu vasiyetten sonra hane halkı dağılmıştır. Hizmet maksadıyla yanında bulunan Hacı Muhammed Bûzi'ye evine dönmesi için izin vermiştir. Yanında yalnızca Hacı Kasım kalmıştır. Kıbleye karşı namaz kılıyormuş gibi oturan Şeyh Seydâ’da hiç ölüm alâmeti yokken Hacı Kasım’ın dokunmasıyla vefat ettiği anlaşılmış ve aile fertlerine bildirilmiştir. Ertesi sabah cenaze işlemleri yapılıp evinin içine defnedilmiştir.[13]
Şeyh Seydâ el-Cezerî’nin vefatından önce belirttiği üzere, vefatından sonra yerine halifesi ve büyük oğlu Şeyh Nurullah Seydâ el-Cezerî 6. postnişin olarak görevi üstlenmiştir. Şeyh Seydâ el-Cezerî’nin tüm halifeleri ve müridleri ona bîât etmişlerdir.[14-8-9-10-11-12-13-14]
Fatih Musa ELMALI ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ 2019
----------------------------------
[1] Baz, Şeyh Seydâ ve Seydâî Kolu, s. 68.
[2] Baz, Şeyh Seydâ ve Seydâî Kolu, s. 193.
[3] 01/07/2018 tarihinde Samandıra İlim ve Sanat Vakfında Ömer Faruk Seyda ile yapılan mülâkat.
[4] Farkınî, Mektubat, s. 110.
[5] Farkınî, a.g.e. s. 213.
[6] Baz, a.g.e. s. 64.
[7] Farkınî, a.g.e. s. 211
[8] Farkınî, Mektubat, s. 189.
[9] Tevbe sûresi, 8/18.
[10] Cin sûresi, 72/18.
[11] Farkınî, Mektubat, s. 42.
[12] Adak, “Seydâ", s. 21.
[13] Yüce, “Cizreli Şeyh Seydâ”, ss.43, 44, 45,
[14] Farkınî, a.g.e. s. 60.