Bilinmeli ki, her şeyin iki yönü vardır:
a)- Gerçekten yaratıcıya bakan yüz,
b)- Kinaye yoluyla yaratıklara bakan yüz.
Bir başka deyişle:
a)- Asıl olarak Allah’ın kudret ve saltanatı ile gayıp alemine bakan yüz,
b)- Asla bağlı olarak, Allah’ın mülküne ve gözle görülebilen aleme bakan yüz.
Şimdi yaratıklara ve gözle görülebilen aleme açılan kapıyı kalbine kapat, yaratıkların penceresinden yaratıcıya bak ve sanatın harflerinde sanatkarın mânasını gör. Kainat kitabının gayesi, olan kavramlardan ibret al, nazari ve teorik olan şeyleri bırak. Bunların hepsi de herşeyden haberdar olan, hikmet sahibi, bütün işlerinde mahir, alim ve olağanüstü şeylerin yaratıcısı olan bir varlığı işaret etmektedir.
Evet, şu büyük kainat kitabının rumuzları, ezel sultanının yeryüzü medresesine yerleşmiş ve bir takım vazifelerle görevli bulunan kullarına bir şifresidir. Sen, kalb gözü ile herşeyin üzerinde O’nun tuğrasını görürsün. Akıl ve kalb dili ile hepsinin üzerinde onun imzasını okursun. Öyle ise, herşey, bu ikisiyle basılıp meydana getirilmiştir. Yani herşey, O’nun için ve O’nun takdir ile olmaktadır. Bu yüzden de kendisi için değil, O’nun adına ve O’nun hesabına çalışmalıdır.
Çünkü, bunların hepsi de, manen sultanın emrine bağlıdır. Öyle ise, sen de kısacık nöbetinde ve değersiz fikirlerinde gevşeklik göstererek kendini tehlikeye atıp, rezil olma.
Meselâ, yaratıklar penceresinden hastalık veya fakirlik alemine baktığın zaman, O’nun da seni yaratanın bir mahluku, seni yazanın bir satırı olduğunu aynca senin malikinin ve melikinin imzası ile imzalandığını görürsün. Böylece onunla alışkanlık meydana getirir, “Fabrikanın birliği ve çıkış yerinin tekliği, gayenin birliğidir” sim ile onu seversin. Bu sevgi ile gönün açılır ve: “Merhaba, efendimin kulu, hoş geldin, kölesi olduğum zatın kölesi! ” dersin.
Hapishanenin duvarlarını bile iyice düşündüğü zaman, onun da seni dokuyanın bir dokuması olduğunu görürsün. Darlık içinde iken de uyanık ve dikkatli olursun. Çünkü, “darlık” da, seni yazanın yazılarından bir kelimedir.
Evet, işin aslı, külfet sahibini seven hizmetçilerin o külfete tahammül etmeleridir. Böyle olursa, seninle onlar arasında gerçek bir kardeşlik meydana gelir. Hepsi ile yakınlık kurar, dostluk meydana getirir, sevişirsin. Çünkü, onların hepsi de, senin gibi aynı zatın kudreti ve hükmü altındadır.
Bütün varlıklar, kim ile beraberdir ve kim içindir? Senin bütün varlığın O’nunla beraberdir. Ve O’nun içindir. Öyle ise, sen de herşeyle beraber O’nun hizmetinde bulun, Çünkü “herşeyitı, cinsi cinsine meyleder.” böylece herşey, sanki senin mülkün, sevgilin ve dostun olur. Hastalık, sağlığa; ceza, nimete; yalnızlık, dostluk ve arkadaşlığa dönüşür. Bütün bunlar da, şükretmeyi gerektirir.
Bilinmeli ki, büyük kainat kitabının tabii kanunlarında tertib edilmiş düsturlardaki adalet, siyah rengi ile korunması için bir fareye yapılan adalet, yine kendilerine mahsus renkleri ile korunmaları için ağaç ve bitki kurtçuklarına uygulanan adalet, daima sahibinin varlığına delalet eden bu Kur’an tercümanının ne derece adil olduğunu gösterir. Çünkü, bir devletin adil kişisi, tabii ki bir köyün de adil kişisi sayılır. 0, bütün bir ailenin ihtiyaçlarını bildiği gibi özel olarak her bir ferdin ihtiyacını da bilir.
Bilinmeli ki, insanın Rabbisini tanımasının sonucu, varlıkların cinslerinin cevherlerini, duyulara ve akla dayanan arazlarını bilmek, varlıklardaki sanatın eseri ile sanatkârı ve eser sahibini tanımaktır. Varlıkları yaratan onlara benzemez. Bilakis kendisi, baki kalmak üzere hepsini ortadan kaldırabilir. Bunun aksi, düşünülemez.
Evet, mahlukatı tanımak, anlayışındaki eksikliklerden dolayı insana zor geldiğinden Allah-ü Te- ala, her insanın vücudunda ve nefsinde küçük bir alem yaratmıştır. O küçücük alemin içinde büyük kainat aleminde bulunan şeylerin de birer örneğini halketmiştir. Bu küçücük alem, sanki geniş kainat kitabının bir özeti gibidir. Bu özetten herkesin yanında bir nüsha vardır Gerek yolculukta ve gerekse ikamet anında, gece- gündüz herkes, o nüshayı inceleyip tetkik edebilir. Bilgi edinmek isteyen herkes, büyük kainat kitabına ve bu muazzam aleme bakarak iyice düşünür...
Yüce Mevla’yı teşbih ve tenzih ederiz ki, O, marifetine ulaşmak için acizlikten başka bir yol yaratmamıştır.
Bilinmeli ki, Kur’an-ı Kerim, ezelin tercümanı olduğu gibi geçmiş zaman pazarındaki manann del- lalı, halihazırdaki kainat haritasının listesi ve şimdiki zamanın reçetesidir. Yine aynı şekilde Kur’an, edeb hâzinelerinin tılsımlarının anahtarı ve insan toplumlannm geleceğinin şifresidir. O, yeryüzünü göklere bağlayan bir telefon hattıdır ki, ahiret aleminin yüzünden karanlıklan kaldırır, uluhiyet ve vahdaniyet güneşini örten bulutlan dağıtır. İnsanlığa, bir zamanlar gafil olduğu ahiret ve Berzah alemini içine alan yeni bir alemin kapılannı açar. Sanki insanlığa şefkatle hitapederek, der ki:
“Bu dönen kürenin, üzerinde sakın korkma, Çünkü, senin üzerinde ve yanında seni koruyan muhafızlar vardır. Sınırlı ve geçici olan aleminin acılarından dolayı canın sıkılmasın. Gel, bu kapıdan gözle görülmesi mümkün olamayan ebedi aleme bir bak. Tam anlamıyla, baştanbaşa senin için hazırlanmıştır. Ölümden korkma; çünkü ölüm, ebedi yok olmak değildir. Senin bu güzelliğinde yok olmayacak, kabiliyetin ve dalları ebediliğe doğru uzanan yüce arzularında sönmeyecektir. ”
Şeyh Muhammed Nurullah El-Cezeri/Çekirdekler ve Gerçekler
Tercüme: Abdullah Yücel