Bu hükmün dinin direği konumundaki namazın beyanından sonra ortaya konması çok dikkat çekicidir. Allahu Zü’l-Celal Hazretleri bu âyet-i kerimede hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın Allah’ı zikrin en büyük şey olduğunu vurguluyor.
“Allah’ı zikir her şeyden büyüktür.” âyet-i kerimesinin hükmü için İbn-i Abbas, “Bu âyetin tefsirinde iki tercih var. Birisi; Allah’ın sizi zikretmesi, sizin O’nu zikretmenizden daha büyüktür. İkincisi; Allah’ı zikir, zikirsiz olan her ibadetten üstündür.” demiştir.
Zikrin en büyük oluşu, zikredilenin azamet, kudret ve heybetinin büyüklüğündendir. Cenab-ı Hakk’ın Esma-i ilahîsinden biri de “El-Kebir”dir. Bütün ibadetlerde hatta günlük hayatta bir parola haline gelmiş olan Allahu Ekber, Allah büyüktür ifadesi, O’nun kudretinin, azametinin bir işaretidir. O halde Ekber olan Allah’ı zikretmek de en büyük iştir.
Zikir, imanın dil ve kalp ile itiraf ve ifade edilmesidir. Bildiğimiz gibi iman, tevhid kelimesiyle ifade edilir. Bu, zikrin en efdalidir. Nitekim hadis-i şerifte, “Zikrin en efdali lailahe illallah demektir.” buyrulmuştur.
İman, kalp ile tasdik, dil ile ikrar ise, kalp ile tasdik kalbin zikri, dil ile ikrar ise dilin zikridir. Böylece zikir bizim imanımızın ilanı olmaktadır ki, bu bakımdan da zikir en büyüktür.
Kur’an’ın zikir anlamına gelmesi de zikrin en büyük şey olduğuna delildir.
“Şüphesiz zikri (Kur’an’ı) Biz indirdik ve muhakkak ki Biz O’nu koruyacağız.” âyetinde geçen zikir kelimesinin Kur’an anlamına geldiğini daha önce ifade etmiştik. Kur’an Kelimetullah’tır. Kelam-ı Kadim’dir ve mahluk değildir. Allah’ın kelamının toplandığı Kur’an-ı Kerim, dağların ve taşların taşıyamayacağı bir ağırlık ve büyüklüktedir. Öyleyse Kur’an anlamına gelen zikir de en büyük bir iş olmaktadır. Zira kelimetullah olan Kur’an’dan daha büyük hiçbir varlık düşünülemez. Bu bakımdan Kur’an anlamına gelen zikir en büyük şeydir.
Peygamberlerin zikir anlamına gelmesi de zikrin en büyük şey olduğuna ayrı bir delildir. Zira peygamberler, Allah’ın insanlar arasından seçtiği mümtaz simalar ve Hakk’ı halka tebliğ eden yüce elçilerdir. Özellikle son peygamber Hz. Muhammed (sav) bütün peygamberler içinde özel bir yere sahiptir. O, hilkat sebebidir, mahlukatın en şereflisidir. Âlemlere rahmettir. Cümle âlem, onun yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır ve o, Allah’ın habibidir.
“Allah’tan korkun ey gönül erbabı; Allah size gerçek bir zikir indirmiştir. O zikir, iman edip de, güzel ve temiz amellerde bulunanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için Allah’ın her şeyi açık açık bildiren âyetlerini size okuyup duran bir Resül’dür
“Habibim, sen onlara hiç durmadan zikir yoluyla öğüt ver. Sen sadece bir müzekkir (zikir yoluyla eğiten) sin.”
İnsanlık içinde en mübarek simaların peygamberler oluşu ve peygamberlerin de zikir anlamına gelmesi, zikrin büyüklüğünü teyid eden bir delildir.
Zikrin ibadetlerin özü olması da zikrin her şeyden büyük olduğunu ifade eder.
Zikir, kulluğun esasını teşkil eder. Bu bakımdanda en büyük şeydir. İnsanın yaratılış gayesi kulluk, kulluğun gayesi de Allah’a ibadettir. İbadetin özü Allah’a yönelmek, Allah’a yönelmenin en güzel ifadesi de zikrullahtır. Netice olarak, daha önce beyan ettiğimiz gibi, zikir bütün ibadetlerin özüdür.
Cenab-ı Hak, “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” buyurmak suretiyle yaratılış gayesini anlatmıştır. İbadetin özü de Allah’a yönelmektir ki, bunun zikirle olan münasebetini Cenab-ı Hak şöyle anlatır: “Rabbinin adını zikret ve bütün mevcudiyetinle O’na yönel.”
Bir hadis-i kudsîde bu gerçeğe işaretle, “Kulum Beni zikredip dudaklarını benim için kıpırdattığı anda Ben onunla beraberim.” buyurulmuştur. İnsan için en büyük şey, yaratılış gayesini bilmektir. O halde yaratılış gayesi olan ibadetlerin özünü meydana getiren zikrin de en büyük şey olması gerekir. Kulluk ve ibadet açısından da zikir en büyük şeydir.
Netice olarak zikir, her halükarda en büyük iştir. Âlemlerin Rabbına, O’nun azamet, kudret ve heybetine sığınmadır. Bunun için zikir mahlukatın en önemli işidir. Canlı-cansız bütün varlıkların ortak lisan-ı halidir. Nitekim mahlukatın bu ortak özelliği âyet-i kerimede şöyle anlatılır: “(Ey Resulüm) görmedin mi ki, gökte olanlar, yerdekiler, havada kanatlarını çırparak uçan kuşlar, gerçekte hep Allah’ı tesbih ediyorlar. Bunların her biri duasını da, tesbihini de bilmiştir. (Allah’ın kendilerine has kıldığı vazifeyi şaşırmazlar.) Allah da bütün yaptıklarını bilir.”
Rahman Suresi’nin 6. âyetinde, “Nebat da, ağaç da (yaradılışları icabı hep Rahman’a) secde ederler (emrine boyun eğerler).” buyurulmuştur.
Bu iş elbetteki en ulvî, en aziz, en büyük bir iştir. İşte bu, mahlukatın yaratılış nüktesi, gayesi, hikmeti olan zikrullahtır. Onun için zikir en büyüktür.