Bazen canınız sıkılır ve telefona sarılırsınız. Rehberi kurcalar; A harfinden başlar, Z harfinden çıkarsınız. Çok değerli dostların isimlerini görürsünüz. Ama hiçbirini aramak istemezsiniz. Gönlünüzü açacak birini bulamazsınız. Aslında belki de teselli olmak istemezsiniz. Kimsenin sizi tedavi etmesine izin vermezsiniz. Yaranıza dokunmasına ve size yol göstermesine fırsat vermek istemezsiniz.
Hatta kimi zaman aradığınız kişiye ulaşmak istemezsiniz. Ya da aradığınız kişinin size ulaşmasını istemezsiniz.
Kaybolmak istersiniz. Ama birinin sizi bulmasını istersiniz. Kendinize bir kahraman bulmak istersiniz. Kaybolur ama uzaklaşmazsınız. Belki de bir kahramana ihtiyacınız vardır.
Evet, gönlünüzü açacak birini bulamamak zor olsa gerek yok! Rehberiniz dolu, dostlarınız çok ama açılacağınız birine telefon açamazsınız.
Aslında kendinize de açılamazsınız. İçinizde tutar, hislerinizi kontrol altında tutmaya çalışır, hiçbir şey olmamış gibi davranırsınız. Konuşmaz, tavır yapmaz, belli etmez ve şifreli bir kasada saklar gibi saklarsınız tüm duygularınızı...
Bazen kalabalık yığınlar içinde sessizce oturur, sessizce konuşur ve sessizce kalkarsınız. Sessizce düşünür, sessizce itiraz eder, sessizce hak verir ve sessizce küsersiniz...
Bazen gülersiniz ama yüreğiniz ağlıyordur. Gülmeniz, sadece ortama uyum sağlamak içindir. Hatta ciddi ciddi gülersiniz içiniz ağlarken. İçinizin ağladığını kimseye koz olarak vermek istemezsiniz.
Bazen kendinizi dünyada yok sayarsınız. Kimsenin sizin farkınızda olduğunu bilmenizi istemezsiniz. Sadece kafa sayımında varsınız ortamda. Ama kimse sizi görmez. Kimse sizi dinlemez, kimse size kulak vermez, kimse güldürdünüze gülmez. Varsınız ama yok hükmündesiniz. Çayınızı koyarlar, yerinizi ayırırlar ama kuru kalabalıktan başka bir şey değilsinizdir...
Murat Padak