Haberin Kapısı
2015-12-27 22:59:39

Virtlerin Önemi ve Eda Edilişi

Erkan Arslan

27 Aralık 2015, 22:59

Bir önceki yazımızda virdi, ıstılahı manası itibarı ile açıklamış önemine değinmiştik. Ayrıca yolumuzun üstadı Şeyh Muhammed Nurullah SEYDA (r.a.)nın konumuz ile ilgili güzel beyanlarını Tasavvufun Sırları adlı kitabından naklettikten sonra ise mürşidin intisab esnasında verdiği günlük derslerin(virtlerin) nasıl ve niçin eda edilmesi gerektiğine değinelim İnşallah.

“Ey irşad talebinde bulunan kardeşim! Sakın evrad ve zikirleri terim olarak bilinen şeylerden ibaret sanma. Aksine, şeraite uygun olarak yapılan her amel zikirden sayılır. Çünkü Allah (c.c.)’ın emir ve nehiylerinden birine uyan kimse Allah (c.c.)’ı bilip hatırladığından başka bir şey için emir ve yasağa uymuyor. Dolayısıyla Allah (c.c.)’ı hatırlayarak yaptığı iş, alışveriş dahi olsa hakiki manada zikir yapmış oluyor. Zira zikir, gafleti sıyırıp atmaktan ibarettir. Eğer yapılan her iş ve amelde Allah (c.c.)’ın emir ve yasağı hatırlanıyorsa, kurtuluş kolaylaşmış demektir. Müsterşidlere (irşad talebinde bulunan ve bunun için bir mürşide bağlanan) vird vermek hastalara ilaç vermek gibidir.

Virdin gayesi; devamlılığıyla Resulullah (s.a.v.)’a uyma şevkini kalbde tecelli etmesi ve yüce ahlakının boyasıyla boyanma arzusunun tabii bir hale gelip yeme ve içme kadar kolay olmasını temin içindir. Eğer bu arzu kalbe tabii bir şekilde severek isteyerek ve zevk olarak yerleşirse, işte hakiki kurtuluş o zaman gerçekleşmiş olur.

Bizim tarikatımızda (Nakşibendi) zikrin usulü şöyledir: zikir yapmak isteyen kimse önce hatırına gelebilecek şeylerin kafasını karıştırmaması ve düşüncesini bir noktaya toplayabilmesi (teksif) için yalnız bir yerde iki rekât namaz kılar. Sonra 25 defa istiğfar eder.(Estağfurullah-el azim ve etubü ileyh) Sonra gözlerini yumarak beş dakika kadar ölüm ve ölüm halleri hakkında tefekkür eder, Sonra kendi mürşidine ve Resulullah (s.a.v.)’ın ruhaniyetine kadar tarikatımızın diğer meşayihine rabıta yapar, onların himmetini umarak istimdat eder. Bu da beş dakika kadar sürer. Birinci tefekkürün adı tasavvuf lisanında “rabıta-ı mevt”dir (ölüm rabıtası). Mürşidin ruhaniyetini tasavvur etmeye de “rabıta-ı mürşid’ (mürşid rabıtası) denir. Bunları yaptıktan sonra yine beş dakika kadar da”rabıta-ı azametullah” AIlah-u Teâla’nın azameti, yüceliği, bu kâinattaki kudreti, tasarrufu ve kendisine ihsan ettiği ni’metleri düşünür, tefekkür eder. Bütün bu düşünceler ona huzur verir, dünya ziynetlerinin çekiciliğinden kurtularak vicdaniyle başbaşa kalır, sonra da dilini damağına yapıştırarak, lisanıyla değil de kalbiyle “Allah” lafza-i Celal’ini tesbihe başlar. Bu şekilde beşbin defa zikreder. Kitaplarda anlatılan miktar bu kadardır. Fakat muhterem babam(Şeyh Muhammed Said SEYDA kuddise sırruhu) “bu kadarına gücünüz yetmezse, yapabildiğiniz kadar yapınız” derdi. Her yüz defa söyleyişte, ya kalbiyle ya da diliyle (ilahi ente maksudi ve rıdake matlubi) “Ya rabbi benim maksadım sensin, senin rızanı taleb ediyorum” der.”(1)

Seyidimiz ve Mürşidimiz Şeyh Muhammed Nurullah SEYDA (R.A.) kısa ve öz olarak virdin nasıl eda edileceğini yukarıda beyan etmişlerdir. Ayrıca buna ilaveten şunları da belirtmekte fayda vardır:

-Mürid virdini mümkünse seher vaktinde veya sabah namazı akabinde veya akşamla yatsı namazı arası eda etmelidir. O da mümkün değilse müsait olduğu bir vakitte olabilir.

-Kendisine tevdi edilen dersi iyice araştırmalı, önemini kavramalı, onun kalbinin günlük gıdası olduğunu idrak etmelidir.

-Kendisine verilen evrad ne kadarsa, ona riayet etmeli, azaltıp çoğaltmamalı, çoğaltmak ihtiyacı gerekirse mürşidine müracat etmelidir.

-Mümkünse kimsenin olmadığı bir karanlık odada İki rekât namazdan sonra virde başlarken “teverrük oturuşu”nun tersi olacak şekilde oturur ,( sağ yanı üzerine oturup, sol ayağı parmakları üzere diker, sağ ayağını sol ayağının altından geçirir.) başını kalbinin üzerine eğer, gözlerini kapatır, kalben Allah’a (c.c.) iltica Eder, mürşidini hatırlar, ne yaptığını ve niçin yaptığını idrak ederek besmele ile dersine başlar.

-Eğer dünya meşgalesi kalbini meşgul ediyorsa “istiaze” yapmalı(Eûzu Besmele) ve “İlahi ente maksûdî ve rıdâke matlûbî” yi samimi bir kalble söyleyerek Allah ‘a (c.c.) iltica etmelidir.

-Ölümü tefekkür etmesi kişinin kalbini dünyadan uzaklaştırmak ve zikrullaha hazır hale getirmek için ,

-Mürşidini yanında hissedercesine tahayyül etmesi (rabıta) ,kalben beraber olmaları O’na karşı sevgi ve bağlılığın ziyadesine, Ondan manen istifadesine ve terakkisine vesile olaması için,

-Yüce Allah’ın (c.c.) azametini tefekkür ise, kalbin tamamen O’nunla beraberliğine vesile olması ve zikrullaha hazır bir kalb için yapılması gereken en güzel vecibelerdendir.

-Bu üç tefekkürden sonra kalb zikrullaha hazır hale geldiğinde, mürid nefesini tutar,dilini damağına yapıştırır, sağ elinin baş parmağını orta parmak ile birleştirerek sol göğsün dört parmak aşağısındaki noktaya (kalp letaifi)koyar,kalbi ile “Allah, Allah ,Allah “derken baş parmağınıda hafifce kalb noktasına vurarak sayıyı 100’e tamamlar.

-Bu zikrin Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyyede sitayişle emredilen bir gereklilik olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır,

-Mürid bu hafi (gizli,kalbî)zikri tamamladığında ayrıca günün değişik saatlerindede yapabileceği cehri(sesli) zikirlerinide çekmelidir. Bunlarda önemine binâen ihmal edilmemelidir.

-Her gece yatarken günlük muhasebesini yapmalı, günahlarına istiğfar etmeli, hayır ve hasenatı için ise Allah’a hamd etmeli, yatağını sanki bir kabir, yorganını ise kefen olarak düşünerek sanki son gecesi imiş gibi tefekkür ederek yatmalıdır.

-----------------------------------------

1 Tasavvufun sırları, İst.,s.96

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.