Demirel hükümeti, 12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından bir muhtıra ile istifa ettirilmiştir. O zaman Dışişleri Bakanı olan İhsan Sabri Çağlayangil’e göre, haşhaş ekiminin yasaklanmasının reddedilmesi ve Amerikan üslerinin kullanımı ile NATO’ya ilişkin tartışmalardan endişe duyan ABD, hükümetin iç siyasî nedenlerle zayıflamasını fırsat bilerek düşüş sürecini hızlandırmıştır. Hükümetin düşmesi ile Türkiye’nin NATO karşıtı görünen davranışları sona ermiş, milli refleks ve NATO’ya muhalefet ezilmiştir.
Orgeneral Muhsin Batur’da[1] 12 Mart ortamının yaratılmasında dış etkenlerin söz konusu olabileceğini şu ifadelerle kabul etmiştir:
“12 Mart olayından sonra bazı siyasîlerimiz ve düşünürlerimiz olayın oluşumunda dış etkenlerin ve hatta CIA gibi dış örgütlerin, haşhaş gibi konuların rolünün olduğundan bahsettiler. Elbette yaşanan ortam çok önemlidir ve bu ortam çeşitli yöntemlerle değişik yönlere çevrilebilir. Bu yönlendirmede ajanlar, ajan provokatörler ve hepsinden önemlisi basın yayın yolu ile propaganda ve istenilen ortamın oluşması sağlanabilir. Bu elemanlar 12 Mart ortamının yaratılmasında kullanılmış olabilir”.
12 Mart Muhtırasından sonra1960‟ların ortasında başlayan “dengeli bağımlılık” sona erdirilerek Türk iç ve dış politikasında ABD’nin yeniden nüfuz kazanmasının yolu açılmıştır.
1973’teki Cumhurbaşkanlığı seçiminde; askerlerin adayı Faruk Gürler idi. Ecevit ve Demirel anlaşarak emekli asker olan Fahri Korutürk’ü Cumhurbaşkanı seçtirdiler. Bu yolla meclis kendi rüştünü ispat etmek istiyordu. Askerin sistem üzerindeki etkisi bir başka asker üzerinden ne kadar kırılabilirdi ki?
Foreign Policy dergisinde J. Dana Stuster imzalı 20 Ağustos 2013 tarihli bir yazıda, CIA’nın 7 farklı askeri darbede rol aldığının kesin olduğu belirtilmektedir. Bu darbelerden 1953 İran ve 1973 Şili darbesi epey meşhur olsa da, yazar CIA’nın 1961 Dominik Cumhuriyeti, 1954 Guatemala, 1964 Brezilya, 1960 Kongo ve 1963 Güney Vietnam darbelerinde aktif rol oynadığını yazmaktadır.
Batı medyasında Türkiye’deki darbenin demokrasi için gerekli olduğunu savunan makaleler bile görmek mümkündür.[2]
NATO “Türkiye’de gerçekleşen kansız darbe Türkiye’nin kendi iç sorunudur fakat güçlü, istikrarlı ve çatışmanın olmadığı bir Türkiye Batı ittifakı için hayati öneme sahiptir.” [3]Darbeden sadece üç gün sonra Türkiye’de NATO toplantısı ve tatbikatı yapılmıştır.
Örneğin, Güney Kore’de 1979 sonunda gerçekleşen darbeye ABD oldukça olumlu yaklaşmış ve darbecileri desteklemekten kaçınmamıştır.[4] Polonya 1981 Aralık’ında gerçekleşen darbeye karşı ise ABD tepkisi oldukça şiddetli olmuştur. Darbeden sadece birkaç gün sonra ABD, Polonya’ya gıda yardımı dâhil yaptığı tüm yardımları durdurduğunu açıklamıştır.[5] İspanya’da ise başarısız olan bir darbe girişimi sonrası, ABD Dışişleri Bakanı Alexander M. Haig İspanya’yı ziyaret etmiş ve ABD’nin İspanya demokrasisinin arkasında olduğunu belirtmiştir.[6]
Amerikan gazeteleri 1977 yılı başından itibaren farklı tarihlerde Türk ordusunun yönetime el koyabileceğini sayfalarına taşımışlardır.[7] (Burns, 1980; Doder, 1977; Kohen, 1977; Lawton, 1977; Markham, 1977; Sulzberger, 1977, ). The New York Times gazetesi yazarı Marvine Howe [8]makalesinde “Buradaki askeri personele göre Türkiye’de yapılacak bir darbenin ABD tarafından tasdik edilmesi gerekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri büyük ölçüde Amerikan desteğine ihtiyaç duyduğundan ABD’den onay almadan böyle bir harekete girişilmeyecektir.”
New York Times yazarı C.L. Sulzberger makalelerinde belirli aralıklarla Türk ordusunun yönetime müdahalelerini dile getirmiş ve ortamın böyle bir müdahale ile sonuçlanmasını adeta temenni etmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri müdahaledir. 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesidir.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Üyesi Paul B. Henze 20 Şubat 1980 tarihli raporunda Demirel’in kamu düzeni sağlamak yolunda adımlar attığını ama askeri müdahale ihtimalinin var olmaya devam ettiğini bildirmektedir.[9] 9 Mart 1980’de CIA tarafından hazırlanan bir raporda ise Demirel’in azınlık hükümetinin Türkiye’nin politik ve ekonomik problemleriyle başa çıkamadığını, siyasal şiddetin tırmanmaya devam ettiğini bildirmektedir. Türkiye yabancı fonlara hızlı ve kolay bir şekilde erişemediği sürece sanayisini ve tarımını tekrar harekete geçirmeyeceğini ve ordunun ülkenin problemlerini çözmek için yönetimi ele geçireceğini belirtmektedir.[10]
Aşağıdaki raporda, Türkiye’de politik sistemin geleceği hakkında ileri sürülen ilk alternatif öneri askeri darbedir.[11]
CIA’nin Ankara İstasyon şefi Paul Henze‟in darbeyi ABD’ye “bizim çocuklar yaptı” şeklinde bildirmesi; dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter ise 12 Eylül’den önce Türkiye’nin “savunma anlamında kritik bir vaziyette” olduğunu, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi ve İran’da Şah rejiminin devrilmesinden sonra “Türkiye’ye istikrarı getiren bu hareketin” kendilerini oldukça rahatlattığını ifade etmiştir.
1981 yılında Türkiye’ye yapılan Amerikan yardımı, 1974 Kıbrıs müdahalesinin öncesi ile karşılaştırıldığında dört kat artmıştır[12].
ABD Senatosu Askerî Komite Başkanı John Tower’ın ifadesiyle 12 Eylül sonrasında “Türk-Amerikan ilişkileri en iyi dönemini yaşamaya” başlamıştır.[13]
ABD Dışişleri Bakanı Alexander M. Haig Kenan Evren’e hitaben; “Siz Türkiye için ne yapmak gerekiyorsa onu yapmak zorundasınız ve yapıyorsunuz. Tarih bu sorumluluğu size verdi.”[14]
Kenan Evren (1990)’ da şöyle söylüyordu: "Mecbur olmadıkça bıçak kemiğe dayanmadıkça müdahale yapılmamasını düşünüyor ve belki politikacılar akıllarını başlarına alırlar diye ümidimi kaybetmiyordum,"[15]
Buna cevaben Süleyman Demirel[16] : "Elinizdeki yetkileri kullanıp, Devleti koruma ve kollama görevi yerine, Devletin dibine dinamit koyanların akıttıkları kanlan ikbalinizin merdivenlerine basamak yaptınız. Akan kanlar, yanan canlar, göl olan yaşlar karşısında darbenize meşru zemin yarattınız. "
Ordunun darbe yapmadan önce böyle bir müdahalenin halk tarafından kabul edilebilir olmasını istediğini bu sebeple biraz daha beklediğini belirtmektedir .[17]
Demirel; Askerlerin bilinçli bir biçimde terörün üzerine gitmedikleri iddiasını ileri sürmüştür.
Demirel suçlamalarına delil olarak, 12 Eylül'den sonra komutanların sadece Sıkıyönetim Kanunu'nda önemsiz bir kaç değişiklik yaptıklarını; bunun da müdahale öncesinde meclisten istenilenlerin gerçekten gerekli olmadığını gösterdiğini, "sonradan görülmüştür ki, devlet güçsüz değil. Sadece devlet işletilmemiş, 12Eylül'den sonra devlete ne gücü eklenmiş, ne olmuş? Devlet yine aynı devlet!”
12 Eylül öncesinde bu isteklerin bir kısmı 23 Şubat 1980 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanan, "Kamu Güvenliğine ve Kolluk Hizmetlerine ilişkin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bunlara Yeni Hükümler Eklenmesi Hakkında Kanun" ile gerçekleştirilebilmiş, ancak askerlerin özellikle üzerinde durdukları, devlet güvenlik mahkemelerinin kurulması ve Sıkıyönetim ve Dernekler Kanunu'nda yapılması istenen değişiklikler, 12 Eylül öncesinde yasama organında bu konular üzerinde uzlaşma sağlanamaması nedeniyle gerçekleştirilememiştir.
Askerler emniyet güçlerinin ideolojik olarak bölündüğünü, bunun da terör örgütlerinin üzerine etkin bir biçimde gidilmesini güçleştirdiğini dile getirmekteydiler.
Askerlerin terörle mücadelenin başarışını etkilediğini ileri sürdüğü ikinci faktör birçok askerde içten içe kendini hissettiren "Mustafa Muğlalı olmama" isteği idi.[18] Evren'e [19]göre, işte bu nedenle komutanlar "kanunsuz, kanunun dışına çıkıp iş yapamıyorlardı,"
Türkiye'sinde de, terör örgütlerinin hedefi olma korkusu nedeniyle vatandaşlar güvenlik kuvvetlerine yardım etmekten kaçınmaktaydılar,
Darbeden sonra kurulan Milli Güvenlik Konseyi'nin (MGK) yaptığı ilk işlerden birisi 12 Eylül öncesinde sadece 22 ilde uygulanmakta olan sıkıyönetimi tüm ülkeye yaymak olmuştur.
Milli Güvenlik Konseyinin Bildiri ve Kararlarında yer alan ve alacak olan hükümlerle Konseyce kabul edilerek yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların 9 Temmuz 1961 tarihli ve 334 sayılı Anayasa hükümlerine uymayanları Anayasa değişikliği olarak ve yürürlükteki kanunlara uymayanları kanun değişikliği olarak yayımlandıktan sonraki tarihte veya metinlerinde gösterilen tarihlerde yürürlüğe girer.
Kenan Evren 1979 Eylül'ünde, ''bir müdahale zamanı gelmiş midir, müdahale mi daha iyi netice verir yoksa ilgilileri ikaz mı daha münasiptir" sorusunu değerlendirmek için Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Haydar Saltık'ın başkanlığında bir çalışma grubu kurdurmuştur.
Süleyman Demirel [20]bunu "devlet bir hadiseyle karşı karşıya kalınca, halktan parlamentoya kadar, en küçük memurdan en büyük memura kadar, nasıl olsa asker gelir beklentisine girdi mi, o devlet işlemez," diyerek ifade etmiştir.
19 Aralık- 26 Aralık 1978′de Alevi-Sünni çatışmasının gerekli görülen her dönem bilinçli olarak kışkırtıldığı dönemlerden biri olan Maraş Olayları... Devamında Çorum olayları...
Ekonomik sıkıntılar... Özellikle Demirel'in bir açıklaması: "70 sente muhtacız", Fatsa Nokta Operasyonu, bir bahane olarak "Kudüs Mitingi" İlginçtir, Kudüs mitingi 28 Şubat ’tada müdahale gerekçesini oluşturmuştur.
19 Aralık- 26 Aralık 1978′de Alevi-Sünni çatışmasının kışkırtılması, gerekli görülen her dönem bilinçli olarak kışkırtıldığı dönemlerden biri olan Maraş Olayları... Devamında Çorum olaylarıdır...
Yaşanan istikrarsızlık, üretimin azalması, karaborsacılığın artması, kamu harcamalarının kısılmasını, ücretlerin düşürülmesi, serbest döviz kuru gibi önlemler alınması kararlaştırılmıştır. Bunun için Süleyman Demiral Turgut Özal’ı başbakanlık müsteşarlığına atadı ve IMF ile bu kapsamda bir anlaşma imzaladı.
Devletçi/planlamacı ekonomik düzenden piyasa ağırlıklı ekonomik düzene geçişi simgeleyen 24 Ocak 1980 tarihinde alınan kararların askeri rejim altında daha iyi uygulanabilecek olması, müdahalenin temel sebebidir.
Norbert Elias'ın isabetle vurguladığı gibi, toplumsal olaylar birçok aktörün bilinçli veya bilinçsiz, rasyonel veya duygusal nitelikli eylemlerinin karşılıklı etkileşmesinin (interweaving) bir sonucudur.
Demokrasinin güzel ve yararlı tarafı, beğenmediğimizi değiştirebilme imkânına sahip oluşumuzdur. Ülke yönetimi kötü ellerde ve gidiş de iyi değilse, millet seçimdeki oylarıyla onları temizlesin. Bu güne kadar olduğu gibi hemen ordudan medet ummasın, 'Ne duruyorsunuz siz ne gün için varsınız? Müdahale etsenize' demesin. Ederse de silahlı kuvvetlerimiz bu gibi tahrik ve teşviklere kapılmasın. Zira şimdiye kadar, müdahaleler sonucu bozulan düzeni onardı da ne oldu? Müdahale düzeninde orduya alkış tutanlar, methiye düzenler, normal düzene geçildikten sonra kaleme kâğıda sarılıp 'Faşist ordu' 'demokrasiye ara verdiren ordu' demediler mi? Müdahaleden evvelki dönemde iktidarda olanlara, parlamentoya en ağır hücumlar yapanlar, adeta orduyu müdahaleye çağıranlar, müdahale gerçekleşince müdahalenin haklı yapıldığını söyleyenler, yazanlar, normal demokratik düzene geçilir geçilmez tam bir dönüş yaparak gelen iktidarı, yeni parlamentoyu methedip, müdahaleyi yapanları yerin dibine batırmadılar mı?[21]
Demokratik kültür ve demokratik gelenekler ancak demokrasinin uzun süreler başarıyla işlemesiyle, sorunların altından kalkabilmesiyle mümkün olabilir
Evren; 12 Eylül darbesinden sonra "çok şükür bu günleri de gördük” diyen iki üç tane bakanla konuştuğunu söylemiştir.
Darbeye sebep olan iç ve dış olaylar etraflı şekilde analiz edildiğinde, kimin ne konuştuğu, o tarihte neler olduğuna bakıldığında; işlerin bilinçli şekilde yönetildiği, 12 Eylül darbesinin de Amerikan destekli olduğu, Türk ekonomisini küresel sistemin emrine açtığını görmekteyiz
[1] BATUR, Muhsin (1985), “Anılar ve Görüşler. Üç Dönemin Perde Arkası”, İstanbul: Milliyet). S.454.
McManus, D. (1980, 14 Eylül). Coup in Turkey Brings Relief to Slum Battlefields. Los Angeles Times, s.A1. McManus, D. (1980,21 Eylül). In Turkey, the Army Is Democracy’s Strong Arm. Los Angeles Times, s.E2
[3] NATO Designates Turkey Coup As Internal Matter. (1980, 12 Eylül). Los Angeles Times, s.A2
[4] Chapman, W. (1980, 6 Haziran). Ex-Im Bank to Continue Seoul’s Loans Despite Military Rule. The Washington Post, s.A19.
[5] U.S. Suspends Food Shipments to Poland. (1981, 14 Aralık) Los Angeles Times, s. A1
[6] Oberdorfer, D. (1981, 10 Nisan). Haig Visits Spain to Explain Comment on Coup Attempt. The Washington Post, s.A30
[7] Burns, M. (1980, 29 Haziran). Turkish Polarization Grows as Mlitary Ponder Its Role. The Baltimore Sun, s.1.
Doder, D. (1980, 11 Şubat). Embattled Turkey: A Dying Economy, Growing Terrorism. The Boston Globe, s.3.
Kohen,S. (1977, 8 Şubat) Turkish Leader Warns: Shape Up or Military Intervene Again. The Christian Science Monitor, s. 6.
Lawton, J. (1977, 11 Şubat). Turkish General Says Government is Mismanaging. The Washington Post, s.A16.
Markham, J. (1977, 13 Mart). Greek, Turkish Students March. The New York Times, s.156.
Sulzberger, C. (1977, 4 Haziran). No Straw Vot in Turkey, The New York Times, s.15.
[8] Howe, M. (1980, 13 Eylül). Military Motives in Turkey. The New York Times, s.4
[9] United States National Security Council Staff, Information Memorandum From Paul B. Henze For Zbigniew Brzezinski, 20.02.1980, Subject: Evening Report—20 February 1980, Secret. DNSA Koleksiyonu, CIA Covert Operations: From Carter to Obama, 1977-2010. // www.proquest.com (Çevrimiçi, 13 Kasım 2015)
[10] CIA, “Turkey: Forging a New Order An Intelligent Assesment”, 15.01.1981, CIARDP83B00140R000100120002-0, CIA Records Search Tool (Crest), Natinal Archives, College Park, MD.
[11] House Committee on Foreign Affairs[HCFA,1980:4-43).
[12] Balcı, A. (2013). “Türkiye Dış Politikası: İlkeler, Aktörler, Uygulamalar”, İstanbul: İletişim. S.165
[13] Yetkin, Ç. (1995). “Türkiye’de Askerî Darbeler ve Amerika: 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül’de Amerika’nın Yeri”, Ankara: Ümit.s.189.
[14] Middleton, D. (1980, 13 Eylül). Friend to the West, Foe of Turkish Terrorists Kenan Evren. The New York Times, s.4
[15] EVREN. Kenan (1990). Kenan Evren’in Anıları, cilt 1 (İstanbul: Milliyet).
EVREN, Kenan (1991 a), Kenan Evren'in Anılan. Cilt 2 (İstanbul: Milliyet).
EVREN, Kenan (I 991b), Kenan Evren’in Anıları. Cilt 3 (İstanbul: Milliyet).
EVREN, Kenan (1995) Unutulan Gerçekler (Ankara).
EVREN. Kenan (1998), Kenan Evren'le 31 Mart 1998 Tarihinde Marmaris'te yapılan Görüşme.
[16] DEMIREL, Süleyman, Anı Değil İtiraf (Ankara: Ayyıldız). (1990)
[17] Military Says Anarchy Near in Turkey. (1980, 3 Ocak). The Boston Globe, s.8.
[18] Üçüncü Ordu müfettişi olan General Mustafa Muğlalı, 1943 yılında Van'ın Özalp ilçesinde kaçakçılık yapan 33 köylünün kurşuna dizilmesinden sorumlu tutularak hapis cezasına çarptırılmış fakat cezasını tamamlamadan ölmüş bir askerdir.
[19] (EVREN, 1998)
[20] ARCAYÜREK, 1990: 429
[21] EVREN 1995: 32