Kâfir dahi olsa, ölen kimsenin defnedilmesi
“ ... Ebu Talha el-Ensari - ki anlatım ona aittir - bulunduğu Peygamber s.a.v’in ashabından bir topluluktan rivayet edilmiştir: Rasûlullah s.a.v Bedir günü emir vererek Kureyş'in ileri gelen kâfirlerinden ondört kişi [ ayaklarından sürüklendiler ] ve Bedir'deki kuyulardan oldukça berbat ve kötü bir kuyuya [ biri diğerinin üstüne ] atıldılar. [ Ancak Umeyye b. Halef atılmadı. Çünkü o zırhı içerisinde şişmiş ve zırhını büsbütün doldurmuştu. Onu yerinden oynatmak istediler. Birbirinden dağılacağı görülünce onu olduğu gibi bıraktılar ve üzerine cesedi görülmeyecek şekilde toprak ve taş yığdılar.] Peygamber s.a.v bir kavmin yakınlarına vardığı vakit oranın geniş düzlüğünde üç gece ikamet ederdi. Bedir'in üçüncü günü olunca bineğinin yüke hazırlanmasını emretti. Sonra yürüyerek yola koyuldu. Ashabı da peşinden gittiler ve: Herhalde bir ihtiyacını görmek için gidiyor dediler. Nihayet kuyunun ağzı başında durdu ve onların ve babalarının isimlerini söyleyerek [ onlar leş haline gelmişken ] yüksek sesle seslenmeye başladı:
[ Ey Ebu Cehil b. Hişam, ey Utbe b. Rebia, ey Şeybe b. Rabia, ey Velid b. Utbe ] Allah'a ve Rasûlüne itaat etmiş olmak sizi sevindirir miydi? Şüphesiz bizler Rabbimizin bize vaadettiğinin hak olduğunu gördük. Sizler de Rabbinizin size vaadettiğinin hak olduğunu gördünüz mü? Ebu Talha dedi ki : [ Ömer,
Peygamber s.a.v’in söylediklerini duydu ] ve dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü sen ancak ruhları bulunmayan birtakım cesetlerle konuşuyorsun. [ Acaba onlar duyuyorlar mı? Aziz ve celil olan Allah: Sen ölülere sesini işittiremezsin ] diye buyurmuyor mu? . Bunun üzerine Resulullah s.a.v şöyle buyurdu:
Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki sizler benim bu sözlerimi onlardan daha iyi duyuyor değilsiniz. [ Allah'a yemin olsun ] [ şu anda onlar benim kendilerine söylediklerimin hakkın ta kendisi olduğunu artık biliyorlar ], bir rivayette: Şüphesiz onlar şu anda işitmektedirler. [ Şu kadar var ki onlar bana hiçbir şekilde cevap veremiyorlar. ]
Katade dedi ki: Allah onları [ onun için ] diriltti ve onlara söylediği sözlerini onları azarlamak, küçültmek, intikam almak, hasret ve pişmanlık duymalarını sağlamak için işittirdi."
Buhari: VII, 240-241 - Müslim: VIII, 164 - Ahmed: IV, 129 - Nesai: I, 293
“ ... Ali r.a'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ebu Talib vefat edince Peygamber s.a.v’e gidip şöyle dedim: Senin o yaşlı [ sapık ] amcan ölmüş bulunuyor. [ Onu kim gömsün ] Peygamber: Git onu göm dedi. Yanıma gelinceye kadar da başka hiçbir şey yapma. [ Ali dedi ki: O müşrik olarak öldü. Git onu göm diye buyurdu.] Ali dedi ki: Onu gömdüm, sonra ona gittim. Git guslet, sonra yanıma gelinceye kadar hiçbir şey yapma dedi. Ali devamla dedi ki: Guslettim sonra onun yanına gittim. Bana bazı dualar yaptı ki onların karşılığında kırmızı ve siyah tüylü develere sahib olmak beni sevindirmez. - Hadisi Ali r.a'den rivayet eden dedi ki: Ali ölüyü yıkadı mı kendisi de guslederdi."
Ahmed: 807 ve oğlu Müsned'in zevaid’inde: 1074’de - Ebu Davud: II, 70 - Nesai: I, 282-283 - Beyhaki: III, 398
Geceleyin cenaze defnetmenin caizliği
“ ... İbn Abbas ra dan. Şöyle demiştir: Rasûlullah s.a.v bir adamı geceleyin kabrine yerleştirdi ve kabri içerisinde - rahat iş yapabilmek için - kandil yaktırdı."
İbn Mace: I, 464 - Tirmizi : II, 157
Kabrin derin kazılması, geniş tutulması, güzel yapılması ve gerektiği zaman birkaç ölünün bir kabre konulması
“ ... Hişam b. Amir'den. O dedi ki: Uhud gününde Müslümanlardan isabet alıp, şehid düşenler düştü. Bu arada insanlar dan kimisi birtakım yaralar da aldı. [ Biz ey Allah'ın Rasûlü dedik. Herbir kişi için bir mezar kazmak bize ağır gelir ], [ bize neyi emredersin? ] Şöyle buyurdu: Kazınız, geniş tutunuz, [ derin açınız ] [ ve güzel yapınız ]. İki üç kişiyi de bir kabre defnediniz, Kur'ân'ı daha çok bilenlerini öne koyunuz. [ Hişam dedi ki: Babam üçün üçüncüsü idi ve aralarında Kur'ân'ı en iyi bilenleri idi. O bakımdan öne geçirildi.] "
Ebu Davud: II, 70 - Nesai: I, 283-284 - Tirmizi: III, 36 - Beyhaki: IV, 34 - Ahmed: IV,19 - 20
Kabirde lahit açma “ ... Amir b. Sad b. Ebi Vakkas'tan rivayete göre onun babası vefatı ile sonuçlanan hastalığında şöyle demiştir : " Bana Rasûlullah s.a.v’e yapıldığı gibi bir lahit açınız ve benim üzerime kerpiç taşlarını dikey olarak koyunuz."
Müslim ve Beyhaki: 3.407
“... İbn abbas r.a’dan; Resulullah sav: Kabirlerde lâhid yapmak bizim âlametimizdir. Çukur açmaksa bizden başkalarının alametidir, buyurdu. “
Ebu Davud: 4.3208.n - İbnu Mace: 4.1554.n - Nesei: 4.2011.n - K.cenaiz: 104.s
“ ... Enes b. Malik'ten şöyle dedi: Peygamber s.a.v vefat ettiğinde Medine'de laht şeklinde mezar kazan birisi ile yararak mezar kazan birisi vardı. Ashab Rabbimizden hayırlısını dileyerek biz her ikisine haber gönderelim, hangisi daha erken gelirse bu işi ona verelim. Her ikisine de haber gönderildi, laht şeklinde kabir kazan kişi geldi, bunun için Peygamber s.a.v’in kabrini laht şeklinde kazıdılar."
İbn Mace: I, 472 - Tahavi: IV, 45 - Ahmed: III, 99
Cenazeyi kabre indiren erkeğin o gece hanımı ile ilişkide bulunmaması gerekir
“ ... Enes b. Malik r.a dan rivayet edilen hadiste şöyle demektedir: Rasûlullah s.a.v’in bir kızının cenazesinde bulunduk. Rasûlullah s.a.v kabrin başında oturuyordu. Gözlerinden yaş akmakta olduğunu gördüm. Sonra şöyle buyurdu: Aranızda bu gece [ hanımına ] yaklaşmamış bir adam var mı? Ebu Talha : [ Evet ] ben ey Allah'ın Rasûlü dedi. Enes dedi ki: Ebu Talha indi. Peygamber buyurdu ki: Sen onun kabrine in. [ O da onu kabrine yerleştirdi ]."
Yine Enes'den gelen bir başka rivayette şöyle demektedir : " Rukayye r.anha vefat ettiğinde Rasûlullah s.a.v şöyle buyurdu : [ Bu gece ] ailesine yaklaşan herhangi bir erkek kabre girmesin. Bunun üzerine Osman b. Affan r.a kabre girmedi. "
Birinci rivayet için Buhari Sahih’inde: III, 122, 162 - Tahavi, Müşkilu'l-Asar: III, 304 - Hakim: IV, 47 -
Beyhaki: IV, 53 - Ahmed: III, 126, 228 ........................ İkinci rivayet için Ahmed: III, 269-270 - Tahavi: III, 202 -
Hakim: IV, 47 - İbn Hazm V, 145
Ölü kabrinde sağ tarafına yüzü kıbleye doğru gelecek şekilde yerleştirilir
El - Albaninin de dediği gibi; Müslümanların Rasûlullah s.a.v’in döneminden günümüze kadar uygulamaları hep bu şekilde devam edegelmiştir. Yeryüzündeki bütün kabristanlar da böyledir.
Kitabu’l Cenaiz: el-Muhalla : V, 173
Ölüyü lahdine yerleştirecek olan kişinin ; " Bismillahi ve ala sünneti Rasûlullahi - Allah'ın adı ile ve Rasûlullah'ın sünneti üzere - demesi
“ ... İbn Ömer r.a dan. Peygamber s.a.v buyurdu ki: Ölülerinizi kabirlere koyduğunuzda deyiniz ki: Bismillahi ve ala sünneti - bir rivayette milleti - Rasûlullahi."
Ebu Davud: II, 70 - Tirmizi: II, 152-153 - İbn Mace: I, 470 - İbn Hibban, Sahih: 773 - Hakim: I, 366 - Beyhaki: IV, 55 - Ahmed : 4990, 5233, 5370, 6111
Kabrin toprak seviyesinden bir karış yükseltilebileceği
“ ... Cabir r.a rivayet ettiği bir hadiste şöyle demektedir: Peygamber s.a.v için bir lahit açıldı ve onun üzerine kerpiçler dikey olarak yerleştirildi, kabri yerden yaklaşık bir karış kadar yüksek tutuldu."
İbn Hibban, Sahih’inde: 2160 - Beyhaki: III, 410'de rivayet etmiş olup senedi hasendir.
Kabrin deve hörgücü gibi toprakla tümsek şeklinde yapılabileceği
“ ... Süfyan et-Temmar rivayet ettiği hadiste şöyle demektedir: Ben Peygamber s.a.v’in kabrini [ Ebu Bekir ve Ömer'in de kabirlerini ] deve hörgücü gibi tümsekleştirilmiş gördüm."
Buhari: III, 198-199 - Beyhaki: IV, 3)'de rivayet etmişlerdir. El-Albani der ki: et-Telhis'de belirtildiği üzere bu hadisi İbn Ebi Şeybe ile Ebu Nuaym, el-Mustahrac eserinde de rivayet etmiş fazlalık da onlara aittir.
Kabrin başına, tanınması açısından bir taş ya da benzeri bir alamet koymak
“ ... Abdullah b. el-Muttalib b. Hantab'in oğlu olan Abdu'l-Muttalib'in rivayet ettiği bir hadis te o şöyle demektedir: Osman b. Maz'un ölünce cenazesi çıkartıldı ve defnedildi. Peygamber s.a.v bir adama kendisine bir taş getirmesini istedi. O adam o taşı taşıyamadı. Rasûlullah s.a.v kalktı kollarını sıvadı. el-Muttalib dedi ki: Rasûlullah s.a.v'den diye bana haber veren kişi dedi ki: Sanki ben kollarını sıvadığı vakit Rasûlullah s.a.v’in kollarının beyazlığını görüyor gibiyim. Sonra o taşı kaldırıp, başı tarafına koydu ve şöyle buyurdu: Bununla kardeşimin kabrine bir alamet koymuş oluyorum ve yakınlarımdan ölen kimseleri ona yakın defnedeceğim."
Ebu Davud: II, 69 - Beyhaki: III, 412 - Hafız’ın: V, 229)'de belirttiği üzere hasen bir senedle rivayet etmişlerdir.
Ölü defnedildikten sonra kabrin başında durarak ona sebat verilmesi için dua etmek ve onun için mağfiret dilemek
“ ... Osman b. Affan r.a şöyle dedi: Peygamber s.a.v ölüyü defnetme işini bitirdi mi onun mezarı üzerinde durur ve şöyle derdi: Kardeşiniz için mağfiret dileyin, ona sebat isteyin. Çünkü o şu anda sorgulanmaktadır."
Ebu Davud: 2, 70 - Hakim: I, 370 - Beyhaki: IV, 56 - Abdullah b. Ahmed, Zevaidu'z-Zühd (s. 129)'da rivayet etmişlerdir. Hakim: "Senedi sahihtir" demiş, Zehebi de bu hususta ona muvafakat etmiştir. Hadisi ayrıyeten Nevevi: V, 292)'de: "Senedi ceyyiddir" demiştir.
Ölüyü sağlıklı bir maksat için kabirden çıkarmak caizdir
“ ... Cabir b. Abdullah rivayet ettiği hadiste şöyle demektedir: Rasûlullah s.a.v mezarına konulduktan sonra Abdullah b. Ubeyin kabrine geldi. Verdiği emir üzerine kabrinden çıkarıldı. Onu dizleri üzerine koydu ve nefesinden üzerine üfledi. Ona gömleğini giydirdi. [ Cabir dedi ki: Ve üzerine namaz kıldı.] Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. [ Abdullah b. Ubey Abbas'a vaktiyle bir gömlek vermişti.] "
Buhari: III, 167 - Müslim: VIII, 120: Nesai: I, 284 - İbnu'l-Caruz: 260 - Beyhaki: III, 402 - Ahmed: III, 381
Hadisin bir başka yolu daha vardır: O da Ebu'z-Zübeyr'in, Cabir'den yaptığı rivayettir. Cabir dedi ki: Abdullah b. Ubey ölünce oğlu Peygamber s.a.v’e gelerek ey Allah'ın Rasûlü dedi. Eğer sen onun cenazesine gelmeyecek olursan, bundan sonra sürekli ayıplanacağız. Bunun üzerine Peygamber s.a.v ona gitti. Kabrine konulmuş olduğunu gördü. Şöyle buyurdu: Niçin kabrine koymadan önce bana söylemediniz.Bunun üzerine kabrinden çıkarıldı. Peygamber başından tırnağına kadar onun üzerine üfledi ve ona gömleğini giydirdi."
Ahmed: III, 371 - Tuhfetu'l-Eşraf : II, 311)'de belirtildiği üzere, Nesai es-Sünenu'l-Kübra'da, Tahavi, Müşkilu'l-Asar (I, 14-15)'de Müslim'in şartına uygun bir senedle rivayet etmişlerdir.